"Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'nın görevine başlamasıyla eğitim camiası bakımından yeni bir dönem daha başlamış oldu. Yeni bakan yeni heyecan demek.Sayın Avcı'nın Ak Parti iktidarının beşinci milli eğitim bakanı olması da olayın bir başka boyutu. Görünen o ki hem Ak Parti'nin hem de Türkiye'nin başarılı bir milli eğitim bakanına susamışlığı var.
Başarıya gide yolda; birikim, iletişim, samimiyet, adalet, liyakat ve empati gibi kavramların değerini çok iyi bilme gereğini olduğunu bir defa daha dile getirmekte büyük fayda var.
Milli eğitim ile ilgili olarak; yapılanlar,yapılamayanlar yada yapılması gerekenleri konu alan bir değerledirme yapmaya kalksak çok ama çok uzun bir metnin ortaya çıkacağını tahmin etmek sanırım zor değil.
Biz burada böylelesi bir değerlendirme yerine alanda yaşanan filli durumlardan örnekler verelim:
1. Eğitim çalışanlarının özlük hakları ve eğitimde kalitenin artması gibi temel görevleri olan eğitim sendikaları siyasetle çok içli dışlı.Bu durum pratikte kalitenin artmasına değil azalmasına yol açıyor.
2. Öğretmen bu işin merkezindedir düşüncesi yerine öğretmeni öteleyen bir annlayış var algısı güçlendi bu büyük sıkıntı.
3. Kariyer basamakları ile ilgili düzenleme bir türlü yapılamadı. Bu yapılmamışken yetkililerin kalkıp öğretmeni kendisini yeterince geliştirmemekle itham etmesi düşündürücü.
4. Şu andaki yapı iş bilen değil de işini bilen öğretmen tipine yarar halde.
5. Öğretmene yönelik yaklaşımda teşvik etmek bir yana daha çok "karışmam ha!..." dili öne çıkar gibi. Bu çözlmeli. Örneğin ödüller geçmişte çok istismar edildi. Şimdi de ediliyor.Üstelik koca bir öğretim yılı bitiyor, kim neye göre değerlendiriliyor bilen yok. Olay tamamaen vali ve kaymakamların yoğurt yeme tarzına bırakılmış gibi.Ödüllerin yönetici atama vb. hususlara olan etkisine bakıldığında "küstürülenler" giderek çoğalıyor.
6. Okul müdürü ve çalışan arasında müdürün etkinliğini artıracak mekanizmalar çok zayıf.Olay tamamamen müdürün ikili ilişkilerdeki yeteneğine bırakılmış durumda.
7. Açıklık ve gerçekçilik gibi kavramlardan uzak biçimde imkanlardan yoksun kalan yöneticiler muhtelif iş ve işlemleri yaparken personelinden inisiyatif kullanmasını ister (Kurul, komisyon vs.) Sonra o personel yada öğretmen işe geç gelse yaptırım zorlaşır.
8. Günde sekiz saat ders.Öğretmenler kurulu, şube zümre, zümre ne zaman yapılabilir? Peki sosyal ve kültürel etkinlikler?
9. Kaç il yada ilçede; kompozisyon, şiir yada spor müsabakaları etkin şekilde yapılıyor? Bu yarışmalara standart gelmeli, sonuçları sınavlara etki etmeli.Dershanelere yönelimi azaltmak için bu husus önemli olabilir.
10. Proje olayı çok güzel ama bu husus da abartılıyor.Formalite ve zorlamalarla okullardaki iş akışının önü zaman zaman tıkanıyor.
11. Lise türlerini azaltalım ama beyin diye tanımladığımız belli bir kesim (Anadolu'daki il ve ilçeler de önemsenmeli) devletin nitelikli liselerinden mahrum edilmemeli. Sn Dinçer'in akademik liseye giden seçer fen derslerini olur fen liseli; seçer yabancı dili olur anadolu liseli yaklaşımı son derce düşündürücü hatta tebessüm etmemek mümkün değil. Yıllar boyunca bu okullara seçilerek atanan öğretmenler ve oluşan okul iklimleri de önemsenmeli.
12. Yazışma trafiği o kadar bıktırıcı oluyor ki.Duyruru ve yazışma işlerine farklı bir çözüm şart.Bu konuda duyarsızlık da oluşmuyor değil. Olur olmaz her yazı gelince sonuç ortada.
13. İl yada ilçedeki şube müdürü normlarına bakın; sonra bir de şef normlarına.Düşündürücü değil mi?
14. Okullarda yeterince hizmetli yok, memur da. Var olan memurların çoğu yetersiz. Müdür yardımcılarının önemli bölümü büyük ölçüde memurluk yapıyor.Fiili durum bu.
15. Kitap seçim modülü açılıyor. Seçmeli dersleri tahmin edin, ona göre girin. Yazık değil mi?
16. Zengine de fakire de kitap veriyoruz; okula ödenek vermekte zorlanıyoruz.
17. Yöneticiler için rotasyon teoride güxel. Pratikte ise beş yılda bir okul müdürü değiştirme eylemi sıkıntılı. Bir defa süre az.Zira sözkonusu olan okul iklimi.Beş yıl sonrası veli menmuniyetine bakılabilir (başarı bakımından iyi olan kesitten olmak kaydıyla toplam öğrencinin % 50 sinin velisine beş yıl sonrası iki yılda bir anket uygulanabilir). Aynı yöntem Fen Lisesi gibi öğretmeni sınavla seçilen okullar için uygulanmalı.
18. Lisansüst eğitim çok daha etkin biçimde özendirilmeli.
19. Eser üretimi teşvik edilmeli.
20. Proje vb. hususlarda standart bazı uygulamalar dışında hemen herkesin bu işlere girmesi isteneceğine bunu isteyerek ve verimli yapan okullar özendirilmeli. Bu işlere bir standart gelmeli. Yapan ve başaran sınavlarda avantajlı hale gelmeli. Dershanecilik olayını da zayıflatır bu yaklaşım.
21. Günde sekiz saat ders gerçekçi ve verimli değil. Öğretmen için ücret (öğretmenleri tembellikle itham edip, dersten kaçıyorlar diyenler bilsin diye yazdım) ama ya öğrenci. Bakınız; ilk ve ortaokulda 25 saat, lisede 30 saat, fen ve meslek türlerinde 35 saat ideal. Ders süresi de 40 dk olmalı.Sosyal ve kültürel etkinlikler, toplantılar için zaman ve imkan olmalı.
22. Mevcut ücret kararı adalet bakımından felaket.Örneğin teknik öğretmenler ile kültür dersleri mercek altına bir alınsın.
23. Her il ve ilçede başta kızlar olmak üzere yatılı öğrenciler için müstakil pansiyonlar kurulmalı (ortaöğretim yurtlar kurumu gibi).Bu yapılırsa sayısız fayda ortaya çıkar.
24. Yurt ve pansiyonlara sözleşmeli belletici alınmalı.Örneğin A okulunda fizik sıkıntısı var. Müdür yurda alır bir fizik mezunu belletici, iyi de çalışır.Bir taşla çift kuş.
25. Bir branşta ders az.Bu durum en çok da meslek liselerinde oluyor.Öğretmen sekiz saatle, altı saatle yılları tüketiyor. Bu da yanlış. Yanlış da kusur kimde? İlçelerde havuz oluşsun, atama oraya yapılsın.Her yıl olurla görevlendirme yapılsın.Öğretmen yine bir okulda nöbet vs. devam eder.
26. Yönetici iki saatten fazla derse girmemeli (zorunlu haller dışında).
27. Liselere sınavlara girme olayaı bir sorun olarak görülmemeli. Sınava girmenin ölçütleri olmalı(not ortalaması, bazı derslerin not ortalaması, disiplin durumu, devam, kurul kararı gibi). Proje, yarışma vb . önemli etkisi olmalı.Yoksa ortaokullarda hantal bir yapı ortaya çıkar. Öte yanda siz bir okulda seviye grupları oluştursanız sorun çıkar. Ama bakın sistem bunu okullar bazında yapıyor. Türleri bir miktar azaltalım. Meslek liselerini somut biçide teşvik edelim.Öğretmen liselerinin sayısını 100, fen liselerinin sayısını en çok 150 civarında tutalım(fen ve sosyal bilimler lisesi adıyla).
Liste uzayacak gibi görünse de burada duralım ve bitirmeden birkaç tesbit daha (NE YAPMAMALI):
1. Öğretmenleri eğitiyorum modu yanlış.
2. Yöneticileri okulun son haftası e seminere almak yanlış.
3. Ülkede elli veya yüz okul istismar etti diye öncede açık biçimde uyarmaksızın tüm okul yöneticilerini bağış nedeniyle incelemeye almak yanlış.
4. Bimer veya telefon hattı yoluyla imzasız veya sorumluluk olmaksızın hemen herkesin önüne geleni şikayet edebilmesi yanlış.Ölçütler olmalı.
5. Sınav öncesi rapor alan öğrenciiler için birşey demeden bekleyip son aşamada tüm okullar için inceleme başlatmak yanlış.
6. Dershaneleri kapatmaya giden yolda önce SBS'yi kaldırıım ısrarı yanlış.
7. İstişareden uzak kalma, öğretmeni ötelemek yanlış.
8. Bakanlığın hafızasını bir kalemde sıfırlamak yanlış.
9. Altı yaşta ısrar edilmeli mi) İyi düşünmek lazım.O halde anasınıfı artı üç diyelim.
10. 32000 öğretmenin bir anda sınıf öğretmeniyken branşa geçmesinin sonuçları iyi düşünülmeliydi.
11. İlk ve ortaokullarda kademeli geçiş yanlış. Arada kalan öğrenci ve öğretmenler kesinlikle mağdur.
12. Lise türleri ele alınırken başarılı öğrencilerin özel liselere mahkum hale gelmemesi gerekir.Özel okul teşviki başka bu başka.
13. Öğretmenin özlük haklarını önemsememek ciddi bir eksiklik.
14. Atama ve görevlendirmelerde keyfiyet yanlış. Taşrada il müdürü, merkezde; müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdür, daire başkanı bakan ile gelmeli ve gitmeli bu doğru.Diğerlerinde ise; sınav, performans, anket, nesnel ölçütler vb. olmalı.
Dilerim, tesbir ve değerlendirmelerimiz faydalı olur."
Dr. Serkan Güler
Read more: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]