İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 May 2012 16:19:49
İBRETLİK: Aç dişi bir aslan zorlu bir kovalamanın ardından ceylanı yakalamayı başardı ve ceylanı parçalamaya başladığında avının hamile olduğunu gördü,şaşırdı ve ardından yavruyu kurtarmaya çalıştı.
 
fakat yavruyu kurtaramadığını görünce avının yanına attı kendisini.
 
Daha sonra resmi çeken kişi dişi aslana yöneldi ve aslanın hayatını kaybettiğini gördü..
 
İnsanlığın kaybettiği bir merhamet.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 May 2012 16:28:07
Ben bundan çok etkilendim. Şu hayvan kadar olamıyor insanlar... Merhametsiz, acımasız yaratıklara dönüştü insanlık:(

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 15 May 2012 06:45:20

Adamın biri bir gün bahçesinde otururken Hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:
 
- Ey Allahım! Her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?
 
Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.
 Derdine kimseler çare bulamamış.
 
En sonunda bilge bir doktor ''Bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin" demiş.
 
Adam 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyomuş.
 Birileri dayanamamış sormuş. "Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu rahatlık ne be adam ?!."
 
Adam şöyle cevap vermiş
 - KURBAN OLDUĞUMUN BİR KERE İŞİNE KARIŞTIM BANA KIRK GÜN PİSLİK YEDİRDİ, İSTER YÜZDÜRÜR, İSTER BATIRIR BEN KARIŞMAM KARDEŞİM.demiş..

Çevrimdışı aslanx7

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
# 15 May 2012 12:08:02
İBRETLİK: Aç dişi bir aslan zorlu bir kovalamanın ardından ceylanı yakalamayı başardı ve ceylanı parçalamaya başladığında avının hamile olduğunu gördü,şaşırdı ve ardından yavruyu kurtarmaya çalıştı.
 
fakat yavruyu kurtaramadığını görünce avının yanına attı kendisini.
 
Daha sonra resmi çeken kişi dişi aslana yöneldi ve aslanın hayatını kaybettiğini gördü..
 
İnsanlığın kaybettiği bir merhamet.

Çevrimdışı aslanx7

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
# 15 May 2012 12:13:23
Şimdi farkettim, benden önce paylaşmış Tolstoyevski hocam.. Pardon..

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 17 May 2012 17:33:09
İbrahim Ethem tacı tahtı terk ediyor. Seneler sonra seyr-ü sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda sulu kar, yağmur, soğuk… “Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor. Kayyum geliyor, camide saklandığı yerden buluyor, çıkarıyor. “Ne yapıyorsun” diyor. “Müsaade et, şurada yatayım. Sabah namazından sonra Belh’e gireceğim” diyor. Kayyum bacağından tutuyor onu “İbrahim Ethem, senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya. İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor. Çaresiz, şehre gidiyor. Her taraf kapalı, sadece bir yer açık. Bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor. Orada çalışan işçi, “Geç otur” diyor. Aradan bir-iki saat geçiyor. Sabah ezanı okunmaya başlıyor. Okunduktan sonra işçi dönüyor “Hoşgeldiniz, nereden gelip nereye gidiyorsunuz, isminiz ne” diyor. İbrahim Ethem de “Ben iki saattir burada oturuyorum, şimdi mi geldi aklına sormak” diyor. Fırıncı diyor ki: “Ben bu fırında işçiyim. İki çocuğum var, iki de yetime bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim. Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi. Ezan okundu, mesaim bitti. Seninle istediğin kadar konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz.”
İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın. Sen Allah’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu?” diye soruyor.
“Ben Allah’tan ne istediysem verdi. Fakat Allah’tan bir şey istedim. Onu bana vermedi. Allah’a yalvardım, bana İbrahim Ethem’i göster diye, bana onu göstermedi” diyor.
“O Allah, öyle bir Allah ki,” diyor İbrahim Ethem, “İbrahim Ethem’i bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirir sana gösterir ve senin gözünün önünde ruhunu teslim ettirir” diyor ve Allah diyerek ruhunu teslim ediyor.

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 18 May 2012 20:24:56

Hz. Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar.
 Oğlu: "Hiç…" der.
 Hz. Mevlânâ dışarı çıkar.
 Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer. Ellerini havaya doğru açıp ulamaya başlar.
 Oğlu babasının bu haline bakıp güler.
 Hz. Mevlânâ:
 "Evladım, gördün mü?" der.
 "Dünya dertleri de işte böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün.
 İşte bütün dertlerin arkasında da RABB'inin olduğunu bil ve O'na güven." der...
 
| Hz Mevlana |

Çevrimdışı also1

  • B Grubu
  • 1.543
  • 4.081
  • 1.543
  • 4.081
# 19 May 2012 00:01:55
Hazreti Ali, bir gün gazadan hanesine geldiğinde, Hz. Ebubekir Sıddık, Hz Ömer El Faruk, Hz. Osman Zinnureyn gelerek Hz. Ali’ye:
“Gazan mübarek olsun ey Allahın arslanı” dediler…..

Hz. Fatımatüz Zehra validemiz de onlara ikramen kalaylı bir tas içinde bal getirdi. Balın üzerinde ince bir kıl vardı. Hz. Ebubekir kılı almak üzere davrandı.
Hz. Ömer ise, kılı aldırmadı ve dedi ki:

– Bizler Hazreti Zişanın vezirleriyiz. Belki Fatimetüz Zehra bizleri tecrübe için bu kılı koymuştur. Aramızda bu kıl hakkında üçer tevil edelim. Münasip değil mi?” dedi ve sonra;

Hz. Ebubekir:
– Namaz kılanın kalbi nurludur bu tastan.
Dünya endişesini gönlüne getirmeden namaz kılmak tatlıdır bu baldan.
Namazı tadili erkan üzere kılmak incedir bu kıldan.

Müteakiben Hz. Ömer El Faruk şöyle buyurdular:
– Misafiri seven hane sahibinin kalbi nurludur bu tastan. Misafirlere ikram etmek ve gönlünü almak tatlıdır bu baldan.
Misafirin kalbi incedir bu kıldan.

Hz. Osman da söyle yorumladı:
– Alimlerin kalbi nurludur bu tastan.
Alimlerle sohbet etmek ve onları dinlemek tatlıdır bu baldan.
Kur’an-ı Kerim’e mana vermek incedir bu kıldan.

Hz Ali Efendimiz de söyle bir açıklama da bulundu:
– Gazaya giden gazilerin kalbi nurludur ba tastan.
Cihat edip al kanlara boyanıp kafirlerle cenk etmek tatlıdır bu baldan.
Üzerine kul hakkı geçirmeden, haram yemeden hanesine dönmek incedir bu kıldan.

Sonra Hz. Fatıma validemiz de bir yorumda bulundular:
– Erkeğini hoşnut eden kadınların kalbi nurludur bu tastan.
Erine cefa etmeyip güzelce geçinip, kendinden razı etmek tatlıdır bu baldan.
Kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan.

Sonra Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v) de bu sohbete iştirak ederek şöyle tevil buyurdular:
– Benim ümmetimin kalbi nurludur bu tastan.
Kevser şarabı tatlıdır bu baldan.
Dinimiz (İslamiyet) incedir bu kıldan.

– Bu sohbete, neş’e veren Cenab–ı Hak, Cebrail (as)’ı göndererek buyurdu ki:
– Senin nübüvvet nurun nurludur bu tastan.
Yarın kıyamet günü mahşer yerinde ümmetine şefaat etmen tatlıdır bu baldan.
Sırat köprüsü incedir bu kıldan.

Çevrimdışı rumeysa7

  • Uzman Üye
  • *****
  • 764
  • 914
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 764
  • 914
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 19 May 2012 21:11:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
İBRETLİK: Aç dişi bir aslan zorlu bir kovalamanın ardından ceylanı yakalamayı başardı ve ceylanı parçalamaya başladığında avının hamile olduğunu gördü,şaşırdı ve ardından yavruyu kurtarmaya çalıştı.
 
fakat yavruyu kurtaramadığını görünce avının yanına attı kendisini.
 
Daha sonra resmi çeken kişi dişi aslana yöneldi ve aslanın hayatını kaybettiğini gördü..
 
İnsanlığın kaybettiği bir merhamet.
Hocam aslan zehirlenmiş olmasın?Öyle değilse gerçekten çok anlamlı.

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 26 May 2012 10:48:38
Genç adam, evinin alt katında marangozluk yapıyordu. Kapı ve pencere konusunda uzmandı. Fakat plâstik pencereler yaygınlaşınca, ahşap olanlara rağbet azaldı. Bu yüzden işler iyi gitmiyordu. Üstelik de çocukları büyümüş, biri hariç okula başlamıştı. Masrafları artınca, yanındaki kalfasına yol verdi. İşe
biraz daha erken koyulur, yardımcıya ayırdığı parayı, çocukların harçlığına katardı.
Adam, bir gün çalışırken, elektrik kesildi. Ve uzun süre beklediği halde gelmedi. Aksi gibi, o akşam üzeri teslim etmesi gereken bir kaç pencere vardı. Boş kalmayı sevmezdi. Planyayı yağladı, talaşları süpürdü. Biraz dinlenmek için eve çıkarken, sigortaya göz attı. Eğer yanılmıyorsa, bu iş normal değildi. Biri gelip sigortayı kapatmış olmalıydı.
Şalteri kaldırınca, atölye aydınlandı. Tahminleri doğru çıkmıştı ama, bu işe bir anlam veremiyordu.
Şaka dese, böyle bir şaka yapılmazdı. Kendisini kıskanacak bir düşmanı da yoktu.
İşe koyulduğunda, yine aynı şey oldu. Ama bu sefer suçluyu görmüştü. Oğlu, evden atölyeye bağlanan merdiveni sessizce inmiş ve sigortayı kapattığı sırada, babasını karşısında bulmuştu.
Adam, on yaşına gelmiş bir çocuğun böyle bir haylazlığını affedemezdi. Bütün günü, onun yüzünden mahvolmuştu. Bir kere yapmış olsa, ses çıkartmazdı. Ama tekrarlaması, hangi yönden bakılırsa bakılsın, büyük hataydı. Saçlarından yakalayıp sıkı bir tokat attı. Her şey onun iyiliği içindi. Belki vurduğu tokat, serseri olmasını engellerdi.
Adam, oğlunun gözyaşlarını görmezden geldi ve eve çıktıktan sonra, eşine dert yanarak:
- Bu çocuğun, okulda kimlerle düşüp kalktığını bilmemiz lazım!.. dedi. Eğer serbest bırakırsak, başımıza büyük dertler açacak!..
Adam, bir süre düşündü. Sonunda da en kolay yolu buldu. Oğlunun hiç aksatmadan tuttuğu günlüğünde, arkadaşlarına ait ip ucu olmalıydı. Eşi istemese de, ona kulak asmadı ve çocuğunun günlüğünü okumaya başladı.
Oğlu, en son sayfada:
“Bu gece kötü bir rüya gördüm!..” yazmıştı. “Atölyede çalışırken, babamı elektrik çarpıyordu. Allah’ım onu koru!.. Ben elimden geleni yapacağım!..”

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 27 May 2012 11:48:03
Bir gün altı insanın yolu bir yerde kesişti. Birbirlerini daha önceden tanımıyorlardı. İlk defa ve mecburen bir arada olmaları gerekiyordu. Tehlikeli bir yolculuğun hiç beklenmedik durağında durmuşlardı. Bindikleri araç arızalanmış, yolda kalmışlardı. Soğuk ve karanlıktı. Hepsi bir ateşin etrafında toplanmış, ısınmaya ve gecenin karanlığını dağıtmaya çalışıyorlardı. Biricik ateşleri sönmek üzereydi. Alevler cılızlaştıkça karanlık derinleşti. Yüzlerine çarpan sıcaklık hızla azalmaya başladı. Herkesi yalnızlaştıran ve çaresizleştiren karanlığı ve soğuğu daha derinden hissetmeye başladılar. Ateşe yeni odun atmak gerekiyordu. Odunları yok değildi. Her birinin elinde birer odun vardı. Halkanın en başında oturmakta olan kadın, elindeki odunu arkasına saklamıştı. Ateşin etrafındaki adamlardan birinin zenci olduğunu fark etmişti. Bir zenci için feda edecek bir şeyi yoktu. Kadının yanındaki adam tek tek herkesin yüzüne baktı. Kendi milletinden kimse yoktu, ateşe atacağı odun başkalarını ısıtacak olduğuna göre soğukta kalsa daha iyiydi. Elindeki odunu sıkıca kavrayıp tuttu. Hemen onun yanında zengince bir adam oturuyordu. Bir eli yağda bir eli balda yaşamıştı şimdiye dek. “Sıradan” insanların arasına sığınmak zorunda oluşuna lanetler okuyordu. Sahip olduğu malı mülkü aklına geldi; kimseyle bir şey paylaşmamıştı şimdiye dek. Hep kazanan olmuştu. Şimdi elindeki tek serveti odunu neden bu miskin insanlar için harcamalıydı ki? Ateşe atmadı elindekini. Onun yanındaki yoksul adam, ceketini bir hırsıza kaptırmıştı. Nefretle yanındaki iyi giyimli zengine baktı, emeğini sömürüp hakkını vermeyen bencil bir zengin için neden bir odunu feda etsindi ki? Zenci olan ise nefret duygularıyla doluydu tüm beyazlara karşı. Elindeki sopa kendini başkalarından koruyacak tek silahtı. Onu ateşe atıp yakamazdı. Halkanın sonundaki adam ise şimdiye kadar hiç karşılıksız vermemişti. Ancak bir şey aldığında vermeyi öğretmişti ona anne ve babası. Oyunun kuralı böyleydi. Ateşe atmadı elindeki odunu.
***
Ertesi gün küllenmiş bir ateşin etrafında donarak ölmüş altı insan cesedi bulundu. Her birinin donmuş ellerinde sıkı sıkıya tutulmuş altı tane de ateşe atılmamış odun vardı.
Kaskatıydı elleri: Bir başkası için vermeye yanaşmayan bencillikleri tutmuştu ellerini. Donmuştu yürekleri: İçlerine “senden eksilen aslında sana kalır!” gerçeğinin sımsıcak güneşi hiç doğmamıştı. Buza kesmişti gözleri: Kendilerinden başkasını görmeyi öğrenmemişlerdi hiç. Sıcağını kaybetmişti yüzleri: Kabuğunu kıramayan “ben”likleri “infak” meyvesine durmadan içine kapanıvermiş, çürümüştü.
Görünüşe göre hepsi dışarıdaki soğuk yüzünden ölmüştü. Oysa, insanın ellerini vermekten geri tutan cimrilik daha soğuktu. İnsanı büyüklenmenin vadilerine savuran aldırışsızlık daha karanlıktı. Oysa “ben var ya, ben!” dedirten bencilliğin giderek yuvarlanan çığı en amansız ayazdı. Oysa başkalarını görmekten alıkoyan çıkarcılığın körlüğü en soğuk karanlıkları emziriyordu.
Buzların hepsini eriten sımsıcak kelimeleri O [asm] çoktan dillendirmişti:
“Vermeyene vereceksin!”
Karanlıkları dağıtan heceler O’nun [asm] dudağından akıp gelmişti:
“Gelmeyene gideceksin!”
Ben’ciliğin katı duvarlarını yıkan, bencilliğin soğuk küllerini köz eyleyen sözler O’nun [asm] nefesinde alevlenmişti:
“Kötülük edene iyilik edeceksin!”
Dışarıdaki soğuk değil, içlerindeki soğukluk öldürmüştü onları. Dirilmeye hazırlananlar asıl “ateş”i O’nun dudağında gördüler.
Senai Demirci

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 28 May 2012 17:07:47
Amerika’nın ünlü doğa parkı Yellowstone National Park’da çıkan bir yangın sonrası görevliler, hasar tespit çalışmaları için ormanda geziyorlardı.

Görevlilerden biri, bir ağacın dibinde küller içinde neredeyse kömürden bir heykele dönüşmüş bir kuş gördü.

Görevli, elindeki çubukla hafifçe dokundu kömürleşmiş kuşa.
Dokunur dokunmaz kuşun kanatları altından üç küçük kuş yavrusunun cıvıldayarak çıktığını gördü.
Anne kuş, gelen tehlikeyi fark ederek, yavrularını bir ağacın arkasına getirmiş, kendisinin yanacağını bile bile onları kanatlarının altında saklamıştı.

Yangın, yayılmadan çok rahatlıkla uçup oradan uzaklaşması mümkünken yavrularının yanında kalmayı tercih etmişti.

Alevler, bulunduğu yere varıp küçücük bedenini kavurmaya başladığında hiç kıpırdamadan kalmıştı. Bedeni, yanıp kavrulmuştu, ama geriye hiç ölmeyecek bir “anne” heykeli bırakmıştı.

Çevrimdışı siraçisra

  • Bilge Üye
  • *****
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
  • 6.897
  • 30.415
  • Zihin Eng. Öğrt.
# 30 May 2012 19:01:19
Fatih Sultan Mehmet istanbul’u fethetme plânları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul’un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı’nın başşehri olan Edirne’de çarşıya çıktı.
Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp birşey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih’i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.
Adam:  “Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir,” dedi.
Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı… İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı… Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.
Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip Allah’a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:
-  “Ya Rabbi sana hamdolsun… Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans’ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul’un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.
51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu. İstanbul fetholunduktan sonra, Osmanlı imparatorluğunun merkezi Edirne’den İstanbul’a taşındı.

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
# 05 Haz 2012 19:05:05
Davut ALeyhisselam Mescidinde Oturmuş Zebur Okurken Toprak Üzerinde Kırmızı Bir Kurtçuk Görür.

Kendi kendine şöyle der:
 
"Acaba bu kurtçuğu yaratmakla ALLAH Teâlâ ne murad etmiş olabilir?"
 Cenabı Hak kurtçuğa izin verir, o da dile gelerek şöyle der:
 
-Ey ALLAH'ın peygamberi gündüzümü öğrenmek istersen;

ALLAH Teâlâ her gün bin defa "SübhanAllahi velhamdü lillahi ve la ilahe illAllahü vAllahü ekber" dememi ilham etti.
 
Gecemi öğrenmek istersen:
 
Her gecede de bin defa Allahümme salli ala muhammedini'n Nebiyyi'l-Ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim" dememi ilham etti.

Acaba sen hangi şeyleri söylüyorsun, onları söylesen de, bizde senden istifade etsek?"

Davud aleyhisselam söylediklerine pişman oldu, ALLAH'tan korktu, yaptığından tövbe ederek O'na tevekkül etti.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.529
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 11 Haz 2012 21:02:10
"Afrika'da çalışan bir Antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir,ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der.O anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyvaları yemeye başlarlar.Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler;Bu UBUNTU' dur, nasıl olurda diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki?Ve UBUNTU' nun anlamını açıklarlar onların dilinde UBUNTU "Ben biz olduğumuz için "Ben'im" demekmiş!

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK