İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı efoo

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 5.576
  • 87.587
  • Müdür Yetkili
  • 5.576
  • 87.587
  • Müdür Yetkili
# 28 Ağu 2014 12:46:09
 Bencilliğin sonu
Dünya hayatında hep kötülük işleyen bir adamı ölünce, amellerini tarttılar ve Cehennem'e doğru sürüklediler. Kapıda bir melek karşıladı. Melek adama şöyle seslendi: "Hayatta iken bir defa bile birisine iyilik yaptıysan buraya girmeyeceksin" Günahkar adam uzun süre düşündükten sonra, bir keresinde ormanda gördüğü örümceği hatırladı. Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam ağı bozmamak ve örümceği ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti. Heyecan içinde o günü meleğe anlattı. Melek adama baktı ve o sırada gökten bir örümcek ağı indi. Adama, bu ağa tutunarak cennete girebileceğini söylediler. Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutunarak cennete gitmeye çalıştılar. Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onları itmeye başladı. Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerleri ile birlikte adam da cehenneme düştü. Melek adama: "Yazık! Bencilliğin, hayatında işlediğin tek iyiyi de kötülüğe döndürdü. O insanlara şefkat gösterebilseydin, ağın herkesi taşıyabileceğini de görecektin. Onlar da seninle birlikte Cennete gireceklerdi. Fakat sen onların Cennete girmesini istemedin, yalnızca ben girerim dedin, sen de onlarla birlikte Cehenneme düştün" dedi.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 29 Ağu 2014 12:03:41
Eyüp aleyhisselam, Allah’ın takdiriyle ve imtihanıyla yaşanan depremlerde evlatlarını kaybetti. Evini, sürülerini, çiftliğini, zenginliğini, sağlığını ve hanımından başka dünya namına her şeyini kaybetti. İtibarlı bir zenginken, görenleri ürküten, kulübesinde münzevi bir ağır hastaya dönüştü. İmtihanların en çetininden 15 yıldan uzun bir süre sabır ve şükür içerisinde geçerken günün birinde ürperdi. Çünkü bütün vücudunu saran kurtlar kalbine ve diline kadar ulaşmış, tek tesellisi olan Allah zikrini ve zikir idrakini zorlaştırır olmuştu. Her çileye dayanabildi ama Allah’ı unutma ihtimaline dayanamadı. O zaman yalvardı. “Rabbim, zarar bana dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” “Rabbi inni messeniyeddurru ve ente erhamürrahimin.” İşte bu, imtihanın kazanılmasıydı, Eyyüp aleyhisselamın gerçek bir kulluğa ve tam teslimiyete sahip olduğunun ilanıydı. Derhal Allah’ın kabulü imdada yetişti, Eyyüp peygamber hastalıklarından kurtuldu ve Allah kendisine yeniden evlatlar lütfedip eski zenginliğine kavuşturdu. Öyleyse ey dünyaya tapmayan kardeşler, bu imtihandan ibret alalım.”

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 29 Ağu 2014 17:42:23
Hazreti Ali, bir gün gazadan hanesine geldiğinde, Hz. Ebubekir Sıddık, Hz Ömer El Faruk, Hz. Osman Zinnureyn gelerek Hz. Ali’ye: “Gazan mübarek olsun ey Allahın arslanı” dediler…..

Hz. Fatımatüz Zehra validemiz de onlara ikramen kalaylı bir tas içinde bal getirdi. Balın üzerinde ince bir kıl vardı. Hz. Ebubekir kılı almak üzere davrandı. Hz. Ömer ise, k...ılı aldırmadı ve dedi ki:– Bizler Hazreti Zişanın vezirleriyiz. Belki Fatimetüz Zehra bizleri tecrübe için bu kılı koymuştur. Aramızda bu kıl hakkında üçer tevil edelim. Münasip değil mi?” dedi ve sonra;

Hz. Ebubekir:
– Namaz kılanın kalbi nurludur bu tastan. Dünya endişesini gönlüne getirmeden namaz kılmak tatlıdır bu baldan. Namazı tadili erkan üzere kılmak incedir bu kıldan.

Müteakiben Hz. Ömer El Faruk şöyle buyurdular:
– Misafiri seven hane sahibinin kalbi nurludur bu tastan. Misafirlere ikram etmek ve gönlünü almak tatlıdır bu baldan. Misafirin kalbi incedir bu kıldan.

Hz. Osman da söyle yorumladı:
– Alimlerin kalbi nurludur bu tastan. Alimlerle sohbet etmek ve onları dinlemek tatlıdır bu baldan. Kur’an-ı Kerim’e mana vermek incedir bu kıldan.

Hz Ali Efendimiz de söyle bir açıklama da bulundu:
– Gazaya giden gazilerin kalbi nurludur ba tastan. Cihat edip al kanlara boyanıp kafirlerle cenk etmek tatlıdır bu baldan. Üzerine kul hakkı geçirmeden, haram yemeden hanesine dönmek incedir bu kıldan.

Sonra Hz. Fatıma validemiz de bir yorumda bulundular:
– Erkeğini hoşnut eden kadınların kalbi nurludur bu tastan. Erine cefa etmeyip güzelce geçinip, kendinden razı etmek tatlıdır bu baldan. Kocasının hakkını yerine getirmek incedir bu kıldan.

Sonra Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v) de bu sohbete iştirak ederek şöyle tevil buyurdular:
– Benim ümmetimin kalbi nurludur bu tastan. Kevser şarabı tatlıdır bu baldan. Şeriatımız (İslamiyet) incedir bu kıldan.

– Bu sohbete, neş’e veren Cenab–ı Hak, Cebrail (as)’ı göndererek buyurdu ki:
– Senin nübüvvet nurun nurludur bu tastan. Yarın kıyamet günü mahşer yerinde ümmetine şefaat etmen tatlıdır bu baldan. Sırat köprüsü incedir bu kıldan.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) mübarek ellerini kaldırıp:
– Ya Rabbi, bu bal tefsirini okuyana, dinleyene ikiyüz peygamber sevabı isterim ve senden dilerim, diye dua ettiler. Cihar Yari Güzin Efendilerimiz de “Amin” dediler.

Cenabı Allah’tan şöyle nida geldi:
– Ya Habibim! Senin ümmetinden her kim bu Bal Tefsirini üzerinde taşır, okur, okutur, yazar, yazdırır ve din kardeşlerine hediye ederse İzzet ve Celalim hakkı için ben de o kuluma ikiyüz peygamber sevabı veririm, diye buyurdular.

Peygamber Efendimiz de dedi ki:
– Benim ümmetimden her kim bu bal tefsirini kendisine evrad edinip üzerinde taşır, her gün okur veya dinlerse, ve burda bahsedilen ahlaklarla ahlaklanmaya çalışsa katiyyen dünya darlığı görmez; fakru zarurete düşmez; ölürken hüsnü şehadetle ölür; ahirete iman ile gider ve gelecek kaza ve musibetlerden kendisini Cenabı Hak muhafaza eder...

Her kim bu yazıyı okuduysa ben de ona armağan ediyorum...

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 30 Ağu 2014 16:06:40
BİR BABA’NIN, EVLENECEK OĞLUNA NASİHATİ

Âkil adam, Peygamber Efendimiz’in (asm) sözlerinden ve tecrübelerinden hareketle, oğluna evlenmeden evvel birkaç öğüt verir. İşte onlardan bir demet:
Oğlum! Şimdi sana 30 yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatle uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedî saadete ulaşırsın inşaallah.
* Doğup büyüdüğü, senelerce yaşadığı bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gelecek, huyunu-suyunu tam olarak bilmediğin bir insanla yaşayacak, bir yastıkta kocayacaksınız.
* Sen ona dost ol ki, o sana sevgili olsun.
* Sen evin direği ol ki, o da kirişi olsun.
* Sen ona hizmetkâr ol ki, o da sana cariye olsun.
* Ona sıkıntı verme ki, o da sana huzur kaynağı olsun.
* Sen ondan uzaklaşma ki, o da sana yakın olsun!
* Onun eğe, kaburga kemiğinden (mecazdır) yaratıldığını unutma ki, doğrultmaya kalkmayasın!
* Gözü ol, kulağı ol, kolu ol, gücü ol, onu koru ki, başkasına sığınmasın!
* Dışarıda işlerinle, içeride eşinle, çocuklarınla meşgul ol!
* Yiyecek, içecek hususunda cömert ol; “kanaati, iktisadı öğret”, ancak “Çok harcıyor, israf ediyor” diye asla şikâyette bulunma!
* Karının hakkını kendi hakkına tercih et!
* Eşinin akrabasını gözet!
* Evde asla asık suratlı olma, onu sevdiğini sık sık ifadeden çekinme!
* Eşinin senden ne istediklerini dikkatle not al! Meşrû isteklerini geri çevirmemeye çalış. Gücünün yetmediklerini ise, belirli bir takvime bağla. Tarihî geldiğinde de vaadini yerine getir.
* Evin idare ve düzeni ona aittir, her şeye karışma!
* Çocuklarının en büyük ve en tesirli hocası anneleridir.
* Eşinle sık sık istişare et.
* Yaptığın işleri, iyilikleri başına kakma! İyilik olarak ektiğin her tane, yüz tane olarak sana döner!
* Emirler yağdırmaktan kaçın. Ona güzellikle, iyilikle ve yumuşak sözle nasihat et.
* Hanımının hatalarını sakın çocuklarının ve başkalarının yanında söyleme. Yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!
* Aile sırlarınızı kimseyle paylaşma.
* Kötü alışkanlıklardan ve yalandan uzak dur! Bunlar yuvayı içten içe yıkan birer kurttur.
* Sen ona katlanırsan, o da sana katlanır. O katlanmazsa da Allah’ın seni onunla imtihan ettiğini düşün. Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı olmaya çalış!
* Önemli gün ve bilhassa bayramlarda küçük ve basit de olsa, ona hediyeler al!
* Unutma, eşine merhamet edersen, sana da merhamet edilir.
* Daima tefekkürde ol. İbadetlerini ifâ et. Namazlarını vaktinde ve mümkünse cemaatle kılmaya çalış!
* Sen Allah’tan razı ol ki, Allah da senden razı olsun! Senin rızan, nimete şükür, nikmete rıza ve sabretmektir.
* Şu sözü çerçeveleterek başının üzerine as: “Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlâkın gereğine göre davran.” (Tirmizi, Birr, 55.)
* Evliliğin de senin için bir imtihan olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarma.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 30 Ağu 2014 20:07:46
Dua
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı.

Arabasının patlayan lastiği onun işe bir saat geç gelmesine neden olmuş, elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü pikabı çalışmayı reddetmişti.

Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti.

Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu.

Kapı açıldığında ; adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi.

Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde ; ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.

"O,benim dert ağacım," dedi. "Elimde olmadan işimde bazı sorunla çıkıyor, ama şundan eminim ki o sorunlar, evime, eşime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için bu sorunları her akşam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları tekrar onları oradan alıyorum. Ama komik olan ne biliyor musunuz? Ertesi sabah onları almaya gittiğimde, astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum.

" Öfkeyle geçen her dakikanız, mutluluğunuzdan çalınmış 60 saniyedir."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 31 Ağu 2014 07:08:42
HEYBEMDEKİ HİKAYELER
---- MİSAFİR
Küçük şirin bir kasabada anne baba ve çocuktan oluşan çekirdek bir aile yaşıyordu.
Soğuk bir kış günü eşini işe , oğlunu okula gönderdikten sonra alışverişe çıkan anne, alış verişini yapıp evine dönerken ,evlerinin karşısındaki kaldırımda oturan ak sakallı üç yaşlıyı görünce , dayanamayıp yanlarına giderek onları tüm içtenliği ile ;
-- <çok üşümüş ve acıkmış olmalısınız lütfen içeri buyrun size sıcak birşeyler ikram edeyim> dediğinde..Üç yaşlıdan birisi kadına;
--eşinin evde olup olmadığını sordu.
-- kadın;
--<Eşinin henüz dönmediğini ve evde olmadığını söyleyince , yaşlı ihtiyar kusura bakma yavrum eşin evde olmadığından davetini kabul edemeyiz dedi,Bunun üzerine kadın evine döndü.
--Kadın akşam olup sofra hazırlamaya koyulduğunda bir yandan da yaşlılar ile arasında geçen diyaloğu eşine anlatıyordu.
-- yani dedi adam bu zor koşullarda evde ben yokum diyemi gelmediler
--evet dedi kadın
--adam bu durumdan çok etkilenmişti , hemen pencereye koştu ve eşinin bahsettiği kaldırıma baktı ...üç yaşlı hala orada oturuyordu.
-- adam eşine dönerek < bahsettiğin üç yaşlı hala orada oturuyor benim geldiğimi ve davetlerinin hala geçerli olduğunu söylemesini istedi eşinden>
--kadın karşı kaldırımda olan üç yaşlının yanına giderek;
--eşimde şu anda ve sizi bekliyoruz hala davetimiz geçerli dediğinde
---yaşlılardan birisi biz hiç bir zaman üçümüz birden bir eve gitmeyiz dedi ve kısa bir duraksamadan sonra açıklama yaptı;
--<şu sağımda oturan yaşlının ismi zenginlik,solumdakinin başarı ve benimkisi ise sevgidir> dedikten sonra kadına bir öneride bulundu;
----şimdi evinize dönün ve hangimizi davet edeceğinize kararınızı verin ve bize bildirin dediğinde . kadın peki diyerek evlerine döndü ve olup biteni eşine anlattı.
--kadın zenginlik , kocası ise başarıyı davet edelim diye tartışıyor ve bir türlü karar veremiyorlardı .Son kararları eve hangisini davet edeceklerine küçük oğullarının karar vermesi olduğunda küçük çocuk sevgiyi istiyorum diyerek tartışmayı bitirdi.Artık karar verilmişti eve sevgi davet edilecekti.
--kadın tekrar üç yaşlının yanına gitti ve kararımızı verdik biz sevgiyi davet ediyoruz dediğinde;
---kadın sevgiyle birlikte başarı ve zenginliğinde ayağa kalkıp sevgiyle birlikte evlerine gelmelerine şaşırırken ;
<Biz sadece sevgiyi davet ettik siz neden geliyosunuz> diye sorduğunda;
--üç yaşlı aynı anda;
--<Eğer siz zenginliği veya başarıyı davet etseydiniz , diğer ikimiz dışarıda bekliycektik ama siz sevgiyi davet ettiniz , bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız > dediler.
--Kadının niçin diye sormasına bile fırsat vermeden ;
--Zenginlik ve başarı <çünkü dediler sevginin olduğu her yerde biz zenginlik ve başarıda her zaman . onun yanında oluruz> anonim...
YAŞAMINIZ BOYUNCA EVİNİZDEKİ MİSAFİRİNİZİN HEP SEVGİ OLMASI DİLEKLERİMLE.......

Çevrimdışı dr. who

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 166
  • 254
  • Fen ve Tekn. Öğrt.
  • 166
  • 254
  • Fen ve Tekn. Öğrt.
# 31 Ağu 2014 18:05:04
Kırk Gün Bekleyen İmam Çocuğun birisi, bal hastası imiş... Yatar kalkar, gezer dolaşır, bal istermiş hep... Ana-baba, çocuklarının bu bal tutkusu nu önleyebilmek için her çareye başvurmuş... Hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!.. Çocuk, bal diye tutturuyormuş.

En sonunda, İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri ni tavsiye etmişler...
- Bir de O na gidin! Gitmişler...

İmam-ı Âzam; çocuğu almış karşısına, dönmüş ana-babasına;
- 40 gün sonra gelin demiş.


Anne-baba bir anlam veremese de, çaresiz geri dönmüş. 40 gün geçtikten sonra ise, tekrar varmışlar İmam-ı Âzam Hazretleri nin huzuruna. İmam-ı Âzam, şöyle bir bakmış çocuğa... Sonra, iki eliyle yanaklarını okşayıp, şöyle demiş çocuğa:
- Bundan sonra bal yeme evlâdım!

O kadar!.. Anne-baba yine şaşkın... Öyle ya, 40 gün boyunca bunun için mi beklediler .. İmam-ı Âzam, bu sözü söylemek için 40 gün niye bekledi .. Bunu düşüne düşüne dönmüşler evlerine. Aaa, o da ne .. Dakka başı bal isteyen çocuk, artık bal-mal istemiyor! Bal hastası çocuk, artık bal sürmüyor ağzına!.. Merak etmişler bunun sebebini...

Tekrar gitmişler İmam-ı Âzam Hazretleri nin huzuruna. Sormuşlar;
- Ya İmam, nedir bunun hikmeti
Gülümseyerek cevap vermiş İmam:
- Niye 40 gün bekledim .. Çünkü 40 gün önce, ben de bal yiyordum... Bal yiyen birinin, bir başkasına bal yeme demesinin hiçbir etkisi olmazdı... 40 gün önce bal yemeyi kestim... Önce kendi nefsimde denedim bal yememeyi... Kendim başarınca; sözüm de tesir etti evlâdınıza!

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 01 Eyl 2014 07:52:58
Adamın biri camiye gitmek üzere evinden çıkar, fakat karanlıktır ve giderken yolda ayağı takılır düşer, kalkıp üstünü silkeleyip evine geri döner, elbisesini değiştirip temiz kıyafetlerle tekrar yola çıkar, fakat yine düşer. Yeniden eve gidip üstünü değiştirir ve yola çıkar. Yolda elinde lamba ile birini görür. Yolunu aydınlatan bu adamla beraber mescide doğru ilerlerler. Adam lambayı tutan kişiden namazı kendisinin kıldırmasını ister lambayı tutan adam ise kabul etmez.Düşen adam ısrarla teklif eder tekrar red cevabını alınca merak edip sorar neden kıldırmıyorsun?Lamba tutan adam kendisinin şeytan olduğunu söyler..

Adam şok olur ve neden kendine ışık tutup yolunu aydınlattığını sorar;Şeytan der ki:Seni düşüren bendim mescide gitmemen için ve sen ilk düştüğünde eve gidip elbiseni değisip tekrar mescide doğru çıkınca Allah senin tüm günahlarını affetti. Ben seni ikinci defa düşürdüm sen tekrar üşenmedin eve gidip elbiseni değiştin tekrar yola çıktın, bu defa Allah senin ehli beytinin günahlarını bağışladı. Ben korktum ki üçüncü düşmende Allah bu kez tüm ülkenin günahlarını bağışlayacak ve benim onca uğraşım boşa gidecek. O sebeple senin güvenli bir şekilde mescide ulaşman için lambayla senin yolunu aydınlattım.

Senin takvan aileni ve milletini felaketlerden korunmasına vesile olur.Bütün hamd ve övgüler ancak Allah'adır..Kuran-ı taşıdığında şeytanda baş ağrısı oluronu açtığında şeytan yıkılıronu okuduğunda şeytan solar ve bayılıronunla amel ettiğinde şeytan yanından kaçar.Ve;Bu paylaşımı kimseye gönderme diye kulağına fısıldar şimdi.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 03 Eyl 2014 17:26:02
Hasan-ı Basrî’ye sormuşlar:
- Bazı kimseler, kendiniz olgunlaşmadan halkı olgunlaşmaya çağırmayınız. Evvelâ kendinizi düzeltiniz’ diyorlar, ne dersiniz?
Haşan Basri, şu cevabı vermiş:
- Şeytanın en çok sevdiği söz işte budur. Şeytan bu sözü, size çok süslü gösterir. Ve böylelikle, dinimizin her Müslüman’ı vazifelendirdiği Emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker’ (iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak) görevini terk ettirmek ister.
(İnsanın, hakkı ve doğruyu tam yaşayamasa da, onu tavsiyeden ve anlatmaktan geri kalmaması gerçeği, bütün İslâm âlimlerinin birleştikleri ortak bir noktadır.)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 03 Eyl 2014 19:08:13
DERTSİZ HAYAT !
Evinin bahçesinde oturmuş çayını yudumluyordu. Çayını yudumlarken bir taraftan kuş seslerini dinliyor, bir taraftan da bahçedeki rengarenk çiçekleri seyrediyordu. Çocukları bahçede oradan oraya koşturuyor, bahçeyi kahkaha sesleriyle daha da şenlendiriyordu.
Çok huzurlu, çok mutluydu. Hiçbir derdi, hiçbir sıkıntısı yoktu. Her istediğini elde ediyor, her istediğini yapabiliyordu. Maddi problem nedir bilmiyordu. İstediği her şeye rahatlıkla ulaşabiliyordu. Yediği önünde yemediği arkasındaydı. Canı ne isterse yiyor, canı çekerse içiyor, canının istediği her yere gidiyor, özlem duyduğu dostlarıyla sevdikleriyle rahatlıkla görüşebiliyordu.
Çevresindeki herkes de kendisi gibi mutlu, huzurlu ve neşe içindeydi. Bu durumdan dolayı ayrıca bir huzur ve mutluluk duyuyordu. Çevresinde mutsuz, huzursuz insanlar görse bu durumdan o da etkilenecek mutsuz ve huzursuz olacaktı. Ama öyle değildi. Çevresindeki herkes kendisi gibi mutluydu, huzurluydu.
Hastalık, sakatlık, kaza, bela, sıkıntı nedir bilmiyordu. Çocukları, eşi ve kendisi her zaman sağlıklıydı. Hiçbir hastalık, musibet kendilerine uğramıyordu. Çevresindeki insanlarda da hastalık vb musibetlere rastlanmıyordu. Sevdikleri de sağlıklı olduğu için kendini daha da iyi hissediyordu. Herkes sağlıklı, herkes huzurlu, herkes mutluydu.
Herkesle iyi geçiniyor, herkesle iyi anlaşıyordu. Hiç kimseyle bir derdi, sıkıntısı yoktu. Herkesler de kendisini çok seviyor, çok sayıyordu. Aralarında hiçbir küslük, dargınlık, kıskançlık olmuyordu.
Hüzün, hastalık, keder, üzüntü, darlık, musibet, kaza, bela vb sıkıntılar hayatına hiç uğramıyordu. Mutluluk, rahatlık, sağlık, neşe, huzur, sevgi, bolluk, bereket vb güzellikler ise hep onunlaydı...
Yukarıda anlatılan yaşantıya benzer bir yaşantınız varsa kesin olarak bilin ki artık dünyada değil, cennet bahçelerindesiniz. Çünkü böyle bir hayatı dünyada değil ancak cennette yaşayabilirsiniz.
Bu dünyada böylesine mutlu, rahat, sağlıklı, neşeli, huzurlu, bereketli ve sıkıntısız bir hayat yaşama gayreti içerisine girmeyin. Hz. Adem'in sürgün olarak gönderildiği bir yerde cenneti aramak beyhude bir çabadan başka bir şey değildir. Biz dünyada cenneti aramak yerine kazanma çabası içerisine girersek inşallah cennete girerek yukarıda anlatılan hayatı yaşayabiliriz.
Bu dünyada mutsuz olmamızın en büyük nedeni; dünyada cenneti yaşama arzumuzdur. Oysa bu dünya cenneti yaşama değil kazanma yeridir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 05 Eyl 2014 13:07:05
Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi.

Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allahü Teala’ya yalvardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne giden…
...
Daha sonra rüzgardan yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe
yaptı. Sahilde bulduğu gemiden arta kalan konserve pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.

Günler hep aynı şekilde geçiyordu.Balıkavlıyor pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Allahü Teala’ya dua ediyordu.

Bir gün tatlı su getirebilmek için yola koyulmuştu. Döndüğünde bir de ne görsün binbir emekle yaptığı ve tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu..
Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı.

Bu üzüntüyle Allahım bunu bana nasıl yapabildin diye feryat etti. O geceyi üzüntü ve keder içinde geçirdi.O kadar dua ettiği halde bu olayı başına getirmesinden dolayı Allahü Teala’ya sitemler etti.

Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı.

Benim burada olduğumu nasıl anladınız? diye sordu bitkin adam kendisini kurtaranlara.
Cevap onu hem şaşırttı hem de çok utandırdı:

“Dumanla verdiğiniz işareti gördük”

Bu hikayeden sonra sizin aklınıza bu ayet-i kerime ve hadis-i şerif gelmedi mi ?

(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.) [Bakara 216]

(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.) [Buhari] Hadis-i Şerif

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 05 Eyl 2014 21:19:18
Bir bilge varmış ; Ne sorsan cevap verirmiş.
Onu çekemeyen biri demiş ki:
- Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek.
Ne soracaksın ? Diye sordukların da ise :
- Elimde bir kelebek var. Ölü mü diri mi ?
Diye soracağım.
Eğer diri derse elimi sıkıp öldüreceğim.
Ölü derse de elimi açıp bırakacağım uçup gidecek.
Bilgenin yanına gidiyor ve sorusunu soruyor.
- Elimdeki kelebek ölü mü diri mi ? Diyor.
Bilgenin cevabı ise müthiş;
- O SENİN ELİNDE! ...

Çevrimdışı RAMSES1

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 983
  • 5.103
  • Okul Müdürü
  • 983
  • 5.103
  • Okul Müdürü
# 05 Eyl 2014 21:20:49
her yaşam, ibretlik bir hikayedir.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.776
  • 227.214
  • 28.776
  • 227.214
# 06 Eyl 2014 08:19:56
''Mendil alır mısın abi?'' dedi, kirli ama güzel yüzüyle.
''Yok'' dedim, ''Sağ ol, sağ ol, benim var''
''Olsun sonra kullanırsın'' dedi titrek sesiyle.
''Peki'' dedim, ''Ver bir tane''
Uzattım parayı, sevindi. ''Mendil kalsın'' dedim, gücendi.
''Olmaz öyle şey, ben dilenci değilim''
''Peki'' dedim, ''Peki, kızma''
Aldım mendili elinden sordum: ''Adın ne senin?''
''Murat'' dedi, ''Murat ama arkadaşlar 'ince', der zayıfım ya hani.''
''Annen, baban yok mu senin?''
''Bilmem, vardır herhalde. Hiç görmedim ki.''
''Peki nerede yaşıyorsun sen? '' dedim.
''Her yerde'' dedi, hem de gülerek...
''Nasıl yani her yerde?''
''Öyle sınırlamıyorum kendimi sizler gibi'' dedi ve patlattı kahkahayı.Haksız da sayılmazdı hani...
''Kimden alıyorsun sen bu mendilleri?''
''Sakallı mehmet amcadan''
''Kaçtan veriyor sana tanesini?''
''İkiyüzelli';den''
''Peki sen ne kazanıyorsun mendil başına?''
''Ee!.. İkiyüzelliii''
''Ne yani hiç para almıyor mu Mehmet amcan senden?'' diye sordum şaşkınlıkla.
Biraz kızgın baktı yüzüme: ''Siz hep böylesiniz zaten, karşılıksız iyilikten anlamazsınız.''
''Niye ki?'' dedim, anlattı:
''Bir keresinde bir abla ağlıyordu, 'Abla mendil alır mısın? diye sordum, 'defol!...' diye bağırdı bana. Oysa, oysa vallahi satmayacaktım ben ona, gözyaşlarını silsin diye vermiştim mendili. Anlamadı... Ama ben yine de gizlice koydum çantasına.''
''Peki'' dedim, ''Ben bir yıllık mendil ihtiyacımı alsam senden, bir seferde, topluca yani olur mu?''
''Olmaz'' dedi kafasını iki yana sallayarak.''Olmaz!...O zaman benim bütün günlerimi satın alırsın. Satılık olanlar sadece mendiller abi. Günlerimi bırak, bana kalsın...''

Çevrimdışı mehmetçik63

  • B Grubu
  • 3.869
  • 16.112
  • 3.869
  • 16.112
# 06 Eyl 2014 08:26:25
Çok güzel hacile hocam elinize sağlık

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK