🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
BEŞİNCİ MÜSLÜMAN
(Menkıbe)
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Halid bin Said “radıyallahü teâlâ anh”.
İslam’la ilk şereflenen bahtiyarların beşincisi.
Henüz iman etmemişti ki, bir gece Cehennemi gördü rüyada.
Kendi de hemen kıyıcığında duruyordu.
Kaynayan, fokurdayan bir ateş deryası ki, sormayın.
Korkudan titrerken, babası Ebu Uhayha belirdi arkasında.
Ve öz oğlunu itekledi bu çılgın ateşe.
Halid tam düşmek üzereydi ki, Peygamber efendimiz aleyhisselam yetişip, çekti onu yukarı.
Kurtulmuştu.
Dehşet içinde uyandı.
Sıçrayıp oturdu yatağının içinde.
Ve sessizce mırıldandı:
- Vallahi bu rüya doğru.
İŞTE ARADIĞIM ADAM
Sıkıntıdan boğuluyordu.
Ferahlamak için kendini sokağa attı.
Tek tük geçen insanlardan bir dost çehresi arıyordu ki, hazret-i Ebu Bekir’i gördü ilerde.
“İşte aradığım adam!” dedi içinden.
Sevinçle koşup anlattı rüyasını Ona.
Hazret-i Ebu Bekir “radıyallahü teâlâ anh” tebessüm etti:
- Sahih bir rüya görmüşsün.
Halid heyecanla sordu:
- Tabiri ne acaba?
- Anlaşılan o ki, sen Onun dinine gireceksin.
- Kimin?
- Muhammed aleyhisselamın.
- Hiçbir şey anlamadım.
- Duymadın mı? Muhammed-ül emin Peygamber gönderildi. O, herkesi İslam dinine çağırıyor.
SEN İMAN ETTİN Mİ?
Halid iyice meraklanmıştı:
- Sen iman ettin mi peki?
- Elbette.
- Öyleyse ben de Ona gidiyorum, dedi.
Ve koştu o kapıya.
Az sonra yüksek huzurdaydı.
Edeple sordu:
- Ya Ebel Kasım! Sen insanları neye çağırıyorsun?
Efendimiz aleyhisselam;
- Eşi ve benzeri olmayan bir tek Allah’a, Muhammedin de, Onun kulu ve Resulü olduğuna iman etmeye, buyurdu.
Ve sordu ona:
- Ya Halid! Görmeyen, işitmeyen, kendisine tapanla tapmayanı ayıramayan taş parçalarına hiç ibadet edilir mi?
Halid’in yüzü nurlanıp aydınlandı.
Kendi kendine;
“Ne kadar doğru söylüyor” dedi.
Ve “Kelime-i şehadet” getirdi hemen.
Babası mı?
Koyu bir İslam düşmanıydı o.
Öyle de ölüp gitti.
BABAM SENİ ÇAĞIRIYOR
Halid bin Said “radıyallahü teâlâ anh” gizlice iman etmiş, Mekke’nin gözden saklı yerlerinde gizli gizli ibadet ediyordu. Babasının bile haberi yoktu iman ettiğinden.
Bir gün, yine tenha bir yerde namaz kılıyordu ki, diğer kardeşinin nefes nefese geldiğini fark etti.
Çocuk, biraz heyecan, biraz da korku içinde seslendi uzaktan:
- Halid! Babam seni çağırıyor!
Eyvah! Benzi soldu birden. Çünkü babası, azgın bir din düşmanıydı. Ne yapacağı belli olmazdı.
Korku içinde gitti. Adam onu görür görmez gürledi adeta:
- Duyduğum doğru mu?
- Evet baba.
- Muhammed’in dinine mi girdin?
- Evet.
Adam çılgına döndü.
- Çabuk vazgeç! Yoksa...!
- Ama baba.
- Bak hâlâ konuşuyor. Vazgeç diyorum!
- Hayır, vazgeçemem!
Adam, elindeki kalın sopayı indirdi hazret-i Halid’in “radıyallahü teâlâ anh” başına hem de bağırıyordu:
- Seni inatçı evlat! Bundan sonra sana aş, ekmek yok!
Hazret-i Halid:
- Hiç mühim değil. Benim rızkımı Allah verir, dedi.
Adam iyice çileden çıkmıştı.
Haykırdı:
- Tıkın şunu mahzene!
Ve elindeki kalın sopa, üstünde parçalandı genç sahabinin.
GADDARLIĞIN BÖYLESİ
*Hazret-i Halid* “radıyallahü teâlâ anh”, kanlar içinde girdi mahzene. Ki burası, havasız ve karanlık bir yerdi. Üstelik daracıktı. Ama gönlü genişti onun, gökler kadar.
Babası mı? Hastalanıp yatağa düştü. Ama Müslümanlara olan düşmanlığı giderek artıyordu.
Bir gün, yumruklarını sıkıp söylendi kendi kendine:
- İyileşirsem, hepsini öldüreceğim!
Onun bu zalim niyeti, hazret-i Halid’in kulağına ulaşınca çok üzüldü.
Ya iyileşir de Müslümanlara zarar verirse.
Bu ihtimal, huzursuz etti onu. Bu endişeyle kaldırdı bir gün ellerini, ve;
- Ya Rabbi! Hasta yatağından kaldırma babamı! diye yalvardı.
Mazlumun duası bu. Kabul oldu. Adam kalkamadı yatağından.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹