Anlamlı Yazılar

Çevrimdışı Otistikotistik

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 32
  • 81
  • 32
  • 81
# 01 Şub 2020 03:25:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kolay mı gerçeğe ermek
Dost bağından güller dermek
Orda kalsın değer vermek
Yeter ucuza satmasın
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı Otistikotistik

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 32
  • 81
  • 32
  • 81
# 01 Şub 2020 09:47:29
Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kuş değil
Yüzünü görmediğim gün
İçimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak iş değil... demiş şair. Ki bir bölümüdür bu koca şiirin. Kim bu şair, hangi şiiri, şiirin geri kalanı diye merak ediyorum dersen kopyala yapıştır artık. O kadar zor değil bugün. Oysa bir zamanlar ne zordu arayıp bulmak böyle sözleri. Cemal Süreya'nın iki ciltlik antolojisinde saatlerce arar da bulamazdık hatırladıklarımızı. Diğer kitaplar? Onları da bulmak zor değil artık...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.795
  • 227.345
  • 28.795
  • 227.345
# 01 Şub 2020 12:22:32
Niye mi dualar meyvesiz kalıyor?
Aradığımıza ulaşıncaya kadar yakarışlar dilimizden düşmüyor; ama istediğimiz verilince de şükrü unutuveriyoruz. Oysa mahrumken nasıl da dua ediyorduk. Kazanmak zorunda olduğumuz bir sınavın öncesinde nasıl da yalvarırdık! Sevdiğimize kavuşmak için nasıl da ağlayışlarla geçirdiğimiz uykusuz geceler yaşardık! Nice isteğimiz bize sunuluyor yıllardır… İşte şuyumuz veya buyumuz… Peki yıllardır nerede memnuniyetimiz? Nerede bunları bağışlayana sevgimiz ve bağlılığımız? Nerede bu ilahi lütuflara ilahi emanet gözüyle bakıp özenli ve sorumlu davranışımız? Ne oldu o eski isteklerimize? Artık istemiyor muyuz? Artık beğenmiyor muyuz o yıllardır uğrunda ağladığımız bakışları? İnsan nimetlere şükretmeyişi yüzünden kahra düşüyor. Nankörlüğü arşın öfkesini çekiyor. Nice kimseler çıkarıldıkları yerden şükürsüzlükleri yüzünden düşürülüyorlar

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 01 Şub 2020 17:08:35
Hayat dermiş ki;
Sevdiğin insanda arayacağın ilk şey iyi niyet olmalıdır.O yoksa başka özelliklerinin anlamı kalmayacaktır.

Hayat dermiş ki;
Dost dediğin sadece kötü gününde yanında olan değildir,aynı zamanda sevincine de en az senin kadar sevinebilendir.

Hayat dermiş ki;
Başarmak için sıradan olandan ayrılmak zorundasın.Bırak insanların karşı duruşunu,doğru bildiğine sarıl ısrarla.

Hayat dermiş ki;
Daha önce görmediğin biriyle karşılaştığında ilk dakikalara dikkat et.O insanın pozitif yada negatif enerji veren biri olduğunu anlayacaksın.

Hayat dermiş ki;
Yaptığın seçimlerden dolayı başın derde girerse eğer,ilk suçlaman gereken kişi sensin.Sızlanmak ve başkalarını suçlamak yerine,hatanı bulmaya çalış.

Hayat dermiş ki;
Bir yıkımla karşılaştığında yas tutma.O yıkımı,ne yap et öğretmenin haline getir.

Hayat dermiş ki;
Hayvan sevmeyen insanlardan uzak dur.Doğal ve güzel olanı sevemez onlar çünkü.

Hayat dermiş ki;
İnsanlara kendini defalarca anlatmak zorunda kalma.Ya oradan ayrıl yada bildiğini oku.

Hayat dermiş ki;
Hedeflerin konusunda kararlı ol.Engelleri düşünme.Ya bir yol bul,ya bir yol aç.

Hayat dermiş ki;
İçgüdülerinin sesine çok iyi kulak ver.Unutma ki,onca hayvan türü onlar sayesinde varlığını sürdürüyor miliyonlarca yıldan beri.

Hayat dermiş ki;
Kendini saygın bir birey haline getir.Aksi taktirde,boşuna beklersin başkalarının sana saygı duymasını.

Hayat dermiş ki;
Başına bir şey geldiğinde,neden başkalarının değil de benim başıma geldi bu iş diye sızlanma,durduğun yere bak...

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.219
  • 53.875
  • 4.219
  • 53.875
# 01 Şub 2020 17:22:00
Tıp fakültesini yeni bitirmiş,
pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,
Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.

Gençtim, bekardım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.

İlk gece bir eve misafir olmuştum.
Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.

Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti.

Üzerimde yol yorgunluğu,geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.

Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu.
Ev sahibine bir şey de diyemiyordum.
Bir müddet daha geçti, yine bir hareket yoktu.

Evin büyüğü olan Hacı anneye sıkılarak:
"Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.

Hacı anne:
"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.

Merak ettim, tekrar sordum:
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"

Hacı anne: "Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.
Ancak burası uzak bir yer.
Trenden buraların yabancısı birileri inebilir.
Bu saatte yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır.
Buraların yabancısı biri geldiğinde,
'ışığı yanan bir ev' bulsun diye bekliyoruz."

Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin, trenden inen yabancılar için
"ışığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur?

Yabancılar, yorgun bedenlerini yün yataklarda
dinlendirmeye devam ediyorlar mı?
Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan
kadınlar yaşıyorlar mı?

Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?
Bu güzel insanlar, atlarına binip gitmişler.

Bizler, atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz.
Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.

Şâir öyle diyordu:
"Güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler."
Şimdi bu güzel insanlar, neden ve nasıl atlarına binip gittiler ?
Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere,
sessiz sedasiz gittiler?
Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?

(Prof. Dr. Saffet Solak'ın hâtırası)

Çevrimdışı Otistikotistik

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 32
  • 81
  • 32
  • 81
# 02 Şub 2020 01:44:48
Neyzen sokakta çökmüş yere yalınayak.

Bir çocuk yaklaşmış yanına:
"Boyayalım mı?"

Neyzen acımış. "İskarpinim yok, yüzümü boya."
Üç kuruşunu vermiş.

Ahmed Rasim geçiyormuş oradan.
Neyzen'i görünce,
"Bu ne ? Othello'yu mu oynadın? diye sormuş.
Neyzen'in cevabı düşündürücüdür:
"Merhamet bazen insanın yüzünü kara
çıkartır, üstad."

Ahmed Rasim, Neyzen Tevfik'i
evine götürür. Yüzünü yıkar, temizler! Neyzen
aynada kendine bakar. "Üstad" der

"Allahımıza
çok şükürler olsun ki böyle bir yüz karam oldu?
Ya merhametsizlerin yüzkarası çıkar mı ki?

Çevrimdışı PINARCIK

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.796
  • 30.403
  • 5.796
  • 30.403
# 02 Şub 2020 11:06:10
Kulpu kırık fincanları,
Zayıflayınca giyerim’ kotunu,
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri,
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları,
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı,
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini

ATIN
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü,
Düşünüp durduğunuz o lafı.

ATIN
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü,
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’

ATIN
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini,
Kestiğiniz eski gazete küpürünü,
İçinizi kemiren o ukteyi

ATIN
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını

ATIN
Arkanızdan konuşanları,
Önünüzü kapayanları,
Alamadığınız terfiyi,
Oturamadığınız evi,
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi,
Hatta en iyi karneyi,
Çalışmayan saatleri,
İşe yaramayan fikirleri,
Kaçan trenleri,
Zamansız yaşlandıran dertleri,
‘O gün’ olanları,
Halının altına süpürdüklerinizi,
Dolabın dibine iteklediklerinizi

ATIN
Bakın, ne güzel güneş çıktı.
🌞

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2020 11:59:05
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kulpu kırık fincanları,
Zayıflayınca giyerim’ kotunu,
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri,
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları,
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı,
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini

ATIN
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü,
Düşünüp durduğunuz o lafı.

ATIN
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü,
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’

ATIN
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini,
Kestiğiniz eski gazete küpürünü,
İçinizi kemiren o ukteyi

ATIN
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını

ATIN
Arkanızdan konuşanları,
Önünüzü kapayanları,
Alamadığınız terfiyi,
Oturamadığınız evi,
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi,
Hatta en iyi karneyi,
Çalışmayan saatleri,
İşe yaramayan fikirleri,
Kaçan trenleri,
Zamansız yaşlandıran dertleri,
‘O gün’ olanları,
Halının altına süpürdüklerinizi,
Dolabın dibine iteklediklerinizi

ATIN
Bakın, ne güzel güneş çıktı.
🌞
Harika bir de başarabilsek ne güzel olurdu. ::) :)

Çevrimdışı PINARCIK

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.796
  • 30.403
  • 5.796
  • 30.403
# 02 Şub 2020 12:05:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Harika bir de başarabilsek ne güzel olurdu. ::) :)

Bi yerden başlamak lazım ::)
Gerisi mutlaka gelecektir ;)

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2020 12:14:57
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bi yerden başlamak lazım ::)
Gerisi mutlaka gelecektir ;)
Bazen başlıyorum sonra bırakıyorum.İnşallah bir gün devamını getiririm. :D

Çevrimdışı burcum7

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.552
  • 42.718
  • 5.552
  • 42.718
# 02 Şub 2020 17:07:34
Pınarcık öğretmenim  çok güzel bir paylaşım..

Çevrimdışı PINARCIK

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.796
  • 30.403
  • 5.796
  • 30.403
# 02 Şub 2020 17:43:25
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Pınarcık öğretmenim  çok güzel bir paylaşım..
Çok teşekkür ederim öğretmenim
Beğenmenize sevindim

Çevrimdışı abdullahbozok

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 5.420
  • 8.415
  • Okul Müdürü
  • 5.420
  • 8.415
  • Okul Müdürü
# 02 Şub 2020 18:30:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Kulpu kırık fincanları,
Zayıflayınca giyerim’ kotunu,
Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri,
Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları,
Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı,
Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini

ATIN
Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı?
Şimdi ihtimalleri atın.
‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte.
Takılıp kaldığınız o günü,
Düşünüp durduğunuz o lafı.

ATIN
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü,
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’

ATIN
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini,
Kestiğiniz eski gazete küpürünü,
İçinizi kemiren o ukteyi

ATIN
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz.
Cevabı olmayan soruları
Kaçırdığınız fırsatları
Atıldığınız işleri
Beceremediğiniz ilişkileri
Kişisel gelişim kitaplarını

ATIN
Arkanızdan konuşanları,
Önünüzü kapayanları,
Alamadığınız terfiyi,
Oturamadığınız evi,
‘Şimdiki aklım olsa’ları
Aldığınız en kötü karneyi,
Hatta en iyi karneyi,
Çalışmayan saatleri,
İşe yaramayan fikirleri,
Kaçan trenleri,
Zamansız yaşlandıran dertleri,
‘O gün’ olanları,
Halının altına süpürdüklerinizi,
Dolabın dibine iteklediklerinizi

ATIN
Bakın, ne güzel güneş çıktı.
🌞

Ben mesela sayfanın birini attım öğretmenim. ;)
Güzel bir paylaşım olmuş. Yureginize saglık.

Çevrimdışı kurthan

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.694
  • 73.107
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2020 19:35:07
Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse,
Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,
O zaman; kavanoz ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…
İşte kavanoz ve iki fincan kahvenin hikayesi
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır. Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker. Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar. Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte; ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Profesör yine aynı soruyu sorar. Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır. Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye. Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar… Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları; Hayatınızdaki önemli şeylerdir. Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise; Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir. Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise; diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız; Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi; ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz; Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.

Çocuklarınızla oynayın.

Sağlığınıza dikkat edin.

Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.

Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.

Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.

Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.

Gerisi hep kumdur…’

Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar; ‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’ Profesör gülerek cevaplar; ‘Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun; Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…’

Çevrimdışı orkideliyavuz

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 430
  • 2.801
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 430
  • 2.801
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2020 19:40:02
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ne zaman; hayatında bazı şeyler çekilmez hale gelirse,
Ne zaman; yirmi dört saat kısa gelmeye başlarsa,
O zaman; kavanoz ve iki fincan kahveyi hatırlayınız…
İşte kavanoz ve iki fincan kahvenin hikayesi
Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır. Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker. Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar. Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte; ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Profesör yine aynı soruyu sorar. Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır. Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye. Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar… Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları; Hayatınızdaki önemli şeylerdir. Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise; Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir. Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise; diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız; Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi; ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz; Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.

Çocuklarınızla oynayın.

Sağlığınıza dikkat edin.

Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.

Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.

Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.

Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.

Gerisi hep kumdur…’

Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar; ‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’ Profesör gülerek cevaplar; ‘Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun; Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…’
Çok önemli mesajları olan çok anlamlı bir bakış açısı.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK