Yeni Öğretmen Modeli

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Ara 2012 17:56:44
Madem öğretmenler bu kadar sıkıntılı bir grup. Arada iyi öğrenciler yetişiyor. Acaba  bunlar nasıl bu hale geliyor? kim bunları yetiştiriyor?

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 24 Ara 2012 17:59:01
Bu sitenin tamamı sizin öğretmenler adına yazdıklarınızın hilafıdır . Bunu da hatırlatmak isterim...

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 31 Ara 2012 09:03:16
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
turgut bey unutmadan belirtmek isterim. Sizin MEB üst yönetiminden olduğunuzu düşünüyorum. Zira onlarda sizin gibi. Evet gece kalkıyorlar ve sistem değişitrdik diyorlar. Ve sistem değişiyor. VE herşeye cevapları var... iyi ya da kötü.. Geçerli ya da geçersiz. Lütfen, çok teorik yazıyorsunuz. Cevap yerine soru soruyorsunuz. Bİz somut örnekler veriyoz. Siz Olmalı-Olması lazım. Çözümünüz yok. Yapılanları savunuyorsunuz. Ve bence haddinden keskin bir savunma. Yani karar vericiler sizin kadar kesin savunamıyor yaptıklarını.... Yaptım oldu.. Olduruldu da ilginç bir ifade bu arada....
Doğru söylüyorsunsuz.Katılıyorum.

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2013 13:35:17
Bir öğretmen vijdanı rahat ve sevecen olmalıdır.

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2013 13:37:11
Öğrencilerine bağlılığı tutku seviyesinde olmalıdır.Aynı anda her konuda doyumu sağlanmalı,eğitim ve öğretimden başka bir şey düşündürülmemelidir.

Çevrimdışı xxxxa

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 184
  • 386
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 184
  • 386
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 Oca 2013 14:13:54
hem anlamıyorum melih arat bey!! dedikleri zat papyon takıp her gittiği yerde parmağnı yanagına koyup düşünen adam pozu vererek egosunu şişiren ,elitist yaklaşımıyla halktan uzak ve bir o kadar da kendini beğenmiş bir adam nasıl oluyor da bilir kişi olarak öğretmenlere akıl veriyor.ayrıca kendisine yöneltilen bir soru karşısında verdiği cevabı da okursanız ne kadar megaloman olduğunu da görürsünüz.işte:
''Kişisel Başarı: Kişisel gelişim uzmanlarına şöyle yaklaşılmaktadır. “Onlar bunları biliyorlarsa neden kendileri başarılı olamıyorlar diye.” Ancak Türkiye’de kişisel gelişim denince akla gelen isimlerden birisisiniz buda sizin başarılı olduğunuz gösteriyor. Bu eleştiri böylece başa çıkmış oluyor. Siz başarı yolunda kişisel gelişimden nasıl faydalandınız? Bu eleştirilerde başarıyı sadece maddi kazanç olarak düşünme gerçeği yatıyor olabilir mi? Yani Kişisel Gelişimi sağlayanlar zengin olur düşüncesi doğrumu?
 
Melih Arat: Kişisel gelişim uzmanlarının kendi yaşamlarında başarılı olabilmesi çok anlamlı bir ölçüdür. Türkiye’de kendisi hızlı okuyamayan insanlar, hızlı okuma seminerleri veriyorlar. Türkiye’de kişisel gelişim denince akla gelen insanlardan biri olmam benim başarılı olduğumu göstermez. 33 yaşına kadar yayınladığım 7 kitap, yayımlanmış binlerce makale, [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] arama motoruna “Melih Arat” yazdığınızda gelen 70 bin kadar kayıt, özgün bir şekilde geliştirdiğim ortalama 12 haftalık beş öğrenme programı ve bu programlar sayesinde hayatları değişen, gelişen insanlar başarılı olup olmadığım konusunda bir ölçü olabilir.''
kişisel gelişim uzmanıymış!!!,o önce egolarından sıyrılsın.....

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Şub 2013 20:02:52
"Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'nın görevine başlamasıyla eğitim camiası bakımından yeni bir dönem daha başlamış oldu. Yeni bakan yeni heyecan demek.Sayın Avcı'nın Ak Parti iktidarının beşinci milli eğitim bakanı olması da olayın bir başka boyutu. Görünen o ki hem Ak Parti'nin hem de Türkiye'nin başarılı bir milli eğitim bakanına susamışlığı var. 
     
 Başarıya gide yolda; birikim, iletişim, samimiyet, adalet, liyakat ve empati gibi kavramların değerini çok iyi bilme gereğini olduğunu bir defa daha dile getirmekte büyük fayda var.

     
 Milli eğitim  ile ilgili olarak; yapılanlar,yapılamayanlar yada yapılması gerekenleri konu alan bir değerledirme yapmaya kalksak çok ama çok uzun bir metnin ortaya çıkacağını tahmin etmek sanırım zor değil.

     
 Biz burada böylelesi bir değerlendirme yerine alanda yaşanan filli durumlardan örnekler verelim:

     1. Eğitim çalışanlarının özlük hakları ve eğitimde kalitenin artması gibi temel görevleri olan eğitim sendikaları siyasetle çok içli dışlı.Bu durum pratikte kalitenin artmasına değil azalmasına yol açıyor.

     2. Öğretmen bu işin merkezinde dir düşüncesi yerine öğretmeni öteleyen bir annlayış var algısı güçlendi bu büyük sıkıntı.

     3. Kariyer basamakları ile ilgili düzenleme bir türlü yapılamadı. Bu yapılmamışken yetkililerin kalkıp öğretmeni kendisini yeterince  geliştirmemekle itham etmesi düşündürücü.

     4. Şu andaki yapı iş bilen değil de işini bilen öğretmen tipine yarar halde.

     5. Öğretmene yönelik yaklaşımda  teşvik etmek bir yana  daha çok "karışmam ha!..." dili öne çıkar gibi. Bu çözlmeli. Örneğin ödüller geçmişte çok istismar edildi. Şimdi de ediliyor.Üstelik koca bir öğretim yılı bitiyor, kim neye göre değerlendiriliyor bilen yok. Olay tamamaen vali ve kaymakamların yoğurt yeme tarzına bırakılmış gibi.Ödüllerin yönetici atama vb. hususlara olan etkisine bakıldığında "küstürülenler" giderek çoğalıyor.

     6. Okul müdürü ve çalışan arasında müdürün etkinliğini artıracak mekanizmalar çok zayıf.Olay tamamamen müdürün ikili ilişkilerdeki yeteneğine bırakılmış durumda.

     7. Açıklık ve gerçekçilik gibi kavramlardan uzak  biçimde imkanlardan yoksun kalan yöneticiler muhtelif iş ve işlemleri yaparken personelinden inisiyatif kullanmasını ister (Kurul, komisyon vs.) Sonra o personel yada öğretmen işe geç gelse yaptırım zorlaşır.

    8. Günde sekiz saat ders.Öğretmenler kurulu, şube zümre, zümre ne zaman yapılabilir? Peki sosyal ve  kültürel etkinlikler?

    9. Kaç il yada ilçede; kompozisyon, şiir yada spor müsabakaları etkin şekilde yapılıyor? Bu yarışmalara standart gelmeli, sonuçları sınavlara etki etmeli.Dershanelere yönelimi azaltmak için bu husus önemli olabilir.

    10. Proje olayı çok güzel ama bu husus da abartılıyor.Formalite ve zorlamalarla okullardaki iş akışının önü zaman zaman tıkanıyor.

    11. Lise türlerini azaltalım ama beyin diye tanımladığımız belli bir kesim (Anadolu'daki il ve ilçeler de önemsenmeli) devletin nitelikli liselerinden mahrum edilmemeli. Sn Dinçer'in akademik liseye giden seçer fen derslerini olur fen liseli; seçer yabancı dili olur anadolu  liseli yaklaşımı son derce düşündürücü hatta tebessüm etmemek mümkün değil. Yıllar boyunca bu okullara seçilerek atanan öğretmenler ve oluşan okul iklimleri de önemsenmeli.

    12. Yazışma trafiği o kadar bıktırıcı oluyor ki.Duyruru ve yazışma işlerine farklı bir çözüm şart.Bu konuda duyarsızlık da oluşmuyor değil. Olur olmaz her yazı gelince sonuç ortada.

   13. İl yada ilçedeki şube müdürü normlarına bakın; sonra bir de şef normlarına.Düşündürücü değil mi?

   14. Okullarda yeterince hizmetli yok, memur da. Var olan memurların çoğu yetersiz. Müdür yardımcılarının önemli bölümü büyük ölçüde memurluk yapıyor.Fiili durum bu.

   15. Kitap seçim modülü açılıyor. Seçmeli dersleri tahmin edin, ona göre girin. Yazık değil mi?

   16. Zengine de fakire de kitap veriyoruz; okula ödenek vermekte zorlanıyoruz.

   17. Yöneticiler için rotasyon teoride güxel. Pratikte ise beş yılda bir okul müdürü değiştirme eylemi sıkıntılı. Bir defa süre az.Zira sözkonusu olan okul iklimi.Beş yıl sonrası veli menmuniyetine bakılabilir (başarı bakımından iyi olan kesitten olmak kaydıyla toplam öğrencinin % 50 sinin velisine beş yıl sonrası iki yılda bir anket uygulanabilir). Aynı yöntem Fen Lisesi gibi öğretmeni sınavla seçilen okullar için uygulanmalı.

  18. Lisansüst eğitim çok daha etkin biçimde özendirilmeli.

  19. Eser üretimi teşvik edilmeli.

  20. Proje vb. hususlarda standart bazı uygulamalar dışında hemen herkesin bu işlere girmesi isteneceğine bunu isteyerek ve verimli yapan okullar özendirilmeli. Bu işlere bir standart gelmeli. Yapan ve başaran sınavlarda avantajlı hale gelmeli. Dershanecilik olayını da zayıflatır bu yaklaşım.

  21. Günde sekiz saat ders gerçekçi ve verimli değil. Öğretmen için ücret (öğretmenleri tembellikle itham edip, dersten kaçıyorlar diyenler bilsin diye yazdım) ama ya öğrenci. Bakınız; ilk ve ortaokulda 25 saat, lisede 30 saat, fen ve meslek türlerinde 35 saat ideal. Ders süresi de 40 dk olmalı.Sosyal ve kültürel etkinlikler, toplantılar için zaman ve imkan olmalı.

  22. Mevcut ücret kararı adalet bakımından felaket.Örneğin teknik öğretmenler ile kültür dersleri mercek altına bir alınsın.

  23. Her il ve ilçede başta kızlar olmak üzere yatılı öğrenciler için müstakil pansiyonlar kurulmalı (ortaöğretim yurtlar kurumu gibi).Bu  yapılırsa sayısız fayda ortaya çıkar.

  24. Yurt ve pansiyonlara sözleşmeli belletici alınmalı.Örneğin A okulunda fizik sıkıntısı var. Müdür yurda alır bir fizik mezunu belletici, iyi de çalışır.Bir taşla çift kuş.

  25. Bir branşta ders az.Bu durum en çok da meslek liselerinde oluyor.Öğretmen sekiz saatle, altı saatle yılları tüketiyor. Bu da yanlış. Yanlış da kusur kimde? İlçelerde havuz oluşsun, atama oraya yapılsın.Her yıl olurla görevlendirme yapılsın.Öğretmen yine bir okulda nöbet vs. devam eder.

 26. Yönetici iki saatten fazla derse girmemeli (zorunlu haller dışında).

 27. Liselere sınavlara girme olayaı bir sorun olarak görülmemeli. Sınava girmenin ölçütleri olmalı(not ortalaması, bazı derslerin not ortalaması, disiplin durumu, devam, kurul kararı gibi). Proje, yarışma vb . önemli etkisi olmalı.Yoksa ortaokullarda hantal bir yapı ortaya çıkar. Öte yanda siz bir okulda seviye grupları oluştursanız sorun çıkar. Ama bakın sistem bunu okullar bazında yapıyor. Türleri bir miktar azaltalım. Meslek liselerini somut biçide teşvik edelim.Öğretmen liselerinin sayısını 100, fen liselerinin sayısını en çok 150 civarında tutalım(fen ve sosyal bilimler lisesi adıyla).

   
 Liste uzayacak gibi görünse de burada duralım ve bitirmeden birkaç tesbit daha (NE YAPMAMALI):

1. Öğretmenleri eğitiyorum modu yanlış.

2. Yöneticileri okulun son haftası e seminere almak yanlış.

3. Ülkede elli veya yüz okul istismar etti diye öncede açık biçimde uyarmaksızın tüm okul yöneticilerini bağış nedeniyle incelemeye almak yanlış.

4. Bimer veya telefon hattı yoluyla imzasız veya sorumluluk olmaksızın hemen herkesin önüne geleni şikayet edebilmesi yanlış.Ölçütler olmalı.

5. Sınav öncesi rapor alan öğrenciiler için birşey demeden bekleyip son aşamada tüm okullar için inceleme başlatmak yanlış.

6. Dershaneleri kapatmaya giden yolda önce SBS'yi kaldırıım ısrarı yanlış.

7. İstişareden uzak kalma, öğretmeni ötelemek yanlış.

8. Bakanlığın hafızasını bir kalemde sıfırlamak yanlış.

9. Altı yaşta ısrar edilmeli mi) İyi düşünmek lazım.O halde anasınıfı artı üç diyelim.

10. 32000 öğretmenin bir anda sınıf öğretmeniyken branşa geçmesinin sonuçları iyi düşünülmeliydi.

11. İlk ve ortaokullarda kademeli geçiş yanlış. Arada kalan öğrenci ve öğretmenler kesinlikle mağdur.

12. Lise türleri ele alınırken başarılı öğrencilerin özel liselere mahkum hale gelmemesi gerekir.Özel  okul teşviki başka bu başka.

13. Öğretmenin özlük haklarını önemsememek ciddi bir eksiklik.

 14. Atama ve görevlendirmelerde keyfiyet yanlış. Taşrada il müdürü, merkezde; müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, daire başkanı bakan ile gelmeli ve gitmeli bu doğru.Diğerlerinde ise; sınav, performans, anket, nesnel ölçütler vb. olmalı.

   
Dilerim, tesbir ve değerlendirmelerimiz faydalı olur."




   
 Dr. Serkan Güler


Read more: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı mabay

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.300
  • 4.233
  • Müdür Yardımcısı
# 03 Şub 2013 20:03:51
Turgut bey, yukarıda yazılanlar sistemin halidir. Saygılarımla:.....

Çevrimdışı berrin21

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.441
  • 29.828
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.441
  • 29.828
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Şub 2013 22:02:22
  Merhaba .Herkese hayırlı akşamlar diliyorum.
  Ben sitede forumlara pek yazı yazmam.Çünkü yazacak zamanım yok.Zamanım çok kısıtlı olduğundan (Tüm arkadaşlar gibi) siteye maddi bir karşılık olmaksızın sadece eğitim öğretime katkıda bulunmak için dosya ekleyip çıkıyorum.Yazıma cevap verdiğinizde cevap veremeyebilirim.Onun için bunu belirttim.
  Siteye girdiğimde tesadüfen konunun başlığı dikkatimi çekti.Kendimi geliştirme adına bu tür yazılar ilgimi çeker.Ama sayfaya girdiğimde istediğim,beklediğim tarzda gelişimime katkıda bulunacak bir yazı göremediğim gibi öğretmenleri küçümser tarzda yazılar okudum.Üzüldüm.
  Bu mesleğe sonradan başlamış bir insan olarak samimiyetle söylüyorum her öğretmen arkadaşım elinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışıyor.Tüm öğretmenlerin birbirinin aynısının olmasını beklemek gerçekçi olmayacağı gibi doğru da olmaz.Herkesin birbirinin aynı olması tek tip zihniyetçilikten kaynaklanıyor.
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Melih Arat beyin bu haftaki yazısının başlığı : Yeni Öğretmen Modeli

Yazısını bazı düzenlemlerle aşağıya alıntılıyorum.
Fatih projesi tümüyle uygulanmaya başlandığında günümüzden çok farklı bir öğretmen modeli ortaya çıkacağına inanıyorum.
Sizce ortaya çıkacak öğretmen modelinin ne tür özellikleri olabilir?

Melih Arat beyin yazısı :

Aras Marmara Eğitim Vakfı’nın düzenlediği bir toplantıda Öğretmenler günü dolayısıyla “21.Yüzyılda Eğitim” başlıklı bir konuşma yaptım.
Konuşmaya değişimden söz ederek başladım. Amerika’nın efsane Newsweek dergisi artık kağıda basılmıyor; sadece dijital olarak internetten ya da tablet bilgisayarlardan okuyabiliyoruz.
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı serbest giysi kararı, rüya gibi bir şey.
Ben haberi ilk okuduğumda yanlış okuduğumu düşünüp gözlerimi ovuşturdum.
Çocukların okulun yanı sıra iş hayatına atılmalarının sosyal becerilerini, sorumluluk duygularını ve muhakeme yeteneklerini geliştirdiğini düşünüyorum.
Çocuğum olmadan öncede mutlaka çocuğumu ilkokul yıllarında eczane, berber veya benzeri bir dükkanda çalıştırmayı ya da mutlaka bir tezgah açtırıp bir şeyler sattırmayı düşünmüş ve konferanslarda da bunu önermiştim.
Ne var ki, oğluma birkaç defa böyle işler yapmasını teklif ettiysem de hepsini reddetti.
Ancak Amerika’da bulunduğumuz dönemde ünlü lego oyuncaklarının Türkiye’nin beşte biri fiyata satıldığını fark edince benden sermaye alıp bir miktar oyuncak aldı ve dönünce elektronik ticaret sitesi gittigidiyor.com adresinde satmaya başladı.
1990’larda benim hiç hayal etmediğim bir şekilde iş hayatının içine girmişti.
Hayatımızdaki teknolojik ve algısal değişim gerçekten şaşırtıcı düzeyde.
Yazının değişimle ilgili örneklerine devam etmeden 21.yüzyılda nasıl bir öğrenci arandığını paylaşmak isterim.
Öncelikle iyimser ve motivasyonu yüksek öğrencilere ihtiyaç var.
Çünkü iyi bir şeylerin yapılabileceğine inanmadığınız zaman harekete geçmiyorsunuz.
Sıra dışı düşünen ve problemlere farklı yaklaşabilen insanlara gereksinim var.
Çünkü uluslar artık hayal güçleri ve problem çözme becerilerine dayalı olarak dünyada sıralanıyorlar.
Sorumluluk ve inisiyatif alan öğrenciler,  hayatlarına yön verebilme şansına sahip.
Sorumsuz insanlar ne odalarını toplayabilirler, ne ders çalışabilirler ne de yaşadıkları ülkeye katkıda bulunabilir.
Dünyanın en başarılı insanları incelendiğinde hepsinin odaklandığı görülüyor.
Kenan Sofuoğlu motosiklet sporuna odaklanarak dünya şampiyonu oluyor.
Sezen Aksu politika değil, sadece şarkı yapıyor.
Selçuk Erdem sadece karikatür çiziyor, Bahar Korçan moda yapıyor; örnekleri çoğaltmak mümkün.
Kalıcı başarı için dürüstlük ve kişisel tutarlılık son derece önemli.
Çünkü dürüst ve tutarlı olmayan insanlara güvenilmiyor.
Bu arada merhamet etmek ve aynı zamanda problemleri çözmek empatiden geçiyor.
Türkiye’deki şahane yaşamlarımıza devam ederken dünyanın dört bir köşesinde açlık ve sefaletten sürünen insanlara empati duymazsak dünya aynı sıkıntıları yaşamaya devam eder.
Artık çok iyi biliyoruz ki, dünyayı tek bir insan değiştirmiyor.
Tek insanlar markalaşabilir ama arkalarında büyük bir ekip vardır.
Thomas Edison’a da baksanız Acun Ilıcalı’ya da baksanız arkalarında dev bir ekip görürsünüz.
Öğretmenlerimizin görevi bu 7 karakter özelliğini çocuklarımıza kazandırmak.
Ancak hemen akla gelen soru, acaba öğrencilerden önce öğretmenlerimiz bu karakter özelliklerine sahip mi?
Konuşmam sırasında beni dinleyen yaklaşık 500 öğretmene bu soruyu yönelttim.
Bu karakter özellikleri birer ders olsaydı, bir sınava girseydiniz, her bir dersten 10 üzerinden kaç alırdınız?
İsterseniz siz de kendinizi bir sınayın:
1) İyimserlik ve Motivasyon;
2) Sıra dışı düşünme ve Problem Çözme;
3) Sorumluluk Alma ve İnisiyatif Kullanma;
4) Odaklanma ve Özdisiplin;
5) Dürüstlük ve Tutarlılık;
6) Empati;
7) Takım Çalışması ve İşbirliği.
Sanırım, birçok öğretmenin işe kendilerine bunları öğretmekle başlaması gerekiyor.
Sayın Turgut Kuzan Bey bir forum açmış ve forum girişine bu yazıyı koymuşsunuz.Bu yazıya bu alıntıyı koyarak ne söylemek istediğiniz yeterince açık değil.Bir kısım insanlar bunu benimsediğinizi diğer bir kısım insanlar ise benimsemediğinizi düşünebilir.Bir yazı yazarken siz ne söylemek istediğinizi açıkça belirtmelisiniz.bu alıntının sonuna da siz kendi fikirlerinizi ,bu fikirlere katıldığınız ve katılmadığınız konuları yazmalıydınız.Fikriniz ne olursa olsun bunu söyleme hakkına sahipsiniz,ama fikrinizi kabul ettirmeye çalışmak ya da fikrinin tamamen doğru olduğunu söylemek gerçekçi olmaz.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Mesajınızdaki ifadeler forumdaki bazı öğretmen arkadaşların mesleklerini en güzel şekilde yaptıklarını ifade etmek için kullandıkları şu ifadeyi aklıma getirdi :
- Beni vicdanım rahat.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
linkinde yazdığım mesajda bilgisayarcıların ne kadar TEMBEL olduklarını anlatmıştım.
Tembellikleri nedeniyle bilgisayarı kullanmak için ellerini hatta gözlerini bile hareket ettirmek istemediklerini bu nedenle bazı çalışmalar yaptıklarını anlatmıştım.,
BEYİN DALGALARI ve yüz ifadeleriyle bilgisayar yönetimi konusundaki gelişmeler hakkında bilgiler vermiştim.
O mesajın üzerinden çok zaman geçti.
İnsanların düşünmesinden önce, ne düşüneceğini bilip, yerine getirilebilecek bir bilgisayar yapılabilir mi şeklinde tartışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Eğer bu gerçekleştirilebilirse bilgisayarcıların vicdanı BELKİ RAHATLAYABİLİR.

İnsan olarak eksikliklerimizin bitmesi mümkün değil. Bu nedenle hemen her konuda sürekli gelişim içinde olmalıyız.
Bir öğretmen beynindeki bilgileri ANINDA öğrencinin beynine yerleştiremiyorsa eksikleri var demektir.

İnsanlar kendilerini yüksek gösterebilmek için, başkalarını küçük görmek/göstermek eğilimdedir.
Her mesleğin kendine göre zorlukları vardır. Hiç bir meslek için diğer mesleklerden ÜSTÜNDÜR ifadesi kullanılmamalıdır.


"İnsan olarak eksikliklerimizin bitmesi mümkün değil. Bu nedenle hemen her konuda sürekli gelişim içinde olmalıyız.
Bir öğretmen beynindeki bilgileri ANINDA öğrencinin beynine yerleştiremiyorsa eksikleri var demektir." demişsiniz.

  Evet insan olarak eksiklerimizin bitmesi mümkün deği.Elbette her insan ne iş yapıyorsa yapsın sürekli gelişim içinde olmalı.Ama bir öğretmen beynindeki bilgileri ANINDA öğrencinin beynine yetiştiremiyorsa bu eksikliği öğretmene bağlamak ve onu kötü öğretmen olarak görmek kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir.
  Bir öğrenme durumunda öğrenen, öğrenme, öğrenilen, öğreten ve öğrenme ortamı olmak üzere bes öğe bulunur. Bu beş öğe, öğrenmeyi etkilemeleri açısından ele alındığında, son iki öğenin öğrenmeyi doğrudan
etkilemediği, diğer öğeleri etkileyerek, yani dolaylı yoldan öğrenme üzerinde etkili olduğunu eğitimle ilgileneler bilirler.Öğretmen öğrenmeyi doğrudan etkilemek yerine, öğrenenin öğrenmeye daha hazır hale gelmesine yardımcı olarak, değişik yöntem ve teknikleri kullanarak öğrenmeyi kolaylaştırmaya çalışır.
  Sizin kasttettiğiniz olumsuzluğu öğretmene bağlamak doğru değildir.Bu olaya  öğrenenden kaynaklı faktörler, yaş,zeka,uyarılmışlık,hazırbulunuşluk,
dikkat ,öğrenilen konunun yapısı,öğrenmeye ayrılan zaman,öğrenme için kullanılan materyaller ,çevresel dış faktörler vs vs daha bir çok sebebi sayabiliriz.
 Zaten bir öğretmen dersini planlayarak ,öğrencilerin seviyelerine göre mümkün olabildiğince fazla duyu organına hitap ederek hazırlıklı bir şekilde sınıfa girmek zorunda.Eğer bunu yapmazsa sınıfta hakimiyeti sağlayamadığı gibi öğrencilerin,meslektaşalarının ve toplumun içinde uyarılır ve kendini düzeltmek zorunda kalır.Ayrıca bunu kontrol eden mekanizmalarda mevcuttur.Aslında sorun öğretmenin kafasındakileri öğrencinin kafasına boşaltması değildir.Sorun öğrenmenin kalıcı hale getirilmesidir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Rahmetli Ecevit'in şöyle bir sözü vardır :
- Eşitlik her zaman adil değildir.

1) İşini başta savma yapan bir öğretmenle, canla, başla, şevkle yapan öğretmene aynı işi yapıyorlar diye aynı ücreti verirseniz bir süre sonra işini canla, başla, şevkle yapan öğretmen kalmadığını görürsünüz.
Hiç birimiz işini baştan savma yapan öğretmenler istemeyiz değil mi?

2) Bir giyim mağazasında iki tezgahtar olduğunu varsayalım. Biri 50-60 yaşlarında hayatından bezmiş bir adam, diğeri hayatının baharında güzel, sempatik bir genç kız olsun.
Mağazaya girdiğimde erkek tezgahtar benimle ilgilenecek olursa ayıp olmasın diye şöyle bir bakınıp mağazadan çıkarım.
Ama güzel ve sempatik genç kız ilgilenecek olursa, hoşuma gitmese, pahalı bulsam bile mağazadan bir şey almadan çıkmayı gururuma yediremem. :)
Şimdi bu iki tezgahtara aynı işi yapıyorlar diye aynı ücreti vermeye kalkarsak sonuç ne olur?

3) Hedef eşit değil, performansa göre ücret olmalıdır. Fakat performansı belirleyecek OBJEKTİF ölçüler bulmak mümkün olmadığı için az veya çok ADALETSİZLİK her zaman var olacaktır.
"öğrenci başına bütçe" değil ama "öğrenci başına ücret" uygulaması yolda, geliyor :)
Okulların özelleştirilmesinde "öğrenci başına ücret" sisteminin uygulamaya konulacağını tahmin ediyorum. (Başbakanın hizmet alımından kastettiğinin bu sistem olması yüksek ihtimal.)Yaramı deştiniz :)
Okul yönetimlerinin henüz kendi müfredatlarını belirleyecek olgunluğa erişmediği kanaati yaygın.
İnşallah zaman içinde bu da gerçekleşecektir. O günleride görebilmeyi umut ediyorum.Yaptım oldu :)
İşlerin bu şekilde yürüdüğünü kabul etmelisiniz.
Bir şeyler yapmak için temel yapıların oluşmasını beklerseniz yerinizde sayarsınız.
Zaman içinde kazancımızın ne olduğu görülecektir.Eğitim sistemimiz her yönüyle tartışılmaktadır.
Türk eğitim sisteminin tek sorunun öğretmenlerin yetersizlikleri olduğu görüşü yanılgı/alınganlıktır.
Öğretmenler mükemmel değildir, planlar mükemmel değildir, lojistik mükemmel değildir, üst yönetim mükemmel değildir.
Olmasıda beklenmiyor. Her alanda iyileştirmeler yapılıyor.
Daha çok göz önünde oldukları için öğretmenlerin yetersizlikleri daha çok göze batıyor.Bir soru sorulmuş ve bir cevap verilmiştir. Soruyu soranın beklediği şekilde bir cevap vermek gibi bir zorunluluk yoktur.
Benim cevaptan anladığım, soran kişinin veya sorunun ciddiye alınmadığıdır.
Bu durumda soran kişi sorusunun neden ciddiye alınmadığı hususunu düşünmelidir.
Neden "4+4+4" sorusunun cevabı bakanlık tarafından hazırlanan dokümanlarda mevcuttur.

Hiç kimse tüm sorunları öğretmenlerde görmemektedir.
Öğretmenlerin durumu eğitim sistemimizdeki sorunlardan sadece biridir.
"Hiç birimiz işini baştan savma yapan öğretmenler istemeyiz değil mi?"demişsiniz.
  Bu söze bütün öğretmen arkadaşlar canı yürekten katılır.
"Bir giyim mağazasında iki tezgahtar olduğunu varsayalım. Biri 50-60 yaşlarında hayatından bezmiş bir adam, diğeri hayatının baharında güzel, sempatik bir genç kız olsun.
Mağazaya girdiğimde erkek tezgahtar benimle ilgilenecek olursa ayıp olmasın diye şöyle bir bakınıp mağazadan çıkarım.
Ama güzel ve sempatik genç kız ilgilenecek olursa, hoşuma gitmese, pahalı bulsam bile mağazadan bir şey almadan çıkmayı gururuma yediremem. :)
Şimdi bu iki tezgahtara aynı işi yapıyorlar diye aynı ücreti vermeye kalkarsak sonuç ne olur?" demişssiniz.
  Ben bunu ön yargılı bir yaklaşım olarak görüyorum.Çünkü adamın suratının asık olması onun işini kötü yaptığını göstermez.Kızın da genç ,sempatik ve güzel olması işini iyi yaptığını göstermez.Siz erkeğin hizmetini görmeden onun yanından uzaklaştınız.Belki çok iyi hizmet veren bir insan olabilir.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hayırlı günler dilerim.

Öğretmen forumdaşlarımın sık yaptığı bir hata var. Egitimhane'nin öğretmenlere ait olduğu YANILGISINDALAR.
Bu yanılgıları farkında olarak veya farkında olmadan öğretmen olmayanları DIŞLAYAN ifadeler yazmasına sebep oluyor.
(Siteye üye olmaya davet ettiğim bir kişi, siteyi inceledikten sonra o site de öğretmen terörü var ifadesini kullanıp, üye olmamıştı.)

Forumdaşlarımdan kim olursa olsun başkalarını SUÇLAYICI ifadeler kullanmamalarını istirham ediyorum.
İnsaf insaf insaf...
Sadece bu konuya yazılan mesajlar için kaybedilen zamana bir bakın.

Akademisyenin görüşüne itibar eden öğretmen sayısı kaç tanedir?
Hangi öğretmen sorum ile ilgili düşüncesini açıklamıştır?

Öğretmenler akademisyenin açıklamalarına itibar etmiyor sonra da bakanlık akademisyenlerin düşüncelerine itibar etmiyor diye şikayet ediyorlar.
Düşüncelerini sorduğumda yazılan mesajları görüyorsunuz...


Başka bir şey söylemeye gerek var mı?
Sitenin sağ alt köşesinde sitenin sadece öğretmenlere ait olmadığı,veli,öğrenci,yayınevleri vs gibi katılımcıların olduğu belirtiliyor.Bunu siteye giren tüm arkadaşlar okuduğu ve bildiği gibi hiçbirinin de bu katılımcılara kötü bir tavır aldığını veya yazdığına şahit olmadım.Buna ne ne bizler ne de yönetim izin vermez.Uyarılır.Ayrıca o sözünü ettiğiniz şahısın o sözleri ve siteye üye olmaması sitenin kötü olduğunu göstermez.Onun bunun sözüyle bize konuşmayın lütfen.Ne söyleyecekseniz doğrudan söyleyin.O bunu söylemiş ,bu bunu söylemiş.Herkes kendi söyleyeceğini söylesin.

"Öğretmenler akademisyenlerin açıklamalarına itibar etmiyor.Kaç tane öğretmen akademisyenlerin görüşlerine itibar ediyor." demişsiniz.
  Yine haksızlık etmişsiniz.Eden de vardır etmeyen de .Ama bunu genele yaymak doğru olmaz diye düşünüyorum.Ayrıca bir insanın akademisyen olması onun bütün düşüncelerinin doğru olacağı ve kabul edileceği anlamına gelmez.Çünkü söyledikleri kendini bağlar.Ama söylediğini bilimsel verilerle,sonuçlarla ispatlarsa işte o zaman karşısında kimse duramaz.
   Bu konuda karşılıklı olarak söylenecek çok söz var.Söylemek istediklerimi yazacak zamanım gerçekten yok.Lütfen birbirimizi eleştirirken kırıcı değil yapıcı olalım.Amacımız birbirimizi suçlamak veya bir günah keçisi aramak değil ,varolan problemler için ne gibi çözümler üretebiliriz olmalı.Herkese iyi çalışmalar.Saygılar…

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 05 Şub 2013 16:29:08
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Herkesin birbirinin aynı olması tek tip zihniyetçilikten kaynaklanıyor.
 Sayın Turgut Kuzan Bey bir forum açmış ve forum girişine bu yazıyı koymuşsunuz.
Bu yazıya bu alıntıyı koyarak ne söylemek istediğiniz yeterince açık değil.
Bir kısım insanlar bunu benimsediğinizi diğer bir kısım insanlar ise benimsemediğinizi düşünebilir.
Bir yazı yazarken siz ne söylemek istediğinizi açıkça belirtmelisiniz.
bu alıntının sonuna da siz kendi fikirlerinizi ,bu fikirlere katıldığınız ve katılmadığınız konuları yazmalıydınız.
Fikriniz ne olursa olsun bunu söyleme hakkına sahipsiniz,ama fikrinizi kabul ettirmeye çalışmak ya da fikrinin tamamen doğru olduğunu söylemek gerçekçi olmaz.
Hayırlı günler dilerim.

Zaman ayırıp, mesajlarıma ÖZENLE cevap yazdığınız için teşekkür ederim.
Altı yıldan fazla süredir bu sitenin üyesiyim ve ayrı kaldığım sürelere rağmen sitenin en aktif üyelerinden biriyim.
Bu nedenle forum arkadaşlarım DÜŞÜNCELERİM hakkında bilgi sahibidir.

Melih Arat bey alıntıladığım  "Yeni Öğretmen Modeli" başlıklı yazısında TECRÜBELERİNE dayanarak olması gerektiğini düşündüğü öğretmen modelini belirtmiştir.
Belirttiği özellikler çok geniş bir alanı içinde barındırır. Bu alana giren kişileri "TEK TİP" şeklinde tanımlamak pek doğru olmasa gerek.
Farklı özelliklere sahip bir çok insan bu tanımın içinde yer alabilir.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] linkinde yer alan blogumun sloganı şu şekildedir :
Doğru veya yanlış değil sadece FARKLI

Melih Arat beyin yazısını sadece FARKLI olduğu için alıntıladım. Yazıda katılmadığım bir görüş mevcut değil.
BUNUNLA BİRLİKTE, Melih Arat beyin görüşlerine katıldığımın önemli olduğunu düşünmediğim için, görüşleri benimsediğimi belirtmeye gerek görmedim.
Benim için önemli olan "Yeni Öğretmen modeli" hakkındaki FARKLI görüşlerdir. Konu FARKLI görüşleri öğrenmek için açılmıştır.

Yeni öğretmen modeli hakkındaki görüşlerimi muhtelif mesajlarımda açıkladığım için bu konuda tekrar etmeye gerek görmedim.
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
gibi başlıklarda yer alan mesajlarımda detay bilgiler bulabilirsiniz.

Muhtelif mesajlarımda defalarca belirttiğim ve blogumda belirttiğim gibi düşüncelerimin tamamen doğru olduğu konusunda bir iddiam yok.
Sadece FARKLI bir şeyler söylemeye çalışıyorum. (TEK TİP olmamaya çalışıyorum :) )

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ama bir öğretmen beynindeki bilgileri ANINDA öğrencinin beynine yetiştiremiyorsa bu eksikliği öğretmene bağlamak ve onu kötü öğretmen olarak görmek kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir.
Bu resimdeki hatayı bulabilir misiniz? başlığıyla açmış olduğum konuda bir karikatür yayınlamış ve karikatür ile ilgili şu açıklamayı yapmıştım.
( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] )
Alıntı
Karikatürde gözlemlediğim hata şudur:

- Olumsuz bir durumda hatalı olan HER ZAMAN BİZİM DIŞIMIZDAKİ BİR kişi, kurum veya  yapıdır.
Bu hatayı hemen herkes yapmaktadır.
Halbuki olumsuz durumun sorumlusu hemen hemen hiç bir zaman BİR kişi, kurum veya  yapının değildir.
Karikatürümüzü dikkate alacak olursak,
öğrencimizin derslerinin zayıf olmasında
- VELİNİN
- öğrencinin
- öğretmenin
- Eğitim sisteminin
- Okul idarecilerinin
- Bakanlığın
...
az veya çok payı vardır. Bu durum 1991 de de 2011 de de böyledir.
Karikatür bu durumu gözlerden  kaçırarak bizi YÖNLENDİRMEKTEDİR.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ben bunu ön yargılı bir yaklaşım olarak görüyorum. Çünkü adamın suratının asık olması onun işini kötü yaptığını göstermez.
Kızın da genç, sempatik ve güzel olması işini iyi yaptığını göstermez.
Siz erkeğin hizmetini görmeden onun yanından uzaklaştınız.
Belki çok iyi hizmet veren bir insan olabilir.
Sitenin sağ alt köşesinde sitenin sadece öğretmenlere ait olmadığı,veli,öğrenci,yayınevleri vs gibi katılımcıların olduğu belirtiliyor.
Bunu siteye giren tüm arkadaşlar okuduğu ve bildiği gibi hiçbirinin de bu katılımcılara kötü bir tavır aldığını veya yazdığına şahit olmadım.
Buna ne ne bizler ne de yönetim izin vermez. Uyarılır. Ayrıca o sözünü ettiğiniz şahısın o sözleri ve siteye üye olmaması sitenin kötü olduğunu göstermez.
Onun bunun sözüyle bize konuşmayın lütfen. Ne söyleyecekseniz doğrudan söyleyin. O bunu söylemiş ,bu bunu söylemiş.Herkes kendi söyleyeceğini söylesin.

Forumda mesajlarımı takip eden üyeler sık sık ÖN YARGI kelimesini büyük harflerle yazarak uyarılar yaptığımı bilirler.
ÖN YARGILAR konusunda çok hassasım, bununla birlikte farkında olmadığım ÖN YARGILARIM oluyor.
Verdiğim tezgahtar örneğinde bir ÖN YARGI söz konusu olsa bile, tezgahtarlığın birinci ve en önemli kuralı olan güler yüzlü olmak kuralı ihmal edilmiş olduğu için çok iyi hizmet veriyor olsa bile makbul değildir. (Hoş karşılanmaz)
Web sitemizin herkese açık olduğunun bilincindeyim, BUNUNLA BİRLİKTE öğretmen olmayan kişilerin bu sitede neden aktif olmadığını/olamadığını SORGULUYORUM.
Öğretmen olmayan katılımcılara kötü bir tavır takınılmasına şahit olmak için mesajlarıma yazılan cevapları okumanız yeterli :)
Ya da Milli Eğitim Bakanı değişiklikleri ile ilgili açılan konulara yazılan mesajları da okuyabilirsiniz.
(Site yönetiminin silmek zorunda kaldığı mesajları, yasal işlem yapılan mesajları hesaba katmıyorum.)

Bu sitenin kötü olduğunu hiç bir zaman söylemedim, hatta ilk açıldığından beri gerek üyeler (in düşünce ve davranışları) olarak, gerek yönetim olarak çok büyük bir gelişme olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
BUNUNLA BİRLİKTE gelişmelerin YETERSİZ olduğunu düşünüyorum.

FARKLI görüşlere karşı OLUMSUZ tutumlar azalarak DEVAM etmektedir.
Öğretmenler, öğretmen olmayanların gözüyle siteyi incelemedikleri/inceleyemedikleri için durumun FARKINA varamamaktadırlar.
Site kuralları ile çelişen mesajlarım (doğal olarak) silinebiliyor.
Veya hakaret içerikli cevap mesajları yazılabiliyor.
Daha net söylemek gerekirse arzu ettiğimiz demokratik ortama ulaşmış değiliz.

Alıntı
Bir öğretmen beynindeki bilgileri ANINDA öğrencinin beynine yerleştiremiyorsa eksikleri var demektir.
ifadesi bir forumdaşımın "Eğitimhanede bulunan öğretmenlerde ne gibi mesleki eksiklik gördünüz?" sorusuna cevap olarak yazılmıştır.
Öğretmenlerin her zaman mesleki eksiklikleri olacağı hususunu BELİRGİN olarak vurgulamak amacıyla kullanılmış bir cümledir.
Soru çok iddialı olduğu için cevabın keskin bir cümle olması hoş görüyle karşılanmalıdır.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
"Öğretmenler akademisyenlerin açıklamalarına itibar etmiyor.Kaç tane öğretmen akademisyenlerin görüşlerine itibar ediyor." demişsiniz.
Yine haksızlık etmişsiniz.Eden de vardır etmeyen de .Ama bunu genele yaymak doğru olmaz diye düşünüyorum.
Ayrıca bir insanın akademisyen olması onun bütün düşüncelerinin doğru olacağı ve kabul edileceği anlamına gelmez.
Çünkü söyledikleri kendini bağlar.Ama söylediğini bilimsel verilerle,sonuçlarla ispatlarsa işte o zaman karşısında kimse duramaz.
Bu konuda karşılıklı olarak söylenecek çok söz var.
Söylemek istediklerimi yazacak zamanım gerçekten yok.
Forumumuzda bakanlığın öğretmen ve akademisyenlerin görüşlerini almadığı veya itibar etmediği yönünde o kadar çok mesaj yer alıyor ki, ister istemez  tüm öğretmenlerin aynı düşünce de olduğu hissine kapılıyorum.
"Dervişin fikri ne ise zikri de o dur" veya "İnsan ne düşünüyorsa o dur" şeklinde vecizelendirilen bir durum vardır.
Bu durumu konumuza uyarlarsak, öğretmenlerin/akademisyenlerin görüşüne itibar etmeyen kişiler, bakanlığın öğretmenlerin/akademisyenlerin görüşüne itibar etmediğini düşünür ve söyler.

Bakanlığın uygulamaya koyduğu projeler öğretmen/akademi kökenli kişiler tarafından geliştirilmekte ve pilot uygulamalar öğretmenler tarafından yapılmaktadır.
Bu husus bilindiği halde bakanlığın öğretmen ve akademisyenlerinin görüşlerine itibar etmediği söylenebiliyorsa bu durumu başka nasıl açıklayabiliriz?

"Bilim, her an yanlışlığı ispatlanabilen değerler topluluğudur." tanımlamasını benimsemiş biri olarak özellikle sosyal bilimlerde ispat olarak sunulan bilgilere itibar etmem.
Bilirim ki, bir süre sonra ispat denilen o bilgilerin yanlış olduğu ispatlanacaktır :)
Doğru ve yanlışı belirlemede bilimsel verilerden farklı ölçüler kullanılabilir.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Lütfen birbirimizi eleştirirken kırıcı değil yapıcı olalım.Amacımız birbirimizi suçlamak veya bir günah keçisi aramak değil ,varolan problemler için ne gibi çözümler üretebiliriz olmalı.
Eleştirilerimde kişileri değil, davranışları dikkate almaya ÖZEN gösteriyorum.
Davranışları eleştirmenin kırıcı bir yönü olduğu kanaatinde değilim. Eğer kırılan kişiler varsa alınganlık yapıyor olabilirler.
Son cümlenizin altını çizerek canı gönülden katıldığımı belirtmek istiyorum.
Kendimiz dışındaki BİRini (Özellikle Bakanlığı) suçlamayı bırakalım ve var olan problemler için EGİTİMHANE ÜYELERİ OLARAK ne gibi çözümler üretebileceğimiz üzerine kafa yoralım.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 05 Şub 2013 17:06:55
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Turgut bey, yukarıda yazılanlar sistemin halidir. Saygılarımla:.....
Hayırlı günler dilerim.

Dr. Serkan Güler'in tesbit ve değerlendirmelerinin bazılarına katılmasam da genel olarak güzel ifade edilmiş bir değerlendirme olarak tanımlayabilirim.
 
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
linkindeki mesajımda
Alıntı
Düşüncelerimi bir cümle ile özetlemek gerekirse;
- Eğitimde öncelik kişilere OLUMLUYA odaklanma, OLUMSUZLUKLARI bertaraf etmek için BEN NE YAPABİLİRİM? sorusunu sorma alışkanlığı kazandırmak olmalıdır.
ifadesi mevcuttur.
Bir çok egitimhane üyesi gibi Dr. Serkan Güler bey de OLUMSUZLUKLARA ODAKLANMIŞ ve OLUMSUZLUKLARIN ÇÖZÜMÜ için bakanlığı işaret etmiş.
Bu tesbit ve değerlendirmelerim çerçevesinde BEN NE YAPABİLİRİM? sorusuna cevap teşkil edecek bir şey yazmamış.

Muhtemelen yetki bakanlıkta, yetkim olmadan bu konularda bir şey yapmam mümkün değil ÖN YARGISI ile hareket etmektedir.
Egitimhane üyelerinin de aynı ÖN YARGIYI taşıdığını düşünüyorum.
ÖN YARGILARIMIZDAN kurtulup, olumluya odaklanabilirsek, neler yapabileceğimiz konusunu konuşabiliriz.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK