HAPİSTE YATACAK OLANA BAZI ÖĞÜTLER
Dünyadan, memleketinden, insandan
umudun kesik değil diye
ipe çekilmeyip de
atılırsan içeriye,
yatarsan on yıl, on beş yıl
daha da yatacağından başka
sallansaydım ipin ucunda
bir bayrak gibi keşke
demiyeceksin,
yaşamakta ayak direyeceksin.
Belki bahtiyarlık değildir artık,
boynunun borcudur fakat
düşmana inat
bir gün fazla yaşamak.
İçerde bir tarafınla yapyalnız kalabilirsin,
kuyunun dibindeki taş gibi,
fakat öbür tarafın
öylesine karışmalı ki dünyanın kalabalığına,
sen ürpermelisin içerde
dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa.
İçerde mektup beklemek,
yanık türküler söylemek, bir de,
bir de gözünü tavana dikip sabahlamak
tatlıdır ama tehlikelidir.
Tıraştan tıraşa yüzüne bak,
unut yaşını,
koru kendini bitten,
bir de bahar akşamlarından.
Bir de ekmeği
son lokmasına dek yemeyi,
bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.
Bir de kim bilir
sevdiğin kadın seni sevmez olur,
ufak iş deme,
yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir
içerdeki adama.
İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,
dağları, deryaları düşünmek iyi,
durup dinlenmeden okumayı, yazmayı,
bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,
bir de ayna dökmeyi.
Yani içerde on yıl, on beş yıl,
daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil,
geçirilir,
kararmasın yeter ki
sol memenin altındaki cevahir...
Nazım Hikmet Ran
( 1902 - 1963 )
( Mayıs 1949 )