Üç Aylar Ve Hayat Dersleri (2012)

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 7 Haziran 2012 Perşembe

TEVEKKÜL BÖYLE Mİ OLUR?

Büyük velilerden Şakik Belhi (VIII. yyıl) bir kıtlık senesinde, herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda, zengin bir adamın kölesinin şakır şakır oynadığına şahit oldu. Yanına yaklaştı ve sordu:

    - Herkes kıtlıkla, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun? Köle cevap verdi:

    - Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike söz konusu değil. Benim efendimin 7-8 tane köyü var, her ihtiyacımız o köylerden sağlanıyor.

    Bu açıklama Şakik'i adeta bir şamar gibi sarstı. Çünkü kendisi de kıtlıktan dolayı endişe içindeydi. Ama köle onu uyandırdı ve kendi kendine şöyle dedi:

    - Hey Şakik kendine gel! Şu köle nihayet bir insan olan efendisine bunca güveniyor, kendini emniyet içinde hissediyor. Sen ki bütün canlıların rızkını garanti eden Allah'a inanıyor, tevekkül ediyorsun, Bu nice tevekküldür ki rızık endişesi içindesin?

Devletin dini olmaz ifadesi bir ÖNYARGIDIR. Devlet işlerini düzenleyen bir dine inanıyorsanız neden devletin dini olmasın?
Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda anayasasında Devletin dini İSLAMDIR ibaresi vardı.

Dogmatik düşüncelerle devlet yönetilmez. Türkiye Cumhuriyeti'nde böyle yazıyor diye doğru yapıldığı anlamına gelmez.
Siz canınız istediğinde devletin yasaları ile cevap vermişsiniz, canınız istediğinde Kuran'dan ayetlerle. hem zorlama olamaz diyorsunuz hemde devlet işlerini düzenliyorsa din neden olmasın. O dine inanmayanları ne yapacaksınız?
Kimse dindar doğmaz dediğimde bana ayetlerle açıklama yapamazsınız. Eğer öyle yaparsanız tartışmamınızın bir anlamı yok. Yani Hrant DİNK cinayeti dediğimde mahkemeleri işaret edeceksiniz, zorla din dersi deyince mahkeme kararlarına rağmen "olabilir".
Siz benim inancımı sorgulayarak, ayetlerle cevap yazıp cevap veremeyeceğimi düşünüyorsunuz. Biz evrensel bir insan hakkından bahsediyoruz. Din devletinden değil. Devletin dini olmaz dediğimiz bu. Herkes için eşit hukuk. Eşit din eğitimi. Sen cemevlerini ibadethane saymayacaksın. Sonra dinde zorlama yok. Hadi ya! Üstelik ben din derslerine de girdim, ya siz benden iyi biliyorsunuz din ve ahlak bilgisi kitaplarını ya da saçmalıyorsunuz. İftira attığımı söyleyip, herşeyi ispatlayın.

Bir kaç delinin sözlerini bir topluluğa mal etmeniz ne kadar adildir?

Bir delinin sözlerimi... Güldürmeyin beni. Açın devletin AİHM'ne Hrant için gönderdikleri savunmayı okuyun. Devletin kolluk kuvvetlerinin fotoğraflarını hatırlayın. Pet şişeden örgüt yaratan devletin "cinayette örgüt yok" demesini hatırlayın.

Türkiye'deki hukuk yolları tükendiğinde bile hak arama imkanı mevcuttur.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] bu karar uygulandı mı?
Kimi kandırıyorsunuz. Biz din devleti olmaz diyoruz, siz çoktan devletin şekline karar vermişsiniz. Hem ben geçen yazımda birebir örnek verdim. Kişi dindar olduğu için müdür yapıldı dedim. Beylik laflarla kapatıyorsunuz. Bu forumdakilere sorun. Benim konu açma hakkım yok. Sorun ki: Devlette torpil oluyor mu? Yoksa her alanda adil bir atama mı var? Eğer oranda sen haklı çıkarsan ben senden özür dileyeceğim. Bir daha da forumda siyasi bir tartışmaya girmeyeceğim.
Bir de bana ayetle yok hadisle yok din bilginleri ile yanıt verme. Basit bir soru: Bilimsel olarak kim dindar doğar?

Yani suçsuz, günahsız'dır. Günahsız olmak en yüksek islam fıtratıdır.

Sizin dışınızda ki tüm insanları günahkar yakıştırması yapamazsınız. Elinizde delil var mı?
Tüm okuyanlara soruyorum. Soru basit: Dini kurallarla yönetilen bir devlet mi istiyorsunuz? Yoksa eşit yurttaşlıkla yönetilen bir devlette mi? Bu kadar net. Arkadaş zaten niyetini ortaya koymuş. Aynı niyetteyseniz, buyrun dönştürebildiğinizi dönüştürün. Bu konuların sürekli açılması dillendirilmesinin sebebi bu. Gerisi boş.

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 8 Haziran 2012 Cuma

HOCA MERHUMUN CEVİZ TAKSİMİ

Çocuklar toplanmışlar, önlerindeki cevizi paylaşamıyorlardı. Yoldan geçmekte olan hoca merhumu görüp:

    — Hocam biz taksim edemiyoruz. Şu cevizleri bizlere bölüştürsene, dediler.

    Hoca merhum ceviz torbasının başına geldi:

    — Allah taksimi mi, kul taksimi mi istiyorsunuz? diye sordu. Onlar daha çok âdil olacağını tahmin ettiklerinden:

    — Allah taksimi isteriz, dediler.

    Hoca merhum, cevizlerin yarısını çocuğun birine verdi, birkaç tane de birine verip bazısına hiç vermedi. Bunun üzerine çocuklar:

    — Böyle taksim mi olur? diyerek itirazı bastılar. Hoca merhum:

    — Siz Allah taksimi istemediniz mi? Allah, bazısına çok verir, bazısına hiç vermez, bazısına az verir ve insanların Allah'ın bu taksimine itiraz etmeye hakları da yoktur.

Not: Hikmet bilgisine sahip olmayanlar bu taksimdeki ADALETİ göremezler.

HOCA MERHUMUN CEVİZ TAKSİMİ

Çocuklar toplanmışlar, önlerindeki cevizi paylaşamıyorlardı. Yoldan geçmekte olan hoca merhumu görüp:

    — Hocam biz taksim edemiyoruz. Şu cevizleri bizlere bölüştürsene, dediler.

    Hoca merhum ceviz torbasının başına geldi:

    — Allah taksimi mi, kul taksimi mi istiyorsunuz? diye sordu. Onlar daha çok âdil olacağını tahmin ettiklerinden:

    — Allah taksimi isteriz, dediler.

    Hoca merhum, cevizlerin yarısını çocuğun birine verdi, birkaç tane de birine verip bazısına hiç vermedi. Bunun üzerine çocuklar:

    — Böyle taksim mi olur? diyerek itirazı bastılar. Hoca merhum:

    — Siz Allah taksimi istemediniz mi? Allah, bazısına çok verir, bazısına hiç vermez, bazısına az verir ve insanların Allah'ın bu taksimine itiraz etmeye hakları da yoktur.

Not: Hikmet bilgisine sahip olmayanlar bu taksimdeki ADALETİ göremezler.

Bu gerçekten yanlış bir hikaye. İnsanların sorgulamasına izin vermemek için birileri tarafından uydurulmuş bir hikaye. Gerçekse bile saçma. Kimsine az verir, kimisine çok. Sen ses etme. Cemaate güven. Onlar hamuduyla götürürken sen oy ver, dediklerimizi yap yeter, demek bu.

Not: Hikmet bilgisine sahip olmayanlar bu taksimdeki ADALETİ göremezler.

Yazıyorsunuz ki, eleştiremesin. Aman ha!bak cehennemde yanarsın.
28 Şubat'ın en komik yanı neydi biliyor musun? Aman cemaatçi sanacaklar diye oturup bira içenlerdi. İktidar yön değiştirince bu kez eskiden bira içenler 5 vakit namaza dönüp, okudukları gazeteleri değiştirdiler. Bir koltukta ben kapabilirim belki diye.
Allah kimine az ve kimine çok verebilir. Ama siz bunu öyle bir allayıp pulluyorsunuz ki 701 TL'ye bir ay ailesini geçindiren adam biat etsin. Ses etmesin 3 çocuk yapsın.
Bu kıssayı okuduktan sonra anlamamız gereken grev yapmamamız gerektiği mi mesela. Bu bana ne katacak?
Hiç...
Kiminde az kiminde çok olabilir. Önemli olan emeğinin karşılığını alabilmektir. İnsanlara bunu öğretmek gerekir.
Ama öyle mi? Bakalım:
Sendikalı oldukları için işten atılan işçilere Cuma hutbesi okunuyor. "Dinen ağır mesuliyet"

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Buda Yeni Şafak gazetesi yazarının GREV'e bakışı. Şu an demokrat ve özgürlük kılıfında olmasa Grev'e gidenleri dövecek:

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

EVEKKÜL BÖYLE Mİ OLUR?

Büyük velilerden Şakik Belhi (VIII. yyıl) bir kıtlık senesinde, herkesin kara kara düşündüğü bir ortamda, zengin bir adamın kölesinin şakır şakır oynadığına şahit oldu. Yanına yaklaştı ve sordu:

    - Herkes kıtlıkla, açlıkla karşı karşıya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun? Köle cevap verdi:

    - Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike söz konusu değil. Benim efendimin 7-8 tane köyü var, her ihtiyacımız o köylerden sağlanıyor.

    Bu açıklama Şakik'i adeta bir şamar gibi sarstı. Çünkü kendisi de kıtlıktan dolayı endişe içindeydi. Ama köle onu uyandırdı ve kendi kendine şöyle dedi:

    - Hey Şakik kendine gel! Şu köle nihayet bir insan olan efendisine bunca güveniyor, kendini emniyet içinde hissediyor. Sen ki bütün canlıların rızkını garanti eden Allah'a inanıyor, tevekkül ediyorsun, Bu nice tevekküldür ki rızık endişesi içindesin?

O veli yaşarken nasılmış bilmeme ama;
Bu kıssayı açlıktan ölen bebeğin ailesine anlat ne düşünecek acaba? Ya da evde çocuklarına yapacak yemeği kalmadığı için intihar eden kadına, ya da dersane parasını ödeyemediği için intihar eden anneye. İş bulamayan milyonlara söyle bunu. İş olmasa da ayaklanmayın, açlıktan kim ölmüş dersin.

Siz benim inancımı sorgulayarak, ayetlerle cevap yazıp cevap veremeyeceğimi düşünüyorsunuz.

Hayırlı günler dilerim.

NİSA Suresi 65. ayette şöyle buyrulmaktadır:
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.

Müslümanlar ayet ve hadis ile sabit hükümlere tam bir teslimiyet gösterirler.
Gerek benim ayet ve hadislere dayalı açıklamalarımı, gerekse Cuma hutbesinde ayet ve hadislere dayalı söylenilenleri NEFSİNİZE ağır geldiği için kabul etmiyorsunuz.
Müslüman olarak kayıtsız şartsız kabul ettiğinizi ifade ettiğiniz Kur'an hükümlerini tartışmaya açıyorsunuz.
Bu davranışınızla iman ile küfür arasındaki ince çizgide küfür tarafına daha fazla yaklaşmış oluyorsunuz.
NEFSİNİZE YENİLEREK küfre düşmenize sebep olacak bir ifade yazmanıza sebep olmamak için Kur'an hükümlerini tam bir teslimiyetle kabul ettiğinizi belirten açık bir ifade kullamadığınız sürece mesajlarınıza cevap yazmayacağım.
Rabbimden size hidayet vermesini diliyorum.
Saygılarımla...

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 9 Haziran 2012 Cumartesi

LOKMAN HEKİM

Hazret-i Lokman Allah'ın veli kullarından, güzel konuşan, hikmet sahibi salih bir kişiydi. Kur'an'da ondan övgüyle bahsedilmektedir. Davud Aleyhisselâm zamanında yaşamıştır. Siyah renkli bir köle idi. Fakat pek güzel sözleri, geniş bilgisi ve üstün halleri vardı. Bir sohbet sırasında adamın biri ona şöyle demişti:

    - Sen bir koyun çobanıyken, insanlar sözlerini neden önemsiyorlar?

    - Ben gözümü harama kapadım, dilimi tuttum, az yemekle yetindim, sözümü yerine getirdim, beni ilgilendirmeyen şeylere karışmadım, sustum.

    Hz. Lokman'ın efendisi, bir koyun kesip en iyi tarafından iki parçasını kendisine getirmesini istemiş. O da kestiği koyunun dilini ve kalbini kesip getirmiş. Sonra da bir koyun daha kesip en kötü iki parçasını atmasını istemiş. O da kestiği koyunun dilini ve kalbini koparıp atmış. Efendisi bu işe bir anlam vermeyip sebebini sorunca şöyle demiş:

    - İyi oldukları zaman dilden ve kalpten iyisi yok, kötü oldukları zaman da onlardan kötüsü yoktur!

    - İnsanların hangisi daha alimdir?

    - İnsanların bilgisinden yararlanıp kendi bilgisini arttırandır, demiş.

    Şu hikmetli sözler ona aittir:

    - Dört yerde dört şeyi korumak, iki şeyi unutmamak, iki şeyi de unutmak gerekir.

    Korunacak şeyler: Namazda gönül, halk içinde dil, yemekte boğaz, el evinde göz.

    Unutulmayacak şeyler, Allah'ın büyüklüğü ve ölümdür.

    Unutulması gerekenler de, birine ettiğin iyilik ve sana yapılan kötülüktür.

    Hz. Lokman bir gün Davud Aleyhisselâm'a uğradığında, onun demirden halkalar yapıp birbirine geçirdiğini görmüş. Bunun ne olduğunu merak edip sormak istemişse de, konuşmak yerine susup sabretmiş. Biraz sonra Davud Aleyhisselâm demir zırhını tamamlayıp üstüne giyince işin aslı anlaşılmış. Hz. Davud ona dönerek:

    - Bu elbise savaşta darbelere engeldir, deyince Hz. Lokman da:

    - Sabretmek güzel şeydir, üzüntüyü giderir.

Cevap veremediğinizde "konu değiştiriyorsunuz" Tipik muhafazakar duruşu. Dine dayalı bir devlet sistemi istiyorsunuz diyorum, siz "küfür ediyorsunuz"
Cevap vermeyin. Sorun değil.
Bir gün bu hikayelerinizle uyutamayacağınız bir nesil yetişecek. Korkuyla inanç sağlayamayacağınız. Gerçekten Allah Sevgisi için dine inanan bir nesil. İnsanlar sizin cümlelerinize doyup AÇ olduklarını anladıklarında, kandırıldıklarını anladıklarını farkedecek bunu. Ha bu farketme 10 yılda sürebilir 50 yılda ama farkedecek. Ben işte buna inanıyorum.

konu 3 aylarken nerelere geldi ? Ne diyelim Allah herkesin gönlüne göre versin.

 3 aylar konusunda grev deniliyor.Yeni şafak gazetsi deniliyor kalp kırılıyor.

  Rabbim gönlü ve gözü hikmet dolu insanlardan eyle bizi.Dilimize ve kalemimize hep iyilik ve güzellikleri anlatmayı nasip eyle.
  Tüm insanları sarıp sarmalayan yürek nasip et bize seni anlamayı ve anlatmayı nasip et.
  Sevgi ve barış içinde yaşamayı kalp kırmamayı ve dimdik durabilmeyi nasip et.
  Üç aylar hürmetine günlüğümüzde ve ülkemizde gönülleri güzelliklere aç içimizdeki kırgınlıkları gider.
  Birbirimizi kırmadan üzmeden anlamayı nasip et.
  Yazdıklarımız gönüllerimizden geçenlerdir gönüllerimizi aşkınla doldur doldur ki husumete yer kalmasın.
  Tüm kardeşlerimin istekleri hayırlısı ile yerine gelsin Rabbim içimizde şu güzel günler hürmetine hiç kötülük kalmasın masum bir bebek gibi temizle bizleri.
  Sevgi doldur kalplerimizi sevdir bize sevdiklerini ,yerdir bize yerdiklerini ,kalplerimizde dostluk ve kardeşlikten öte duygular barındırma.
  Birbirimizi sevmek olsun tek derdimiz derdimizi de sevdir bizlere.
  Hasta ve sıkıntıda olan kardeşlerimize şifa ihsan eyle özellikle manevi hastalıklara sahip olanlarımızın hastaıklarını bir an önce giedr Rabbim.
  Şu güzel günlerde sevgi ve anlayış yoldaşınız güzel insanlar arkadaşınız olsun içiniz muhabbetle dolsun.

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 10 Haziran 2012 Pazar

ALLAH YETER

Makam-mevki için yanıp tutuşan bir zavallı, Sultan Zengi'ye yalakalık yapıp duruyormuş.
O kadar yalakalık yapmış ki, Sultan Zengi, ya mayıştığından ya da bezdiğinden, adamı lütf-ü şahaneye boğmuş.
Ona ipek elbiseler, bol miktarda altın ve mühim bir devlet görevi vermiş.
Adam bayram etmiş tabii.
Ne var ki göreve başlamasıyla görevi bırakması bir olmuş.
Üzerindeki ipek elbiseleri çıkarıp parçalamış, altınları yoksullara dağıtmış ve makama mevkie sırtını dönüp güle oynaya çöle gitmiş.
Çölde tarifi imkânsız bir neşe içinde hoplayıp zıpladığını gören bir arkadaşı, ona, “Ne oldu sana? Uğrunda defalarca etek öptüğün şeyleri niye bıraktın?”
diye sormuş.
Adam şöyle cevap vermiş:
“Makama otururken korkuyla ürperdim. Sonra, elime tutuşturulan mühürdeki yazıyı okudum. 'Allah yeter' yazıyordu.
Bu yazı göğsümü genişletti, yüreğimi coşturdu. Bütün dünyaya meydan okuyabileceğimi hissettim. Makam-mevki ve servet bana öyle küçük göründü ki, onları elimin tersiyle ittim.”

handan hocam tüm dileklerinize katılıyorum.yüreğinize sağlık.

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 11 Haziran 2012 Pazartesi

SUÇ ÖKÜZDE

Hoca Merhumun buzağısını büğelek tutmuştu. Buzağıyı bir türlü yakalayamayan Hoca, eline bir sopa alıp öküze vurmaya başladı. Oradakiler:

    — Yahu Hoca! Bu öküzün ne suçu var? Sen buzağıya baksana! dediler. Hoca merhum şu ölmez nasihatini yaptı:

    — Siz bilmezsiniz! Eğer bu öküz öğretmeseydi, o buzağı bu kadar yaramazlık yapmayı ne bilecekti. Suç öküzündür, dedi.

Hayırlı günler dilerim.

Hayat dersleri  - 12 Haziran 2012 Salı

SOKAĞI KİM TEMİZLER?

Hoca Merhum bir defasında kadı ile oturmuş sohbet ederken içeri iki kişi girdi. Bunlar; evimizin önündeki sokağa bir köpek pisledi. Bunu hangimiz temizleyecek, diyorlar ve her ikisi de pisliğin öbürünün evine daha yakın olduğunu iddia ederek onun temizlemesi lazım geldiğini söylüyorlardı.

    Kadı muddileri dinledikten sonra meseleye ehemmiyet vermeyerek latife olsun diye, Hoca Merhuma, bu işi sen hallet, dedi Hoca Nasreddin ise kadı efendinin kendisini gırgıra aldığını anlayarak şöyle söyledi:

    — Efendiler, orası sokak olduğu için ikinizin de değil, umumun malıdır. Şu halde orayı ne sen, ne de sen temizleyeceksin. Orayı amme hizmeti gören kadı efendi temizlemesi lazımdır, dedi.

Not: Önemli olan cevabın DOĞRU olması değil DERS vermesidir. Toplumumuzda sürekli cevabın doğru / yanlış olduğu tartışılır. Çoğu kimse verilen cevaptan alması gereken dersi düşünmez.

RECEB-İ ŞERİF DUALARI
 
10 Gün Subhânallâhil Hayyil Kayyûm.
 
10 Gün Subhanallâhil Ehadis Samed.
 
10 Gün Subhânallâhil Gafurir Rahîm. (3. 10 Gün İçin)

Her gün en az 100 defa