Nazım Hikmet Ran'ın Şiir Ve Sözleri

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2013 07:15:31
..

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2013 07:20:08
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi,
Uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden,
Belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...

Nazım Hikmet

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 11 Oca 2013 08:17:56
RUHUN

Ruhun, bir ırmaktır gülüm,
akar yukarda dağların arasından,

dağların arasından ovaya doğru,

ovaya doğru, ovaya kavuşamadan bir türlü,
bir türlü kavuşamadan uykusuna söğütlerin,

geniş köprü gözlerinin rahatlığına,

sazlıklara, yeşil başlı ördeklere,

düzlüklerin yumuşak kederine kavuşamadan,

kavuşamadan ayışığındaki buğday tarlarına,
ovaya doğru akar,

akar yukarıda dağların arasından,
bir yığılan bir dağılan bulutları sürükleyip,

geceleri iri iri yıldızları taşıyarak

dağbaşı yıldızlarını,

mavi güneşlerini de dağbaşı karlarının,

akar köpüklene köpüklene,

dibinde ak taşları kara taşlara karıştırıp,

akar akıntıya karşı yüzen balıklarıyla,

dönemeçlerde kuşkulu,

uçurumlarda düşüp şahlanarak,

kendi uğultusuyla deli divane

akar yukarda dağların arasından,

dağların arasından ovaya doğru,
ovaya doğru, ovayı kovalayıp

ovaya kavuşamadan bir türlü.



Nazım bu şiiri 1960′da Roma’da Joyce Lussu için yazmıştır.
Nâzım’ın Fransızca’dan okuduğu şiirlerine âşık olan Joyce Lussu, 1960′ların “Kızıl İtalya”sında, ünlü komünist lider Emilio Lussu’nun karısıdır. Emilio Lussu, ülkesinde kovuşturmaya uğradığı için ülkesinden kaçmış, Fransa’ya sürgüne gitmişti… Böyle bir dönemde Roma’da bir araya gelen Nâzım Hikmet ve Joyce Lussu birbirlerine aşık olurlar.
Joyce Lussu ve Nâzım Hikmet için bu birkaç aylık ilişki, birkaç yakın dost dışında, herkesten ölünceye kadar sakladıkları bir sır olarak kaldı… İkili, Rus ve İtalyan komünist partili arkadaşlarının tepkisinden çekiniyordu. Ancak bu ilişkiyi asıl imkânsız kılansa, Joyce Lussu’yu Fransa’da kocasının; Nâzım’ı ise İstanbul’da Münevver’in, Moskova’da ise Vera’nın beklemesiydi.

Çevrimdışı sergüzeşt

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 326
  • 4.376
  • 326
  • 4.376
# 11 Oca 2013 10:56:42
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
                    içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
                    ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
                        senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
                                     yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
                    biri sen
                    biri de ben.
Ben
daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
                                bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
                  belki diyor.

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 11 Oca 2013 12:27:42
hava kurşun gibi ağır
 bağır
 bağır
 bağır
 bağırıyorum
 
koşun
 kurşun
 erit-
 -meye
 çağırıyorum
 
o diyor ki bana
 - sen kendi sesinle kül olursun ey
 kerem
 gibi
 yana
 yana
 
"deeeert
 çok
 hemdert
 yok"
 
yürek-
 -lerin
 kulak-
 -ları
 sağır
 hava kurşun gibi ağır
 
ben diyorum ki ona
 - kül olayım
 kerem
 gibi
 yana
 yana
 
ben yanmasam
 sen yanmasan
 biz yanmasak
 nasıl
 çıkar
 karan-
 -lıklar
 aydın-
 -lığa
 
hava toprak gibi gebe
 hava kurşun gibi ağır
 bağır
 bağır
 bağır
 bağırıyorum
 
koşun
 kurşun
 erit-
 -meye
 çağırıyorum
 
Nazım Hikmet / Kerem Gibi
 

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 11 Oca 2013 12:50:30
Karıma Mektup

Bir tanem!
Son mektubunda:
"Başım sızlıyor
        yüreğim sersem!"
                          diyorsun.
"Seni asarlarsa
          seni kaybedersem,"
                           diyorsun,
                             "yaşayamam!"

Yaşarsın, karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı,
en fazla bir yıl sürer
             yirminci asırlarda
                              ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
       razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki, sevgili,
zavallı bir çingenenin
    kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
                      geçirecekse eğer
                                      ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
                         boşuna bakacaklar
Nazım'a!

Ben,
alacakaranlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarım kalmış bir şarkının acısını
                       toprağa götüreceğim...
Karım benim!
İyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
                          istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
                               kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal!
Paran varsa eğer
        bana fanila bir don al,
              tuttu bacağımın siyatik ağrısı.
                   Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
                      bir mahpusun karısı.


Nazım Hikmet Ran

"HATTA NAZIM'IN DA DEDİĞİ GİBİ"
Che Guevara’nın 6 Temmuz 1958’de Meksika’da hapisteyken annesine yazdığı mektupta “Şimdiden ölümümü bir başarısızlık olarak görmüyorum. Hatta Nazım’ın da dediği gibi “Yalnız yarım kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim” sözleriyle Nazım’dan alıntı yaptığını öğreniyoruz.

Çevrimdışı yeni19

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.155
  • 2.737
  • Müdür Yardımcısı
  • 1.155
  • 2.737
  • Müdür Yardımcısı
# 11 Oca 2013 15:52:30
DOĞUM

Anası bir oğlancık doğurdu bana;
kaşsız, sarı bir oğlan,
masmavi kundağında yatan
bir nur topu, üç kilo ağırlığında.

Benim oğlan
       dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Korede,
sarı ay çiçeğine benziyorlardı.
Makartır kesti onları,
gittiler ana sütüne bile doymadan
Benim oğlan
            dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Yunan zindanlarında,
babaları kurşuna dizilmiş.
Bu dünyada ilk görülecek şey diye
   demir parmaklığı gördüler.

Benim oğlan
            dünyaya geldiği zaman
çocuklar doğdu Anadoluda,
mavi gözlü, kara gözlü, elâ gözlü bebeklerdi.
Bitlendiler doğar doğmaz
kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden.
Benim oğlan
            benim yaşıma bastığı zaman,
ben bu dünyada olmıyacağım,
ama harikulâde bir beşik olacak dünya,
siyah,
       beyaz,
              sarı
bütün çocukları
       sallıyan
mavi atlas döşekli bir beşik.





Makartır - (Mac Arthur): Amerikan generali. 2. Dünya savaşında
Asya'daki Amerikan ordularının kumandanlığını yaptı. Asya halk-
larına karşı yürüttüğü baskılarla ün saldığı (!) için Amerikan hükü-
meti tarafından Kore savaşının kumandanlığına da atandı.





Nâzım HİKMET

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2013 16:56:22
Biz küçükken çok büyüktük. Mesela kollarımızı bir açardık, dünyayı kucaklardık. Güzeldik biz küçükken. Kaşlarımızı almayı bilmezdik, makyaj çok büyüklerin işiydi sevmezdik. Arkadaşlarımızla beraber bir gece uyuyabilirsek eğer velinimetti bizim için, lükstü, zenginlikti. Ailelerimiz en az beş kez arardı eve beş dakika geç kaldığımızda. Otobüsteyim bile diyemezdik, otobüsle bir yere gidemezdik. Oto ......büs lükstü, zenginlikti. Koşa koşa eve varana dek nefes almazdık ve nerdesin sen sorusunu duymadan cevabı verirdik. Biz bir gülerdik küçükken, kalbimiz kahkahalar atardı. Biz küçükken öğretmenimiz en yakın arkadaşımızla sıralarımızı ayırmasın diye, teneffüse kadar konuşmazdık. Not yazardık birbirlerimize. Biz diyorum küçükken bizdik böyle bayağı bir kalabalıktık. Yani biz diyebileceğim kadar çok. Biz küçükken bir büyüktük ki böyle kollarımızı açsak sığmazdı eni boyu. Sonra mı? Büyüdük. Kollarımızı açtığımızda bir kişiyi bile sığdıramayacak hale geldik. Küçülene kadar büyüdük, çok büyüdük yani. Biz olamadık bir daha. Sen, ben olduk. Büyüklük lüks değildi, zenginlik değildi. Koşa koşa büyüdük. Büyürken ne de çok küçüldük.

                                                         Nâzım Hikmet Ran
 

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 11 Oca 2013 20:11:31
"Sevdim insanlardan çok türkülerini.
İnsansız yaşayabildim, türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de. "

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2013 20:40:30
  SES

Çeneni avuçlarının içine alıp,
duvara dalıp
kalma!.
Çeneni avuçlarının içine alma!.
Kalk!
Pencereye gel!
Bak!
Dışarda gece bir cenup denizi gibi güzel,
çarpıyor pencerene dalgaları..
Gel!
Dinle havaları:
havalar seslerin yoludur,
havalar seslerle doludur:
toprağın, suyun, yıldızların
ve bizim seslerimizle...
Pencereye gel!
Havaları dinle bir:
Sesimiz yanındadır,
sesimiz seninledir...
 

Nâzım HİKMET

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 11 Oca 2013 22:15:10
Yoruldun ağırlığımı taşımaktan
Ellerimden yoruldun
Gözlerimden, gölgemden
Sözlerim yangınlardı
Kuyulardı sözlerim
... Bir gün gelecek, ansızın gelecek bir gün
Ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
Uzaklaşan ayak izlerimin
Ve hepsinden dayanılmazı
Bu ağırlık olacak.

Nazım Hikmet

Çevrimdışı humeyra7

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 2.399
  • 4.171
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 11 Oca 2013 22:18:24
Pişman değilim yaşadıklarımdan, Öfkem belki de yaşayamadıklarımdan...

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 12 Oca 2013 11:41:37
Hakkındır yaramazlık.
Dik duvarlara tırman
yüksek ağaçlara çık.
Usta bir kaplan
gibi kullansın elin
yerde yıldırım gibi giden bisikletini..
Ve din dersleri hocasının resmini yapan
kurşunkaleminle yık
Mızraklı İlmihalin
yeşil sarıklı iskeletini..
Sen kendi cennetini
kara toprağın üstünde kur.
Coğrafya kitabıyla sustur,
seni «Hilkati Âdem»le aldatanı..
Sen sade toprağı tanı
toprağa inan.
Ayırdetme öz anandan
toprak ananı.
Toprağı sev
anan kadar...


1928
ÇOCUKLARIMIZA NASİHAT

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.805
  • 227.400
  • 28.805
  • 227.400
# 12 Oca 2013 15:47:27
Yaşamak bir ağaç ve bir oman gibi kardeşçesine...

| Nazım Hikmet Ran |

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 12 Oca 2013 20:02:44
İşte geldik gidiyoruz
hoşça kal kardeşim Deniz
biraz çakılından aldık
biraz da masmavi tuzundan
sonsuzluğundan da biraz
ışığından da birazcık
birazcık da kederinden
bir şeyler anlattın bize
denizliğin kaderinden
biraz daha umutluyuz
biraz daha adam olduk
işte geldik gidiyoruz
hoşça kal kardeşim Deniz


27 Eylül, Pitsunda, 1958
Nazım Hikmet Ran

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK