Yorumlu Haberler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Mar 2013 14:07:40
İlim Cesedinin Ruhu, Edebdir
 Düşündüren Yazılar




İnsanlık toplumunda eğitim, Hz. Adem (a.s) ile başlamış ve kıyamete kadar devam edecektir. Çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin çok hikmetlerinden birisi de, eğitim ile kendisini yetiştirmesidir. Kazanılan ilim sayesinde insan, dünya ve ahirete yönelik işlerini ve ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Zira insanlar, diğer hayvanlardan farklı olarak, hayatını nasıl yaşayacağını bilmeden ve her şeyden habersiz olarak dünyaya gelmektedir. Buna karşılık, ihtiyaçları da o nispette sonsuz denecek kadar çoktur. İşte insanlar, ihtiyaç hissettikleri şeyleri elde etmek için eğitim olgusuna eğilmektedirler.

İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan ilmi çalışmalar olduğu gibi, temel olmayan ihtiyaçlar için de ilmi çalışmalar yapılmaktadır. Fizikten Astronomiye, Gıda biliminden Kimya ilmine, Ziraat ilminden Tıp derslerine, İnşaat bilgilerinden Deniz ürünleri konularına, İşletmecilik alanlarından Mühendislik alanlarına, İlahiyat vadilerinden Yöneticilik kıyılarına, Matematik bölümlerinden Psikoloji ilmine… binlerce alanda ciddi ve ince çalışma ve buluşlar gerçekleştirilmektedir.

 Sayılan tüm bu ilimlerin, insanları Allah’a (c.c) ulaştırması gerekir. Çünkü bütün ilimlerin ulaştığı son nokta, İlahi isimlerdir. Mesela, Tıp ilmi “Şafi” ismine, mühendislik bilimleri “Mukaddir” ismine, Matematik ilmi “Muhsi” ismine, Felsefe ise “Hakim” ismine v.s tüm ilimlerin insanı ulaştıracağı nihai doruk, Esma-i ilahiyedir. İlimlere böyle yaklaşan, bu şekilde okumaya çalışan ve bu niyetle tahsil eden kişiler, yaratılışın sırrını yakalar ve hakiki insan olurlar. Çünkü ilimleri, Allah’ı (c.c) anlama sanatı olan marifetullah’a merdiven ve basamak yapanlar, Kur’anın istediği ve tarif ettiği “iyi ve ideal insan” olur. Fakat sadece ilim tahsil eden ve bilimsellikten maneviyata geçemeyenler, “iyi bilim adamı” olur. Böyle insanlar, sahip oldukları ilmi, hakiki anlamda okuyamadıklarından, istenilen sonuca ulaşamazlar.

İnsanların iyi ve ideal insan olma yolunda muvaffak olabilmeleri için, Cenab-ı Hak (c.c) dinleri ve peygamberleri göndermiştir. Peygamberler, kendilerine gönderilen Kitap, Suhuf ve vahiyler yardımıyla, insanlara bu görevlerini hatırlatmakla vazifelidirler. Bunlar, kendilerine inanan ve tabi olan herkese de iman hakikatlerini vermekle beraber ilim ve tevazuu da tavsiye etmişlerdir.

 Özellikle Kur’an-ı Kerim’in ilk emrinin “Oku” olması (Alâk suresi, 1), okumanın ve ilim sahibi olmanın İslam içerisindeki yerini ortaya koyar. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer suresi, 9) ayetiyle, ilim sahibi olanların diğer insanlardan farklı olduğu vurgulanır. "Sakın ha cahillerden olma" (En'âm suresi, 35) ayetinde, cahilliğin dünyevi ve uhrevi bir yük olacağı hatırlatılır. "Kulları içerisinde Allah'tan (c.c) ancak âlimler korkar" (Fâtır suresi, 28), ayetinde ise Allah’ı sevmenin ve O’ndan korkmanın tek yolu, Allah’ı bilme ilmi olduğu bildirilir. "Allah (c.c), içinizden iman edenlerle kendilerine ilim verilenlerin değerini yükseltir" (Mücadele suresi, 15) ayeti ise Allah (c.c) katında da insanlar katında da yücelmek isteyenlerin ilme sarılması gerektiği vurgulanır. İşte bu gibi ayetler, eğitimin ve ilim tahsil etmenin İslam dini içerisindeki yerini ve önemini gösterir.

 Peygamber efendimizin ( a.s.m ); “İlim öğrenmek kadın, erkek her Müslüman’a farzdır” (Keşfu'l-Hafâ, I. 138; Feyzu'l-Kadir, I. 542) hadis-i şerifi, ilim öğrenmenin farz olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. “Hikmet ve ilim müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır.” (Tirmizî, İlim, 19.) ifadesinde ise, ilmin Müslümanların hakiki malı olduğu hatırlatılır. “İlim Çin’de dahi olsa arayınız ve bulunuz”( Acluni, Keşf'ü-l Hafa, I. 138) hadisi de ilmi tahsil etmenin zorluğu, bizi yolumuzdan çevirmemesi gerektiği vurgulanır. “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin” sözünde, ilmi tahsil etmenin sonunun olamayacağı ders verilir. "Alimin mürekkebi, şehidin kanından eftaldir", (Gazâlî, İhyâu Ulûmi'd-Dîn, 1:6), hadisi, alimin sarf ettiği mürekkebin değerini ortaya koymaktadır. "Kim ilim tahsil etmek için (evinden veya yurdundan) çıkarsa geri dönünceye kadar Allah (c.c) yolundadır" (Tirmizî, İlm, 2) hadisi ise, ilim tahsil etmek için yola çıkmanın hem cihad, hem de ibadet olduğu bildirilir. "Alimler yeryüzünün kandilleri, peygamberlerin halifeleridir. Onlar benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir" (Keşfü'l Hafâ, H. No: 751) hadisi, alimlerin yüksek makamını gösterir. “Dünyayı isteyen ilme sarılsın, ahireti isteyen ilme sarılsın. Her ikisini isteyen yine ilme sarılsın.” hadisinde de dünya ve ahiret saadetinin anahtarının ilim olduğu görülmektedir. İlim, amellerin en faziletlisidir. Yukarıdaki emir ve sözlerin ışığında “İslâmiyet'le ilim birbirinden ayrılmaz iki şeydir” demek mümkündür.

 Bu ayet ve Hadisler, ilmin faziletini, değerini ve önemini açıkça göstermektedir. Fakat bu ayet ve hadislerde bahsedilen ilim, tevazu ve edeb ile boyanan, hayat bulan ve ruhlanan ilimdir. Yoksa edebden ve tevazudan mahrum bir ilim, ruhsuz bir cesede veya susuz kalmış bir bitkiye benzer. Çünkü tevazu, ilmin gereğidir ve neticesidir. İnsan, hakikatlere ne kadar aşina olursa ve ne kadar nüfuz ederse, o kadar kibirden ve büyüklenmekten uzaklaşır. Çünkü, insan bu sayede kainatın büyüklüğünü ve kainatın yaratıcısının azametini daha iyi anlar. Kendisinin aczini ve zayıflığını daha güzel okur. Allah’ın (c.c) kendisine bahşettiği güzelliklerden dolayı, büyüklenmenin aksine şükür ve hamdini artırır.

Şayet tahsil ettiği ilim, onu bu istenilen sonuca ulaştıramamışsa, o zaman o ilim, Yunus Emre’nin:

“İlim ilim bilmektir.

İlim kendin bilmektir.

 Sen kendini bilmezsen.

 O nice okumaktır.” dörtlüsünde ifade ettiği gibi eksiktir. Çünkü tahsil edilen ilim, insana kendisinin ve diğer varlıkların mahiyetini bildirmelidir. Allah’ın (c.c) büyüklüğünü ve insanın küçüklüğünü hissettirmelidir. Böylece vazife başında ciddi ve vakur, şahsi yaşayışında ise mütevazı ve alçakgönüllü olacaktır. Büyüklenenlere karşı izzetle ve zayıflara karşı da tevazu ile karşılık verecektir. Hangi makam ve mevkide olursa olsun, Allah’ın (c.c) kulu olduğunu unutmayacaktır.

 Allah (c.c), bu özellikleri taşıyanları, yüceltir. Peygamber Efendimiz (a.s.m) “Her kim Allah (c.c) için mütevazi olursa, Allah da (c.c) onun derecesini yükseltir” (Müslim Bir ve's Sıla, 69), “Cenab-ı Hak (c.c), bana, mütevazi olmanızı vahyetti” (Riyazu's -Salihin, II, 37) buyurmuşlardır. Ve bu tevazu anlayışını tüm hayatında da yaşayarak göstermiştir.

 Mesela, bir gün kendilerine bir adam getirilir. Gelen kişi, korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulü (a.s.m) “Sakin ol! Ben bir melik değil, Kureyş’ten kuru et yiyen bir kadının oğluyum” (Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din, Kahire, 1954, II, 483, 484) buyurmuştur.

 Resulullah (a.s.m), bir gün sahabelerine su dağıtırken, uzak diyardan bir atlı gelir ve “bu kavmin efendisi kimdir?” diye seslenir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (a.s.m) “Milletin efendisi onlara hizmet edendir” (Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:463) buyurur. Bu ifade ile, hem kendisinin o muhitin efendisi olduğunu hem de tüm asırlara ve insanlara milletin efendisi olmanın yolunun onlara hizmet olduğunu da mütevazi bir şekilde canlı bir ders verir.

 Hz. Lokman’ın oğluna yaptığı tavsiyelerden birisi de şöyle idi: “Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme; çünkü Allah (c.c) kurulup öğünenlerin hiç birini sevmez” (Lokman suresi, 18)

 Bundan da anlaşılıyor ki, tevazu sahibi olmak hem dinin emridir hem de insan haysiyetine yakışan bir tutumdur. Çünkü, büyüklerimiz “Cehalet insana cesaret verir, bilgi ise tevazu katar” demekle, kibirlenmenin sebebinin cahillik, tevazunun nedeninin ise ilim olduğuna dikkat çekmişlerdir. Hz. Ali (r.a) ise; "Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum" diyerek, öğrencilerin, eğitimcilere nasıl bir hissiyatla bağlanmaları gerektiğini vurgulamıştır. Demek, asıl büyüklük çok bilmekle değil, bildiğini yaşayabilmek ve bilgisini başkalarına tahakküm sebebi yapmamakla kazanılır. Öyleyse, bir adamın gerçekten büyük olup olmadığı, onun alçak gönüllülüğünden anlaşılabilir.

İlim sahiplerinin kendi ilimlerine katkı sağlayabilmeleri için, yine tevazu içerisinde olmaları şarttır. Çünkü, kendisine güveni olan ve yeterli ilme sahip olduğunu zanneden bir kişi, başkalarına tenezzül etmez. Böyle insanların gelişmeleri de, burada noktalanmış olur. Bu konu ile ilgili Japonların anlattıkları şu olay, çok manidardır: Bir zamanlar, Japonya’da ünlü bir din adamı varmış. Bu din adamına bir gün bir bilgin misafir gelir. Bu bilgin, kendisine güvenen biriymiş. Durmadan konuşup, din adamının konuşmasına meydan vermez. Din adamı da bir taraftan bu bilgini sabırla dinlerken, bir taraftan da ona çay doldurur. Çay fincanı çoktan dolduğu halde, din adamı hala doldurmaya devam eder. Bunu gören bilgin hemen “efendim, çay taştı” der. Din adamı “Oh! Bu çay fincanı çoktan doldu. O zaman daha fazla doldurulmaz” diye cevap verir. Zeki olan bilgin, onun vermek istediği mesajı alır ve konuşmayı keser. Bundan sonra din adamı, ona nasihat ve dersler verir. O da çok istifade ederek ayrılır.

İlmin insanı edeplendirdiği konusunda, tarihimizden şu muhteşem tablo temaşaya ve ibret alınmaya layık bir örnektir: İmamlar imamı Ebu Hanife hazretleri bir gün camide vaaz verirken, yanına bir kadın yaklaşır. Kadın yanında getirdiği yarısı sarı yarısı kırmızı bir elma ile bir bıçağı, imamın yanına bırakır ve geri çekilir. Bir feraset timsali olan o koca imam, elmayı bıçakla ortadan kesip, içini kadına gösterdikten sonra kadına verir. Kadın elma ve bıçağı aldıktan sonra, gider. Bu hadisenin en anlama geldiğini soran cemaate büyük imam şöyle cevap verir: “Kadın bana bir tarafı kırmızı diğer tarafı sarı olan elmayı getirerek, kırmızı kanda mı yoksa sarı kanda mı hayızdan temizleneceğini sormak istedi. Ben de elmayı ikiye bölüp ona beyaz olan iç kısmını göstererek ancak akıntı beyazlaştığında temiz olabileceğini söylemek istedim.”

İşte bu gibi ibret tabloları, İslam dininin insanlara ilim, edeb ve takvayı ne ölçüde kazandırdığının mükemmel ve muhteşem bir göstergesidir.

Abdullah Soydinç

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.868
  • 94.619
  • 10.868
  • 94.619
# 10 Mar 2013 09:47:12
Yazıcı Kafası
ABD’de bir hastanın kafatasının yüzde 75’i, üç boyutlu yazıcıdan çıkarılan implantla onarıldı.


Connecticut merkezli Oxford Performance Materials şirketinin geliştirdiği kafatası implantı, 3 boyutlu yazıcı teknolojisi kullanılarak ultra yüksek performanslı polimerden yapıldı. ABD Gıda ve İlaç İdaresi FDA, geçen ay şirketin geliştirdiği teknolojiye onay vererek 3 boyutlu yazıcıdan “çıkan” implantın kullanılmasının yolunu açtı. 4 Mart’ta yapılan operasyonda, kişiye özel olarak üretilen implant ilk kez bir hastanın kafatasının yüzde 75’iyle değiştirildi.

KEMİK VE HÜCREYİ TEŞVİK EDİYOR

Biliminsanları, önce hastanın kafatasını tarayıp, bilgisayar ortamında bir model hazırladılar. Modelin detaylı ve hatasız olması, kemiklerin kaynamasını kolaylaştıracak bir “kalıp” üretilmesini sağladı. İmplantların yapıldığı, “polyetherketoneketone” maddesi, hücre ve kemik gelişimini teşvik ediyor.

İki haftada yapılıyor

Şirket, hastanın taramalarının alınmasıyla iki hafta içinde implant yapılabileceğini, sadece ABD’de her ay 500 kadar hastanın bu implantları kullanabileceğini belirtti. Şirketin başkanı Scott DeFelice, “3 boyutlu yazıcı teknolojisi, herhangi bir kemiğin implantla yer değiştirilmesi imkânını veriyor. Eğer beynin hemen yanındaki kemikleri üretebiliyorsanız, vücudun geri kalanı için bu çok zor olmaz. Bu teknoloji ameliyat süresini kısaltıyor, daha az riskli daha az maliyetli” dedi.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.868
  • 94.619
  • 10.868
  • 94.619
# 10 Mar 2013 09:54:27
Muğla’nın Ula ilçesindeki Gökova Adile Mermerci Çok Programlı Lisesi Havacılık Kulübü öğrencileri, kentin tarihi ve turistik mekanlarını quadcopter (dört pervaneli robot helikopter) ile havadan fotoğraflıyor.

İnsansız hava aracından (İHA) elde edilen görüntüler bölgenin tanıtımına katkıda bulunuyor. Okulun havacılık kulübü rehber öğretmeni Can Gökovalı, okula yeni başlayan ve sivil havacılığa ilgisi olan öğrencileri okullarının havacılık kulübüne dahil ederek sivil havacılığı sevdirmeye çalıştıklarını, şu anda 30 üyeleri bulunduğunu söyledi. Uzun yıllar öğrencilerle model uçak yaptıklarını, yaptıkları uçakları uçurma fırsatı bulduklarını anlatan Gökovalı, bu yıl aldıkları quadcopter ile hava fotoğrafçılığı çalışmalarına başladıklarını kaydetti. Gökovalı, quadcopter ile kentin tarihi ve turistik mekanlarını havadan fotoğrafladıklarını, bu fotoğrafları da belediyelere vererek bölgenin tanıtımına katkıda bulunduklarını kaydederek, “Muğla tarihi, doğası ve turistik mekanlarıyla dünya çapında bilinen ve ziyaret edilen bir bölge. Amacımız ilimizin güzelliklerinin havadan çekilmiş fotoğraflarıyla farklılık oluşturup daha çok insana bölgeyi tanıtmak” dedi.  

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı melih_6361

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.212
  • 2.211
  • 1.212
  • 2.211
# 10 Mar 2013 11:17:10
ınav öncesi doğru beslenme
Beslenmeniz, sağlıklı, yeterli, dengeli, düzenli olursa başarılı olmak kolaylaşır.

SINAV SABAHI…Sınav sabahı stres ve heyecanla ne kadar iştahsız olursanız olun sizi rahatsız etmeyecek düzeyde mutlaka kahvaltı yapın. Sabah yapılan kahvaltı, dikkat süresini uzatır. Kahvaltıda, tam tahıl ekmeği, haşlanmış yumurta, peynir çeşitleri, havuç, domates, salatalık, maydanoz gibi besinler bulunmalıdır. Süt, yumurta, peynir gibi protein kaynakları tokluk süresini uzatırlar, bu nedenle sınavda açlık hissinin azalmasını sağlayabilirler. Reçel, bal, pekmez gibi besinler tek başına tüketildiklerinde kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşürdüklerinden dolayı, sınavda öğrencinin daha çabuk acıkmasına neden olabilirler. Bunun için tatlı ihtiyacını karşılamak için kahvaltının üzerine taze meyve yemek de sağlıklı bir alternatif olur.    Zeytin, yüksek miktarda tuz içerdiği için sınavda susuzluk hissini arttırabilir, sınav öncesi aşırı tüketilmemelidir. Böyle bir kahvaltı ile glisemiks indeks dediğimiz karbonhidratların emilim hızını düşürmüş oluruz. Yapılan araştırmalarda düşük glisemik indekse sahip kahvaltının mental performansı arttırdığı ve dikkat süresini 210 dakikaya kadar uzattığı belirlenmiştir.
 
Sınav sabahı, daha önceden hiç tüketmediğiniz  bir besinin tüketilmesi ile sınav bir kâbusa dönüşebilir. Öğrencinin daha önceden hiç tüketmediği bir besini tüketmesinin, sınav anında şişlik, gaz, karın ağrısı ve ishal gibi sorunlara neden olabileceği unutulmamalıdır.
 
Sınav sabahı, içerdikleri kafein nedeniyle idrar miktarını ve sıklığını arttıran çay ve kahve gibi içecekler fazla tüketilmelidir. 
 
SINAV ANINDA…Ülkemizde yaygın görüş, sınavda şeker, bonibon, şekerleme gibi yüksek şeker içeren besinlerin tüketilmesi gerektiğidir. Fakat bu bilgi doğru değildir. Çünkü bu tür besinlerin tek başına basit karbonhidrat içermesi, kan şekerini hızlı yükseltir ve hızlı düşürür. Kan şekerinin hızla düşmesi de, performans ve dikkat yoğunluğunda kayıplara neden olabilir. Şeker ve şekerlemeler yerine, kan şekerini yükselttikten sonra çabuk düşmesini önleyen yağ ve protein içeren çikolata yemek yerinde bir davranış olur. Çikolata kafein içerdiği için abartılı miktarlarda tüketilmediği  sürece uyarıcı etkisi açısından çok az faydalı olur. Peynir ekmek gibi protein içeren küçük sandviçler tüketmek hipoglisemi ve insülin direnci  olan öğrenciler için  tercih edilmelidir. Öğrenciler sınavda acıkacaklarından şüphe duyuyorlarsa, en rahatsızlık oluşturmayacak besinler, kutu süt, ayran, fındık, fıstık ve ceviz gibi yağlı tohumlar ve kolay tüketilebilecek ve çevreyi de rahatsız etmeyecek muz ve kuru kayısı gibi meyveler de sağlıklı alternatiflerdir.
 
Sınavın başında susuzluk hisseden ve su içmek isteyen öğrenciler, genelde oluşabilecek tuvalet ihtiyacını düşünerek tereddüt ederler. Böyle bir sorunu yaşamamak için öğrencilerin yanlarında su bulundurarak yudum yudum problem yaratmayacak ölçüde su içmeleri daha akıllıca olur.

  [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Mar 2013 18:12:37

Öğretmen Kendisini bıçaklayan öğrenciden şikayetçi olmadı


Samsun'da okulda öğretmenini bıçakladığı için tutuklanan 16 yaşındaki öğrencinin yargılanmasına başlandı. Bıçaklı saldırıda ağır yaralanan öğretmen, kendisini bıçaklayan öğrencisinden şikayetçi olmadı.
 

 
İlkadım ilçesinde bir meslek lisesinde yaklaşık 3 ay önce meydana gelen olayda, Edebiyat Öğretmeni M.Ö.(44), 9-G sınıfında ders verdiği esnada arka taraflarda oturan J.A. (16) isimli öğrenciyi sınıfın huzurunu bozduğu gerekçesiyle ikaz etti.

Öğretmen ile uyardığı öğrenci arasında çıkan tartışma büyüdü ve J.A., okulun koridorunda öğretmenini bıçakla karnından yaraladı. Olaydan sonra tutuklanan J.A.'nın Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlandı. Duruşmada ifade veren J.A.,

'Olay günü öğretmenim sınıfta ders anlatıp soru soruyordu. Ben de söz almadan bağırarak cevap verdim. Bana 'Böğürerek cevap verme' dedi. Yanıma gelip kulağımı çekip bana hakaret etti. Bunun üzerine müdür yardımcısına gitmek için sınıftan koridora çıktık. Bu sırada bir kez bıçağı karnına vurdum. Kanı görünce de korkup kaçtım" dedi.

Bıçaklı saldırıda ölümden dönen öğretmen M.Ö. ise, "Ben edebiyat öğretmeniyim. J.A. da benim öğrencimdir. Sınıfta ders anlatıyordum. Konuyu işlerken soru soruyordum. Arka sıradan ıslık çalan J.A., cevap hakkı istiyordu. Ben de yanına gidip kitabının niye olmadığını sordum.

Kitabın yoksa sınıf öğretmenini söyleyelim sana kitap alsın dedim. Kitabının evde olduğunu söyledi. Samimiyetsiz davrandığı için dayanamadım. Kollarını geri doğru çekip kabadayı gibi hareketler yapıyordu. Ben de kulağına eğilip arkadaşları duymasın diye 'şerefsizlik yapma' dedim. İlgili müdür yardımcısına götürmek için sınıftan dışarı çıkardım. Boynunu büktü.

Pişman olmuş bir öğrenci tavrını sergiledi. Elini omzuna koyup babası yaşında olduğumu benim yaşıma geldiğinde bu yaptıklarını anlayacağını söyledim. Birkaç metre yürüyüp özür diletip geri dönmeyi düşündüm. Bir şeyi salladığını ve karnımın sağ tarafından bir acı hissettim. Kendisiyle yüz yüze geldim.

Yine bıçakla saldırdı. Geri çekilip kendimi korudum. Diğer darbeleri isabet ettiremedi. 4 günü yoğun bakımda olmak üzere hastanede 12 gün kalıp ameliyat oldum. Sanıktan şikayetçi değilim" şeklinde konuştu.

Mahkeme heyeti J.A.'nın tutuklu halinin devamına karar vererek duruşma ileri bir tarihe erteledi.




Ne yorum yapmak gerek bu habere arkadaşlar.!!! ???
 

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 13 Mar 2013 19:29:00
Alıntı
"Çocuklarımıza dokunma Hollanda"

İki gündür Son Haber'i okuyan, Atv'yi izleyenler adeta şokta. Gördüklerine, duyduklarına, okuduklarına inanamayan yüzlerce insan haber merkezimizi arayarak "Hollanda'da neler oluyor"diyor.
13 Mart 2013 Çarşamba 14:51

Haber/ Yorum

İki gündür Son Haber'i okuyan, Atv'yi izleyenler adeta şokta. Gördüklerine, duyduklarına, okuduklarına inanamayan yüzlerce insan haber merkezimizi arayarak "Hollanda'da neler oluyor"diyor.

Tehlikenin ve yaşanan dramın bu kadar büyük oduğunu bilmediklerini belirten vatandaşlarımz, "Hollanda gibi insan haklarına saygılı, demokrasinin beşiği bir ülkede, bu tür olayların olması bir insanlık suçudur" şeklinde konuşuyor.

ATV Ana Haber'in "Çocuklarımıza dokunma Hollanda" başlığı ile üç gündür ekranlara taşımaya devam ettiği gerçekler dün de devam etti. Üç çocuk annesi Selcan hanım ile bir diğer anne Nur Yörükseven'in anlattıkları insanın kanını donduracak nitelitke...

Eşinden boşandığını ve üç çocuk annesi olduğunu söyleyen gözü yaşlı anne, " 6 yıl önce Gençlik Dairesi’nden geldiler ve evimin yetersiz olduğunu, bu durumun çocuklarımın eğitimini etkileyeceğini söyleyerek, kızım Zeynep'i ve oğlum Furkan'ı elimden aldılar " dedi.

Çocuklarının elinden alınması ile psikolojik çöküntü yaşayan Selcan hanıma bir darbede karnındaki bebeği hakkında söylenenlerden gelmiş. Üçüncü çocuğuna hamile olan anne karınındaki çocuğunun da doğumdan sonra alınacağının söylenmesi üzerine psikolojisini tamamen bozmuş.

Selcan hanım her ne kadar itiraz etse de üçüncü çocuğu Elif'e 3 sene sahip olabilmiş. Üçüncü çocuğuna hamiyleyken elinden alınan iki çocuk yetmezmiş gibi Elif 'de 3 yaşına gelince mahkeme kararı ile gözetim altına alınacak. Elinden alınması an meselesi. Anne her kapı çaldğında Elif'ini almaya geldiler sanıyor.

Elinden alınan çocuklarını ayda sadece 1 saat görebilmesine izin verilmiş... Göz yaşalarına boğulan anne Selcan hanım, " Çocuklarım Türkçe bilmiyor. Gençlik dairesinin görevlileri beni iyi ve bakımlı görsün, sorun çıkarmasın diye türbanımı çıkartıp öyle gitmek zorundayım." derken sözleri boğazına düğümleniyor.

Doğum gününde kızına hediye vermesine bile müsade edilmeyen anne " Yine de kızıma bakan koruyucu aileye gittim ama hediyesiz. Kızım beni görünce , anne iyiki geldin en güzel doğum günü hediyem sensin dedi" diyor...

Fakat kızını doğum gününde görmek pahalıya patlamış Selcan hanıma ve kendisine 2 ay kızını görememe yasağı getirilmiş.

Bir diğer anne Nur Yörükseven'in çocuğunun alınma gerekçesi ve yaşadıkları ise akıl almaz bir durum. Kaldığı evin havlandırma sisteminden kaynaklanan bir alerji sonucu çocuğunu doktora götürdüğünü ifade eden anne Nur hanım, " Önce bir böcek sokması falan zannederek doktora götürdüm, çocuğumun vücudunda kızarıklıklar oluşuyordu... Doktor baktı ve bit veye pire olabilir dedi.

Bu şikayetle bir kaç kez kontrole götürdüm çocuğumudoktor bu muayeneler esnasında benim evde böcek hayali gördüğümü belirterek, evde böcek olmadığı halde oğlumun vücudundaki kızarıklıklardan dolayı Gençlik Dairesine müraccat ediyor. Gençlik Dairesi yetkilileri geldi evde nem / rutubet olduğunu tespit ettiler, ama yine de bu bahane ile oğlum Kaan'ı aldılar" diyor...

Nur hanım, böcek hayali görmediğini, raporlarla ispat etse de bu raporlar Kaan'ını geri almaya yetmiyor. Kaan'ı bir koruyucu aileye veren yetkililer, anneye de koruyucu ailenin gözetiminde oğlunu görmeye izin veriyor. Anne Nur hanım görüş esnalarının birinde Kaan'ın ürkek ve korkak tavırlarından şühelenip sırtını açtığında adeta yıklıyor. Ailenin tüm tehditlerine rağmen koruyucu aileyi polise şikayet ediyor anne... Polis raporları ve polisin çektiği resimler yansıyor ekrana... Küçük Kaan'ın sırtında morluklar işkence yapıldığının dövüldüğünün ispatı... İçi morarıyor izleyenlerin Kaan'ın sırtı gibi.

Polis Kaan'ı koruyucu aileden alıyor almasına ama bu demokratik ülkede olmaz denen oluyor ve Kaan'a işkence eden koruyucu ailenin yaptıklarının üstü örtülüyor, koruyucu ailenin üst düzey tanıdık dostları sayesinde.

Kaan'ın sırtındaki izler, morluklar geçer fakat anne Nur hanım izleyenleri şoktan öte deli edecek, isyan ettirecek şeyler söylemeye devam ediyor.

" Kaan'a bakan aile aynı zamanda 17 yaşında bir de Faslı gence koruyucu ailelik yapıyordu. Kaan'ın bana anlattıklarına göre bu faslı genç oğluma cinsel tacizde bulunuyormuş. Ne kadar ısrar ettiysem de korkudan konuşamayan oğlumun bu Faslı genç tarafından tecavüze uğradığına inanıyorum" diyor.

O anda gerek Anne Nur hanım gerekse izleyenler de film kopuyor.

Anne Nur Yörükseven, 3 yıldır yaşadıklarını anlatabilmek, çocuğuna kavuşabilmek için çalmadık kapı bırakmamış. Son çareyi AB komisyonuna sesini duyurmakta arayan gözü yaşlı anne, düzenli olarak Hollanda'dan kalkıp Bürüksel'e giderek pankart açıp gösteri yapıyor.

Ve ekliyor anne Nur hanım, "Bu ülkede insan hakları olabilir, önem verebilirler, ama çocuk hakları yok. Hak yerine çocuklara işkence var, tecvüz var" diye yaşadıklarına isyan ediyor.

Bizim Son Haber olarak iki yıldır hemen hemen her gün yazıp çizdiğimiz bu ve benzeri insanlık ayıpları ATV gibi ulusal bir kanalda dosya halinde yayınlanması ile nihayet yetkililerin dikkatini çekmeyi başardı.
ATV Ana Haber şimdilik 5 ailenin dramını ekranlara taşıyor, oysa gelen telefon ve mailler aynı durumda hatta daha kötü şartlarda yüzlerce çocuk ve perişan anne-babaların olduğunu gösteriyor.

Çelik ailesinin çocuklarının alınma sebebi ise "Yuh artık, bu kadar da olmaz!" dedirten türden.
6 yıl önce Çelik ailesinin çocuklarının alınma sebebi ne akla ne mantığa sığıyor...

'Çocuğunuzu kucağınıza alıp sevemezsiniz!', demişler..

'Burası Türkiye değil, siz çocuğunuzu ancak Türkiye'de kucağınıza alabilirsiniz burası Hollanda!' demişler ve almışlar.

Sonuç itibarı ile ailelerinden sudan sebeplerle koparılan çocukları geri almak nerdeyse mümkün değil. Alınsa da çok geç kalındığından o çocuklar çoktan öz benliklerinden uzaklaşmış, dillerini unutmuş eskilerin tabiri ile devşirilmiş olmakta.

Bu olayları izlerken, yaşarken ve yazarken insan sanki bir korku filmi gibi geliyor. Film de sahibi görünmeyen bir ses, " Demek asimile olmazsınız öyle mi? Bakın ben sizin çocuklarınızı nasıl elinizden alıp asimile ediyorum, görün" der gibi.

Fakat Film değil yaşannaların hepsi gerçek...

© SONHABER.NL

Tweet:
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 13 Mar 2013 19:42:26
Dinçer Çekmez hayatını kaybetti

Karaciğer, böbrek rahatsızlığı ve lösemi tanısıyla 2 yıldır tedavi gören usta oyuncu Dinçer Çekmez, hayatını kaybetti. 73 yaşındaki Çekmaz, 15 Mart Cuma günü toprağa verilecek.

Tedavi gördüğü Başkent Hastanesi'nde hayatını kaybeden Çekmez için, ilk tören cuma günü saat 10.00'da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde düzenlenecek.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Allah rahmet eylesin..

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 14 Mar 2013 17:56:28
Alıntı
Müezzinoğlu‘ndan Doktorlara Tam Gün Müjdesi
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamuda çalışan hekimlerin, başka kurumlarda hasta bakmasını ya da özel muayenehane açmasını engelleyen "Tam Gün" yasasını esnetiyor.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Öğretmenlerin doktorlardan ne farkı var, biz de hafta içi veya sonu özel sektörde çalışabilmeliyiz, alenen...

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 15 Mar 2013 23:19:42
1821 Rum isyanının baş planlayıcısı Patrik Gregoryus'un Rus çarı Aleksandra yazdığı mektup:

 "Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak imkansızdır. Çünki Türkler, müslüman oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzeti iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, padişahlarına olan itaat duygularından gelmektedir.

 Türkler zekidirler ve kendilerini müsbet yolda yönetecek reislere sahib oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından, ahlaklarının güzelliğinden ileri gelmektedir.

 Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi bağlarını parçalamak, dini sağlamlığını zayıflatmak icab eder. Bunun da en kısa yolu milli geleneklerine uymayan harici fikirler ve hareketlere alıştırmaktır.

 Türklerin maneviyatının ve dininin yıkılması için, Türkleri yabancı fikir ve adetlere alıştırmaktır. Yapılacak olan, Türklere birşey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır."

Çevrimdışı farukhoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 14.302
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 14.302
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 15 Mar 2013 23:20:54
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dinçer Çekmez hayatını kaybetti

Karaciğer, böbrek rahatsızlığı ve lösemi tanısıyla 2 yıldır tedavi gören usta oyuncu Dinçer Çekmez, hayatını kaybetti. 73 yaşındaki Çekmaz, 15 Mart Cuma günü toprağa verilecek.

Tedavi gördüğü Başkent Hastanesi'nde hayatını kaybeden Çekmez için, ilk tören cuma günü saat 10.00'da Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde düzenlenecek.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]



Allah Rahmet Etsin...

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.868
  • 94.619
  • 10.868
  • 94.619
# 16 Mar 2013 10:19:59
Doodle 4 Google: Türkiye'nin Harikaları

 
Dünya tarihine mal olmuş kişilerin doğum günlerini, ülkelerin festival ve bayramlarını kutlamak amacıyla ana sayfamızda Doodle adını verdiğimiz özel logoları kullanmaktayız. Google Türkiye olarak Türkiye'deki, 1. sınıftan 8. sınıfa kadar olan tüm öğrencileri, kendi 'Doodle' tasarımlarını sergileyecekleri M.E.B destekli Google Doodle yarışmasına katılmaya davet ediyoruz.

Bu yılın teması "Türkiye'nin Harikaları". Ülkemizin benzersiz doğal güzelliklerini anlatan veya tarihi ve turistik yerlerini konu alan Doodle'larınızı bizimle paylaşmanızı istiyoruz. Tasarlayacağınız logoda, gizemli gezegen olarak da anılan Kapadokya'daki Peribacaları, bilim ve kültür merkezi Hasankeyf, akustiği hala bir sır olan Aspendos Antik Tiyatrosu ya da Mimar Sinan'ın 7 senede tamamladığı Süleymaniye Camisi gibi Türkiye’nin Harikalarını yansıtabilirsiniz.

Birinci seçilen Doodle tasarımı, Google Türkiye ana sayfasında bir gün boyunca Google logosu olarak yayınlanacak ve milyonlarca kişi tarafından görüntülenecektir. Öğrenciler için 10.000 TL tutarında burs, okulları için 15.000 TL değerinde aynî teknoloji yardımı ve ilk 10 finalist öğrenci ve öğretmenlerine Nexus 7 tablet ödülü verilecektir.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.868
  • 94.619
  • 10.868
  • 94.619
# 16 Mar 2013 10:33:13
İstanbul'da kar sürprizi   

İstanbul'da gece yarısından itibaren başlayan kar sabah saatlerinde de etkili oldu.
     
Havanın soğumasıyla bilikte İstanbul'un bir çok nokltasında saat 04.00 sıralarında kar yağışı görüldü. Taksim Meydanı'nda ve Cevizlibağ'da kar yağışı ile karşılaşan vatandaşlar şaşkınlık yaşadı. Vatandaşlar, İstanbul'da etkili olan sağnak yağışın ardından başlayan kar ile birlikte yollarda oluşan su birikintileri yüzünden zor anlar yaşadı. Park halindeki araçların üzerinde kar tuttu. Trafikteki araçlar ilerlemekte zorluk çekti. Anadolu yakasında Çamlıca tepesi ve Altunizade de bazı yollar karla kaplandı.

Edirne'de kar yağışı

Edirne'de, gece saatlerinde başlayan kar yağışı şaşkınlık yarattı. Kar yağışı sonrası bazı otomobillerin üzeri beyaza büründü. Balkanlar üzerinden gelen soğuk ve yağışlı hava Edirne'de etkili olmaya başladı. Son 1 haftadır baharı yaşayan ve hava sıcaklığının 19 dereceye kadar yükseldiği Edirne'de, akşam saatlerinde kış yüzünü gösterdi. Hava sıcaklığı gece eksi bir dereceye kadar düşerken, yağmurun ardından kar yağışı başladı. Zaman zaman lapa lapa yağan kar nedeniyle bazı otomobillerin üzeri beyaza büründü. Sıcak havanın ardından yağan kar sonrası bazı vatandaşlar fotoğraf çektirdi. Kar yağışı, Kırklareli'nin yüksek kesimleri ile Kofçaz İlçesi ile Bulgaristan sınırındaki Dereköy Gümrük Kapısı yolunda aralıklarla etkili oldu.

Meteoroloji Müdürlüğü yetkilileri, Edirne'de karla karışık yağmur yağışının etkili olacağını bildirdi.

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı ADAM11

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.116
  • 6.883
  • 2.116
  • 6.883
# 16 Mar 2013 17:43:31
Arkadaşlar eğitim birsen derslere öğretmenlerin serbest kıyafetle girmesi için eylem başlatıyormuş. bu konuda bilgisi olan varmı?

Çevrimdışı umutzorlu

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.558
  • 30.152
  • 12.558
  • 30.152
# 16 Mar 2013 17:45:49
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Arkadaşlar eğitim birsen derslere öğretmenlerin serbest kıyafetle girmesi için eylem başlatıyormuş. bu konuda bilgisi olan varmı?
Haberler bölümünde bu konu ile ilgili haberler eklendi hocam

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı ADAM11

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.116
  • 6.883
  • 2.116
  • 6.883
# 16 Mar 2013 17:54:24
teşekkürler hocam

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK