çinden tatlı bir duygu geçti. Aşk değildi ona karşı hissettiği ama dostluk da değildi. Hayır, hem aşk hem dostluk sınıfına da dahil değildi bu duygu. Onun hissettiği, ikisinin arasında, ne aşk ne de dostluk olan bir şey, adı olmayan üçüncü bir duyguydu. Aşk kadar yıpratıcı, bencil, kaprisli ve kıskanç olmayan ama dostluk kadar da sakin akmayan, gerilimli bir ilgi. Herkes kendi hayatında ama yekdiğerinin hayatına da dahil. Görünmez bir anlaşma imzalanmıştı aralarında.
Bedenin günahını ruhun günahından daha üste koyma..
- Nazan Bekiroğlu
........"Rabbim,dedi Âdem,senden af dilemeye bildiğim kelimeler yetmiyor,bana yenilerini ver..
-Lâ/sonsuzluk hecesi...............
.............
Züleyha Yusuf'a bir mektup yazmaya başlayınca Yusuf diye başladı.
Durdu.
Yusuf diye bitirdi.
Gördü ki hitaptan öteye geçemedi.
Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelam yok.
Ve Züleyha'nın lügatında Yusuf'tan öte sözcük yok..
- Nazan Bekiroğlu
...............
Setterhan aşığım diyorsun. Bu nasıl aşktır ki iki yanın bir araya gelip de bütününle hakkını gelmiş ve geçmiş herkese helal etmiyorsun? Bu nasıl aşktır ki kan davası güdüyorsun, her şeyi affetmiyorsun? Aşık kendisini yakacak cehennem ateşinin önünde önce bir süre ısınır, bilmiyor musun..?
- Nar Ağacı
Söz uğruna hayatı bir yalan gibi yaşadık.Ne kadar yalancıydık.Kurduğumuz oyunlarda oysa,her sey ne kadar inandırıcıydı.
Aşktan bahsettik,aşkı tanımıyorduk.Öldük,ölmüyorduk.Sadakatten söz ettik,sadakati bilmiyorduk.Sevdik,aslında sevmiyorduk.Aldık,veriyorduk;verdik,alıyorduk,Söz yerini buluyordu sadece,iyi düşüyordu,uygun.İçimiz bir hoş.Ha bire büyüyorduk.
Kaç kez yeri geldi diye cümleler sarf ettik aritmetik sağlamlığı bol formüller doğrultusunda.Söz yerini bulsun da!
Söylemesek ölürdük.
İnanmadan söyledik,yine öldük.
Mor Mürekkep