Öğrencisi, öğretmeni, usta öğreticisi ile Köy Enstitülü'ler İsmail Hakkı Tonguç'un önderliğinde bir destan yaratmışlardır. Oluşturdukları efsaneyle “yeşeren toprak, yükselen yapı, ışığa dönüşen su, dayanışma, paylaşma, aydınlanma, özgürleşme” sağlanmıştır. Temel kavram yalnızca eğitimi değil, sorgulayan, araştıran, beceri kazandıran ve savaşımcı bir yaşam biçimini getirmiştir. Yüzlerce yazar sanatçı, bilim insanı, sağlık memuru, ebe ve sayıları milyonlara ulaşan öğrenci yetiştirdiler. Burada çalışan ve mezun olan insanlarımız ülkemizin bağımsızlığını yitirmesine karşı durmuşlar, halkla bütünleşmişlerdir. Bu nedenle; kazandıkları kimlik, özgüven ve koşulları zorlayan fedakârlıklarıyla verdikleri emeklerin unutulması olanaksızdır. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) tarafından dünyaya örnek gösterilen Köy Enstitüleri sistemini kamuoyuna yeniden anlatmak, günümüze uyarlanabilirliğini tartışmak gereklidir. Eğer başarılı olmasalardı bugün; -gidilmemiş köy, okulsuz çocuk, işlenmemiş tarla, -aç-açık insan, fabrikaları kapatılmış işçiler olmayacaktı. Avrupa'da çalışan işçiler, töre cinayetleri, boşalmış köyler, çarpık kentleşme görülmeyecekti. Çok kısa ömürlü olmalarına karşın öğrencisi, öğretmeni, çalışanıyla aydın, özgür üretken, araştırmacı, sorgulayıcı, Atatürk ilke ve devrimlerine, Lâik Cumhuriyet'e inanan ve bu yolda yürüyen bireyler, yurttaşlar yetiştiren Köy Enstitüleri günümüzde bile birçok ülkeye örnek olabilecek üretime dönük eğitimi esas almıştır. Köy Enstitüleri; lâik eğitimin başlamasında öncülük etmiş, sanayi için eğitilmiş nitelikli iş gücünün oluşmasına yardımcı olmuştur. Ataerkil toplumdan çekirdek aile toplumuna dönüşün başlangıcı olmuştur. Demokratik toplum ve kültür için kurumsal alt yapı oluşmasına neden olmuştur. Ezbercilikten uzak sorgulayan bireyler yetiştiren, demokratik ve üretici eğitimin başlamasına öncülük etmiştir.
Cumhuriyet Türkiyesi'nde bu uygulamadan dönüldükten sonra eğitimdeki çıkmazımızın her geçen gün yüzümüze vurması hiç de yadsınılmamalıdır. Bu yazının amacı; 21. yüzyılda ortaçağa doğru yol alışımızın nedenleri açıklığa kavuşturmaktır. Tüm bu koşullara karşın, bu güzide kurumun yetiştirdiği çok sayıda Atatürkçü gencimiz toplumumuza önemli katkılarda bulunmuşlar, yetiştirdikleriyle ve önder oldukları eylemlerle şerefli yaşamlarını sürdürmektedirler. Tuttuğunu koparan, başı dik, düşüncesi hür, vicdanı hür, boyun eğdirilemez insanlarımızın sayıca artması ve ülke olarak yeniden saygın bir niteliğe kavuşmak umuduyla