Veliler Günlüğü

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.350
  • 28.795
  • 227.350
# 16 Eki 2015 15:45:52
TÜM VELİLER OKUSUN!
Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman hemen “Ben Padişahın oğluyum bana bir şey yapamazsın” deyip tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a anlatamıyordu. Ancak gün geldi artık küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi.
Bunun üzerine destur dileyip II. Murat’ın huzuruna çıktı. “Padişahım size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum” deyince II. Murat “Buyur çekinmeden anlatabilirsin” dedi. Bu söz Akşemseddin’i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya. Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zamanda hemen sizinle beni tehdit ediyor deyince II. Murat Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar.
II. Murad’ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırdı. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak. Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de Padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi.
Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin’in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı.
Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı.
Eğitimin ne olduğunu II.Murat kadar olamasa da; en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş anne ve babalara ihtiyaç var. Unutmayalım, Çocuklar şımarık doğmaz; diplomalı,maaşlı ama eğitimsiz ebeveynler tarafından şımartılır.....

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 09 Kas 2015 23:07:21
Ergenlikle ilgili güzel bir yazı paylaşılmış Eğitimpedia'da.

Ergen Beyni: Geçici Olarak Hizmet Dışı!

Düne kadar kucağınızdan inmeyen yavrunuz birden size düşman mı kesildi?

Söylediğiniz her şeye burun mu kıvırıyor? Kapılar yüzünüze mi çarpılıyor?

Evin önünde dikilen yağlı saçlı, suratsız çocuklar gerçekten onun arkadaşları mı?

Bu karda kışta yaka bağır açık dolaşmak da neyin nesi?

Daha 14 yaşında hayatın anlamını çözdüğünü sanan bu tavırlar nereden çıktı?

Hani bunların en korkunç dönemi 2 yaştı? Zaman makinesine girip 2 yaşına mı ışınlandı bu çocuk?

“Terrible two”’nun (Korkunç 2 yaş) devam filmi Terrible Teen’e (Korkunç Ergen) hoş geldiniz !

İnşaat Halindeki Beyin

Bazı web sitelerini açınca, karşınıza “bu sitenin inşaatı devam ediyor” diye bir uyarı yazısı çıkar. Ergen kızınızın ya da oğlunuzun beyni de benzer bir uyarı veriyor: Dikkat, beyin inşaat halinde, geçici olarak hizmet dışı!

Ergenlik dönemi, cinsiyet hormonlarının şahlandığı dönem olmasıyla ünlü, ama ergenlerin olumsuz davranışlarında bütün suçu hormonlara yüklemek adil değil.

Haddini bilmeyen hormonların en büyük suç ortağı, gelişimi halen devam eden beyin (Bazılarınız bunu okurken, “Beyin mi? Ne beyni, hangi beyin?” diyecek kadar bunalmış olabilir!)

Ergen beyninin gelişimi

Beynin ön tarafında frontal korteks dediğimiz bir bölüm var. Bu ön lob, planlama, mantık yürütme, karar verme, görevleri organize etme, şuur gibi işlevlerden sorumlu. Yani beynimizin patronu, polisi, müdürü gibi. İşte beynin bu yönetici bölümü, ergenlikte müthiş bir değişimden geçiyor.

Ergenlik döneminde beyindeki gri madde kalınlaşıyor. Gri madde (ya da boz madde), beynimizin entelektüel kısmını yönetiyor. Agatha Christie romanlarındaki dedektif Hercule Poirot, “Düşünebilmek için gri madde gerekir” derken bu bulguyu onaylıyor.

Gri madde 12 yaşında maksimum miktarına ulaşıyor. “Gri madde düşünmekten sorumluysa, ergenlikte de en yüksek düzeyine ulaşıyorsa, bu düşüncesizce davranışların açıklaması nedir?” diyebilirsiniz. Daha büyük beyin daha iyi beyindir bir şehir efsanesi. En büyük en iyi olsaydı, o zaman ergenlikte beyin en yüksek düzeyde işlev görürdü. Önemli olan sinir hücreleri arasındaki bağlantılar. Bunlara sinaptik bağlantı diyoruz.

Ergenlik döneminde beyindeki gri hücreler önce çoğalıyor, sonra hızla budanıyor. Bu iyi bir şey; bir “rafine etme” ya da “hassas ayar” süreci. Bu süreçte beyin kullan ya da kaybet ilkesini izliyor. Kullanılan bağlantılar kalıyor, kullanılmayanlar çöpe gidiyor.

Yani ergeniniz sürekli playstation oynuyorsa, sürekli TV izliyorsa, bunların oluşturduğu sinaptik bağlantılar beyninde yerleşiyor. Kitap okuyorsa, enstrüman çalıyorsa, spor yapıyorsa bunların getirdiği beceriler güçleniyor. Yani çocuk ne ekerse, beyin onu biçiyor.

Bu budama ve ince ayar süreci ancak 20’li yaşlarda tamamlanıyor. Ayrıca beynin sosyal davranışlardan sorumlu müdürü beyincik de, bu yaşlarda gelişimini tamamlıyor (Beyin hayat boyu gelişmeye devam edebilen bir organ, dolayısıyla bu noktadan sonra işler yavaşlıyor demek daha doğru olur).

Aklı başta değil, yaştadır!

Düşünün, beynimizin “aklı başında olan kısmı”, 20’li yaşlara kadar tam olarak iş başında değil! Şirket faaliyetine devam ediyor, ama patron ortada yok!

Ergenliğin hep olumsuz tarafına odaklandık, ama madalyonun diğer yüzünü unutmamalı. Ergenlik müthiş bir zihinsel gelişim dönemi. Beyinde sinaptik bağlantılar kurulmaya devam ederken, çocuk yeni deneyimlere çok açık. Bu iyi bir şey; yeni deneyimler yeni şeyler öğrenmek demek. Zeka fışkıran yorumlar, zekice espriler… Soyut kavramları daha iyi anlayan, yaratıcı düşünen pırıl pırıl bir beyin…

Ancak yeni deneyimler her zaman olumlu ve zararsız olmayabilir. Uyuşturucu maddeleri merak etme, zamansız ve tehlikeli cinsel deneyimler, çılgınca riskler alma, ergen yaşlarda sık görülen davranışlar. Ailenin ilgisi ve sevgisi, buradaki kilit nokta. Bu, ailenin eğitim ve gelir düzeyinden daha önemli. Kültürel bağlam da önemli bir fark yaratıyor. Türkiye’de toplum genelinde kuvvetli olan aile bağlarımız, ergenliğin tehlikeli yönlerine karşı bir nevi koruyucu kalkan vazifesi görüyor demek yanlış olmaz.

Evimdeki ergenle nasıl ilişki kurabilirim? ::)

Uzun lafın kısası, ergenlerin henüz aklı başında değil! Gördüğünüz olumsuz davranışlar sadece hormonal değil, aynı zamanda beyinsel. Burun kıvırmalar, kapı çarpmalar, surat asmalar, bu şiddet bu celal son derece normal.

O halde bu dönemin zorluklarıyla nasıl başa çıkabilirsiniz?
1.Üstünüze alınmayın. Ergenliğin birincil hedefi bağımsızlıktır. Bu dönem bağımsızlığa adım atılan dönemdir. Bunun için anne babadan uzaklaşmaları, eskisi gibi davranmamaları normaldir. Kişisel algılamayın. Bu kabalık, bu kabadayılık, bu uzak ve soğuk davranışlar sizi hedeflemiyor; biyolojik kökenli.
2.Krizi fırsata çevirin. Beyinde henüz her şey yerli yerine oturmamış, bağlantılar henüz yerleşmemişken, yani yetişkinliğe henüz adım atılmamışken, bazı olumsuz davranışları geri çevirmek için de bir fırsat var demektir.
3.Tutkuyu yararlı faaliyetlere akıtın. Bu dönemdeki aşırı heyecan ve tutku halini müzik, tiyatro, dans, spor gibi yararlı faaliyetlere kanalize etmekte fayda var. Daha çok yapılan faaliyetler daha kalıcı olduğu için, bu zamanı verimli değerlendirmek iyi fikir.
4.Davranışı kimlik haline getirmeyin: Onları eleştirirken “sen böylesin işte”, “senden adam olmaz” tarzı cümlelerle, davranışı kimlik haline getirmeyin. Davranışın kendisini eleştirin. “Aptal mısın, bu havada böyle mi çıkılır” demek yerine “Bu havada bu kadar ince giyinmek akıllıca bir davranış değil” gibi bir uyarı, hedefi çocuğa değil davranışa yöneltir.
5.Empati, empati, empati: Kendi gençliğinizi hatırlayın. Çok mu akıllı usluydunuz? Cevabınız evet bile olsa, çocuğunuz ergenliğini sizden daha farklı yaşıyor olabilir. Ne olursa olsun onu anlamaya çalışın. Dinlerken göz teması kurun. Tüm dikkatinizi verin. Bir elinizde telefon, bir elinizde mouse varken dinler gibi yaparsanız, samimi olmaz. Fırsatı kaçırırsınız. Gerçekten ilgilendiğinizi belli edin.
6.Biraz risk iyidir. Biraz risk almalarına izin verin. Risk almak her zaman kötü değildir, kendilerini bulmalarının, yeni şeyler öğrenmenin, yaratıcılığın bir yoludur.
7.Oltaya gelmeyin ki oltaya gelsinler! Öfkeli anlarında onlarla laf yarıştırmayın. Onun yerine, “eminim kendini kötü hissetmişsindir”, “bu durumda ne yapacaksın?”, “bilmiyorum, sen ne düşünüyorsun?” gibi sorular sorun. Anlayışlı tavırlarınız karşısında iyice öfkelenebilirler elbette, ergen bu. Ama onları sevdiğinizi, ufak şeylerden tartışmak istemediğinizi söyleyerek durumu kontrol altına alın.
8.Ergenlik dönemiyle ilgili kitaplar okuyun. Kitaplar sistemli ve kapsamlı bilgi kaynaklarıdır. Bu dönemi kitaplarla daha iyi anlamaya çalışın.
9.Değer verdiğinizi gösterin. Çocuğunuzla asla dalga geçmeyin, başkalarının önünde küçük düşürmeyin, alaycı olmayın. Fikirlerine saygı gösterdiğinizi belli edin. Ona bazı konularda danışın. Başarılarını kutlayın, onunla gurur duyduğunuzu ifade edin. Bunları yapmanın bir maliyeti yok, ama sağlıklı bir ilişki için getirisi çok.
10.Önemli şeylere itiraz edin. Her şeye itiraz ederseniz, itiraz kredinizi çabuk tüketirsiniz. Siyah oje sürmenin, tuhaf giysiler giymenin, saç uzatmanın, küpe takmanın kimseye zararı yok. Çoğunlukla da geçici hevesler. Bunlara toptan itiraz ederseniz, sıra sigara ve alkol gibi daha ciddi ve zararlı alışkanlıklara geldiğinde, çocuğunuz sizi dinlemeyi çoktan bırakmış olabilir.
11.Değişimleri dikkatli gözlemleyin. Ergenlikte davranış değişikliği normal, ama çok uzun sürerse bir sorun olabilir. Aşırı kilo alma ya da kilo verme, uyku sorunları, arkadaş çevresinde ani değişiklikler, içine kapanma, sık sık okulu asma, sürekli yüksek notların sürekli düşük notlara dönüşmesi, alkol, sigara, uyuşturucu gibi durumlara karşı uyanık olun. Uygunsuz davranışlar bir buçuk iki ay sürüyorsa, profesyonel yardım almakta fayda olabilir.
12.Çocuğunuzun hangi bilgi kaynaklarına erişimi olduğunu takip edin. Bugün bilgi her yerden fışkırıyor, o yüzden her şeyi takip etmek çok zor. Ama elinizden geldiğince çocuklarınızın girdiği siteleri, kullandıkları uygulamaları, okudukları dergi ve kitapları takip edin. Bilgisayar ve TV izleme sürelerine sınır koyun. Bu aynı zamanda sağlıklı bir zihinsel ve fiziksel gelişim ve yeterli uyku alabilmeleri açısından da önemli.
13.Mahremiyete saygı. Elbette telefonlarını ele geçirip resimlerine bakıp mesajlarını okumak müthiş güven kırıcı olur, ayrıca özel hayatlarına saygısızlıktır. Her şeyi bilmek zorunda değilsiniz. Gizliliklerine saygı gösterin. Bununla birlikte nereye gittiklerini, ne zaman döneceklerini, kimlerle olacaklarını sormanız da doğal. Bu, hem güvenlik açısından gerekli hem de onlarla ilgilendiğinizin bir göstergesi.
14.Çocuklarınızın arkadaşlarını tanıyın. Mümkünse evinize davet edin, birlikte nasıl zaman geçirdiklerine bakın. Gözünüzü dikip onları izlemeyin tabii, çaktırmadan neler yapıyorlar diye bir bakın. Çocukların aileleriyle iletişimde olmak da iyi bir fikir.
15.Koşulsuz sevin. Dünya onlar için yeterince korkutucu, siz de tuz biber ekmeyin. Dışardan umursamaz görünebilirler, ama bu sadece dışarıdan görünümdür. Onları sevdiğinizi kendi yönteminizle gösterin. Sarılarak mı gösterirsiniz, seni seviyorum mu dersiniz, en sevdiği meyvelerden tabak mı yaparsınız; o sizin stilinize kalmış. Sevgiyi göstermenin bin bir yolu var. Ne olursa olsun onu sevdiğinizi ve yanında olduğunuzu hissettirin. Ne kadar büyük bir fark yarattığını tahmin edemezsiniz.
16.Akıl sağlığınızı koruyun! Kendinizi de ihmal etmeyin. Aklınızı korumak için uykunuzu alın, sakin kalın. Bağırıp çağırmak kimseye fayda etmeyeceği gibi, en çok size zarar verir. Kendinizi rahatlatan faaliyetler her neyse, bunlara zaman ayırmaya çalışın. Derin derin nefes almak, egzersiz yapmak, yoga ve meditasyon, kitap okumak, örgü örmek… Size kalmış.

Bir evde bir ergen beyni varsa, o zaman o evde daha aklı başında bir beyne ihtiyaç olduğunu unutmayın. Uçak anonsundaki gibi, oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın!

İnşaat bir gün bitecek, inanın! :)

Dr. Bahar Eriş

Kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı inanoguz

  • B Grubu
  • 408
  • 3.708
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 408
  • 3.708
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Kas 2015 19:36:53
- Hocam benim çocuğu adam edelim.
- Olur abi, yalnız 2 sene zaman isteyeceğim sizden.
- 2 sene mi? Amma yaptın hocam, 2 sene çok değil mi?
- Sizin 10 senede bu hale getirip memnun olmadığınız durumu ben 2 senede düzeltmişim çok mu?
- Bak onu doğru dedin hocam!

( Bizim çocuklarımızın bizden istediği iki şey var.
1- Sevgi
2- Takdir edilme ihtiyacının karşılanması

Gerçekten başka bir şey istemiyorlar. Ama nasıl olur, vitrinde gördükleri her şeyi niye istiyorlar o zaman? Ya da reklamını gördükleri şeyleri niye al diye  diretiyorlar o halde diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Abes olacak belki ama o istekler tamamen bizim halt yememiz. Çocuğun maddi istekleri doğal, çocuk gördüğünü ister. Maddi gücümüz ne olursa olsun biz de al(a)madığımız zaman suçluluk duyarız. Ve pek çoğumuz sırf o suçluluk duygusunu yaşamamak için o istekleri yerine getiririz. Böylece doyumsuz, hayalsiz, emek harcamanın kıymetini bilmeyen çocuklar yetiştiririz.

Yazmıştım, tekrar edeyim; çocuk, söyleneni değil gördüğünü yapar. Bu nedenle; o kadar da kızıyorum hiç işe yaramıyor kısırdöngüsü sonsuza kadar devam eder.

- Sizin çocuğun küfür alışkanlığı var.
- Sorma hocam, nerden bulaştı hiç anlamıyom a.... k....!

Evet ben bu diyaloğu da yaşamış biriyim.

Demem o ki, önce velilere bilinç kazandırmak gerekiyor. Israrla yazmaya devam edeceğim bu konuyu..)

Çevrimdışı mustafa_tekman

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.066
  • 2.286
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.066
  • 2.286
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 11 Kas 2015 20:09:40
veli gunlugunun fazla ustlerde olmamasi beni rahatsiz ediyor.etkilesimli olmak birbirimizi daha iyi anlamak egitime katki saglar

Çevrimdışı ışık46

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.655
  • 4.045
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.655
  • 4.045
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 13 Kas 2015 09:02:31
Bu sene benim için zor bir eğitim yılı hem anne hem öğretmen olarak büyük kızım lise son sınıf  sınava hazırlanıyor,ortanca kızım TEOG 'a hazırlanıyor ,ikinci sınıf okutuyorum temellerin sağlam atılması gereken bir sınıf  sabırla bu yılı hayırlısıyla atlatmak istiyorum.

Çevrimdışı karenia

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 91
  • 1.211
  • 91
  • 1.211
# 25 Kas 2015 11:40:56
Şu an çocuğu sınavda olan velilerden olmayı istemezdim

Çevrimdışı aysegulo

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.496
  • 4.725
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.496
  • 4.725
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 25 Kas 2015 23:46:26
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Şu an çocuğu sınavda olan velilerden olmayı istemezdim
Bir gün olacaksınız ama :)

Çevrimdışı İrem-Özge

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 78
  • 231
  • 78
  • 231
# 26 Kas 2015 11:42:48
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bir gün olacaksınız ama :)

Düşüncesi bile insanın daralmasına sebep oluyor gerçekten.
Kızım 3. sınıfta. Test yöntemini çok doğru bulmasamda soru çözmeye alışması için şimdiden başladık test çözmeye evde de.
Hayırlısı tüm yavrucuklar için.

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 14 Ara 2015 12:54:01
Aşırı müdahaleci ebeveynlik, ailelerine danışmakla bağımsız karar verme arasındaki dengeyi kuramayan üniversite öğrencilerinin psikolojik sağlığına ciddi zararlar veriyormuş. Bununla ilgili güzel bir araştırma yazısı paylaşılmış Eğitimpedia'da. Yazı beni düşündürdü; bazı hatalarımı da görmemi sağladı... ??? Çocuklarımla okul ve okul dışı konularda da çok ilgilenen bir anne olarak kendimi sorgularım. Acaba bu tutumumla onlara zarar veriyor muyum diye...  ???


Araştırma: Helikopter Ebeveynliğin Çocukların Üniversite Yılları Üzerindeki Negatif Etkileri

2010 yılında psikoloji profesörü Neil Montgomery, üniversiteye yeni başlayan 300 öğrenci üzerinde yaptığı çalışmada, helikopter ebeveynleri olan öğrencilerin yeni fikirlere ve eylemlere daha az açık, daha savunmasız, daha endişeli ve daha içine kapanık olduğunu buldu. Montgomery’nin çalışması, “kendilerine sorumluluk verilen ve sürekli ebeveynleri tarafından izlenmeyen öğrencilerde bu etkiler tersine dönüyor” sonucuna ulaştı.  2011 yılına ait Tennessee Üniversite’sinden bir başka çalışma, sürekli çocuğunu takip eden helikopter ebeveynleri olan 300′den fazla öğrenciyi inceleyerek bu öğrencilerin anksiyete ve/veya depresyon konusunda ilaç tedavisi görmeye daha meyilli olduklarını ortaya çıkardı.

438 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan 2012 yılına ait bir çalışma ise şöyle diyor: “Bu tür bir müdahaleci ebeveynlik şeklinin, ergenlikte ortaya çıkan problemli gelişimle ilişkilendirildiğine dair kanıtlar bulduk. Bunun sebebi, yetişkin olma yolunda olan bu çocukların kendine güvenen yetişkinler olmaları için gereken önemli becerileri uygulama ve geliştirme fırsatlarının sınırlandırılması.”

297 üniversite öğrencisi üzerinde yapılan 2013 yılına ait bir araştırma, helikopter ebeveynleri olan üniversite öğrencilerinin belirgin bir şekilde daha yüksek depresyon düzeylerine sahip olduklarını ve hayatlarından daha az memnun olduklarını ortaya çıkardı. Araştırma, genel sağlıktaki bu azalmayı öğrencilerin özerklik ve yetkinlik konusundaki temel psikolojik ihtiyaçlarının ihlaline bağlıyor.” Ve 2014 yılına ait Kolorado – Boulder Üniversitesi araştırmacılarının gerçekleştirdiği bir başka araştırma, aşırı yapılandırılmış bir çocukluk ile daha düşük kendini yönetme becerisi arasındaki ilişkiyi ortaya net bir şekilde çıkaran ilk araştırma oldu. Kendini yönetme becerisi, hangi hedefe yönelik eylemleri ne zaman hayata geçirmek gerektiğini belirleme yeteneğimizdir ve dikkat eksikliği bozukluğu ya da DEHB olan pek çok çocukta eksik olan bir dizi beceriyi gerektirir.

Çocuklarımızın zihin sağlığı ile ilgili ortaya çıkan veriler, konu yaşam becerileri olduğunda onlardan çok az şey beklediğimiz ama konu onlar için yaptığımız akademik planlara bağlı kalmaya geldiğinde onlardan çok fazla şey beklediğimiz için verdiğimiz zararı onaylar nitelikte.

Karen Able büyük bir devlet üniversitesinde psikolog olarak görev yapıyor. Able kendi klinik deneyimlerine dayanarak şöyle diyor: “Aşırı müdahaleci ebeveynlik, ailelerine danışmak ile bağımsız karar verme arasındaki dengeyi kuramayan üniversite öğrencilerinin psikolojik sağlığına ciddi zararlar veriyor.”

Ebeveynler çocukları için hayatla ilgili “işleri”, yani onları uyandırmak, bir yerden bir yere götürmek, teslim tarihlerini ve yükümlülüklerini hatırlatmak, faturalarını ödemek, onlar adına soru sormak, kararlar almak, sorumluluk almak, yabancılarla konuşmak ve yetkililerle karşı karşıya gelmek gibi işleri yapmaya eğilimli olduklarında, onları üniversite ya da iş dünyasında özgür bıraktıklarında çocuklarının büyük bir şok yaşamalarına sebep olabilirler. Bu çocuklar zorluklar yaşarlar ve bu da onlara başarısızlık hissi verir. Halledilmesi gereken işin altında yatan problem, öğrencinin kendini ebeveyninden ayırt etme konusundaki yetersizliğidir.

Mükemmel şekilde sağlıklı görünen ancak aşırı ebeveyn müdahalesine maruz kalmış çocuklar üniversiteye gittiklerinde ve karşılaşabilecekleri birçok yeni durumla, yani farklı bir “temizlik” anlayışı olan oda arkadaşı, bir ödevin revizyonunu isteyen ama tam olarak neyin “yanlış” olduğunu söylemeyen bir profesör, artık eskisi gibi dostça davranmayan bir arkadaş, yazın bir seminere katılmak ile bir hizmet projesi yapmak arasında karar vermek gibi durumlarla başa çıkma konusunda zorluklar yaşadıklarında anlaşmazlıklarla, belirsizliklerle, incinmiş duygularla da karar verme süreciyle nasıl baş edeceklerini bilme konusunda gerçekten büyük zorluklar yaşayabilirler.

Bu başa çıkma yetersizliği – rahatsızlık hissiyle oturmak, seçenekleri düşünmek, bunu birileriyle konuşmak, bir karar vermek – kendi başına bir probleme dönüşebilir.

Ayrıcalığın Bedeli, kitabının yazarı ve psikolog Madeline Levine, çocuklarımıza “aşırı” ebeveynlik yapıyor ve farkında olmadan onlara psikolojik zarar veriyor olabileceğimizi söylüyor. Ve bunun şu üç yolla gerçekleşebileceğini ekliyor:
1.Zaten kendilerinin yapabildikleri şeyleri çocuklarımız için biz yaptığımızda
2.Kendilerinin neredeyse yapabildikleri şeyleri çocuklarımız için biz yaptığımızda
3.Ebeveynlik davranışlarımızın motivasyonunun altında kendi egolarımız olduğunda

Bu şekilde ebeveynlik yaptığımızda, çocuklarımızı yaratıcı olmaları, problem çözmeleri, baş etme becerileri geliştirmeleri, dayanıklı olmayı öğrenmeleri, onları nelerin mutlu ettiğini anlamaları ve kim olduklarını anlamaları yani kısacası insan olma fırsatından mahrum bırakırız. Her ne kadar çocuklarımızı korumak için aşırı müdahalede bulunduğumuzda bunun kısa vadeli kazanımları olsa da, aslında davranışımızla çocuğumuza onun ruhunu yıkan mesajlar veririz: Çocuğum, aslında bunların hiçbirini bensiz yapamazsın.

Psikolog Able şöyle diyor:

“Çocuklara kendi kendilerine bir şeylerle mücadele etmeleri için alan verilmediğinde, problem çözmeyi çok iyi öğrenemezler. Kendi yeteneklerine ve becerilerine güvenmeyi öğrenmezler ve bu, onların özsaygılarını etkileyebilir. Asla mücadele etmek zorunda kalmamakla ilgili bir diğer problem de asla başarısızlığı deneyimlememek ve bu yüzden yorucu bir başarısızlık ve başkalarını hayal kırıklığına uğratma korkusu geliştirmektir. Hem düşük özgüven hem de başarısızlık korkusu depresyona ya da anksiyeteye sebep olabilir.”

Ne Karen Able ne de ben büyük çocuklar asla ebeveynlerini aramamalıdır demiyoruz elbette. Ancak “şeytan” arada geçen konuşmanın detaylarında gizli. Eğer bir problem ya da verilmesi gereken bir karar hakkında arıyorlarsa, onlara ne yapmaları gerektiğini mi söyleriz? Yoksa onları dikkatli bir şekilde dinler, kendi algılama şeklimizle bazı sorular sorar ve sonra “Peki, sen bunu nasıl ele almayı düşünüyorsun” diye mi sorarız?

Çocuklarımız gözümüzün önünde olmadıklarında ve onlara neyin iyi geleceğini biliyor olduğumuzda, biz ebeveynler kendimizi adeta deli gömleği giymiş gibi hissederiz. Evden uzakta ve kafaları karışmış ve şaşkın hissettiklerinde ya da üzgün olduklarında eğer çocuklarımızın yanında olmazsak, kim olacak?

Araştırma verileri gelmeye başladıktan sonra çok daha önemli olduğunu fark ettiğim en önemli nokta şu: Araştırmalar çocukların kendileri için neyin iyi olduğunu kendilerinin bulmalarının zihin sağlıkları için kritik bir unsur olduğunu söylüyor. Yani çocuklarınızın yanında olması gereken kişi yine kendileridir. Bu, çocuğunuz bir problemin ya da daha kötüsü bir krizin ortasında olduğunda kabullenmesi hiç de kolay bir gerçek değil. Ama uzun vadede bakarsanız, bu onlar için en iyi “ilaç”.

Kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Yazının alındığı kaynak: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 02 Oca 2016 13:36:40
SİNİRLENMEK VEYA MÜTEŞEKKİR OLMAK!
 SEÇİMİM HANGİSİ OLACAK?

Şimdi kaldığım yerde tek başımayım, kahvaltımı hazırlamak için sabah saatlerinde mutfakta çalışıyorum; iki elim ıslak. Gözüm kaşınmaya başladı. Aldırış etmeyeyim, elimdeki işimi bitireyim istedim ve işime devam ettim. Kaşınma arttı, dayanılmaz hale geldi.

Sinirlendim, içimden geçen şuydu; “Şimdi sırası mı, ellerim ıslak, gözümde gözlük, var. Önce ellerimi kurulayacağım, sonra gözlüğümü çıkaracağım, sonra da gözlerimi ovuşturacağım. Bir sürü iş. Ve o sırada tavada pişmekte olan yumurtanın muhtemelen altı yanacak.”

Ve itiraf edeyim, hem bunlar aklımdan geçti, hem de, “Aksilikler zaten beni bulur!” duygusunu yaşadım.

Bir hışımla ellerimdekileri bıraktım, ellerimi kuruladım, gözlüğümü çıkardım ve gözlerimi ovuşturmaya başladım.

Off, ne tatlı kaşınıyordu. Ovuşturdum, ovuşturdukça tadına vardım, tadına vardıkça ovuşturdum! Yavaş yavaş tadını çıkara çıkara ovuşturmaya devam ettim. Bitti! Artık kaşınmıyordu.

Gözlüğümü takarken bir uyanış yaşadım. Olduğum yerde durakaldım. Yumurtanın altını kapattım ve hemen bir köşeye çöktüm.

Öfke gitmiş onun yerine içimi derin bir şükür duygusu kaplamıştı. Gözlerimi kapadım. Bütün kalbimle kaşınan gözlerim olduğu için şükrettim. Kaşınan gözlerimi ovuşturacak ellerim olduğu için hamt ettim.

Gözlerim ve ellerim sağlam ve çalışır durumdayken ne için gerginleşip hırçınlaştığımı düşününce utandım, içten içe derinden mahcup oldum! Sessizce tekrar tekrar özür diledim.

Bütün bunların hemen farkına varabilmem ise beni mutlu etti; kendimi sessizce kutladım. Gözlerimi kapatarak, şükran duygusu içinde iç dünyamda bir süre yolculuk yaptım.

Altı tutmuş yumurtamı yerken huzurlu, sakin ve mutluydum.

***

Düşündüm; anne - babalar bir işin tam ortasındayken çocuklarının birinin davranışı nedeniyle ortaya çıkan acil durumla uğraşırken neler hissediyorlar? Stresli, sinirli ve gerginler mi, yoksa o anda şükür duygusu yaşayabiliyorlar mı?

Evlatlarımız hiç umulmadık zamanlarda bize zahmet yaşatacaklar; bundan hiç ama hiç kuşkumuz olmasın! İşte böyle zamanlarda, “İyi ki varlar, onlar için yapılan zahmetler hayatıma anlam katıyor!” mu, diyeceğiz? Yoksa, bütün günü söylenerek şikayet ederek mi geçireceğiz?
 ***

Sinirlenip şikayet etmek veya müteşekkir olmak.

Seçim bizim.
 Şükredenlere selam olsun!

Çevrimdışı ahmetce

  • B Grubu
  • 5.759
  • 33.906
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.759
  • 33.906
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 10 Oca 2016 22:32:56
Böyle düşünen velilerimizin çoğalması dileğiyle. Mutlu akşamlar diliyorum.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 22 Oca 2016 21:57:09
Karnelerimiz geldi. Kızım da oğlum da beni çok mutlu etti. Birlikte yorulduk, eğlendik, gerildik hatta çalıştık bazen.  ::) Bugün kapıdan karneleriyle mutlu bir şekilde girdiklerinde hepsi geçip gitti.

Herkese dinlenebileceği, mutlu, sağlıklı, eğlenceli bir tatil dilerim. :)

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.695
  • 73.112
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.695
  • 73.112
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 22 Oca 2016 22:02:10
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Karnelerimiz geldi. Kızım da oğlum da beni çok mutlu etti. Birlikte yorulduk, eğlendik, gerildik hatta çalıştık bazen.  ::) Bugün kapıdan karneleriyle mutlu bir şekilde girdiklerinde hepsi geçip gitti.

Herkese dinlenebileceği, mutlu, sağlıklı, eğlenceli bir tatil dilerim. :)
Tebrik ederim Aslı Hanım sizi ve çocuklarınızı. :)
İyi tatiller.Ailecek iyi bir tatili hakettiniz o zaman. ;) :)

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 22 Oca 2016 22:06:24
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Tebrik ederim Aslı Hanım sizi ve çocuklarınızı. :)
İyi tatiller.Ailecek iyi bir tatili hakettiniz o zaman. ;) :)

Çoook teşekkür ediyorum Kurthan Öğretmenim, size de iyi tatiller, sevgiler.  :)

Çevrimdışı sebocan

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 32.896
  • 512.890
  • 32.896
  • 512.890
# 22 Oca 2016 22:18:35
Biz de karnemizi aldık. Öğretmenimiz karnemizi çok güzel süslemiş. Çok kıskandım ve neden ben böyle şeyler yapmıyorum diye kendime kızdım. Ama sanırım bu iş (yanlış anlaşılmasın lütfen) bayan arkadaşlar tarafından daha iyi yapılıyor.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK