Köy Enstitüleri

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 25 Şub 2008 09:08:42
Köy Enstitülerinin Kapatılması

Demokrat Parti iktidarı sırasında ve Tevfik İLERİ eğitim bakanı iken, Ekim 1952 de, Talim ve Terbiye Dairesi, Köy Enstitülerinin kapatılmasına gidişte son adımlardan biri sayılan program değişiklikleri yapılmıştır. Gerekçede denir ki;
“Uygulama, hem öğretmen, hem de ziraatçı veya sanatkâr yetiştirmenin mümkün olamayacağını ve öğretmenin çalışmasını bu şekilde bölmenin okulun zararına olduğunu gösterdi. Böylece “üretici ve sanatkâr” yani devlete fazla mali yük getirmeyecek öğretmen yetiştirme isteğinin gerçekleşmediği görüldü ve vazgeçildi.”
Bu değişiklik 1952–1953 ders yılından itibaren uygulanmış ve Köy Enstitüleri önemli ölçüde genel bilgi derslerine yöneltilmiştir.

Şubat 1954’te yayınlanan 6234 sayılı kanunla, Köy Enstitüleri, tümüyle geleneksel ilk öğretmen okullarıyla birleştirilmiştir. Köy Enstitülerinden toplam 15000 kadar öğretmen ve 2000 kadar sağlıkçı yetiştirilmiştir.

Kapatılma sebebi olarak farklı gerekçeler ileri sürülmekle birlikte esas sebebi Demokrat Parti'nin var olma nedenine bağlamak yanlış olmaz: Köyün kente yürüyüşü olarak özetlediğimiz Demokrat Parti, köyü köyde tutup kalkınmayı köyden başlatmak gibi bir düşünceye sahip olmamıştır. Köy Enstitüleri ise köyün ve köylünün köyde kalıp orada kalkınması için düşünülmüştü. Demokrat Parti iktidarı ile Köy Enstitüleri zaten misyonunu tamamlamış oluyordu.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 25 Şub 2008 09:11:26
Hasan Âli Yücel, “Biz, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hâkimidir. Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik” sözüyle bunun önemini vurgulamıştı.

Karşıtlar güçleniyor

          Tartışan, sorgulayan gençler, ülkenin ve dünyanın etrafında gelişen olayları daha iyi kavrıyor, olaylara daha farklı bir gözle bakıyorlardı. Hak, hukuk kavramlarını bildiklerinden köylerdeki ağalık ve aşiret düzenine başkaldırıyorlardı. Artık köylüler ağaların önünde diz çökmüyor, şeyhlerin, şıhların eteklerini öpmüyor, toprak sahiplerinin karşısında eğilmiyordu. Elbette ki bu şekilde yetişen gençlerin çoğalması, bazı zümreler için büyük bir tehlikeyi işaret ediyordu. Şehirlerdeki bu insanlar, köy enstitülerinden yetişen gençleri sürekli olarak aşağılıyor, türlü saçmalıklar öne sürerek enstitülerin kapatılması için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde kültür tarihi dersleri de veren Sabahattin Eyüboğlu, bu karşıtların sözlerini Köy Enstitüleri Üzerine adlı denemelerinde toplamıştı. “Bunlar Shakespeare’in, Gogol’un eserlerini okuyorlarmış, güler misin, ağlar mısın? Bu eserleri biz bile okuyup anlayamıyoruz”, “Köylü çocuklarını şımartıyoruz. Enstitüde okuduk diye çalımlarından geçilmiyor. Göreceksiniz bunlar bize kafa tutacaklar. Besle kargayı oysun gözünü”, “Kendim görmesem inanmazdım. Ankara Halkevi’nde Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencileri Fraust’u görmeye gelmişler. İlkin asker zannettim. Kaba saba elbiseler, kapkara yüzler, korkunç bir ter kokusu. Bir facia. Bunlar öğretmen olacak da…” tarzında hafifsemelerle aslında kendilerini aşağılayan bu insanları Eyüboğlu, “Kemalist devrime inanmayan şehirliler” olarak nitelendirmişti.

          Köy enstitülerinin kapatılması süreci de büyük ölçüde bir korkuya dayanıyordu. Buradan yetişen öğrenciler vurgulandığı gibi bilime önem veriyor, ülke sorunlarını tartışıyor, ağalık sistemini ve köylünün geri kalmışlığını sorguluyordu. Bilinçlenen köylü haktan ve hukuktan güç alıyor, ağalara, beylere, tarikat şeyhlerine karşı çıkıyordu. Atatürk ilke ve devrimlerini her şeyi üzerinde tutuyor, tüketimi değil üretimi savunuyordu. Bu yüzden köy enstitülerine karşı olanlar, büyük ölçüde Cumhuriyet değerlerine de karşı olanlardı. Buna karşılık, ülkede hızla yükselen bir karşı devrim süreci başlatılmıştı ve Demokrat Parti (DP) kurulmuştu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin içinden ve dışarıdaki muhaliflerin örgütlenmesi sonucu kurulan DP, karşı devrim sürecini başarıyla yürütüyordu. Muhaliflerin tek derdi vardı. O da köy enstitülerinden yetişen gençlerden duydukları rahatsızlıktı. Bu gençlerin “komünist” olduklarını öne sürüyorlar ve enstitülerin kapatılmasını istiyorlardı. Yaklaşmakta olan 1946 seçimleri, ülkede yepyeni bir süreci başlatmak üzereydi. Çok partili sürecin ilk adımı olan seçimler öncesi güçlenen muhalifler, CHP içindeki muhalifleri de yanlarına çekerek Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye müthiş bir baskı uyguluyorlardı. Sonuçta istediklerini başardılar ve enstitülerin amaçlarından saptıklarını iddia edenler, 1946 yılında yapılan müfredat değişikliği ile enstitüleri gerçek amaçlarından uzaklaştırdılar. 1950 yılında DP’nin iktidar olmasının ardından Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde ise 16 bin 400 öğretmen, 7 bin 300 sağlık memuru, 8 bin 756 eğitmen yetiştirmiş olan köy enstitülerinin içleri tamamen boşaltılmış, 1953 yılında ise kapatılmıştır. Sonuç olarak Kemalist devrim karşıtlarından büyük eleştiriler alan köy enstitülerini kimileri “komünist yuvası”, kimileri ise “köylü çocuklara angarya işlerin yüklenildiği” yerler olarak görüp, gerçek değerlerini anlayamadılar.

          Peki, köy enstitüleri kapatılmasaydı ve bu hayal devam ediyor olsaydı, şimdiki yaşantımıza ne tür yansımaları olabilirdi? İşlenilmemiş toprak, kullanılmamış su, okumayan çocuk ve genç, üretim yapmayan fabrika kalır mıydı? Özelleştirme belası ülkemizin dört bir yanını kaplamış olur muydu? Yeteneksiz siyasetçiler elinde heba olmuş bir ulus mu olurduk? “Babalar gibi satarım” zihniyeti mi aşılanırdı halka, yoksa üretim içinde eğitim şiarı mı? Varoş kelimesini biliyor olur muyduk acaba? Ya da terör belasını? Gelişmişliğini, kalkınmışlığını sağlamış köyler boşaltılmak zorunda kalır mıydı? Ya da köyden kente göç ihtiyacı? Töre cinayetleri ya da berdelleri mi okurduk gazetelerin üçüncü sayfalarında? Yolsuzluk, hırsızlık, gasp gibi toplumsal yaralar mı açılırdı zihinlerde? Paralı eğitime gerek mi kalırdı? Ya da eğitimde uçurum yaratan dershanelere? Ulusal kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkmalıyız diye haykırmamıza ne lüzum kalırdı? Zaten kültürümüzü yitirip yabancılaşmamış olurduk.

          Mustafa Kemal’in işaret ettiği gerçek muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefimizi, köy enstitülerini kapatarak ıskaladık bizler. Gerçek medeniyet ve uygarlığı Batı değerlerinde aramak yerine, kendi ulusal kültürümüze sahip çıkmayı tercih ettiğimiz gün ise yeniden ışık görünecek koridorun öteki ucunda.
(Nigar Özafacan)

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 25 Şub 2008 09:24:19
arkadaşlar yukarıda netten 2 tane yazı alıntı yaptım okuyun diye. inanın araştırma yaptıkça lehte -aleyhte daha bir çok yazı var. herkesin görüşüne saygım var. tek isteğim biz eğitimcilerin bu kurumda uygulanan EĞİTİM ÖĞRETİM METODLARI.yoksa siyasi konular kapatılma sebebleri dedikodular gerisi önemli değil. Bİz gelecek nesli yetiştirirken aynı zamanda kendimizde yeniliyoruz. aydınlık bir geleceği sağlamak faydalı olmak ilkönce kendimzi yetiştirmek araştırmak gerekir. siyasi görüşler gelir gider ama eğitim devam eder. bizimle beraber bizden sonrada devam edecektir.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 25 Şub 2008 10:26:05
Köy enstitiüsü uykuda geçen bir zaman dilimi olmuştur benim düşüncem bu..Toplum dokusunda yaptıgı tahrıbat faydalarından az degıldır..Tamamen ideolojik talim merkezlerine dönüşünce de kapatıldı..

Eğitim-öğretim teknikleri açısından bakacak olursak daha çok komunal sistemin gerekleri olan işçi sınıf ve toplumunun oluşturulması profili üzerinde durulmuştur.Aydınlık,çagdas tekniklere ve ilerlemeye yapı olarak aykırı olan bu kurumlar degişim ve gelişime ayak uyduramayacağından kapatılırdı zaten.Bu kurumlarda da yasanan olaylar munferit degıl.Neredeyse hepsinde bu türlü olaylar olmustur.Ahlak ve edep dairesine havale edip buraya eklemiyorum..İsteyen arkadaslara özel mesajla linkleri verebilirim..

Şimdi 2 günlük internet taramaları ile bana cevap vermeyin.Ben okudum ve çok arastırdım...Aksini söyleyenler önce köy enstitüleri hakkında ne kadar arastırma yapıp okudular ona vevap versinler...

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 25 Şub 2008 13:40:14
1- yanlış düşünüyorsunuz. başta benim ne bildiğim konusunda zaten yanlışınız var.
2-Ön yargılı yanaşıyorsunuz.
3- Burada günlerdir anlatılan nu kurumlarda ki EĞİTİM ÖĞRETİM TEKNİKLERİ.
4-ARTIK KONUŞMAYA BİLE DEĞMEZ. HERŞEYİ BEN YAZMADIM BU KONU AÇILMADI UNUTUN GİTSİN

Çevrimdışı deniz74

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 366
  • 326
  • 366
# 25 Şub 2008 21:05:05
Rizap öğretmenim; Köy enstitüleri ile ilgili yapmış olduğunuz açıklamalara gönülden katılıyor ve teşekkür ediyorum...


Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 25 Şub 2008 21:08:49
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Rizap öğretmenim; Köy enstitüleri ile ilgili yapmış olduğunuz açıklamalara gönülden katılıyor ve teşekkür ediyorum...
teşekkür ederim. Bir nebzede olsa konu hakkında bilgilendirdiysem ne mutlu bana...........



Çevrimdışı gezgin81

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.097
  • 219
  • 1.097
  • 219
# 26 Şub 2008 11:14:15
    köy enstitüleri iyi ki kapatıldı yoksa bugünkü eğitim öğretim in tartışılmaz  kalitesine ulaşamazdık ::) ::)

Çevrimdışı erseven_tr

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 395
  • 311
  • 395
  • 311
# 26 Şub 2008 13:08:00
1946'ya kadar Köy Enstitüleri, halkevleri, tercüme bürosu, MEB'nın tüm Batı klasiklerini yayımlaması gibi uygulamalarla yaşanan okuyan toplum yaratma projesi, feodal toprak ağaları, beyleri ve din bezirgânlarından darbe yedi. Toprak ağası milletvekillerinin Köy Enstitülerinde okuyan öğrencileri kastederek "Bunlar hep kitap okuyor, bunları köylere gönderirsek köylüler bize oy vermezler, bunlar bizi keserler, yöneteceğim kişinin benden akıllı olmasını istemem" diyerek, İnönü'nün Cumhuriyet'in en önemli eseri diye övdüğü Köy Enstitülerini yine İnönü'ye kapattırdılar.

M.Eğitim Bakanlığı'nın yaptırdığı bir araştırmada ise 6 kişiye 1 kitap düşmektedir. Ancak bu araştırmada ders kitaplarının da araştırmaya katıldığını biliyoruz.

Kişi başına düşen cehaletimiz her gün artıyor...

Sakallı Celal'in dediği gerçek oldu; bu kadar cehalet eğitimle elde edildi.

Fransa'da kişi başına 7, Almanya'da 6, İsveç'te 11, Japonya'da 18 kitap düşerken, Türkiye'de kişi başına düşen kitaptan söz edilemiyor!

Çünkü Türkiye'de kitap başına 12 bin 89 kişi düşüyor. (*)

Türkiye'de bir yılda basılan kitap Japonya'da bir günde basılıyor.

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 26 Şub 2008 13:13:37
Şimdi köy enstitüleri kapatıldı diye kitap okuma da yasaklanmadı ki..Orada yayımlanan,dağıtılan yada basılan kitapları da ii tahlil etmek lazım..Acaba okuma alıskanlığı için verilen eserler mi,yoksa baska bir amacın argümanları mı dağıtılıyordu..

Çevrimdışı deniz74

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 366
  • 326
  • 366
# 26 Şub 2008 22:14:02
KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULMASI VE AMAÇLARI:

   1940'da 6 yaşın üstündeki nüfusun %78'i okur yazar değildi.
Köylerde bu oran %90'dı. Ayrıca köyler,sağlık, temizlik ve gelişme imkanlarından yoksundu.
Bu yaygın bilgisizlikle daha etkili mücadele etmek ve bunu yaparken köylerin sosyo-ekonomik, kültürel yapısında öğretmen ve eğitim kanalıyla düzenlemeler ve gelişmeler sağlamak.......
İşte Köy Enstitüleri bu amaç ile kuruldu.

O zamana kadar mevcut öğretmen yetiştirme düzeninin neyi eksikti de yeni bir öğretmen yetiştirme sistemi geliştirilmek isteniyordu? 

Mevcut eski düzen "nazari" eğitim yapan, ellerinde kalem, kitap, yalnızca okuma yazma ve "kitabi" bilgiler öğretimi ile yetinen, köye gitmek, orada kalmak istemeyen, köylüye pek yararlı olamayan öğretmen yetiştirmekle suçlanıyordu.

Oysa artık köy kökenli, yalnızca köye yararlı olabilecek, nasırlı ellerinde kalem ve kitaptan çok kazma, kürek, çapa, bağ makası, keser.........bulunan öğretmenler yetiştirilmeliydi.

Köy enstitülerinin kuruluş felsefesi budur.

Prof. Dr. Yahya AKYÜZ
Türk Eğitim Tarihi Kitabından alıntıdır.

Çevrimdışı turgutyigit

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 210
  • 142
  • 210
  • 142
# 26 Şub 2008 22:22:50
çok güzeldi ama bizdi kendi düşüncelerimizi bu işlere sokarak bozuyoruz tarafsızlık eğitim de çok önemli-siyaset olmamalı-olunca da işte sonu yok

Çevrimdışı a.badem

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.500
  • 19.444
  • 8.500
  • 19.444
# 26 Şub 2008 22:25:27
hocam sitemizde siyaset içerikli mesaj atılması yasak.

Çevrimdışı M.TARIK

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.153
  • 2.487
  • 1.153
  • 2.487
# 26 Şub 2008 22:36:07
Köy Enstitülerini kötü olarak tanımlayan arkadaşları hiç kusura bakmasınlar yadırgıyorum.Biraz daha araştırmaları gerekir diyorum.O yıllarda yapılan yanlış icraat varsa belgeleri ile açıklasınlar görelim.Çamur at izi kalsın politikası gütmeyelim.

Çevrimdışı rizab

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
  • 2.057
  • 2.797
  • Özel Eğitim Öğrt.
# 26 Şub 2008 22:39:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Köy Enstitülerini kötü olarak tanımlayan arkadaşları hiç kusura bakmasınlar yadırgıyorum.Biraz daha araştırmaları gerekir diyorum.O yıllarda yapılan yanlış icraat varsa belgeleri ile açıklasınlar görelim.Çamur at izi kalsın politikası gütmeyelim.
katılıyorum.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK