Nazım Hikmet Ran'ın Şiir Ve Sözleri

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 12 Oca 2013 21:15:51
  Hatıralardan şikayetçi değilim.
 Hiçbir şeyden şikayetim yok zaten,
 yüreğimin durup dinlenmeden bir diş gibi
 ağrımasından bile..

Nâzım Hikmet

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2013 08:27:39
Gözlerin (şiirinden)

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmaya görsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler oluyor dünyaya sevdası insanin.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar.

Çevrimdışı TAYLANSALİH

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
  • 1.336
  • 3.247
  • Beden Eğitimi Öğrt.
# 13 Oca 2013 10:55:24
...............

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2013 12:01:53
Sevgilim,
 başlar önde, gözler alabildiğine açık,
 yanan şehirlerin kızıltısı,
 çiğnenen ekinler
 ve bitmez tükenmez ayak sesleri :
 gidiliyor.
 Ve insanlar katlediliyor :
 ağaçlardan ve danalardan
 daha rahat
 daha kolay
 daha çok.

 Sevgilim,
 bu ayak sesleri, bu katliâmda
 hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,
 fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden
 güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan
 gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman...

 (İstanbul Hapisanesi)

 Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.806
  • 227.402
  • 28.806
  • 227.402
# 13 Oca 2013 17:30:47
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 13 Oca 2013 17:37:08
HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER

 

Dünyadan, memleketinden, insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye,
yatarsan on yıl, on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demiyeceksin,
yaşamakta ayak direyeceksin.



Belki bahtiyarlık değildir artık,
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.



İçerde bir tarafınla yapyalnız kalabilirsin,
kuyunun dibindeki taş gibi,
fakat öbür tarafın
öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına,
sen ürpermelisin içerde
dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa.



İçerde mektup beklemek,
yanık türküler söylemek, bir de,
bir de gözünü tavana dikip sabahlamak
tatlıdır ama tehlikelidir.



Tıraştan tıraşa yüzüne bak,
unut yaşını,
koru kendini bitten,
bir de bahar akşamlarından.



Bir de ekmeği
son lokmasına dek yemeyi,
bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.



Bir de kim bilir
sevdiğin kadın seni sevmez olur,
ufak iş deme,
yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir
içerdeki adama.



İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,
dağları, deryaları düşünmek iyi,
durup dinlenmeden okumayı, yazmayı,
bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
bir de ayna dökmeyi.



Yani içerde on yıl, on beş yıl,
daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil,
geçirilir,
kararmasın yeter ki
sol memenin altındaki cevahir...


 
   Nazım Hikmet Ran
 ( 1902  - 1963 )


(  Mayıs 1949 )

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 13 Oca 2013 17:44:56
Denize dönmek istiyorum!
Mavi aynasında suların:
boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!

Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;
Ben sularda batan bir ışık gibi
sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 13 Oca 2013 20:25:35
Ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
onu oraya sen koydun
bir taş kuyunun dibindeki suydu
bakıyorum eğilip
bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz
sesleniyorum
seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde
gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
cıgaranın ucunda senin
ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
aklından geçenlerdeydi ayrılık
benden gizlediklerinde gizlemediklerinde ...

Nazım Hikmet / Saman Sarısı

Çevrimdışı arıpınar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.506
  • 11.606
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 5.506
  • 11.606
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 13 Oca 2013 20:34:52
Bir gün gelecek, ansızın gelecek bir gün
Ayak izlerimin ağırlığını duyacaksın içinde
Uzaklaşan ayak izlerimin
Ve hepsinden dayanılmazı
Bu ağırlık olacak.

Nazım Hikmet

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 14 Oca 2013 08:08:48
GÖMLEK, PANTOLON, KASKET VE FÖTRE DAİR
Bana:
"temiz gömlek
giymek
düşmanıdır," diyenler
varsa eğer,
muazzam hocamın resmine baksın.
Ustalarımın ustası Marks'ın
ceketi rehindeydi,
bir övün yemek yerdi dört günde.
Dalgalanırdı fakat
heybetli sakalı:
bembeyaz
tertemiz
kolalı
bir gömleğin üstünde..
Ütülü pantolana idam hükmü kim verdi?
Tosunlar,
şu bizim tarihi de mek parmak okusunlar:
1848'de kurşunlar
demir bir tarak gibi geçerken başından,
halis İngiliz kumaşından
halis İngiliz modasıyla
ütülü mum gibi bir pantolon giyerdi
-Alanglez-
insanların en büyüğü Engels...
Vladimir İliç Ulyanof Lenin
ateşten bir dev gibi çıktığı zaman
barikata,
yakalığı da vardı
kıravatı da..
Bana gelince:
Ben ki, herhangi bir proleter şairiyim,
Marksisto-Leninist şuur,
30 kilo kemik
7 litre kan,
bir iki kilometre kadar,
damar,
adale, et, sinir ve deriyim;
ne kafamın dışındaki kasket
içindekine delalet
eder,
ne de biricik fötrüm beni
geçmekte olan geçmişe alet
eder....
Buna rağmen
ben:
haftada altı gün kasketliysem eğer,
haftada bir gün
sevgilimle seyrana giderken
biricik fötrümü
tertemiz
giymek içindir bu...
Fakat
neden benim iki fötrüm yok?
Ne dersin üstat?
Tembel miyim?
Hayır!
Günde 12 saat
sayfa bağlamak,
ayakta dikilip
anası ağlamak
sapına kadar çalışmaktır..
Kapkara cahil miyiz?
Hayır!
Mesela:
"Sat-Sin" bey kadar cahilü cühela
olmasam gerek....
Budala mıyım?
Eh,
pek
değil..
Belki biraz derbederim..
Lakin hep
asıl sebep:
proleterim,
be birader,
proleter!!..
Ve benim iki fötrüm,
iki milyon fötrüm, ancak
her
proleter
gibi,
Borsalino-Habik-Mosan-Mançister
tezgahlarının sahibi
olursam-olursak-olacak!...
Ve ilaaaaaaa,
Laaaaaaa!!!!!!!....


N.Hikmet - 5.2.1931

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 Oca 2013 11:18:22
Dışarda
          bir bayrak gibi dalgalanırken adı,
içerde O
          ihtiyarladı..
Her gün biraz daha
               camları yaşarıyor
                                           iri
                                           bağa
                                                 gözlüklerinin.
Her gün biraz daha
                             siliniyor çizgileri
                                                  gördüklerinin.
Küreyvatı hamra azalıyor.
Tasallübü şerayin.
Tansiyon 26.
Baş dönmesi, bunaltı.
Sinir...

Bir
senedir
            yazamadı bir
                            satır
                                bile..
Yine fakat
       dışarda bir bayrak gibi
                              dalgalanıyor adı.
İçerde O
         ihtiyarladı....

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 14 Oca 2013 19:44:44
Memleketimi seviyorum :
Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.

Memleketim :
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.

Memleketim.
Memleketim ne kadar geniş :
dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kerre olsun geçemedim diye
utanıyorum.

Memleketim :
develer, tren, Ford arabaları ve hasta eşekler,
kavak
söğüt
ve kırmızı toprak.

Memleketim.
Çam ormanlarını, en tatlı suları ve dağ başı göllerini seven
alabalık
ve onun yarım kiloluğu
pulsuz, gümüş derisinde kızıltılarla
Bolu'nun Abant gölünde yüzer.

Memleketim :
Ankara ovasında keçiler :
kumral, ipekli, uzun kürklerin pırıldaması.
Yağlı, ağır fındığı Giresun'un.
Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,
zeytin
incir
kavun
ve renk renk
salkım salkım üzümler
ve sonra karasaban
ve sonra kara sığır
ve sonra : ileri, güzel, iyi
her şeyi
hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,
çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım
yarı aç, yarı tok
yarı esir...

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Oca 2013 21:19:31
  Şiirime Dair
Ne binecek sırma pelerinli bir atım
ne bilmem nerden geliratım
ne mülküm, ne malım var.
Sade bir çanak balım var.
Rengi ateşten al
bir çanak bal
Balım herşeyim benim...
Ben
mülkümü ve malımı
yani bir çanak balımı
koruyorum haşerattan.
Bekle kardeşim bekle..
Çanağımda balım olsun,
gelir arısı
Bağdattan....
            NAZIM HİKMET RAN

Çevrimdışı yeni19

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.155
  • 2.737
  • Müdür Yardımcısı
  • 1.155
  • 2.737
  • Müdür Yardımcısı
# 14 Oca 2013 21:30:43
Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
gölgem gibi demiyorum
çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da
Ellerim ayaklarım gibi de değil
uykudayken yitirirsin elini ayağını
ben hasreti uykuda da yitirmiyordum
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
açlıktı, susuzluktu demiyorum
sıcakta soğuğu, soğukta sıcağı aramak gibi de değil
giderilmesi imkânsız bir şey
ne sevinç ne keder
şehirlerle bulutlarla türkülerle de ilgisiz
içimdeydi dışımdaydı
Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden
zaten elimde ne kaldı bu yolculuktan
hasretten gayrı

(Nazım Hikmetin bilinmeyen ve en son ortaya çıkan şiiri)

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 15 Oca 2013 08:14:07
MEŞİN KAPLI KİTAP

Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı
Ay altında dün gece
Deli bir derviş gibi
Mumu sönmüş rahlesi yere devrilmiş gibi
Okudum saatlerce

Yaldızlı meşin kabın
Parçalanmış koynunda uyuklayan kitabın
Çevirdikçe küf kokan her sarı yaprağını
Sandımki eşiyorum bir mezar toprağını
İnce el yazıları canlandı birer birer

Masallarda çizilen yüzleri gösterdiler
İblis bir yılan oldu Adem Havvaya kandı
Kardeşini öldüren lanetli ruhu gördüm
Koca yahta bir gemi ummanlarda çalkandı
Ufuklardan güvercin bekleyen Nuh’u gördüm
İsmaili’in topuğu kumdan çıkardı zemzem
Tur-u Sina da Musa kaldırdı kollarını
Asasını vurunca yarıdı bahr-i kulzem
Buldu ben-i İsrail Kudüs’ün yollarını
Zekeriya zikrini
Bir sonsuz aha verdi
Doğdu İsa bikrini
Meryem Allah’a verdi
Kureyş-i Muhammed’e kucak açtı Medine
Bir ateş mezar oldu kerbela Hüseyin’e

Sayıfalar döndükçe bunlar hep birer birer
Doğrulup devrildiler
Ay battı güneş doğdu
Kalbimde ateş doğdu
Yaldızlı meşin kabı
Parçalanmış kitabı
Varsın gömülsün diye bir ebedi uykuya
Attım kör bir kuyuya

Yazık yazık bizeki asırlarca aldandık
Karanlıkta çizilen izleri görmek için
Görüp yüz sürmek için
Yazık yazık bizeki bir çırağ gibi yandık
Ne gökten necat geldi ne bir parça merhamet
Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammet
Sade bir satır dua bir tütsü buhur verdi
Masal cennetlerinin yollarını gösterdi
Ne beş vaktin ezanı ne anjelüs çanları
Zincirden kurtarmadı yoksul çalışanları
Yine biz köleleriz efendilerimiz var
Yine her melun taşı yosunlanmış bir duvar
Esir efendi diye koymuş da adlarını
İki bahta ayırmış arzın evlatlarını

Efendi işletiyor esir işliyor gene
Yine efendilerin gümüşlü sofrasından
Kar gibi ekmeğinden şarap dolu tasından
Kırıntı artık bile düşmüyor işleyene
Yine biz esir geçen her günün akşamında
Eve sade bir lokma ekmek getiriyoruz
Gece yağmur inlerken evimizin damında
Isınabilmek için güneşi bekler gibi
Birbirine sokulan hasta köpekler gibi
Yırtık yorganımızın altında titriyoruz
Çiftimiz balyozumuz sonsuz çalışmamızla
Asırlardır bağrında inleyen kazmamızla
Heyecana geldide kara toprağın kalbi
Kendini teslim eden taze bir kadın gibi
Çiçeklerle donandı dünya isimli ağaç
Biz bu ağacımızın dibinde ölürken aç
Efendiler gösterip sırıtan dişlerini
Birer birer topluyor bütün yemişlerini

Efendiler ağalar evliyalar keşişler
Ebedi karanlığın boğulsun kollarında
Artık temiz ruhların aydınlık yollarında
Sade bir din bir hak bir kanun varsa
O da işleyen dişliler


Nazım’ın 1921′de yazdığı bir şiirdir “Meşin Kaplı Kitap”. Bolu Sultanisi’nde öğretmen olarak görev alan Nazım Hikmet, Anadolu’ya ilk defa gelmiş ve halkın yaşadığı zorluk ve sefaleti ilk kez görmüştür. Anadolu’ya geçtiği sırada kendisine verilecek görevi beklediği İnebolu, Nazım’ın düşüncelerinin değişmesinde önemli bir yer tutmuştur. Bolu’da görev yaptığı sırada bir takım insanların, din adına halkı sömürdüklerini de görmesi Nazım’ın görüşlerini iyice değiştirmiştir. Bu dönem yazdığı “Meşin Kaplı Kitap” düşüncelerindeki değişimi yansıtan şiirlerinden birisidir.


 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK