Hikaye Türündeki Yazılarımız.

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.426
  • 16.058
  • 3.426
  • 16.058
# 26 Haz 2024 01:46:31
KİMLİK 43. BÖLÜM

Erkan, mağaranın içinde ilerlerken yarım yanmış gibi duran bir meşalenin yanında küçük bir çakmak bulunca çok sevindi. Hele bir de yanarsa muhteşem olurdu. Bir çaktı, iki çaktı ama bir türlü yakmayı başaramadı. Son bir ümitle tekrar denedi ama nafile. Neva’nın yanına dönüp hiç olmazsa onu yalnız bırakmamayayım diye düşündü. Neva’ya yaklaşırken bir taraftan da korkmaması için sesini bir ton yüksek tutuyordu.

“Neva, bir çakmak buldum ama yanmadı. Galiba bu şekilde beklemekten başka çaremiz yok. Yine de senin için son bir kez deniyorum.”

O sırada Neva, Erkan’ın sonunu hazırlamakla ilgili planını devreye sokmuştu bile.

“Erkan, lütfen buraya gelir misin?”

Erkan hafif bir gülümsemeyle Neva’ya yaklaşırken yüzüne çarpan bir parıltı gözünü aldı. Başını sağa sola eğerek bu parıltının ne olduğunu anlamaya çalışırken çakmağı bir kez daha çaktı. Aniden alev parladı ve etrafı aydınlattı. Bir an için ne olduğunu anlayamadı ancak ardından gerçekle yüzleştiğinde şaşkına döndü.

"Neva... Bu da ne demek şimdi?”

Neva'nın yüzünde gizlenen masumiyet maskesi düşmüş yerini soğuk bir kararlılık almıştı. Bu hali daha önce Erkan’a silah çektiği halinden oldukça uzaktı. Erkan gördüğü bu duruma inanmak istemedi.

“Şaka yapmak için hiçte iyi bir yer sayılmaz Neva. Elinden bir kaza çıkaracaksın.”

Neva’nın sessizliğini koruyan tavrı Erkan’a anlamakta zorlanacağı gerçekleri yazık ki kabul ettirmek üzereydi.

‘Neva, napıyorsun? Hadi indir şu oyuncağı da buradan çıkalım artık.”
“Sakın kıpırdama! Sana daha önce de bu konuda şaka yapmayacağımı söylemiştim.”

“Ne, nasıl yani? Sen ciddisin… Gerçekten, gerçekten beni öldürecek misin?”

Neva cevap vermedi. Bakışları soğuk ve keskindi. Erkan kabullenmek zorunda kaldığı bu yeni durum karşısında çaresizdi.

“Ama neden? Sana hiçbir zararım dokunmadı ki.”
“Bunu kişisel algılama. Benimle ya da seninle bir ilgisi yok. Sadece seni sonsuza kadar susturmak zorundayım.”
“Beni susturmak mı? Hangi konuda? Ben, ben anlamıyorum. Bunu bana neden yapıyorsun?”

Neva’nın yüzünde tuhaf bir ifade belirdi.

"Seni öldürmek için buradayım. Sorun şu ki, muayenehanendeki olayın tek tanığı sensin ve benim görevim de senin sessiz kalmanı sağlamak. Bu mağara da senin sessizliğini koruman için iyi bir yer.”

Erkan şaşkın ve yıkılmış haldeydi. Zaten insanlara zor güvenen biri olarak son güvendiği birkaç insandan birinden hayatına mal olacak bir darbe yemek üzereydi. Sessizleşti. Aklından bin türlü düşünce aynı anda geçiyor, taşlar birer birer yerine oturuyor, olaylar zinciri bir bir aydınlanıyordu. Erkan yavaş adımlarla birkaç adım geri attı.
“Yani en başından beri peşimdeki sen miydin?”
Kaçacak yer kalmadığı gibi kaçmak için bir sebepte kalmamıştı. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Anlamsızca gülümsedi.

“Üstelik beni öldürmen için seni buraya kadar ben getirdim değil mi? Desene ateşe üşüşen pervaneler gibiyim.“

Sonra derin bir nefes alıp devam etti:
“En azından artık kaçmak ya da saklanmak zorunda değilim.”
 Sonra Neva’nın yüzüne baktı.

“Peki bu yapacağın şey seni mutlu edecek mi. Yani beni öldürmekten mutlu olacak mısın? Eğer cevabı evetse bekleme zaten. Bitir bu işi. Sen de ben de kurtulalım.”
Neva daha sakin görünüyordu. Sanki duygularını kaybetmiş gibi rahattı.
“Ben de bu işten hemen kurtulmak istiyorum ama patronu ve adamlarını beklemem gerek.”
“Patronunu mu? Yani emir aldığın kişi ve adamlarını bekliyoruz.  Hah! Tabi yaa, sen hep onlarla bağlantıdaydın aslında. Bütün bunlar yaşanırken ben napıyormuşum acaba? Senden bir kez bile şüphelenmedim. Yani bu adamların eli buraya, evime, odama, yanı başıma hatta bir nefeslik mesafeye kadar uzandı demek. Mustafa abi böyle şeyler söylediğinde o kadar da ciddiye almamıştım. Haklı çıktığına inanamıyorum.”
“Mustafa abiyi hafife almamalıydın. O zeki biri.”
“Buna duysa hoşuna giderdi.” deyip gülümserken yüzü yeniden asıldı.
“Beni yani cesedimi bulduklarında senden de şüpheleneceklerdir.”
Neva şaşkın, az da olsa merhamet kırıntısıyla Erkan’a baktı:
“Benim için endişeleniyor musun?”
“Sana mı yoksa içimde tanıdığım Neva’ya mı bilmiyorum ama sana bir şey olmasını istemem. Sonuçta ikisi de sensin.”
“Seni öldürecek olsam bile mi?”
Erkan cevap vermedi.
“Merak etme, ben de hafifçe yaralı olacağım ve buradan.”
“Ve buradan elini kolunu sallayarak çıkacaksın değil mi. Basit ama etkili.”
“Her zaman işe yarar.”
Sonra bir süre sessizlik oldu. Yağmur nedeniyle hava biraz daha kararıyor, beklemek ikisini de yoruyordu. Erkan elinde sönen çakmağı yeniden yakmak istedi.
“Beni o mu, patronun mu öldürecek?”
“Hayır. Bu benim işim ama ne bildiğini öğrenmek için seni konuşturmak isteyebilir.”
“Nasıl? Bir şey bilmiyorum ki.”
“Umarım bu söylediğine onu ikna edersin.”
“Neden, sen de her şeyi biliyorsun ya da biliyormuşsun. Hem de bunca zamandır.”
Erkan biraz daha geri adım atınca Neva duruma el koydu.
“Daha fazla geri gidersen seni hemen vurmak zorunda kalabilirim.”
Erkan duraksadı. Her zamanki güven veren tavrıyla bir adım daha çekilip ellerini arkasında birleştirdi ve devam etti:
“Anlıyorum… Ama bu belki de benim için daha iyi olur. En azından konuşturma gerekçesiyle canımı daha fazla yakmazsın. Çünkü bildiğim her şeyi zaten biliyorsun.”
“Belki. Belki de hala gizlediğin bir şeyler vardır.”
“Yok… Gerçekten yok. Zaten tüm olay yaşanırken patronunun bir sürü adamı da yanımdaydı. Belki patronun bile benden çok şey biliyordur.”
“Haklı olabilirsin ama bu konuda karar vermek benim görevim değil. “
“Görev. Senin için benim yaşamam ya da ölmem bu kadar mı, yani bir görev mi?”
“Erkan, ne yapmaya çalıştığını biliyorum. Ama aklımı bulandırmana izin vermicem.”
“Aklını bulandırmak mı? Düşünmedim bile. Öyle bir niyet taşımıyorum. Ben, ben gerçekten merak etmiştim.”
“Etme!”
“Neva, hiç olmazsa yani en azından benim gerçek sandığım arkadaşlığımızın hatırına beni onların eline bırakmasan olmaz mı? İnan bana gerçekten başka hiçbir şey bilmiyorum.”
Neva bir an Erkan’ın gözlerine baktı. Doğru söylediğini biliyordu. Belki de bunu Erkan’a borçluydu. Kim olduğunu bilmediği halde Neva’yı korumayı kendine görev edinmiş, ona defalarca kez yardım etmeye çalışmıştı. Kötü bir insan olmadığını zaten biliyordu. Kendi halinde bir doktorken onu bu işlere sokanlar da patronu ve adamları değil miydi? Biraz yumuşar gibi oldu. İçinde büyük bir mücadele veriyordu. Birden ani bir kararla silahını Erkan’a doğrulttu.

“Belki de haklısın. Canını çok yakacaklar. Belki de ölümünü kolaylaştırmayı sana borçluyumdur” dedi.

Erkan şaşırmıştı. Kabul edileceğini düşünmediği bu teklifin cevap bulması ve silahın onu vurmak için kendisine dönen namlusu Erkan’ın içini ürpertti. Yine de bir şey söylemek yerine sessizliğini korumayı tercih etti. Gözlerini namludan ayırıp Neva’yla göz göze geldiklerinde az sonra öleceğini biliyordu. İçinden ne kadar süreceğini merak etti. İyi bir nişan almayla birkaç saniye de sürebilirdi, birkaç saat de. Neva’nın işini kolaylaştırmak ister gibi birkaç adım daha yaklaştı. İşte şimdi silah tam kalbini bulmuştu.

Çevrimdışı SINIFCI87

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.691
  • 6.683
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 2.691
  • 6.683
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 26 Haz 2024 12:31:59
Hosgeldin [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] hocam nerelerdesiniz nasilsiniz.gozlerime inanamadim mesaji görünce

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.426
  • 16.058
  • 3.426
  • 16.058
# 27 Haz 2024 01:47:25
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Hosgeldin [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] hocam nerelerdesiniz nasilsiniz.gozlerime inanamadim mesaji görünce

Hoş bulduk [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] Hocam. Ben de sizi görünce çok mutlu oldum :)

Çevrimdışı kardia

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 3.426
  • 16.058
  • 3.426
  • 16.058
# 03 Tem 2024 00:47:20
KİMLİK 44. BÖLÜM

Neva Erkan’ın silahın üzerine bu kadar gelmesine şaşırmıştı:

“Sanırım haklısın. Ateşe üşüşen pervaneler gibisin ve bu fazla cesur halin beni zora sokuyor.”

Erkan durumunu değiştirmek yerine ellerini arkasında birleştirdi. Neva, merakına yenik düşecekti. Şaşkınlığını gizleyemedi:

“Ölmekten korkmuyor musun ya da zaten ölmek istiyordun da ben mi geç kaldım?”

Erkan zoraki gülümsedi:

“Aksine, ölmekten korkuyorum. Üstelik şu tetiği çekip beni vursan merak edecek hiç kimsem olmamasına hatta tek bir kişinin bile aklına gelmeyecek olmama rağmen yine de ölmek istemiyorum. Ben, ben sadece süreci kısaltmak istedim o kadar. Eğer tam kalbimden vurursan en azından can vermem kısa sürer diye düşündüm.”

Neva derin bir nefes aldı. Erkan’a yaşattığı duygular için biraz da olsa suçluluk hissetti.
 
“Haklı gerekçelerin var gibi duruyor. Üstelik korktuğunu söylerken doğru söylediğini de biliyorum. Hatta kalbinin korkunç atışını şu namlunun ucundan duyabiliyorum.”

Bu kez derin nefes alma sırası Erkan’daydı.
Neva için Erkan’ı vurmanın tam zamanı gelmiş gibi görünse de tuhaf sorularla olayı uzatmaya çalışıyor gibiydi:

“Merak ediyorum. Neden benden kurtulmaya çalışmadın?”

Erkan bir an düşündü. Aklından geçenleri nasıl anlatabileceğini bilemedi sonra da olduğu gibi anlatmayı denedi:

“Sanırım profesyonelsin. Bana olan bu soğuk tavırlarından bunun ilk işin olmadığı kanaatindeyim. Üstelik kaçmaya çalışırsam kuvvetle muhtemel sırtımdan vuracaksın. Yere düşünce bir iki kez daha. Arkasından kızıp birkaç kez daha ve öyle işte. Uzadıkça uzayacak. Bu şartlar altında beni gözlerimin içine bakarak vuracak kadar mert olduğunu düşündüğüm sana teslim olmak daha mantıklı gibi geldi.”

Neva, Erkan’ın duygularını bu kadar net anlatabilmesinden etkilenmişti:

“İlginç. Muhtemelen aynen böyle olurdu. Aslında ağzın güzel laf yapıyor. Belki başka şartlar altında tanışsaydık arkadaş bile olabilirdik. Peki silahı neden almayı denemedin? Belki bir fırsatını bulabilirdin.”

“Belki ama bunu yapmak için sana zarar vermem gerekirdi. Bunu yapmak istemiyorum. Sana zarar vermektense,”

Neva, Erkan’ın konuşmasını kesti:
   
“Ben seni öldüreceğimi söylüyorum, sen bana zarar vermek istemediğinden bahsediyorsun. Sen nasıl bir insansın? Seni öldüreceğimi söylüyorum. Neresini anlamadın? Bence bu dünya için fazla iyisin.”

Neva bunları söylerken Erkan’a karşı biraz daha yumuşadığını hissediyordu. Buna izin veremezdi. Silahının namlusunu Erkan’ın canını yakacak kadar bastırdı. Erkan hissettiği acıdan hafifçe ahlayarak arkasında birleştirdiği ellerini yavaşça yana bıraktı.

Neva, Erkan’ın dediği gibi gözlerinin içine bakarak mertçe Erkan’ı vurmayı deniyordu. Parmağı tetikteydi. Yine de bir türlü çekemiyor, sanki birisi tetiğe aksi yönde çok güçlü bir kuvvet uyguluyordu. Neva’nın korktuğu başına gelmek üzereydi. Erkan’ı öldürmek istemiyordu. Yine de son bir gayretle tetiği çekmeyi denedi ama ona muhalefet eden güç kendisinden başkası değildi. Erkan olduğu yerde hiç tepki vermeden, Neva’nın kendi içinde yaşadığı mücadeleden habersiz ateş etmesini bekliyordu. Bunu yaparken bir an için başını silaha doğru indirdi. İçinden dua etmek istedi ama duasını bitiremeden Neva’nın vurmasından endişeli, aynı cümleleri tekrarlayıp duruyordu. O sırada Neva’nın yükselen çığlığı Erkan’ı ürküttü. Hızla başını indirdiği yerden kaldırıp Neva’ya baktı:

“İyi misin?”
“Değilim! Hiç iyi değilim! Beni mahvettin! Allah’ım napıcam şimdi?”
“Noldu, sakin ol lütfen.” derken Neva’nın silahı hala göğsünün üzerinde duruyordu. Ta ki Neva hızla aşağı indirene kadar.
Erkan bir Neva’ya bir de az önce göğsünün üzerinde duran silaha bakıyordu. O kadar şaşkındı ki ne olduğunu anlamak için sorma gereği duydu:

“Şu an doğru zaman olmayabilir ama sormak zorundayım, beni öldürmeyecek misin yoksa kısa süreli bir kriz mi yaşıyorsun?”
“Öldüreceğim ama bu silahla değil!”
“Ne!”
“Buradan bir çıkalım seni kendi ellerimle öldüreceğim!”
“Nasıl yani? Buradan çıkıyor muyuz?”
“Evet. Hem de hemen. Çabuk olmalıyız. Patron ve adamları gelmeden hemen buradan çıkmalıyız. Yoksa her şey için çok geç olacak.”

Erkan yavaş yavaş durumu anlamaya başlıyordu.

“Sen, sen beni bırakıyorsun.”
“Bırakmıyorum. Bırakırsam hemen öldürürler seni. Napıcam ben seninle? Hadi çıkalım buradan.”

Bunları söyledikten sonra da yüzüne şaşkın şaşkın bakan Erkan’ın elinden tuttuğu gibi oradan uzaklaştırmak için mağaranın girişine doğru çekiştirmeye başladı. Bu sefer o katillerden kaçmak için peşinden sürükleme sırası Neva’daydı.

“Çabuk ol diyorum sana!”
“Tamam ama nereye gidiyoruz?”
“Şimdilik ben de bilmiyorum. Önce buradan bir çıkalım da yolda düşünürüz.”

Kararan havaya ve yağmura rağmen mağaranın girişi görülebiliyordu. Neyse ki hala dışarının alaca karanlığı onlara yardım edebilirdi. Neva hızlıca o an geliştirdiği planını anlatmaya başladı:

“Aşağıdaki minibüs şoförü. Ondan yardım isteriz. Bizi merkeze kadar bırakacaktır. Oradan da Mustafa abiye ulaşmaya çalışırız.”

Erkan birden durdu:

“Mustafa abi olmaz, ona gidersek durumu anlayabilir.”
“Yani?”
“O zaman seni yakalar. Hatta seni hapse atabilir.”
“Aptal çocuk. Hala sen diyo! Az önce seni öldürüyordum.”
“Biliyorum ama Mustafa abi,”
“Sus Erkan sus ve yürü! Neredeyse kapıya ulaştık. İçeriye doğru ne kadar çok yürümüşüz. Hadi çıkalım şuradan!”
……
“Bir yere mi gidiyordunuz gençler?”

                                                 
                                                44. Bölüm Sonu

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK