Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 21 Haz 2015 16:04:05
KİŞİLER VE ADLAR

III.

Beni hiç çağırmadılar adımla;
Çağırsalar da anlamazdım.
Bir zamanlar
Gişe memuruydum
Uğultulu bir istasyonda

Şapkam ağır gelirdi başıma.
Adım gibi alaca.
Ve raylar uzun giderdi.
Ben bilet satardım.
Trenler geçerdi soluk soluğa.

Yürekte hafif, pahada hafif
Yanıma sadece adımı aldım.
Kaçak yolcu olarak
Bir trende yakalandım
Bir adım vardı inanın.

IV

Adına sığınan
Bir adam olmadım.
Bu yüzden hep
Belli belirsiz
İmzamı okunaksız attım.

Taşın derdi yok
Adından yana.
Ben aradım da;
Adımı duman diye belledim.

Hangi ad yakışır
Söyleyin bana,
Dumandan başka!
Dilerim bağışlar beni,
Tüttüğüm garip baca.

Metin Altıok

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 21 Haz 2015 17:52:49
Öyle mi olsam ki, böyle mi olsam ki
Şöylece kalsam mı ben
Her şeyi sansam mı, her söze kansam mı
Hakkımı alsam mı ben
Bendimi geçsem mi, kendime gelsem mi
Haddimi bilsem mi ben
Böylece dursam mı, yollara vursam mı
Kendimi bulsam mı ben

Bulmasam da buldu derler ki
Olmasam da oldu derler ki
Bilmesem de bildi derler ki
Derleroğlugiller

Hakk ne der asıl deyince
Aslını duyup bilince
Derken ansızın gidince
Anlaroğlugiller

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.976
  • 228.591
  • 28.976
  • 228.591
# 21 Haz 2015 19:38:17
                    BEN

BEN, kimsesiz seyyahı, meçhuller caddesinin...
BEN, yankısından kaçan çocuk kendi sesinin...
BEN, sırtında taşıyan işlenmedik günahı;
Allah'ın körebesi, cinlerin padişahı...
BEN, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların;
BEN tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların...
BEN, kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda;
Öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda...
BEN, başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir;
Benliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir...
BEN Allah diyenlerin boyunlarında vebal;
BEN bugünküne mazi, yarinkine istikbal...
BEN, BEN, BEN; haritada deniz görmüş, boğulmuş;
Dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş...
Hep BEN, ayna ve hayal, hep BEN, pervane ve mum;
Ölü ve Münker-Nekir, başdönmesi uçurum...

Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 21 Haz 2015 21:30:58
Seni düşünürüm
anamın kokusu gelir burnuma
dünya güzeli anamın.

Binmişin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur
bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü.

Sebebi ne
seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
sen böyle uzakken senin sesini duyup
yerimden fırlamamın sebebi ne?

Diz çöküp bakarım ellerine
ellerine dokunmak isterim
dokunamam
arkasındasın camın.
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
alacakaranlığımda oynadığım dramın.


NAZIM HİKMET

Çevrimdışı mukru

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.564
  • 20.990
  • 2.564
  • 20.990
# 22 Haz 2015 11:16:18
     Terk Eden

Kimdi kimdi kalan
Giden mi suçludur her zaman?
Ne zaman başlar ayrılıklar
Dostluklar biter ne zaman

Her geçen gün bir parça daha
Aldı götürdü bizden
Aynı kalmıyordu hiçbir şey
Değişiyordu her şey
Kendiliğinden

Artık çözülmüştü ellerimiz
Artık bölünmüştü yüreğimiz
Birimiz söylemeliydi bunu
Ötekini incitmeden

Kimdi giden kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terk eden
Giden de
Bu yüzden gitmiştir zaten

     M. Mungan

Çevrimdışı mukru

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.564
  • 20.990
  • 2.564
  • 20.990
# 22 Haz 2015 19:01:37
                         Özleyen

Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde,
Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde!
Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde,
Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde!

Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde.

            Yahya Kemal Beyatlı

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.976
  • 228.591
  • 28.976
  • 228.591
# 23 Haz 2015 00:14:27
MERDİVEN

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…

Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

 

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

                               AHMET HÂŞİM

Çevrimdışı per79

  • B Grubu
  • 144
  • 962
  • 144
  • 962
# 23 Haz 2015 00:52:57
ayriligin hediyesi


simdi saat sensizligin ertesi
yildiz dogmus gokyuzu ay aydin
avutulmus cocuklar coktan sustu
birben kaldim tenhasinda...
gecenin avutulmamis ben.

simdi gozlerime aglamayi ogrettim
ki bu yaslar utangac boynunun
kolyesi olsun
buda benim sana
ayrilirken hediyem olsun.

soytarilik etmeden
guldurebilmek seni
ekmek calmadan doyurabilmek
ve haksizlik etmeden
dogan gunese
butun aydinliklari icine
sezebilmek gibi
multeci isteklerim oldu
arasira biliyorsun
simdi iyi niyetlerimi bir bir
yargilayip asiyorum
bu son olsun, son olsun.

simdi saat yoklugunun belasi
sensiz gelen sabaha gunaydin
isi gucu olanlar coktan gitti
bir ben kaldim voltasinda gecenin
hic uyumamis ben
simdi gozlerime aglamayi ogrettim
ki bu yaslar utangac
boynun kolyesi olsun
bu da benim sana
ayrilirken hediyem olsun.

kafami duvara vurmadan
taniyabilmek seni
beyninin icindekileri anliyabilmek ve
yitirmeden yuzundeki anlik
tebessumu
butun saatleri oyleyce
dondurabilmek icin
cildirasiya paraladim kendimi
lanet olsun
artik sigarayi uc pakete
cikarttim gunde
olsun gozum olsun,
ne olacaksa olsun...
  Ahmed Kaya

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 23 Haz 2015 12:56:45
Hayat yaşandığı kadar vardır.
 Gerisi ya hafızaIardaki hatıra ya hayaIIerdeki ümittir.
 Hüsranı ise birtek yerde kabuI ediyorum.
 Yaşamak varken yaşayamamış oImakta.
 Uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpan martıIarın.
 Sonsuz huzuru anIatan denizin maviIiğinde gördükIeri
 Kendi yansımaIarı kadar eşsiz hayat…
GüIümsedikçe ve umut ettikçe yaşamaya değer.

Çevrimdışı mukru

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.564
  • 20.990
  • 2.564
  • 20.990
# 23 Haz 2015 17:04:30
Söyle Sevda İçinde Türkümüzü

söyle sevda içinde türkümüzü
aç bembeyaz bir yelken
neden herkes güzel olmaz
yaşamak bu kadar güzelken?

insan dallarla, bulutlarla bir,
aynı maviliklerden geçmiştir
insan nasıl ölebilir
yaşamak bu kadar güzelken?

Fazıl Hüsnü Dağlarca

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 24 Haz 2015 00:26:28
Bir görünmez yara bu
Kanıyor en derinde ince ince
ÇekmeyenLer ne biLsin
KaLbim ağrıyor işte
GeL artık üşüyorum
AşkLarın ömrüdür nefesLik
Yorgunum kimsesiz
YokLuğunda çaresiz..!

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2015 00:58:06
Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil..  

Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Yaptığın hatayı görmüyor sanma
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır
Mal-ı emlakım var deyu güvenme
Arkam var deyu dayanma
Sırt üstü insanı yere varan vardır
Beyhude gamlanma divane gönül
Cümle alemin rızkını veren vardır
Derdime vakıf değil canan
Beni handan bilir
Hakkı vardır şad olanlar
Herkesi şadan bilir
Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir

Fuzuli

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Haz 2015 01:07:47
        Naat


Seccaden kumlardı..
............................. ...
............................. ...
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı! .

Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..

Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..
Kapına gelenler ya Muhammed,
- uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından...

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi,
İki dünyada aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi.

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın,
Yoksulların sahibi...
Nerde kaldın ey Resûl,
Nerde kaldın ey Nebi?

Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı:
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı...
Ve bir gün, ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği
Göklerin resûlüydün...

Elçi geldin, elçiler gönderdin...
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim, yâ Muhammed?

Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor!

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebî,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu
Ayaklarımız!
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştır, yâ Muhammed
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta; Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
Onu da yaralarlar kanadından,
Gelse bir şefkat meleği...
İyiliğin türbesine
Türbedâr oldu iyi.

Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdem oğullarına!

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir...
Fethedemedik, yâ Muhammed,
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi...
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği!

Bayram yaptı yapanlar; Semâve’yi boşaltıp
Sâve’yi dolduranlar...
Atını hendeklerden -bir atlayışta-
Aşırdı aşıranlar...
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selman’lar!

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti, ey Nebî,
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun -yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!

Yüreklerden taşsın
Yine, imanlar!
Itrî, bestelesin Tekbîr’ini; Evliyâ, okusun Kur’ân’lar!
Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın
Kayışzâde Osman’lar
Na’tını Galip yazsın,
Mevlid’ini Süleyman’lar!
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel, ey Muhammed, bahardır...
Dudaklar ardında saklı
Âminlerimiz vardır...
Hacdan döner gibi gel; Mi’râc’dan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, rüzgâr kanat; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Âyetlerini ezber bilen
Yapraklar kanad...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler, kat kat!
Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden, yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezânlarını Dâvûd okusun!

Konsun –yine- pervazlara güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler...
Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler!
 
Arif Nihat Asya

Çevrimdışı REİKİ26

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 282
  • 4.077
  • 282
  • 4.077
# 24 Haz 2015 01:17:22
          ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ.....
Derinliğinde koyu bir karanlığın, apansızca gittin.
Giderken ne gidiyorum dedin, ne de dönerim.
Bakışlarında koyu bir yalnızlık vardı.
Kaderini kim bilir nelere terk ettin.
Bakmadın belki de ne geçmişe ne de geleceğe.
Bir anın yoksunluğuna sığındın son gecenin sonsözlerinde.
Kendini sadece yalnızlığa bırakmadın,
Sensizliğinde beni bıraktın, rüzgarda savrulacak kadar,
Zayıf ve bitkin, o ben.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün, o an yaşanmamış sayacağız belki de birlikte
Geçiremediğimiz anları, günleri, saatleri.
Hayatın hangi baharında bilinmez, gelecek o gün
Taşıyamadığımız ağır bir yükmüydü gerçekten aşkımız,
Sevgimiz, hani o saf, duru hayallerimiz.
Ne beklemiştik hayattan, küçük bir mutluluktan başka.
Kime yetmedi bilinmez?
Belki de insanın hayalleri daha büyük olmalı,
O zaman daha hafif gelirdi aşkımız belki, kolay taşınabilen.
Elbet bir gün buluşacağız.
Son bir yaprak sallanırken ağacın dalında,
Düşmek için kara toprağa sabırsızca beklerken,
Olacak o an belki.
O zaman anlatacağım sana, o zaman diyeceğim
Sana, “Keşke gitme” deseydim diye.
Beklediğin belki de tek söz buydu benden.
Yenemedim kibrimi, ne de gururumu.
“Gitme” diyemedim sana.
Sensizlikte de yaşarım dedim ama olmadı.
Sensiz dünya gerçekten boş bir kova.
Nereye bakarsam, bakayım o anlamsız sesler,
Kulaklarım duymaz oldu seslerin hiç birini.
Ne güllerin kokusu var benim için ne de gün batımının,
İşte o gün bunları sana anlatmak isteyeceğim
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün bana kendi hikayeni anlatırsın,
Yazamadığın şiirlerini okursun.
Ben dinlerim seni sessizce, yeter ki ellerin, ellerimdeolsun,
Gözlerin, gözlerimde.
Bana yalnızlığını anlatırsın,
Belki de pişmanlığını.
Benim de anlatacaklarım farklı olmayacak.
Belki de ikimiz de unutmuş oluruz neden ayrıldığımızı?
Hatırlamak isteriz, hatırlamayız.
O gün geldiğinde, avuçlarımda hala yalnızlık olacak.
Kimsede bulamamış olacağım aşkı.
Belki sen bulmuş olursun diye daha şimdiden korkuyorum.
Elbet bir gün buluşacağız.
Aynalara küskünüm sen gittiğinde beri.
Neden diye elbette sordum kendime.
Hayat taşınamaz ağır bir yük, derin karanlık bir korku,
Dahası bitmeyecek bir yol gibi.
Taşıyamam korkusu içimde
Sen de aynı şeyi düşünüyorsun belki.
Beni taşıyamaz diye.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün sana anlatacağım, ben bu yükü taşıdım diye.
Sensiz daha da ağırdı, sensiz daha uzun, daha sıkıntılı,
Daha mutsuz bir yoldu üzerinde gittiğim.
Keşke hep yanımda olsaydın diye,
Her gün inledim, diyeceğim sana.
O gün geldiğinde, saçlarım kırlaşmış olacak,
Belki de, ya senin ki?
O kadar bekleyecek misin?
Belki o an birkaç dakika sonrası, belki yüz yıl var arada.
Elbet bir gün buluşacağız.
Bilinmeyeni bekleyeceğim.
İçimde büyük bir umut.
Bir gün buluşacağız, diye.
Hangi yırtık resimlere,solgun yüzlere bakacağız o an,
Hangi hüzünlü hikayeleri dinleyeceğiz birbirimizden.
Pişman olacak mıyız, birbirimize eksik geldiğimiz için,  
Aşkı ikimiz de bulamamış olacağız başkalarında.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün rüzgar esmeyecek belki de, güller kokmayacak.
Ne batan bir güneş var ne de doğan.
Bakıyor ama görmüyor olacağız o an.
Ellerimizi uzattığımızda koyu, derin bir boşluk dolacak  
Konuşacağız ama duymayacağız.
Şarkılar ve şiirler artık bizim için yazılmıyor olacak.
Pişman olacağız ayrıldığımız için,
Ama dillerimiz bunu söyleyemeyecek.
Dahası bitmiş bir hüznün son demlerine tutunmaya çalışacağız.
Kendimizi affetmek isteyeceğiz ama bilen olmayacak.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün, bir başka doğacak güneş inanıyorum.
Bir başka esecek rüzgarlar.
Zaman duracak bizim için, sessizce,,
Herkes ve her şey dinleyecek hüzünlü öykümüzü,
Gözleri yaşaracak ağaçların duyduğunda yaşadıklarımız.
Aşkımız, yaşamadıklarımız, ertelediklerimiz,
Birbirimizi kaybetmemizin öyküsünü dinleyecekler.
O gün geldiğinde, seni bin yıldan beri bekliyor olacağım.
Belki de hiç gitmemişsin gibi.
Hiç ayrılmamış gibi kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Gülleri senin için koklamış olacağım o gün.
Sana onları anlatacağım birer birer.
Elbet bir gün buluşacağız.
Yıldızlar acaba hala asılı duracak mı o gece, bilinmez.
Fısıldayacağım adını her şeye.
Onu hep sevdim diye.
Gözlerinde hala o hüzün olacak mı, bilmiyorum.
O gün geldiğinde aşkımdan şüphe edecek misin acaba.
O gün geldiğinde ben hiç yaşamamış sayacağım kendimi.
O gün başlayacak ilk yaşım.
Bir beke gibi senden öğreneceğim her şeyi.
Aşkı ve sevgiyi yeniden keşfedeceğim gözlerinde.
Bire bin katacağım seninle.
Kaybolmak isteyeceğim sıcaklığında.
Elbet bir gün buluşacağız.
O zaman beni hala seviyor olacak mısın, bilmiyorum?
Ama korkuyorum ya beni sevmiyorsan artık.
Başkasını sevmiş olabilir misin, korkuyorum?
Ama heyecanla bekliyorum o günü.
Yeniden yan yana sessizce yürümeyi,
Sessizlikte birbirimizi hissetmeyi.
Uzattığımda ellerimi, ellerime ulaşabileceğim bilerek
Yaşayacağım o gün gelsin diye.
Gelecek o gün biliyorum.
Her gün kuşların cıvıltılarında, dalgaların haşinliğinde,
O günü geleceği müjdeleniyor bana.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün o koyu, derin yalnızlık kendini bahar bırakacak
Biliyorum, bakışlarında cennet renkleri olacak.
Beni oralara sen götüreceksin.
Cennetinde bahar olacağım.
Güneşin ışıklarında bir yolcu.
Bir ırmağın suyuna yakalanmış, savrulan bir dal parçası
Sende kaybolacak ve sende kendimi bulacağım.
Hiçbir şeyi unutmamış olacağız.
Anılar yeniden canlanacak dudaklarımızda.
Kelimeler yetmeyecek tanımlamaya.
Yavaş yavaş anlatacağız aşkımız birbirimize,
İki şair olacak aynı şiiri yazacağız.
Şiir hiç bitmeyecek, bitmesin isteyeceğiz,
Yeniden ayrılmamak için.
Hayatımızın amacı olacak artık o şiir, yazdıkça, yazacağız,
Efsaneye dönüşecek hikayemiz.
Elbet bir gün buluşacağız.
Savaştan dönen yorgun bir savaşçı gibi birbirimize  
Yaralarımızı birbirimiz için saracağız.
Acılarımız, aşkımızın ateşinde kavrulacak, pişeceğiz  
Kavuştuğumuzda o gün, sarsılacak belki bütün evren,
Tanıklarımız olacak yıldızlar.
Yemin edecek toprak aşkımıza, şahitlik edecek,
Evrenin diğer kalanları.
Bağıracaklar, çığlıklar atacaklar, “artık ayrılmayın” diye.
Ayrılmayacağız.
Birbirimize kenetleneceğiz o gün.
Suya kavuşmuş çorak topraklar gibi, birbirimize akacağız.
Elbet bir gün buluşacağız.
Ne yol bitmiş olacak o gün, ne de geçmişten bir korku
Bir ağacın birbirine kavuşamayan dalları gibi,
Toprağa düşecek ve toprakta uzanacağız birbirimize.
Yağmurlar bizim için yağacak, rüzgarlar bizim için esecek .
Gün batımı, gün doğumuna karışacak şaşkınlıktan.
Tanık olacak ışık ellerimize, onlar birbirine değecek.
Bir anı bin yıl gibi yaşamalıyız o gün.
Kaybedilmiş olan her şeye yeniden kavuşmak için,,
Ruhumuz yola düşmeli cennetlerinde baharın.
Birbirimize bekliyor olmalıyız tap taze.
Daha yeni ayrılmış gibi hayretlere düşmeden hasretle kavuşmalıyız.
Elbet bir gün buluşacağız.
Belki bir sonbaharın serin esintilerinde,
Belki de karakışın tam ortasında ellerimiz uzanacak
Ne baharı göreceğiz ne de karakışı.
Her an tek mevsim olacak daha yaşanmamış.
Nereye baksak aşkımızın ışığını göreceğiz.
Bize her şey cennetten bir bahçe olacak, mevsimsiz.
O gün hangi mevsimi, hangi günü istediğimizde o olacak.
Güller biz istediğimiz için, bizim istediğimiz gibi kokacak.
Yapraklar savrulmayacak rüzgarda bir istemedikçe.
Aşkımız muktedir olacak ana ve zaman.
Dur deyince duracak, “dön” deyince dönecek.
Ne kaybedilmiş bir an olacak,,
Ne de geride kalmış bir zaman.
Elbet bir gün buluşacağız.
Yitik şiirlerin ve şarkıların ezgileri olacağız o gün.
Yeniden anımsamaya çalışacağız belki de o ezgileri.
Dilimizin ucuna kadar gelecek.
Belki hatırlayacağız, belki de değil.
Ama aldırmayacağız.
Uzatacağız kafalarımızı birbirimizin omzuna,
Başkalarından kaçarak birbirimize taşınacağız.
Sığınacağız limanlarımıza.
Ben senin limanında yorgun bir balıkçı teknesi,
Sen benim limanımda dalgalardan kaçan bir kırlangıç olacaksın.
Elbet bir gün buluşacağız.
Kelimeler anlamını yitirmiş olacak o gün.
Her birine bir anlam yükleyeceğiz yeniden,
Kendi dilimizi yeniden yaratacağız birbirimizin.
Yarısı şiir olacak kelimelerin yarısı lirik bir şarkı.
İçinde sadece aşk olacak harflerin.
Başkaları anlayamayacak bu yeni dili.
Sadece ikimizin olsun diye sır olacak herkese.
Dinleyecek ama duyamayacaklar,
Duyacaklar ama anlayamayacaklar.
Bir anlam veremeyecekler konuştuklarımıza.
Deli bunlar,meczub diyecekler ama onlara aldırmayacağız.
Kendi gizli dilimizi konuşacağız hiç susmadan.
Bıkacaklar bizden, uzaklaşacaklar.
Baş başa kalacağız sonsuza kadar.
Birbirimizin gözlerinde eriyeceğiz usanmadan.
Elbet bir gün buluşacağız.
Vahşi bir kuşun kanatlarında geleceğim o gün oraya.
Beni beklediğini biliyor olacağım.
Sen de rüzgarların kanatlarında geleceksin.
İçimden bir ses öyle diyor bu gün.
Dilimde bir şarkı olacak.
Sen de şiirler okuyor olacaksın.
Şiir ile şarkı iç içe girecek ve alem sessizce  dinleyecek.
O gün aşkların hepsi bir avuç kum olacak,
Bizim aşkımızın gölgesinde.
Gölgeler uzayacak, kısalacak eğer biz dilersek.
Biz dilersek çeşmeler kuruyacak ama dilemeyeceğiz.
Elbet bir gün buluşacağız.
Birbirimiz için hem çeşme hem de su olacağız.
Gözlerimiz o gün bize ait olmayacak.
Ait oldukları yerde bizi uzaktan seyredecekler.
Gözlerimiz aşk, aşkımız göz olacak.
Dünya ayaklarımızın altında bir halı.
Koşacağız bahçelerinde mutluluğun,
Ne kadar geç gelmiş bile olsa.
O gün orada olacağız.
Elbet bir gün buluşacağız.
Yüreklerin ateşle tutuştuğu o yerde olacak her şey.
Neden? Diye sormamış bile olacağız,
Hiç ayrılmamış gibi buluşmuş olacağız.
Yüzümüzde yine o gülümseme,
Birbirimize hiç küsmemiş olacağız.
Bir şey yaşamamış olacağız birlikte olmadığımız zamanlarda.
Henüz başlıyor olacağız hayata.
Düşünmeden sarılacağız birbirimize,
Anlatacak çok şeyimiz olacak ama anlatamayacağız.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün geldiğinde senin üzerinde,
Cennetten mavi bir renk olacak, beni aydınlatacaksın.
Maviliğinle beni saracak, üzerimde,,
Sarı renkler maviye dönüşecek.
Senin cennetine kabul edileceğim o gün.
Beklediğime değecek, biliyorum.
Rüzgarlar dile gelip konuşacak,
Seni nasıl bir özlemle düşlediğimiz anlatacaklar sana.
Elbet bir gün buluşacağız.
Yaprak düşmemiş, yağmur yağmamış olacak o gün.
Senin gelişini uzaktan seyrediyor olacağım.
Koşmak, sana bir an evvel  kavuşmak isteyeceğim,,
Ama olmayacak, yerimden kalkamayacağım.
Gelişin uzadıkça, uzayacak, beklemekten yorulacak,
Kanatlanacağım, kanatlarımı sana uzatıp, seni saracağım.
Gökyüzü atlastan bir yorgan olacak,
Rüzgarlar yatağımız, bıraktığımız yerden devam edeceğiz.
Bitmeyen sevdanın türküsünü yazacağız mavi ufuklarda.
Dahası artık ayrılmayacağız.
Elbet bir gün buluşacağız.
O gün, ruhlar bütün günahlarından arınmış olacak.
Kimse suçlanmayacak aşkları için.
Kimse utanmayacak sevgisinden.
Gözler ve kalpler sevgiye ve aşka açık olacak.
Kim, kime sevdalıysa ona kavuşacak.
Kitaplar da yazdığı gibi.
Artık aşıklar ayrılmayacak.
O gün geldiğinde son gün olacak.
İlk ve son gün.
Başkası olmayacak.
Uzadıkça uzayacak o tek gün.
Hiç bitmeyecek.
Gece gelmeyecek, karanlık olmayacak.
Ruhani bir sessizlik içinde uzanacağız kırlarına hayatın....

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.976
  • 228.591
  • 28.976
  • 228.591
# 24 Haz 2015 04:12:03
SESSİZ GEMİ
  Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
  Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
  Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
  Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
  Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
  Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
  Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
  Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
  Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
  Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
  Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
  Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK