Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

Kurumuş bir yaprağım,
Her rüzgarda savrulurum
      başka bir yana.
Her tepede beklerim
Başka bir rüzgarı
Bazen katılırım lodosa,
      bazen karayele,
      bazen yıldıza…

Benim için mevsim hazan.
Dar,
Çok dar zaman.
Belki bunun için bağlanamam,
Görecek çok yerim var,
Uğrayacak çok durağım.
Daha nice ağaçlar, kuşlar göreceğim,
Yollar, dağlar aşacağım.
Ardımdan koşan çocuklar bırakacağım.
Her rüzgarla uçacağım,
Her rüzgarla yeni ufuklara kanat açacağım.

Ve sonra…
İlk kar tanesi düşecek üstüme,
Ve ben orada dinleneceğim.
Ne olur benden durmamı bekleme…
Çünkü; Bir dünya var sığdırılacak
      Bu kısa ömrüme…

GENÇLİĞİMİ ARIYORUM

Dostlar ben gençliğimi arıyorum,
Bulanınız, göreniniz, duyanınız var mı ?

En iyi yıllar gençlik yıllarıdır inan; Yerde alıp gökte yediğimiz zaman.
Gençliğimi iyi geçirdim, diyeniniz var mı ?

Dizi… Klip…Televole…Sinema…
Her şeyi unutuyoruz televizyon karşısında.
Aile ortamında muhabbet edeniniz var mı ?

Sebzeler hormonlu, meyveler tatsız,
Etin tadı ise samandan farksız.
Şöyle, lezzetli bir yemek yiyeniniz var mı ?

Bulgur aşı, yanında kuru soğan ; İstiyorsan bulunsun bir de ayran.
İsraf yapılmayan sofrada yemek yiyeniniz var mı?

Kireç yok, klor yok, mikrop bulunmayan; Mahallenizdeki sokak çeşme suyundan:
“Bismillah” deyip de bir tas su içeniniz var mı ?

Sevgiler azalmış, sevdalar sahte; Gülüşler riyakâr… Kalpler hep yasta.
Tertemiz bir aşkla seveni bileniniz var mı ?

“Boşanma olunca yer gök titrer” derler.
Bir hiç uğruna boşanıyor sevenler.
Sabredip de boşanmayananı göreniniz var mı ?

Orkestradan, balodan, danstan uzak:
“Usul yavaş, gir gapıdan ” diyerek; Kaşıkları alıp oynayanınız var mı ?

Komşuluk hakkı her şeyden üstün,
Komşunun külüne muhtacız birgün.
Apartmanda komşusunu tanıyanınız var mı ?

Toplumumuzun yüzde ellisi olmuş hacı,
Bazıları hiç değişmemiş, bu biraz acı.
“Gerçek hacılığı nasip et!” diyeniniz var mı?

Çil çil kubbeler çöktü, Türk izi silinmekte,
Hamam, köprü, çeşmeler.. yerinden kaybolmakta.
Çarşı Camii’ni görüp de, içi yanmayanınız var mı ?

“Allah… Vatan… Bayrak” dillerinde,
Şehit olmak vardı hayallerinde.
Memleket sevdalılarını hatırlayanınız var mı ?

Dostlar ben gençliğimi arıyorum.
Bulanınız, göreniniz, bileniniz var mı ?
Yoksa bunları bilip de….
Bilmemezlikten geleniniz var mı ? ...

Beş sene geçmiş değişen bir şey olmamış  (

hataların gergefinde düşlerim
seyrek uykuların harmanında
doyurur açlığını, kof bedenim...
(bu bir şiir değildir)

Beş sene geçmiş değişen bir şey olmamış  (

İçimizdeki cevherleri görmek ne güzel.
Yüreğinize sağlık kardeşim

yalnızlık birisiyle beraberken güzeldir...

Beş sene geçmiş değişen bir şey olmamış  (

Sözü,yüreği güzel öğretmenim....

güneş var havada, yerde ve yanımda serinlik
hazır değiliz ki daha, uykusuzluğa
yaklaşmakta, bir de esmekte
hüzün

Hepimiz celladız
Kurulmuş onca hayalin altına
‘Boşa Yorulma’ adlı bir sehpa yerleştirip
Tekmeliyoruz tekmeledikçe.
Hepimiz celladız
Elimizde kan yok belki
Yüreğimiz kin içinde!

21.01.2015
Alaşehir

Gönlümüz bir deli rüzgar gibi esmekte,
sonbahar ilkbahar bitmeden gelmekte
ne çareler deva bitmeyen yaralara ne de derman olacak son bulmayan kırgınlıklara.

Hepimiz celladız
Kurulmuş onca hayalin altına
‘Boşa Yorulma’ adlı bir sehpa yerleştirip
Tekmeliyoruz tekmeledikçe.
Hepimiz celladız
Elimizde kan yok belki
Yüreğimiz kin içinde!

21.01.2015
Alaşehir

güzeldi ve de farklıydı
tebrikler

Aldık ömür yükünü
Satamadık,
Çaldık felek kapını
Açamadık,
Oyalandık fanilikle
Yazamadık,
Dünyaya mal biriktirdik de ,
Huzurla yatamadık..

Ellerim her boş kalışında, zihnimin dehlizlerinde dolaşırdı
Sarılırdım yalnızlığın bütün kisvesini kuşanmış şiire
Elime yüzüme bulaşırken  umudumu özlemlerime katıp edip getirmeliyim
Zincirlerle bağladığımız yazgımıza ve sonra  utancımı saklamak için çöken geceye inat
Sevdağmızdan anımsadığım anılara sarılmalıyım,
Yalnızlık dem tutarken , Kürdilihicazkâr
Makamında savrulmalıyım boşluğun içinde teker  teker kaybolanlara ve derinleşen  bir sonsuzlukta
Buğu olup  camlara yapışmalıyım ve Son bulmalıyım bir bayram sabahında

kesilip, katlanmış aynalara
bakıpta bağıran sağırlar gibi
uykusuz, güçsüz kahramanlar
döner durur bakışlarımda
(bu bir şiir değildir)

Sen yağmuru bilmezsin
Yakmadı güneş toprağını
Dizine gelmedi büyüttüğün başak
Toprağın yarıklarında kalmadı hiç pabucun
Bitemeyen otların gözyaşına tanık olmadın
Sararmış bozkırda işitmedin feryadını tarla kuşlarının
Ak sakallı amcaların kırışmış alınlarında hayat okumadın sen
Göğe baka baka her sabah
Dua mırıldanmadı dudakların
Bulutları görünce bayram etmişliğin yok senin
Ve terk ederken emaneti bırakmayan o bulutlar
Yıkılmışlığın da yok senin...

siyahın itiraz ettiği karanlıkta
sade bir yer arıyor, palyaçolar
yeter sönsün alevlerin, kızıl damarlı
boyanı sil yüzünden göz suyunla
yürü, uyan, ata bin, durma yani
palyaço olma bir daha, emi...
  (bu bir şiir değildir?