Köy Enstitüleri

Çevrimdışı nevin07

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.313
  • 3.610
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 07 Mar 2008 18:33:01
Sitemkar hocamın yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum. Bu dönemlerde yetişen nesillerin 60, 68, 72 vs lerde karşımıza nasıl geldiklerini gördük..
İnatla bu zihniyete tutunmanın mantığını anlayamıyorum.
 Toplumun öz değerlerinden ayrı, ahlaki, milli değerleri hiçe sayan bir eğitim anlayışı sadece millet unsuru taşımayan topluluklarda işe yarar.

Yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış, kültürü, dili, dini bir, unsurları böyle yavan bir eğitimle köreltme çabaları boşa çıkmıştır.

Bu konuda geçmişi savunmak mantıksızlıktır.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 00:12:06
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Sitemkar hocamın yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum. Bu dönemlerde yetişen nesillerin 60, 68, 72 vs lerde karşımıza nasıl geldiklerini gördük..
İnatla bu zihniyete tutunmanın mantığını anlayamıyorum.
 Toplumun öz değerlerinden ayrı, ahlaki, milli değerleri hiçe sayan bir eğitim anlayışı sadece millet unsuru taşımayan topluluklarda işe yarar.

Yüzyıllardır bu topraklarda yaşamış, kültürü, dili, dini bir, unsurları böyle yavan bir eğitimle köreltme çabaları boşa çıkmıştır.

Bu konuda geçmişi savunmak mantıksızlıktır.

Teşekkürler sevgili öğretmenim...

Çevrimdışı murat4369704

  • Uzman Üye
  • *****
  • 576
  • 190
  • 576
  • 190
# 08 Mar 2008 00:32:36
yorma be sitemkarım kendini bu konularla.bırak eğitimin olmadığı tartışmalara girme şu sitede.fikir yarışına giren herşeyi kendilerinin bildiğini zanneden sözde çağdaş,sözde aydın,sözde Atatürkçülerle.
sen her yerde görmeye alıştığımız gerçek aydın,gerçek Atatürkçü gerçek cumhuriyetçi çizginde devam et.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 00:38:14
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
yorma be sitemkarım kendini bu konularla.bırak eğitimin olmadığı tartışmalara girme şu sitede.fikir yarışına giren herşeyi kendilerinin bildiğini zanneden sözde çağdaş,sözde aydın,sözde Atatürkçülerle.
sen her yerde görmeye alıştığımız gerçek aydın,gerçek Atatürkçü gerçek cumhuriyetçi çizginde devam et.

Çok teşekkürler Murat Bey,beni onore ettiniz..

Sizin gibi değerli dostlardan bu sözleri duymak çok güzel..

Desteğiniz ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkürler...

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 08 Mar 2008 09:32:52
 

KÖY ENSTİTÜLERİ - SONUÇ ve GELECEĞE BAKIŞ
 
 
 


Köy Enstitüleri deneyimini değerlendirdiğimizde günümüze kalan birikimi şöyle özetlemek olanaklıdır:

İnsan en yüce değerdir. Eğitim, bu değeri daha da geliştirme gücüne sahiptir. İyi eğitilen ve eğitim yoluyla canlanıp bilinçlenen insan, hem iyi bir birey, hem iyi bir yurttaş hem de iyi bir üretici olabilir.

Akılcı bir planlama vr örgütlenme, yeterli bir motivasyonla, en güç koşullarda bile eğitim sorununu çözme olanağı vardır.II. Dünya Savaşı'nın sınırlara dayandığı ve kıtlığın kol gezdiği 40'lı yıllarda, Eğitmen Hareketi ile başlayan Köy Enstitüleri girişimi, bunun en iyi örneğidir. Bu yıllarda yaratılan kültürel hareketler, teknik eğitimin gelişimi, güzel sanatlar atılımı gibi uygulamalar, zor koşullarda yaratılan başarılardır.

İnsan kişiliğini tam geliştiren ve özgürleştiren çok yönlü (kültürel, bilimsel, sanatsal vb. yönden) eğitim, en zor koşullarda bile uygulanabilir. Köy Enstitülerinde her koşulda ve her zaman yürütülen okuma, deneme; sanat etkinlikleri ve eğlenceler; özeleştiri ve katılımlı demokratik öğrenci yönetimi gibi uygulamalar, bunun da en güzel örneğidir. Bazı etkinlikleri (özellikle eğlenti, eleştiri, katılım) "daha elverişli zamana bırakma" gibi ertelemeci bir yaklaşım haklı gerekçeye dayanmaz ve böyle bir tavır, gerçek bir eğitimin yolunu keser.

Katılımcı ve demokratik eğitim, birçoklarının sandığının aksine en zor koşullar da uygulanabilir. Zaten "gönüllü katılım" ve "yaratıcı" etkinlik olmasaydı Enstitülerin aştığı korkunç zorluklar aşılamazdı. Bugün de demokratik eğitimi erteleyenlerin haklı gerekçesi yoktur.

Akılcı bir planlama ve programlama ve üretken bir yaklaşımla nitelikten ödün vermeden eğitimin maliyeti her koşulda düşürülebilir. Zaten eğitiminin bir amacı da, tutumlu ve üretken bireyler yetiştirmektir.

Eğitimde gerçek başarılar, maddi ve manevi yönden olumsuz rekabete ve yarışa yol açmadan da ödüllendirilebilir. Eğitim etkinliklerine katılanların, ürettiklerini hakça paylaşmaları, eğitimin ve üretimin niteliğini artırır. Bunu kapitalist sistem "prim" yöntemi ile yapmaktadır. Toplumcu bir anlayış bunu, hem bireyi hem topluluğu dikkate alarak yapabilir. Bu tutum, güçsüzlerin korunmasını da, özgün emeği de yeteri kadar dikkate alır. Köy Enstitüsü sistemi herkesin emeğini ve yeteneğini seferber ederken, güçsüzlerin korunmasını da ihmal etmemiştir. Başarıyı, geleneksel "not değerlendirme" sistemi ise sözkonusu insani değerleri dışlamaktır.

Eğitim, evrensel değer yaratmayı hedeflerken, yerel ve ulusal değerleri de geliştirebilir. Örneğin, yerel sanat motifleri çağdaş yöntemlerle geliştirilirse, bunun hem ulusal ve yerel hem de evrensel değerlere katkısı olur. Halk dansları ve halk türküleri, Köy Enstitüleri sayesinde gün ışığına çıkarılmış ve ulusal değerler olarak geliştirilmiştir. Bunların evrensel değerlere dönüştürülmesi yolunda da adımlar atılmış, ancak Enstitüler yozlaştırılıp kapatılınca istenen sonuca tam ulaşılamamıştır.

Yurt sevgisi, yurdu sevilecek duruma getirerek gelişir. Köy Enstitüleri, iç karartan Anadolu bozkırını yeşerterek onu daha çok sevmeyi öğretmiştir. İnsan emeği ve alınteri karışan herşey daha çok değer kazanmıştır. Bugün, bu tür anlayışa daha çok gereksinmemiz vardır. Yurtseverlik ve bağımsızlık düşüncesi, emek çekerek kazanılabilmektedir.

Gerçek bir ahlak anlayışı, insana saygı ve sevgi lafla değil, iş yaparak kazanılır. Dersliklerde yapılan ahlak dersleri ya da verilen öğütler; gerçek yaşamın içine girmeden, başka insanların yetenek ve emeğinin ürününü, güçsüz kalanların çaresizliklerini görüp onlara sahip çıkmadan havada kalacaktır. Ahlak eğitimi, gerçek hayatın içinde toplumsal görev yaparak etkili olabilir. Köy Enstitüsü öğrencilerinin sergilediği dayanışma ruhu ve insana saygı, böyle kazanılmıştır.

Köy Enstitüleri deneyimi, evrensel eğitim düşüncesi yanında, Türkiye gerçeğini de dikkate alan özgün bir öğretmen yetiştirme deneyimi yaratmıştır. Bugün öğretmen yetiştirme konusunda aciz kalan iktidarlar, bu deneyimden çok yararlı dersler çıkarabilirler.

Tonguç ve Köy Enstitüleri "İş Eğitimi"nin ya da "İş Okulu"nun ana çizgileri bu gerçekleri ortaya koymaktadır. Elde edilen sonuçlar, bugünkü eğitim sistemi için de geçerli olabilir. Yeter ki, kendi değerlerimizi fark eden, ondan gurur duyan politikacılar ve eğitimciler görev başında olsun. Bugün eğitim sorununu çözmek için daha çok potansiyel ve daha çok olanak vardır. Yurttaşlarımız iyi bir eğitime hem gönüllüdür hem de katkıda bulunmaktadır. Eğitimde başarıya ulaşabilmek için katkıda bulunanların, katılımına da olanak sağlanmalı; öğrencilerin, öğretmenlerin ve ailelerin yaratıcı gücü harekete geçirilmelidir. İnsanımızın gücüne ve özverisine güvenirsek, Köy Enstitüsü ruhuna da saygılı davranmış oluruz. Bu konuda, MEB yanında, üniversiteler, sendika ve diğer gönüllü kuruluşlara da görevler düşmektedir.

 
 
Kaynak :
1. Dr. Niyazi Altunya, Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri,
 

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 10:12:17
insan en yücedir kesinlikle katılıyorum..Ama bu projede bu değerin çok altında tutulup hem öğretmenler,hem öğrenciler amele gibi çalıştırılmışlardır.

Burada eğitilen öğrenciler,yetişen öğretmenler hiç bir zaman iyi yurttaş olamamıslar..Her fırsatta toplumsal dğerlere,milli ve manevi kültüre karşı çıkmışlar.Bunun değişmesi için çaba harcamışlardr.

Ne derece demokratik olduğu da uygulamalarından da öğrenileceği gibi,öğretmen 20 yıl kendi köyünde çalışmak zorunda ve maaşı da 4 dolar..Bu sadece duygusal bağlardan yararlanarak köylüyü kanalize etmedir..

Müfredatında kültür derslerinin ağırlığı,köye dayalı çalışma sistemi bizim batıya dönük yüzümüz olamazdı.Sonra çağdaşlaşmaya zıt bir prjeydi..Teknik,bilimsel anlamda neler yapılmışki..Köy enstitüleri hangi yeni buluşu yapmış,günümüze teknik anlamda ne katkısı olmus..Sadece çiftçi olup,öğrenci ve öğretmenler amele gibi çalıştırılmışlardır.

Ahlak anlayışını da ustte mufettiş raporları ispat etmişti..Sırf orada yaşanan ahlaksızlıklar yuzunden toplumda kız  öğrencileri okula göndermeme problemi olustu..İster istemez benım kızımda bu ahlaksızlıklara alet olabilir korkusu olustu..

Türkiye gerçeğinden aykırı bir uygulama olduğu için miadı dolmus ve bu halka karsı yapılan bu ihanet amaçlı uygulama tutmamıştır...

---Tutunacak,savunacak hiç yönü olmayan bu proje sadece bir grubun kendi avuttuğu,özlem duyduğu boş bir hayalden öteye gidememiş ve gidemeyecek toplum için karanlıkta geçen bir  dönemdir..----

Çevrimdışı fguclu

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.386
  • 1.409
  • 1.386
  • 1.409
# 08 Mar 2008 10:50:52
madem böyle kötü sonuçlar oluşturduysa  bunun yerine farklı projeler geliştirilebilir.öğretmenin  öncelikle tüm Türkiye'de aynı amaç için  merkezi yönetim işbirliğiyle çalışması gerekiyor.ama bu işbirliğinin şimdikinin tersine tam desteği olması gerekiyor.bu yüzden en önemli şey eğitime ayrılan bütçenin artırılmasıdır.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 08 Mar 2008 11:50:46

KÖY ENSTİTÜLERİ - TARİHSEL ÖZET
 
 
 


Köy Enstitüsü Hareketi ile ilgili gelişmeleri izleyebilmek için, önemli tarihleri satırbaşlarıyla anımsamak pratik yararlar sağlayabilir. Bunlar daha çok önemli düzenleme tarihleridir. Şöyle:

1935 yılında toplanan CHP Büyük Kurultayı, köye ağırlık verme politikasını benimsedi. Atatürk bu politikayı eğitim alanında yürütmek üzere, eski kurmayı Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirdi.

1935 yılında, İsmail Hakkı Tonguç, Bakan Arıkan tarafından MEB İlköğertim Genel Müdürlüğü'ne atandı. (Önce vekâleten, sonra asaleten)
(Saffet Arıkan, Atatürk'ün isteği ve geçerli bir köy eğitimi kurma direktifi ile Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilmiş, çavuşlardan yararlanma ve "Eğitmen" sözcüğü de kendisi tarafından önerilmiştir. Yeni bakan, ilk iş olarak bu konuda yetkili ve güvenilir bir eğitken aramış, yakınlarınca önerilen bu işin gerçek adamını, İsmail Hakkı Tonguç'u bulmuştur.)


1936-37 öğretim yılında, Eskişehir Çifteler Devlet Çiftliğinde ilk Eğitmen Kursu açıldı. Bu kurs 6 ay kadar sürdü. (Kültür Bakanlığı Dergisi, Sayı 20-1, 1937)

Haziran 1937'de 3238 sayılı Köy Öğretmenleri Kanunu çıkarıldı; Eğitmen Kurslarının sayısı çoğaltıldı. 6 - 8 ay süreli bu kurslar, değişik illerde 1948 yılına kadar yinelendi.

1937-38 öğretim yılında Eskişehir / Çifteler ve İzmir / Kızılçullu'da iki Köy Öğretmen Okulu açıldı. Bunlara 1938-39 öğretim yılında Kırklareli / Kepirtepe, 1939-40 öğretim yılında da Kastamonu / Gölköy Köy Öğretmen Okulları eklendi.

7 Temmuz 1939 günü 3704 sayılı yasa çıkarılarak, Eğitmen Kursları ile yeni kurulacak Köy Öğretmen Okulları (Köy Enstitüleri) için arazi sağlandı ve bu kurumlara döner sermaye verildi.

17 Nisan 1940 günü 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi (17 Nisan günü, "Köy Enstitüleri Bayramı" olarak kutlanmaya başlandı). Köy Öğretmen Okulları, Köy Enstitülerine dönüştürüldü ve 1940-41 öğretim yılında 10 yeni Enstitü daha açıldı. Bu sayı 1945-46 öğretim yılına kadar 20'ye çıkarıldı; 1948-49 öğretim yılında bir tane daha açıldı.

19 Haziran 1942 gün ve 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu çıkarılarak, İlköğretim ve Köy Eğitimi Sistemi bütün ayrıntılarıyla düzenlendi. Bu yasa için, İlköğretim Genel Müdürlüğünce (Kuşkusuz Tonguç'un öncülüğünde) hazırlanıp 30.11.1943 günü ilgililere duyurulan Köy Okulları ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu İzahnamesi ile Köy Enstitüsü sisteminin amacı, felsefesi, örgütlenişi, görevlerinin nitelikleri ve sorumlulukları ayrıntılarıyla belirlendi.

1942 yılında Ankara / Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde, Köy Enstitülerine öğretmen, yönetici, denetmen; ülkeye köy araştırmacısı yetiştirmek üzere, Köy Enstitülerinin en yetkin öğrencilerini alıp yetiştiren üç yıl süreli Yüksek Köy Enstitüsü açıldı.

Köy Enstitüleri Eğitim Programı 6 yıllık bir denemeden sonra, 1943 yılında yürürlüğe konuldu.

1945 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile 1954 yılına kadar sürecek bir plan yapılarak, 10 yıllık bir İlköğretim Seferberliği ilan edildi.

1946 yılında yapılan genel seçim sonucunda CHP'nin tutucu kanadı iktidara ağırlığını koydu; Hasan Âli Yücel bakanlık görevinden ayrıldı, Tonguç ve ekibi de görevden uzaklaştırıldı.

1947 yılında Köy Enstitüsü Öğretim Programı ve Yönetmeliği değiştirilerek, öğrencilerin yönetime katılması, iş eğitimi gibi temel ilkeler ve etkinlikler kaldırıldı; mezunlara arazi ve teçhizat verme uygulaması sona erdirildi.

1947 yılı sonlarında Yüksek Köy Enstitüsü kapatılarak öğrencileri başka okullara nakledildi. Yüksek Köy Enstitüsü mezunlarından bazıları "solcu" oldukları gerekçesiyle, yedek subay okulunda, "çavuş" çıkarıldı.

1948 yılında Eğitmen Kurslarına son verildi ve birçok eğitmen de görevden uzaklaştırıldı.

1950'den sonra Köy Enstitülerinin kız öğrencileri ayrılarak, Kızılçullu ve Beşikdüzü Köy Enstitülerinde toplandı. Sonra Kızılçullu kapatılıp öğrencileri Bolu Kız Öğretmen Okuluna aktarıldı. Aynı yıllarda 4 enstitüdeki Sağlık Kolu kapatıldı.

1951 yılında Köy Enstitülerinin öğretim süresi 5 yıldan 6 yıla çıkarıldı.

1953 yılında Köy Enstitüleri Programı ile İlköğretmen Okullarının programları birleştirildi.

1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri, İlköğretmen Okulu'na dönüştürüldü.

 
 
Kaynak :
1. Dr. Niyazi Altunya, Köy Enstitüsü Sisteminin Düşünsel Temelleri

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 11:58:42
Bunlar görünen kısmı..

Bir de gizlenen ve açıklanmayan arka sahne var..

Arka sahnelerde neler oluyor,neler olmuş değil mi?

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 08 Mar 2008 12:12:14
 
 
 
Köy Enstitüleri

‘’Komadı karanlığın ağaları
Halk uyansın ülke çiçeğe dursun’’


İş içinde eğitim
Eğitim içinde üretim
Sürekli eğitim, sürekli üretim
Sonra yurdum çiçek

Köy kahvesinde
Eğitim mücadelesi’nde
Mehmet Başaran’ın şiiri
‘’Tonguç Baba için yazdığı

Kahvede gençler, emekliler
Taş- kağıt oyunları
Televizyonda defile
Gözlerin hiç ayrılmadığı

Ertelendi yurdumun çiçeğe durması
Bir kış gecesi yollar çamur
Kahve duman, köylü duman
Kimselerin umursamadığı.

Ocak 2002
 
Hasan Akarsu
 
 

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 12:18:56
"Kahvede gençler, emekliler
Taş- kağıt oyunları
Televizyonda defile
Gözlerin hiç ayrılmadığı "

Sizde ifade etmişssiniz..Tek amaç uyuyan ve günden güne milli ve manvi değerlerini yitiren bir nesil yetiştirmekti..

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 08 Mar 2008 12:20:12
Köy enstitüleri
Rıfat Okçabol 13 Nisan 2007, Cuma
Dört gün sonra 17 Nisan, 1940’da, köy enstitülerinin açıldığı gün; o yıllarda ve koşullarda hizmet veren enstitülerin yararına inananlarla onlardan çekinenlerin değişik duygular yaşadığı yıldönümü. Köy enstitüleri, beş yıllık ilkokul mezunu köy çocuklarını, 5 yılda, yaparak, yaşayarak ve iş içinde eğitimle köy ilkokullarına öğretmen yetiştiren kurumlar. Kızlarla erkeklerin bir arada öğrenim görmesinden, bugün bile korkanlar; teslimiyetçi ve anamalcı/küreselleşmeci olanlar; halkçı olamayanlar, insanın özgür yurttaş olmasına dayanamayanlar, enstitülerden Anadolu öğretmen lisesine dönüşmüş okullarda, öğrencilere, enstitülerin sakıncalı yerler olduğunu söylerler. Enstitüleri sakıncalı görenler, (1998’de yapıldığı gibi) eğitim tarihi dersini öğretmenlik programlarından çıkararak, öğretmen adaylarının köy enstitülerinden bihaber olmalarını isterler.

Neyin daha ağır ya da uzun olduğunu, gerekli ölçüleri kullanarak ve kolayca belirleyebiliriz, kimse de itiraz edemez. Öğretmen yetiştirme konusuna ve eğitim tarihimize damgasını vuran köy enstitülerini değerlendirirken, metre ve kilo gibi nesnel ölçü birimleri yoktur. Bu nedenle, 67 yıl öncesinin bu oluşumunu bugün değerlendirenler, genelde kendi dünya görüşlerine göre tutum takınırlar. Bizim yapabileceğimiz, genel kabul görmüş ve aranan bazı özelliklere göre enstitüleri değerlendirmeye çalışmaktır.

Bir özellik, enstitülerin özgünlük niteliği olabilir. Enstitüleri yaşama geçirenler, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ile bakan Hasan Ali Yücel’dir. Tonguç, öğretmen olarak yetişmiştir, daha sonra Almanya’da öğrenim görmüş ve batının eğitimcilerinden pek çok şey öğrenmiştir; ülkesini ve insanını iyi tanımaktadır; Canlandırılacak Köy gibi pek çok kitabın yazarıdır; 1936’dan beri köye öğretmen yetiştirilmesi arayışı içindedir. Yücel de, öğretmendir; felsefe ve mantık gibi ders kitapları vardır; Fransa’ya incelemelerde bulunmak üzere gönderilmiştir; bu konuda yazıları vardır; müfettişliğinde Türkiye’yi karış karış dolaşmıştır; Ortaöğretim Genel Müdürü olarak sorunları bilir, çözümler üzerine yıllarını vermiştir. Bu ikilinin dünyadaki bilgi birikimiyle kendi bilgi ve deneyimlerinden esinlenerek hazırladıkları köy enstitüsü modeli, bir yasayla yürürlüğe girmiştir. 1997 yılında, enstitülerden 50 yıl kadar sonra, şimdiki öğretmen yetiştirme sistemimiz gibi, Dünya Bankası uzmanlarının öncülüğünde hazırlanmamıştır ve üç beş kişilik YÖK kararıyla yürürlüğe girmemiştir. 2002 yılında, bize “bulunmaz Hint kumaşı” olarak yutturulan yeni ilköğretim programı gibi, AB’nin/ABD’nin istediği ve gönderdiği, yalnız bakan ile onun (neredeyse) emir erlerinin onayıyla yürürlüğe giren bir program da değildir.

Bir başka hareket noktası, enstitülerin amaçları ile yaptıklarının karşılaştırılmasıdır. O yılların sayılı toprak ağalarında Emin Sazak, mecliste, köylere verilmiş olan köy enstitüsü mezunlarının kendilerini birer Atatürk zannettikleri için şikayetçidir. Yücel’in yanıtı şöyledir: “Biz çocukları sizin kabul ettiğiniz kanunlarda yazılı ne varsa onları yapmak üzere yetiştiriyoruz… Emin Sazak arkadaşımın oturduğu yerde içini çekmeğe hakkı vardır. Çünkü ilköğretim davası milletlerin rüştünü ispat etme davasıdır. İlköğretim davası feodal sistemle kendisini idare etmek isteyenlerin samimi olarak istemeyeceği bir davadır”. Gerçekten de, enstitüler, yasal amaçlarına göre hizmet veren sayılı kurumlarımızdan biridir. Bu amaçların gerçekleşmesinden rahatsız olup, enstitüler konusunda geri adım atıp sonunda kapayan meclisler, ağaların, eşrafın ABD’ye yanaşmaya hazır olanların meclisidir.   

Bir başka değerlendirme, var olan gereksinimler ve bu gereksinimlerin karşılanıp karşılanmadığı üzerine yapılabilir. 1940’ların Türkiye’si yoksuldur, 35 bin okulsuz köy vardır, öğretmen köye gitmemektedir. Köy enstitüleri, 15 yılda bu sorunu çözebilecek şekilde planlanmış bir uygulamadır. Enstitüler, o yılların yerel ve evrensel koşulları içinde, eğitim ve kültür dahil topyekun kalkınma hedefinin bir parçası olarak gündeme gelmiştir. O yıllarda, köyler için enstitüler; sanayinin biraz var olduğu yörelerde, sanat okulları; eğitsel ve kültürel olarak gelişmiş kentlerde, İstanbul Teknik ve Ankara üniversiteleri açılmıştır.

Bir diğer ölçüt, eğitsel olarak enstitülerde neler olduğudur. Köy çocuklarının, enstitülerde gösterdikleri değişim, bugünkü değerlerle ve koşullarda bile (hele, 2000’lerin eğitim fakültelerinde, öğrencilerimize 4 yılda ne kazandırdığımıza bakarak) parmak ısırtacak niteliktedir. Öğrenciler, öğretmenlik bilgisi yanında, köy yaşamında geçerli olacak temel beceriler kazanmışlardır. Güzel sanat dallarıyla ilgilenmeye, okumaya, düşünmeye, eleştirmeye, hakkını aramaya ve korumaya, örgütlenerek düşündüklerini yapmaya başlamışlardır. Bloom’un 1950 sonlarında kuramsallaştırdığı, bilişsel-duyuşsal-devinimsel öğrenme, 1940’ların köy enstitülerinde belirli oranlarda gerçekleştirilmiştir.

Belki de enstitülerin en önemli yanı, Paulo Frerie’nin 1960’ların sonlarında yazdığı Ezilenlerin Pedagojisi kitabında işlediği konuyla ilgilidir. Frerie, her ülkede ezenlerle ezilenlerin bulunduğunu belirtmekte ve ezilenler içinde kurtuluşu ezenler sınıfına geçmekte bulanları eleştirmektedir. Enstitü mezunları, ezilenler sınıfından (köyden) gelip, yaşamları boyunca, ezilenler için çalışan, ezenler sınıfına geçmeyen ve (kendi çapında) ezenlere karşı duran insanlardır. Ezilenlerin, sömürülenlerin, teslim olmayanların ve emekçilerin başkaldırısıdır. Enstitülüler, solcu oldukları için askerde çavuş çıkarılmışlar ve ezilenlerin yanında oldukları için sürülmüşlerdir. Sürüldükçe bileylenip örgütlenmişler, önce dernek kurmuşlar, sonra da “Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kurulmasında, TÖS kapanınca TÖBDER’in oluşumunda, TÖBDER kapanınca bir başka örgütlenmede öncü olmuşlardır.

Köy enstitülüler, arkadaşları T. Aydoğan’ın 1945’te sorduğu, “Şu benzi güz elması renkli/ Lacivert ceketli sevimli çocuk/ Neden böyle de/ Şu saz benizli/ Yalın ayak, başıkabak çocuk/ Öyle değil?/ Nedendir ey ağacım/ dalının biri sarı, biri yeşil/ Biri kurur, biri büyür/ Biri ağlar, biri güler/ Nedendir” sorusu gibi sorular soranlardır. Enstitü mezunlarının bu tür sorular sormaları, olaylara eleştirel yaklaşmaları ve haksızlıklara karşı çıkmaları nedeniyle, ABD ile canciğer olabilmemiz için kapatılmışlardır. Enstitüler yerine imam hatiplerin ve yabancı dille öğretim yapacak olan Maarif Kolejlerinin (Anadolu liselerinin) açılması boşuna değildir.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 12:23:19
insan en yücedir kesinlikle katılıyorum..Ama bu projede bu değerin çok altında tutulup hem öğretmenler,hem öğrenciler amele gibi çalıştırılmışlardır.

Burada eğitilen öğrenciler,yetişen öğretmenler hiç bir zaman iyi yurttaş olamamıslar..Her fırsatta toplumsal dğerlere,milli ve manevi kültüre karşı çıkmışlar.Bunun değişmesi için çaba harcamışlardr.

Ne derece demokratik olduğu da uygulamalarından da öğrenileceği gibi,öğretmen 20 yıl kendi köyünde çalışmak zorunda ve maaşı da 4 dolar..Bu sadece duygusal bağlardan yararlanarak köylüyü kanalize etmedir..

Müfredatında kültür derslerinin ağırlığı,köye dayalı çalışma sistemi bizim batıya dönük yüzümüz olamazdı.Sonra çağdaşlaşmaya zıt bir prjeydi..Teknik,bilimsel anlamda neler yapılmışki..Köy enstitüleri hangi yeni buluşu yapmış,günümüze teknik anlamda ne katkısı olmus..Sadece çiftçi olup,öğrenci ve öğretmenler amele gibi çalıştırılmışlardır.

Ahlak anlayışını da ustte mufettiş raporları ispat etmişti..Sırf orada yaşanan ahlaksızlıklar yuzunden toplumda kız  öğrencileri okula göndermeme problemi olustu..İster istemez benım kızımda bu ahlaksızlıklara alet olabilir korkusu olustu..

Türkiye gerçeğinden aykırı bir uygulama olduğu için miadı dolmus ve bu halka karsı yapılan bu ihanet amaçlı uygulama tutmamıştır...
---Tutunacak,savunacak hiç yönü olmayan bu proje sadece bir grubun kendi avuttuğu,özlem duyduğu boş bir hayalden öteye gidememiş ve gidemeyecek toplum için karanlıkta geçen bir  dönemdir..----

Şimdi vaktim olmadığı için döndüğümde daha kapsamlı değerlendirme yapacağım...

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 08 Mar 2008 12:27:14
Değerli arkadaşlar bu konuda çeşitli yazılar yolladım,görüşler belirttim. ayrıca bazı arkadaşlar karşı görüşlerle ilgili yazılar nakletti. ben bu palatformda çok kaldığıma inanıyorum. bu konuda lehte aleyhte bir çok görüş yazısı incelemesi var. olacakta. bu konuda meraklı arkadaşlar bu dökümanları çeşitli kaynaklardan araştırır çok boyutlu olarak inceler.
     Ben artık bu platformda yukarıda dediğim gibi çok kaldım. bu SON YAZIM.Araştırma yapan arkadaşlarıma başarılar dilerim. yanlız bu araştırma yaparken kullanılan yada teori olarak kalmış EĞİTİM ÖĞRETİM TEKNİKLERİ KISMINI MEVCUT EĞİTİM SİSTEMİMİZDE NASIL KULLANIRIZ. KULLANDIĞIMIZ KISIMLARI NASIL GELİŞTİRİRİZ bu konuyu ayrı olarak inceleyip başka bir konu olarak forum açılırsa memnun olurum.
HEPİNİZE BAŞARILAR İYİ ÇALIŞMALAR

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 08 Mar 2008 13:52:27
Rahat olun hocam,dünden bu güne taşıyacağımız,bu günkü mevcut öğretim tekniklerinden daha iyi kapsalı bir şey yok zaten..

Hem kimsede amele gibi çalışmak istemez değil mi..

Aydınlık bir Türkiye de yaşıyoruz,karanlık günler geride kaldı çünkü....

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK