ÜSTTEKİ YAZININ DEVAMI....
Dönemin güçlü kalemlerinden Peyami Safa, Köy Enstitülerindeki Marksist propagandayı bir makalesinde şu şekilde yorumlamaktadır:
Çocuklara Nazım Hikmet'in şiirlerini ezberleten, marksizm hakkında konferanslar verdiren, dergilerinde de marksizm hakkında makaleler neşreden Köy Enstitülerinin komünist yuvaları olduğunu bilmeyen bir tek şuurlu Türk aydını yoktur... Köy Enstitüsü mezunlarından yazı hayatına girenleri Moskova Radyosu öve öve bitiremez. Daha geçen gün bir lisede Komünist propaganda yaparken yakalanıp ağır ceza mahkemesine verilen bir öğretmen de, yazıldığı gibi filoloji mezunu değil, Köy Enstitüleri yetiştirmelerindendir. Köy Enstitülerinin kapanması Kara Kuvvet'in zaferi ise, 30 Ağustos zaferine benzetilen kuruluşları Kızıl Kuvvet'in zaferi midir? Kızıl olmayan mutlaka Kara mıdır? Hür milletler camiası, kara milletler camiası mıdır?... Bu ters mantık sistemine ve Moskova iddiasına göre Köy Enstitülerinin yerini alan öğretmen okullarımız da kara öğretim okullarıdır. Çünkü bu okullarda Marx'a kasideler okunmaz, Moskof hademesi Nazım Hikmet'in plakları çalınmaz, şiirleri okutulmaz, şehirli ile aynı hak ve imkanlara sahip köylü ayrı bir sınıf sayılmaz, milli birlik parçalanmaz, sınıf kategorilere ayrılmaz.
Köy Enstitüleri'ndeki bu Marksist propagandanın ortaya çıkması üzerine TBMM üzerinde büyük bir kamuoyu baskısı oluştu. CHP saflarından da Köy Enstitüleri'ne karşı eleştiri okları fırlatılmaya başladı. mason Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in yerine Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilen R. Şemsettin Sirer'in Bakanlık müfettişleri tarafından hazırlatmış olduğu Köy Enstitüleri raporu ise ahlaki açıdan utanç vericiydi. İşte bu rapordan bazı alıntılar:
1-12 Numaralı Belge: .... Enstitüsünün kuruluşundan 1947 senesine kadar muhtelif zamanlarda kız öğrencilerin büyük bir kısmı Enstitü öğretmenleri tarafından rahatsız edilmiştir. Küme öğretmenlerinin, disiplin kurulu üyelerinin, bakanlık müfettişi Ziya Karamuk'un imzalarını taşıyan bu belgede, kız öğrencilerin öğretmenleri tarafından bizzat öpülüp sıkılmak sureti ile çirkin muamelelere zorlandığı ve ahlaksızlığa zorlandığı tesbit edilmiştir. Bu ahlaksız ilişkiler sonucunda bazı öğretmenler, kız öğrencileri ile kanun zoru ile evlenmek durumunda kalmıştır.
2-13 Numaralı Belge: ..... Köy Enstitüsünde kız ve erkek öğrenciler enstitü civarındaki Kalaycı civarında ve enstitü yatakhanesinde uygunsuz vaziyette yakalanmıştır.
3-14 Numaralı Belge:.... Köy Enstitüsü mezunu bir köy öğretmeni, kendi okulu öğrencilerinden bir kızı iğfal etmiştir. Ahlaki durumları arzedilen öğretmenlerin yetiştirmiş olduğu öğrencilerin mezun olduktan sonra tayin edildikleri okullarda öğretmenlerinden gördükleri gibi hareket ettiklerinin delili olmak bakımından bu belge ayrıca bir önem taşımaktadır.
Köy Enstitüleri ile ilgili raporda anlatılanlar bu kadar değildir. Cinsel serbestliğin yanısıra öğretmen ve öğrencilerin modernlik adına sabahlara kadar süren içki alemleri raporda yeralan diğer örnekler arasındadır. Ayrıca 47 Numaralı belgede Enstitülerde gizli ve açık olarak ahlaksız yayınlar yapıldığından ve Köy Enstitüleri Dergisi'nde bu ahlaksız yayınlara çanak tutulduğundan, aile içi (ensest) ilişkilere kadar vardırılan cinsel sapkınlıklara yer verildiğinden bahsedilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişi Fethi İsfendiyaroğlu, Köy Enstitüleri'nde yapmış olduğu incelemeler sonucu elde ettiği izlenimlerini şu sözleri ile ifade ediyor:
Umumiyetle sureti mahsusada köyden, köy çocuğunun ailesi muhitinden çok uzaklarda, adeta dağ başlarında kurulup, gerek köylülerin ve gerek şehirlilerin çevresinden ayrı bulundurarak her türlü muzir telkinlere kolayca imkan ve fırsat bulacak ıssız yerlerde işler hale getirilen ve 40 binden fazla köylümüzü milli ruhtan mahrum, muzir ve solcu fikirlerin telkinine memur birtakım köy öğretmeni yetiştirmeye çalışmışlar ve bunların vatan sevgisi ile dolu olmayanlardan bir takımını maalesef tamamıyla zehirlemişlerdir. Bereket versin ki bir çoğu, temiz köylülerimizin tertemiz kanlı evlatları olduğundan bu menfi ve muzir propagandalar ve yıkıcı telkinler onların asil ruhlarında bir iz bırakmamışlardır. Hatta bir nevi reaksiyon husule getirmiştir
Halkevlerinde ve Köy Enstitüleri'nde yürütülen tüm bu ateist ve materyalist propaganda ile ahlaki dejenerasyon sürecinin, masonların Türkiye için öngördükleri stratejinin bir parçası olduğuna dikkat etmek gerekir. Bu nedenledir ki, Köy Enstitüleri'nin kapanmasından yıllar sonra bile mason yazarlar ve gazeteciler Köy Enstitüleri'ni savunmuş ve hatta bunların yeniden hayata döndürülmesi için çaba harcamışlardır. Masonların yayın organlarından Mason Dergisi'nde yer alan bir makalede, Köy Enstitüleri için "Türk eğitim tarihinin en görkemli projesi" ifadesinin kullanılması, yeterince açıklayıcıdır:
Kaynakça:
1(Türkiyede'ki Masonluk Tarihi, Kemalettin Apak s.34-35)
2 Şükrü Hanioğlu, Dr. Abdullah Cevdet ve Dönemi, s.21
3 Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c.2, sf.368
4 Tevhid-i Efkar Gazetesi, 21 Nisan 1922
5 Abdullah Cevdet, Aklı Selim,
6 15 Kasım 1983, Yeni Nesil
7 Doç. Dr. Anıl Çeçen, Halkevleri, s.115
8Behçet Kemal Çağlar, 1935 Halkevleri, s.1
9 Köy Enstitüleri, Mehmet Başaran, s.32
10 Tercüman, 23 Nisan 1960
11 Havadis, 23 Temmuz 1960
12 Mason Dergisi, Ocak 1995, sy.93, sf.30