İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 13 Mar 2021 09:49:11
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
                      AĞLADI RESULULLAH
                        (Mirac Mucizesi-10)
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
Resulullah, görünce Cennetin tamamını,
Bir de görmek istedi Cehennem azabını.

Buyurdu ki: Mirac’da, altıncı kat göküne,
Geldik Cebrail ile Cehennemin önüne.

İçeriye girerek, gördüm o azapları.
Ki, lisanla anlatmak mümkün değil onları.

Orada bir heybetli melek gördüm içerde.
Hiç öyle ulu melek görmemiştim bir yerde.

Dağlar gibi ateşler çıkıyordu ağzından.
Dumanlar fışkırırdı burnuyla boğazından.

Korku geldi kalbime gördüğümde ben onu.
Sual ettim Cibril’den onun kim olduğunu.

Dedi ki: (Bu, Malik’tir, burasıdır hep yeri.
Ve asla gülmemiştir halk olunandan beri.)

Ben dedim ki: (Ey Malik, bir ricam vardır senden.
Cehennemin içini göster bana tamamen.)


Dedi: (Ya Resulallah, baş üstüne bu emrin.
Lakin onu görmeye tahammül edemezsin.)

Sonra kalktı ve açtı Cehennem kapısını.
Ve gösterdi alt alta yedi tabakasını.

Baktım, her tabakada artar azap ve elem.
Birinci tabakaya (Cehennem) denir ki hem.

Azabının şiddeti, hepsinden azdır fakat.
Bu dünya ateşinden ziyadedir kat be kat.

İkinci, (Sair) dir ki, bu dahi çok sıcaktır.
Burada, yahudiler azap olunacaktır.

Üçüncü tabakanın adına (Sakar) derler.
Azap görür burada hıristiyan kimseler.

Dördüncü, (Cahim)dir ki, begayet şiddetlidir.
Güneş ve yıldızlara tapanların yeridir.

Sonra, (Hutame)dir ki beşinci tabaka da.
Budist ve mecusiler azap görür burada.

Altıncı tabakası, (Lazy) ki, sıcaktır pek.
Hiç dini olmayanlar burda azap görecek.

(Haviye) denilir ki yedince tabakaya,
En azılı kâfirler girecektir buraya.

Azabının şiddeti, hepsinden daha çoktur.
Mürted ve münafıklar burda azab olunur.

Malik, (Cehennem) için, en hafiftir deyince,
Bu, kimler için? diye merak ettim bir nice.

Ve Malik’e sordum ki: (Kimleredir bu azap?)
Malik başını eğip, vermedi hemen cevap.

Ben tekrar sordumsa da, sükut etti o yine.
Eğilip bir şey dedi sonra da Cebrail’e.

Cevabında Malik’e dedi ki fakat Cibril:
(Senden cevap bekliyor ey Malik benden değil.)

Ben dedim ki (Ey Malik, beyan et ki şimdi sen,
Kurtuluş tedariki mümkün olsun şimdiden.)


Dedi: (Ya Resulallah, Cehennem'dir ki bu yer,
Buraya, ümmetinden girer yalnız asiler.

Şimdiden öğüt ver ki günah işleyenlere,
Yarın kıyamet günü girmesinler bu yere.)

Bunları arz ederken Malik Resulullaha,
Resulullah, hüznünden başladı ağlamaya.
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 14 Mar 2021 11:36:56
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
                        ELLİ VAKİT NAMAZ
                       (Mirac Mucizesi-11)
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
Peygamber efendimiz, Cehennemi görünce,
(Burada kimler yanar?) diye sordu hemence.

Kendi ümmeti için olduğunu öğrenip,
Ağlamaya başladı, olup gayet muzdarip.

Gökteki melekler de, ağladılar hep o an.
Bir hitab-ı ilahi geldi Hak teâlâdan.

Buyurdu: (Ey Habibim, benim katımda, senin,
Pek büyük ve âlidir, izzetin ve şerefin.

Hatırını hoş tut ki, duan kabul olunur.
Her ne ki niyaz etsen, katımda makbul olur.

Şefaat makamını veririm ki ben sana,
Senden başka kavuşan, olmadı bu ihsana.

O gün pek çok asiyi, şefaatinle senin,
Affeder, bağışlarım, tâ ki (Yeter) diyesin.

Ey Habibim, her kim ki emrime muti olur,
Azaptan emin olup, rahmetime kavuşur.

Sana ve ümmetine, gece gündüz her daim,
Elli vakit namazı farz kıldım ey Habibim!)


Resulullah buyurdu: Bu makamdan sonra ben,
Rücu edip, hazret-i Musa’yı gördüm hemen

Dedi ki: (Hak teâlâ, sana ve ümmetine,
Ne gibi bir ibadet farz kıldı her bir güne?)

Dedim ki: (Her gece ve gündüz, taat olarak,
Elli vakit namazı, farz kıldı cenâb-ı Hak.)


Dedi ki: (Ya Muhammed, geriye dön de yine,
Hafifletmesi için, niyaz eyle Rabbine.

Çok gelir ümmetine, elli vakit ibadet.
Onlar bunu yapmakta, zorlanırlar begayet.)

Avdet edip, Rabbime ettim ki şöyle niyaz:
(Ya Rabbi, ümmetimden hafiflet bunu biraz.)

Beş vakit tenzil etti Rabbim bu ibadetten.
Dönüp, Musa Nebi’ye söyledim bunu hemen.

Dedi ki: (Ya Muhammed, tekrardan dön Allah’a.
Dile ki, bunu dahi hafifletsin az daha.

Zira senin ümmetin, yapamaz bunca amel.
Ben, beni İsrail’i denedim daha evvel.)

O böyle söyleyince, döndüm yine geriye.
Arz eyledim: (Bunu da biraz hafiflet) diye.

Hafifletti Rabbimiz, beş vakit daha namaz.
Gelip Musa Nebi’ye eyledim bunu da arz.

Rabbimle Musa Nebi arasında, böylece,
Bu tahfif hususunda, gidip geldim bir nice.

Nihayet Hak teâlâ buyurdu: (Ey Habibim!
Elli vakit namazı, beş vakite indirdim.

Lakin her namaz için, on namaz ecri vardır.
Kılanlar, elli vakit namaz ecri kazanır.

Kim bir iyi ameli, kast edip, yapamasa,
Onun için, bir sevap yazılır hiç olmazsa.

Lakin onu yaparsa, ona, bir’e mukabil,
Defterine on sevap kaydedilir, bir değil.

Bir günahı kastedip yapmazsa, günah olmaz.
Yaparsa, tek bir günah yazılır, on yazılmaz.)


Dönüp, Musa Nebi’ye söyledim bunu böyle.
Dedi: (Dön, biraz daha kolaylık talep eyle.)

Dedim ki: (Bu hususta, çok talepte bulundum.
Bunun için, Rabbimden artık utanıyorum.)

🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 15 Mar 2021 16:06:30
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
                    O DEDİYSE, DOĞRUDUR
                       (Mirac Mucizesi-12)
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹
Resulullah, miracda nimetlere bir nice,
Kavuşup, avdet etti dünyaya aynı gece.

Yani Mekke şehrine teşrif etti göklerden.
Sonra, Ümmü Hânî’nin evine geldi hemen.

Baktı ki, yattığı yer henüz soğumamıştı.
Ümmü Hânî uyumuş, haberi olmamıştı.

Hatta abdest suyunun hareketi, leğende,
Henüz durulmamıştı yerine geldiğinde.

Beytullahın yanına giderek Resulullah,
Anlattı miracını kâfirlere o sabah.

Ve lakin inanmayıp, eylediler itiraz.
Dediler: (Bir gecede, göklere gitmek olmaz.)

O gün, inatlarından toplandılar bir yere.
Dediler: (Söyleyelim biz bunu Ebu Bekre.

Bakalım bu habere, o ne cevap verecek?
Zira o, akıllı ve tecrübelidir de pek.)

Tam kanaat getirip, inanmayacağına,
Büyük bir ümit ile, gittiler hemen ona.

Dediler: (Ya Eba Bekr, Mekke’den Kudüs'e dek,
Ne kadar zaman sürer, bir defa gidip gelmek?)

Dedi ki: (Bir kaç defa, o yolda ettim sefer.
Çok iyi biliyorum, bir aydan fazla sürer.)

Kâfirler sevinerek, dediler ki: (Doğrudur.
Tecrübeli adamın cevabı böyle olur.)

Gülerek, sevinerek, hatta alay ederek,
Ona, şöyle dediler çok güvenç göstererek:

(Ama senin efendin diyor ki: Ben, bu gece,
Göklere gidip geldim, doğru mudur bu sence?)

Hazret-i Ebu Bekir, o Serverin adını,
İşitince, onlara verdi şu cevabını:

(O dediyse inandım, evet, gidip gelmiştir.
Zira o, ömründe hiç yalan söylememiştir.)

Sonra elbisesini giydi ve çıktı evden.
Acele o Resulün yanına koştu hemen.

Kalabalık içinde, yükselterek sesini,
Şöyle tasdik eyledi mirac mucizesini:

(Miracınız mübarek olsun ya Resulallah!
Malım, canım, her şeyim fedadır sana vallah.

Sonsuz hamd ve şükürler olsun ki Rabbimize,
Her şeyden habersizken, tanıttı seni bize.

Ya Resulallah, senin, doğrudur her kelamın.
İnandım miracına, fedadır sana canım.)

Kâfirler, bu sözleri işitip çok şaştılar.
Resulü, mahcup, hacil etmeye uğraştılar.

Dediler ki: (Kudüs'e gidip geldim diyorsun.
Göklere gittiğini iddia ediyorsun.

Peki söyle bakalım, mescitte kaç pencere,
Ve kaç tane kapı var, onu söyle bizlere.)

Allah’ın Sevgilisi, bunlara, birer birer,
Doğru cevaplarını anında söylediler.

Bunları dinledikçe hazret-i Ebu Bekir,
Derdi: (Ya Resulallah, evet, aynen öyledir.)
---------------------------SON--------------------------
🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋🌹🕋

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 16 Mar 2021 17:18:56
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
         HALİFE BU HALİMİZİ BİLİYOR MU?
                             (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh”, İslam askerlerini sık sık gazaya gönderirdi.
Mücahitler Medine’den ayrılınca, savaşa gidenlerin evlad-ü iyalini yoklar, bir ihtiyaçları varsa hallederdi.

Ayrıca geceleri şehirde dolaşır, yardıma muhtaç bir kimse varsa, onun sıkıntısını giderirdi.

Bir gece, tebdil-i kıyafetle şehirde dolaşmaya çıkmıştı yine.

Bir hanenin önünden geçiyordu ki, içerden bir kadın sesi işitti.
Durup kulak kabarttı.

Kadıncağız, dertli dertli bir şeyler söyleniyordu kendi kendine.

Diyordu ki:
“Erim savaşa gitti. Biz, aç susuz kaldık evde. Halife bu halimizi biliyor mu acaba?”

Bunu duyunca yüreği sızladı.
Oradan süratle döndü eve.

Bir çuval un ve diğer gıda maddelerinden sırtladığı gibi gelip çaldı o hanenin kapısını.

Kadın çıktı kapıya:
- Buyurun. Kimi aradınız?

Hazret-i Ömer, çuvalı indirdi sırtından.
- Bunu al bacım. Bir ihtiyacın olursa doğruca bana gel! dedi.
Ve dönüp gitti.

Kadın seslendi arkasından:
- Ey ihsan sahibi, sen kimsin?

Hazret-i Ömer ağlayarak cevap verdi:
- Halife Ömer’im.

HANIM, NEDİR ONLAR?

Bir gün de Bizans’tan elçi gelmişti Medine’ye.
İşi bitip de döneceği zaman, hazret-i Ömer’in hanımı, bir altın borç ederek güzel koku almış ve cam bir kabın içinde elçinin hanımına hediye göndermişti.

O elçinin hanımı da buna karşılık, o cam kabın içini mücevher koyup bu hanıma göndermişti.

Hazret-i Ömer, akşam eve gelip de hanımının elinde o mücevheri görünce sordu:
- Hanım, nedir bu?
- Mücevher.

- Onu sormuyorum, nerden geldi?
- Elçinin hanımı bana göndermiş.

- Hayır hanım, bu senin olamaz. Derhal beytülmala koy!
- Peki ama, niye? Bizzat bana gönderilmiş bir hediye bu.

Hazret-i Ömer ciddileşti ve;
- Hanım hanım! dedi hiddetle. Sen benim zevcem olmasaydın, sana böyle hediye gelir miydi?
- Gelmezdi tabii.

- Demek ki yabancı bir devletten sana bir hediye gelmişse, o, aslında Halifeye gelmiştir. Öyle değil mi?
- Evet ya Ömer, haklısın.

- Öyleyse devlete aittir bunlar. Burada senin olan, sadece o ödünç aldığın bir altındır.

Ve emretti:
- Bu mücevheri derhal gönder beytülmala!
- Baş üstüne.

Ve o gün mücevher satıldı.
Parası konuldu beytülmala.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 17 Mar 2021 06:55:41
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
                          HALİNE RAZI OL!
                                (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Balıkesir’in Sındırgı kazasının Işıklar köyü mezarlığında bir türbe var.
İçinde üç kabir bulunuyor.

Üçü de Horasan’dan gelmiş Hak aşıklarıdır.

Bunlardan biri Ahmed Dede "rahmetullahi aleyh" adında bir Velidir.
Yüz yıllar önce bu yörede yaşadı.

Işık saldı kararmış gönüllere.
Halis Allah adamı olup, kerametleri vardı.

Bir menkıbesi şöyle:

O devirde, gençten biri bu zatın huzuruna gelip arzetti bir gün:
- Efendim, benim hiç bir dünyalığım yoktur. Babamsa çok zengin. Ne olur ona söyleyin de, bana servetinden bir şeyler versin. O sizi dinler.

Ahmed Dede nasihat etti gence:
- Evladım, kanaat et. Şükret bu haline.

Lakin bu söz, genç adama pek tesir etmemişti.
- Aman hocam, sıkıntı içindeyim. Nasıl şükredeyim bu hale?

Mübarek acı acı baktı delikanlıya:
- Allahü teâlâ seni aç mı bırakıyor evladım?
- Hayır efendim. O kadar da değil.

- Öyleyse?
- Hani diyorum ki biraz malım olsa fena mı olur. Rahat yaşarım şu dünyada. Sıkıntı çekmem.

Büyük Veli acıyarak baktı gence:
- Bak evladım sen Müslümansın değil mi?
- Elhamdülillah efendim.

- Ehl-i sünnet üzere iman etmişsin ve Müslüman bir memlekette yaşıyorsun.
- Çok şükür hocam.

- Gözlerin görüyor mu evladım?
- Evet efendim, iyi görüyor.

- Kulakların işitiyor mu?
- İşitiyor hocam.

- Elin ayağın da tutuyor herhalde.
- Hamd olsun hocam.

Büyük Veli sormaya devam etti:
- Kalbinde, midende, herhangi bir uzvunda bir rahatsızlığın yok değil mi?
- Yok hocam çok şükür.

Mübarek zat bu cevapları alınca;
- Daha ne istiyorsun? buyurdu. Dünyada milyonlarca insan var ki, bu nimetlere sahip değil. Ama sen sahipsin. Bu, şükretmen için kâfi sebep değil mi?

Genç anlamıştı hatasını.

Ellerine sarılıp, hürmetle öperken mırıldandı:
- Çok haklısınız efendim.

- Bundan sonra şikayet edecek misin?
- Hayır efendim, asla. Benim hiçbir şeyden şikayet etmeye hakkım yokmuş. Sayenizde bunu çok iyi anladım şu anda.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 18 Mar 2021 07:55:57
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
              İZİN VER, VURAYIM BOYNUNU
                                 (Menkıbe)
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Kâfirlerle Müslümanlar cenge hazır durdular bir gün.
Ancak küffâr içinde bir bahadır vardı ki, ona diş geçiren biri yoktu o devirde.
O pehlivan, atını meydana sürüp, mağrur bir eda ile seslendi:
- Ey Müslümanlar! Sizde hiç pehlivan yok mudur?

Müminlerden birkaçı çıktıysa da, şehit oldular birer birer.
Kâfir, daha bir gururlanmıştı.

Kibrine kibir katıp Peygamber efendimiz aleyhisselama seslendi bu defa:
- Ya Muhammed! Bari amcan oğlunu gönder de, o da görsün erlik ne olduğunu!

Şah-ı merdan “radıyallahü teâlâ anh” bunu duyup, hiddetinden titremeye başladı.

Ona haddini bildirmek için vardı Efendimiz aleyhisselama:
- Ya Resulallah! İzin ver, gidip vurayım şu kâfirin boynunu!

Efendimiz aleyhisselam;
- Peki ya Ali, var cenk et! buyurdu.

Ardından da;
- Allah’ım! Sen Ali’ye yardım eyle!
diye dua ettiler.

Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh”, atını kâfirin üzerine sürerken bir nara attı ki, korkudan ödleri koptu kâfirlerin. 

Kimi düşüp can verdi.
Çoğu da baygın vaziyette yerlere serildiler.
Mağrur kâfir de korkudan titriyordu.

Şah-ı merdan, kâfiri imana davet etti önce:
- Gel Müslüman ol! Kardeş olalım!
- Hayır, dövüşelim.

Vebal kalmamıştı artık.
Kılıcını kaldırıp şiddetle çaldı.

Müşrik, kalkanıyla korunduysa da, bu müthiş darbeyle yere yıkılmıştı. 
Şah-ı merdan üstüne çıkıp, dayadı kılıcını boğazına.
Ve tekrarladı teklifini:
- Gel iman et, kardeş olalım.

Yine kabul etmedi.

Yenilmeyi, altta olmayı hazmedememişti. 
Bir an evvel öldürsün diye, mırdar tükrüğünü fırlattı hazret-i Ali’nin nurlu yüzüne.

Peki, o ne yaptı buna karşı?
Öldürmekten vazgeçip, kalktı üzerinden.
Kâfir şaşırmıştı.
Yerden doğrulurken sordu:
- Niçin öldürmedin beni?
- Biz nefsimiz için adam öldürmeyiz.

- Ne? Anlamadım.
- Seni “Allah için” öldürecektim. Ama bana o hakareti yapınca nefsime zor geldi. “Allah için olan halis niyetime, nefsimin arzusu karışır” diye korktum ve vazgeçtim öldürmekten.

Müşrikin kafası iyice karışmıştı:
- Siz hep Allah için mi öldürürsünüz?
- Elbette.
Müşrikin kalbine hidayet nurları dolmaya başladı o anda.
- “Ya Ali! Sizde bu halis niyet bulunduğuna göre dininiz haktır” dedi.

Sonrası malum.
“Kelime-i şehadet” i getirip imanla şereflendi.
Az önceki iki düşman dost olmuştu.
Sevgiyle kucaklaştılar.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 19 Mar 2021 07:48:04
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
                    KÂMİL İMANIN İŞARETİ
                               (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Sinan Efendi "rahmetullahi aleyh", Balıkesir Evliyasındandır.

Bir talebesi sordu bir gün bu zata:
- Efendim, imanın kâmil olmasının işareti var mıdır?
- Vardır, buyurdu. Böyle kâmil müminin Allahü teâlâya karşı korku ve ümidi eşit miktarda olur.

Buna benzer bir suali hazret-i Ömer’e de “radıyallahü teâlâ anh” sordular bir gün.

Buyurdu ki:
- Cehenneme bir tek kişinin gireceğini bilsem, günahlarımın çokluğuna bakıp, “O kişi benim” derim. Yine bir tek kişinin Cennete gireceğini bilsem, Rabbimin sonsuz ihsanını düşünerek, “O kişi belki benim” diye ümit ederim.

Aynı genç sordu yine:
- Efendim, ölümü de çok hatırlamamız gerekiyor, değil mi?

- Evet evladım, Peygamber efendimiz aleyhisselam, eshabına karşı; “Lezzetleri yıkanı çok yâd edin!” buyurunca,

Eshab-ı kiram;
- Lezzetleri yıkan nedir ya Resulallah? diye sordular.

Peygamber efendimiz;
- “Ölüm”dür, buyurdu. O, bütün lezzetleri temelinden yok eder.

Yine Peygamber efendimiz;
- Ey eshabım, size iki vaiz bırakıyorum. Biri konuşur, öbürü susar, buyurunca,

eshab-ı kiram;
- Bunlar nedir ya Resulallah? diye sordular.

Buyurdu ki:
- Konuşan vaiz “Kur’an-ı kerim”, susan vaiz ise “Ölüm”dür.


ÖLÜM VAR YA ÖMER!

Ve Sinan Efendi şunu anlattı onlara:
Hazret-i Ömer, Resulullah efendimizin; “Ölümü çok yâd edin!” emrine uyarak, ücretle adam tuttu bir gün.

Ve ona buyurdu ki:
- Her gün gelip, bana ölümü hatırlatacaksın. Karşılığında sana şu kadar ücret vereceğim.

O kişi her gün gelir;
- “Ölüm var ya Ömer!” der ve o günkü ücretini alıp giderdi.

Bir gün yine gelip;
- “Ölüm var ya Ömer!” deyince;

Hazret-i Ömer;
- Tamam kardeşim, buyurdu. Artık hatırlatmana lüzum kalmadı.

Adam merak etti:
- Neden ya Ömer?
- Sakalıma ak düşmüş de ondan.

- Hiç bir şey anlamadım.

Buyurdu ki:
- Saç sakal ağarması, “Ölüm habercisi” dir. Her aynaya baktıkça hatırlıyorum.

Ve adam, son ücretini almıştı o gün.
Bir daha da gelmedi.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 20 Mar 2021 10:40:42
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
               MÜŞRİKLER KUDURUYORDU
                                (Menkıbe)
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
İki cihanın sultanı Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” mescid-i haramda namaz kılıyor, beri yanda ise bir müşrik grubu oturmuş konuşuyorlardı.

Mevzu, Efendimiz aleyhisselamdı tabii.
Ne yapmalı, ne etmeli?
Onun yaktığı bu İslam meşalesini söndürmeliydi bir an önce.
Ama bir şey yapamıyorlar,
Bunun için de kuduruyorlardı öfkeden.

Ebu Cehil hiddete kapılıp döndü yandaşlarına:
- Yetti gayri. O secdeye gitsin, koşup ensesine ayağımla basacağım, göreceksiniz! dedi.

Öbürleri teşvik ettiler.
- Tabii ya, geç bile kaldın.

Az sonra o Server “sallallahü aleyhi ve sellem” secdeye indiler.
Bu melun fırladı hemen.

Koşarak gitti.
Ve sessizce yaklaştı arkadan.

Fakat o da ne?
Zınk diye durdu birden.

Sonra da gerisingeri kaçmaya başladı
Oradakiler bir mana veremedi buna.

Yaklaşınca sordular:
- Hayrola, ne oldu sana böyle? Neden kaçıyorsun?

Koca kâfir korkudan titriyordu.
Zorlukla konuştu:
- Görmediniz mi?

- Neyi görecektik?
- Ateş deryasını.

Hayretle birbirlerine baktılar:
- Biz bir şey görmedik ya Eba Cehil.

- Yahu Onunla aramızda ateş deryası peydah oldu. Bir adım atsaydım yanacaktım.

Az önce iri iri laflar eden Ebu Cehil, şimdi zelil ve hakir duruma düşmüştü.

Peki ibret almış mıydı?
Hayır.
Bu, nasip meselesiydi.

YEMİN OLSUN Kİ...

Ebu Cehil yenik düştükçe küfrü artıyor,
kinine kin katıyordu.

Yandaşlarıyla otururken yine büyük büyük laflar etmeye başladı bir gün:
- Yemin olsun ki, kafasını taşla ezeceğim bugün. Siz de şahit olun!

Az sonra Allah’ın Sevgilisi “sallallahü aleyhi ve sellem” oraya teşrif edip, büyük bir huşu ile namaza durdular.

Müşrikler döndüler Ebu Cehile:
- Haydi ya Eba Cehil, göster kendini!

Kalktı bu.
Koca bir taşı iki eliyle kaldırıp arkadan yanaştı usulca.

Birazdan o Server “sallallahü aleyhi ve sellem” secdeye inince, taşı kaldırdı.
Tam bırakacaktı ki, taşı kenara fırlatmasıyla geri kaçması bir oldu.
Hem de ne kaçmak.

Yandaşları seslendiler:
- Ne oldu? Niye kaçıyorsun?
- Canavar! dedi titreyerek. Üzerime “korkunç bir canavar” saldırdı. Kaçmasaydım parçalayacaktı beni.

Ders almak mı?
Nerdee.
Kur’an-ı kerimde mealen; “Gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler” buyuruluyor ki, işte bu gibileri işaret ediyor olmalı.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 21 Mar 2021 10:03:12
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
                          ÖRNEK HAREKET
                                (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Elli altmış yaşlarında bir Müslüman, bir gün çeşme başında abdest alıyordu.

O ara, hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhüma”, bu ihtiyarın abdest alışını görüp çok üzüldüler. 

Çünkü adab ve erkaniyle almıyordu abdestini.
Ona, bunun doğrusunu bildirmek istediler.

Ama nasıl?
Kendileri henüz çocuktu.
Direkt söyleseler, uygun olmazdı.

İhtiyar abdestini bitirince edeble yaklaştılar yanına:
- Selamün aleyküm amca.
- Aleyküm selam çocuklar.

*Hazret-i Hasan* başladı söze:
- Amca, sizden bir ricamız var.
- Buyur evladım.

- Biz iki kardeş bahse girdik.
- Bahse mi girdiniz?

- Evet amca. İkimiz de, “Ben daha doğru abdest alıyorum” diye iddia ediyoruz.
- Evet?

- Siz yaşlı ve tecrübelisiniz. İyi bilirsiniz. Bu konuda bize hakem olur musunuz?
- E olur tabii. Neden olmasın.

- Teşekkür ederiz. Şimdi biz birer abdest alalım. Kararı siz verin. Bakalım hangimiz bahsi kazanacak?
- Peki, haydi bakalım.

Önce hazret-i Hasan, farzına, sünnetine ve bütün edeblerine riayet ederek mükemmel bir abdest aldı.

Ve döndü kardeşine:
- Haydi Hüseyin, sıra sende.

Hazret-i Hüseyin de Euzü Besmele çekip, mükemmel bir abdest aldı.
Yaşlı adam onları dikkatle takip etmiş, işin hakikatine vakıf olmuştu.

Hazret-i Hüseyin abdestini bitirince döndü yaşlı adama:
- Amca, hangimiz kazandık?

Adam çok duygulanmıştı:
- İkiniz de kazandınız. Ben kaybettim.

Anlamamış gibi göründüler.
- Ne!... nasıl yani?

- İkiniz de çok doğru ve pek mükemmel abdest aldınız. Ve abdest almayı bana da öğrettiniz. Size çok teşekkür ederim.

- Estagfirullah amca.
- Evet evet. Ben, bu yaşıma kadar hep noksan abdest almışım. Bütün edeblerine riayet etmemişim. Şimdi sizden öğrendim.

Ve açtı ellerini, dua etti:
- Allah sizden razı olsun.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 22 Mar 2021 07:25:48
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
                      SEYYİDLERE YARDIM
                               (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Şeyh İbrahim Efendi "rahmetullahi aleyh", Balıkesir Velilerindendir.

Bir gün, seyyidler hakkında bilgi istedi gencin biri.
- Pekala deyip, şu hadiseyi anlattı ona:

Vaktiyle Belh padişahına bir hanım gelmiş ve;
- Efendim ben seyyideyim. Fakir ve muhtacım. Yardım isteyecektim sizden, demiş.

Padişah sormuş hanıma:
- Seyyide olduğuna dair vesikan var mı?
- Yok efendim.
- Öyleyse yardım da yok!

Kadıncağız mahzun halde geri dönmüş.
Sonra zengin bir mecusiye gidip açmış derdini.

Mecusi, acımış kadına.
- Hay hay. Madem ki Peygamber evladısın, feda olsun, demiş.

Bir ev ve hizmetçi vermiş.
Ayrıca bol yiyecekler ihsan etmiş.
Kazanmış tabii.

O gece Belh padişahı Peygamber efendimiz aleyhisselamı görmüş rüyasında.
Bakmış ki, Cennet gibi bir yer, yeşillikler içinde çok güzel köşkler var.

Merak edip sormuş:
- Bu köşkler kimin ya Resulallah?
- Müslümanların.

- Ben de Müslümanım ya Resulallah.

Efendimiz aleyhisselam sormuşlar:
- Vesikan nerede?

Cevap veremeden uyanmış.
Kan ter içindeymiş uyandığında.

Derhal adamlarını çağırıp emir vermiş:
- Dün gelen o hanımı çabuk bulun!

Adamlar her yeri arayıp, sonunda o mecusinin evinde bulmuşlar o hanımı.
Padişah bizzat gidip yalvarmış mecusiye:

- O hanımı bana ver, sarayıma götüreyim.
- Asla vermem.
- Bin altın vereyim sana.
- Yüzbin altın versen de vermem.

- Nedenmiş o?
- Çünkü bu hanım, sonsuz saadetime sebep oldu benim.

- Nasıl?
- Şöyle ki, dün bana gelip yardım istedi. Bütün ihtiyacını temin ettim. O anda kalbim değişti ve Müslüman oldum. Hanımım ve çocuklarım da Müslüman oldu. Bu gece de Peygamber efendimiz aleyhisselamı gördüm rüyada. Cennet gibi bir yer, yeşillikler içinde köşkler, kalabalık insanlar. Merak edip;

- Bunlar nedir ya Resulallah? diye sordum.
- Şu gördüklerin, Müslümanlar. O köşkler de onlara ait, buyurdu.
Arzettim ki:
- Ben de Müslüman oldum ya Resulallah. Benim köşküm hangisi?

Padişah atıldı hemen:
- Vesika sordular mı?
- Hayır, “Sana vesikaya gerek yok. Şu yeşil köşk de senin” buyurdular.

Belh padişahı hatasını anladıysa da iş işten geçmişti.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 23 Mar 2021 12:56:55
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
                   PADİŞAHIN SELAMI VAR
                               (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Balıkesir Velilerinden bir Sinan Efendi "rahmetullahi aleyh" var.
“Kız Dedesi” diye biliniyor bu yörede.

İkinci Bayezid Hanın hocalığını yapmış.
Türbesi, Salı pazarında, bir mahalle arasında bulunuyor.

Bir gün bahçesinde çalışırken, şık giyimli iki beyefendi geldi yanına.
Selam verdiler:

- Selamün aleyküm bey baba!
- Aleyküm selam efendiler, buyurun.

Bunlar Sultanın adamları olup, payitahttan geliyorlardı.
Padişahtan hediye olarak “bir kese altın” getirmişlerdi.

Sordular:
- Sinan Efendi siz misiniz?
- Evet benim. Niçin soruyorsunuz?

Memurlar, içi altın dolu bir keseyi uzattılar kendisine:
- Efendi baba, padişahımızın selamları var. Bunu size gönderdiler.

Sinan Efendi;
- Memnun oldum, buyurdu. Padişah efendimizin selamını aldık, kabul ettik. Ancak o keseyi kabul edemeyeceğiz.

Memurlar şaşırdı:
- Niçin efendim?

- Çünkü ihtiyacımız yoktur. Siz o altınları, ihtiyacı olanlara verin.
- Efendi baba, biz vazifeli geldik. Bunu geri götüremeyiz. Lütfen kabul edin.

Sinan Efendi, elindeki kürekle bahçeden bir miktar toprak alıp, döktü ayaklarının önüne.

Adamlar o toprağa bakınca hayretten dona kaldılar.

Zira “Çil çil altın” vardı ayaklarının dibinde.
Hem de kürek dolusu.

“Rüya mı görüyoruz?” diye tereddüt ettiler bir an.

Onlar bu şaşkınlık içindeyken;
- Evlatlarım, gördünüz ya, bizim bunlara ihtiyacımız yok, buyurdu. Padişah efendimize mukabil selam ve dualarımı iletiniz. Hediyesini almamakta mazur görsün bizi.

Memurların diyecek bir şeyi yoktu artık.
Elini öpüp ayrıldılar.

İHLAS ÇOK MÜHİM

Bir gün de, sevdiği bir talebesiyle sohbet ediyordu ki;
- Evladım, ihlas çok mühimdir, buyurdu. Her ne yaparsan, Allah için yap mutlaka.

Genç talebe sordu:
- İhlassız amellerin akıbeti nedir efendim?

Mübarek zat gülümsedi:
- Sahte para ile çarşıya gitsen, o para ile bir şey satın alabilir misin evladım?
- Tabii ki alamam hocam.

- İşte ihlassız ameller de böyledir evladım. Geçmez o gün. Eski paçavra gibi sahibinin suratına çarpılır ve “Sen bu ameli kim için yaptınsa, karşılığını git ondan iste” denir. Tabii eli boş kalır o kişinin.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 24 Mar 2021 10:47:20
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
           RESULULLAHIN MİSAFİRİ KİM?
                             (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Ahmet bin Hadraveyh "rahmetullahi aleyh", Belh şehrinde yaşayan Velilerden.
Doksanbeş yaşında Belh’de vefat etti.

Bu büyük zat, birkaç din adamıyla birlikte Hacca gitti bir sene.
Haccı yapıp Medine’ye geldiler.

Mescid-i Nebiye varınca, yol arkadaşları;
- Acıktık, dediler. Gidip bir şeyler yesek mi?

Mübarek zat, hayretle baktı onlara:
- Arkadaşlar, biz şu anda neredeyiz?
- Medine’de, mescid-i Nebideyiz, dediler.

- Yani Resulullah efendimiz aleyhisselamın misafiriyiz değil mi?
- Evet.

- Öyleyse burada hiç yiyecek düşünülür mü? Merak etmeyin, o bizi aç bırakmaz. Biz ibadetimize bakalım.

Onlar, yarım ağız;
- “Peki, olur” dedilerse de, yine bir ara gidip karınlarını doyurup geldiler. 

Ama yatsıdan sonra, yanlarına bir Medineli gelip sordu:
- İçinizde Resulullah efendimizin misafiri kimdir?

Hepsinin namına bu büyük zat cevap verdi:
- Hepimiz Onun misafiriyiz.

- Peki, şu anda hanginizin karnı aç?
- Ben açım.

- Tamam, seni arıyorum işte, dedi.

Ve şöyle anlattı:

- Az önce Peygamber efendimizi gördüm rüyada. Bana; “Mescide git. Orada, benim bir misafirim var. Karnı açtır. Onu al, karnını doyur!” buyurdular.

Sonra koluna girip;
- Haydi, dedi. Buyur, bize gidelim.

Birlikte gittiler.

ŞEHİT OLMAYI İSTİYORUM

Bir gün de, sevdiklerinden biri;
- Hocam, ben şehit olmayı çok istiyorum, dedi. Acaba nasip olur mu?

Cevabında;
- Üzülme, buyurdu. Namazını kılan ve altmış yaşını geçen bir Müslüman, şehit olarak ölür.

Sordu yine:
- Ya hanımlar efendim?
- Hanımlar için yaş haddi yoktur. Namazını kılar, tesettür eder, iffetini korursa, hangi yaşta ölürse ölsün, şehittir.

HESABINI VERECEKSİN!

Bir gün de, içki içen bir genç gördü.
Acıyıp çağırdı yanına.
Genç adam koşup geldi ve;
- Buyur baba! dedi hürmetle.

Buyurdu ki:
- Evladım, Allahü teâlâ, hadis-i kudside; “Hangi ameli yaparsan yap, bir gün hesabını vereceksin” buyuruyor.

Delikanlı bunu işitince çok üzüldü.
Kızardı, bozardı, sarardı.
Ve bir “Ah!” deyip yere yıkıldı.

Ayıldığında nefret ediyordu içkiden.
O günden sonra bir daha koymadı ağzına.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Mar 2021 08:43:28
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
            RESULÜN YOLUNDAN AYRILMA!
                                 (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
Halife hazret-i Ömer bir gün Selman-ı Farisi hazretlerini “radıyallahü teâlâ anhüma” çağırdı ve;
- Ya Selman! Seni İran’a vali tayin ettim. Hemen git, başla vazifeye! buyurdu.

Sonra da;
- Resulullahın yolundan sakın ayrılma! diye nasihat etti.

Selman-ı Farisi hazretleri;
- Baş üstüne ya Resulullahın halifesi! dedi.

Ve gidip başladı vazifeye.
Vali de olsa tevazuyla yaşıyordu yine de.

Ancak iklim değişikliğinden olacak vücudunu ağrılar sardı bir ara.
Tabip, *Şam kilimi* kullanmasını tavsiye etti kendisine.

Bu tavsiye üzerine bir tane Şam kilimi alıp serdi evine.

Lakin ahali dedikodu yaptı bunu.

Arkasından konuşuyorlardı:
- Duydun mu yeni valiyi?
- Ne olmuş valiye?

- Şam kilimleriyle döşemiş evini.
- Hem de Şam kilimi öyle mi?

- Evet ya. İnsanlar bir ekmeği bulamazken o Şam kilimleriyle donatmış evini. Olur şey değil.

Ve bu dedikodu Medine’ye kadar gitti.
Halife de işitip, çağırdı Valiyi yanına.

Maksadı, hakikati öğrenmekti sadece.
Yoksa valisine güveni tamdı.

Selman-ı Farisi hazretleri emri alır almaz acele geldi Medine’ye.
Emir-ül müminini uzaktan görünce devesinden inip hürmetle yaklaştı.

- Beni emretmişsin ya Ömer!
- Ya Selman, senden şikayet var.

- Şikayet mi, ne hakkında?
- Nedir o Şam kilimi meselesi?

Hazret-i Selman arzetti:
- Ey halife, oranın havasından olacak vücudumu ağrılar sardı. Doktora gittim. Şam kilimi kullanmamı tavsiye etti. Tabip tavsiyesine göre almıştım o kilimi. Başka maksadım yoktu.

Halife memnun olmuştu.
- Peki ya Selman! Mesele anlaşıldı. Şimdi benim de senden bir ricam var.
- Emret ey halife.

- Sen de benim bir kusurumu biliyorsan söyle ki düzelteyim.

Hazret-i Selman durakladı.
- Şey, nasıl söylesem.

- Çekinme ya Selman, söyle.
- Estagfirullah. Emriniz üzerine arz ediyorum. Duydum ki, zat-ı alinizin iki kat elbisesi varmış. Halbuki Peygamber-i zişânın tek elbisesi olduğu sizce de malumdur.

Hazret-i Ömer tasdik etti onu:
- Evet kardeşim. Bir ara iki kat elbisem olmuştu gerçekten. Ama birini daha muhtaç olana verip tövbe ettim ve; “Ya Rabbi, beni Resulullahın yolundan ayırma!” diye dua ediyorum daima.

Sonra sevgiyle kucaklaştılar.
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 27 Mar 2021 17:06:10
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
        VELİLERİN ÖNDERİ İSLAM'IN BEKÇİSİ
                                 (Menkıbe)
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
İmam-ı Rabbani hazretleri, (1563-1624) Hindistan'da yetişen en büyük velî ve âlimdir. Âriflerin ışığı, velilerin önderi, İslam’ın bekçisidir...

Bu mübarek zat vefât etmeden altı ay önce, Şabân ayının onbeşinci gecesi olan "Berât kandili" gecesini, kendi husûsi odasında ihyâ eyledi.

O gece yarısı, kıymetli hanımının bulunduğu odaya geldi. Hanımı dedi ki:
-Bu gece ecellerin ve amellerin takdir edildiği gecedir. Kimbilir Allahü teâlâ kimin defterine ölecek ve kimin defterine de yaşayacak, diye kaydetti. Acaba bu gece kimlerin berâtı verilmemiştir?

Bu sözü duyunca buyurdu ki:
- Niçin tereddüt ve şüphe ile söylüyorsun hanım? Ya isminin, dünyada yaşayacaklar sayfasından silindiğini görenin hâli nice olur?

Bunu söyleyince, esrâr yatağı olan kalbinden bir âh çekti. Böylece, o sene vefat edeceğine kerâmetiyle işaret buyurmuşlardı...

Vefat ettiği gece hizmetçilerine; "Çok zahmet çektiniz, bu sizin son zahmetinizdir" buyurdu...

Cenaze namazını, oğlu Hace Muhammed Said kıldırdı. Vefatında 63 yaşında idi. Serhend'de evinin yanında defnedildi. Daha sonra Afganistan Padişahı Şah-i Zaman, kabri üzerine büyük bir türbe yaptırdı.

Allahü teala şefaatine nail eylesin. Amin...
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸

Çevrimdışı meyvrik

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 414
  • 1.832
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Mar 2021 17:47:59
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
                   VAR MISIN GÜREŞELİM?
                               (Menkıbe)
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Zaman-ı saadette, Rekane adında bir müşrik vardı ki, iri cüsseli bir pehlivandı.
Sırtını yere getiren yoktu o havalide.

Bu, bir gün sahrada koyunlarını otlatıyordu ki, Peygamber efendimizle “sallallahü aleyhi ve sellem” karşılaştı birden.

Ve kibirle seslendi:
- Halkı Lat ve Uzza’dan ayıran sen misin?

Efendimiz aleyhisselam büyük bir vakarla cevap verdiler:
- Evet, benim!

- Sana bir teklifim var.
- Söyle nedir?

- Güreşe var mısın? Bakalım hangimizin tanrısı ona yardım edecek?

Efendimiz aleyhisselam aynı vakarla cevap verdiler:
- Olur, güreşelim.

Ve tutuştular.
Resulullah efendimiz aleyhisselam, bir anda Rekane’yi kaldırıp vurdu yere.

Rekane şaşkındı.
Ve güçlükle kalktı yerden:
- Bu olmadı, bir daha güreşelim.

Efendimiz aleyhisselam;
- Hayhay , buyurdu.

Tekrar tutuştular.
Efendimiz aleyhisselam, onu yine kaldırıp yere vurdu.
Rekane perişandı.

Yerden kalkarken söylendi:
- Bu da olmadı, tekrar güreşelim.
- Kabul, güreşelim.

Yine tutuştular.
Ama netice aynı.

Rekane hiç beklemediği bir şeyle karşılaşmıştı.
Çarpılmıştı adeta.

Mecburen kabul etti yenilgiyi.
- Tamam, sen kazandın, dedi. Yalnız bir ricam var.
- Nedir o?

- Şehre inince halka ne diyeceksin?
- Doğrusu neyse onu söylerim.

- Doğrusunu söylemesen?
- Olmaz, ben Peygamberim. Doğru söylemekle emrolundum.

Rekane;
- Ya Muhammed! Anladım. Sen beni Peygamberlik gücünle yendin, dedi. Sürümden otuz koyun vereyim, mükafatı bu olsun.

Efendimiz aleyhisselam istemediler:
- Koyunu ne yapayım.

- Peki ne istiyorsun?
- İman et ve Cehennemden kurtul.

- Ederim, ama bir şartla. Bir mucize göster bana.

Yakında bir ağaç vardı.
Efendimiz aleyhisselam seslendiler ağaca:
- Ey ağaç, ben kimim?

Ağaçtan ses geldi:
- Sen Allah’ın kulu ve Peygamberisin.

Rekane bunu görüp, imana geldi hemen.
Ve kurtardı kendisini Cehennemden.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK