DOĞRUYU SÖYLEYEN DOST GEREK BANA
Konuş, ey musalla!. Sustuğun yeter,
Sen sustukça kalbim, taştan da beter.
Gafletin adını, koymuşum kader,
Zor gelse de gerçek, nefsimden yana,
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Yaşadın.. Kim bilir ne kahırları,
Taşıdın.. Bunca kör ve sağırları.
Konuş ey musalla! Dök şu sırları,
Gör ki; bıkmışım ben, riyâdan yana,
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Gerçi, her gün seni göz görse bile;
İbret almak için, görmek nâfile.
Konuş, ey musalla! Gel artık dile;
Vur şu gafletimi, gücenmem sana,
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Nerde o taçların, mağrur başları?
Âhû gözdelerin, hilâl kaşları?
Susmayın.. Konuşun, mezar taşları;
Bir daha dönemem, ben bu cihana;
Doğruyu söyleyen dost gerek bana...
Zengin mûteber mi, yine fakirden?
Kimler sınıf geçti, Hakka zikirden?
Biraz anlatın şu, Münker Nekirden.
Bir daha izin yok, bu imtihana;
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Hani, ölümlere alkış tutanlar?
O çağdaş kuklalar, o kahramanlar(!)?
Ey mezar taşları ! Nerde o canlar ?
Beni bırakmayın, nefse, şeytana,
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Sen ey toprak ana ! Nedir bu sükût ?
Kararan kalbime, biraz ışık tut.
Tabut mu beşiktir, beşik mi tabut ?
Ölüm, doğum mudur ? De toprak ana,
Doğruyu söyleyen dost gerek bana...
Seviyor mu herkes, kaldığı yeri?
Hiç dönmek isteyen, oldu mu geri?
Nerden geliyor bu, eyvah! sesleri?
Bir hak daha yok mu, pişman olana?
Doğruyu söyleyen, dost gerek bana...
Ey! yeşil yazmalı, yorgun sevgili,
Nasıl da gerçekçi, zamanın dili.
Artık yakın diyor vuslat menzili;
Müşfik kollarını, aç toprak ana;
Aç ki; Haşre kadar, dost gerek bana...
Cengiz Numanoğlu
(1997)