işte bir bahar daha kapıda badem ağacı.
açarsın yine ayazda.
duramazsın, verirsin kendini karayele.
kaç atımlık umut kaldı badem ağacı?
ben sana bakarım korkulu bir bekleyişle.
nefesimi tutarım, titrerim üstüne.
dualar ederim, dalına mavi kurdelalar bağlarım.
gözüm güneşte, elim yüreğimde
beklerim, beklerim sen kıpırdanır gerinirken
beklerim, beklerim sular istekle sürerken iç kanallarında yolunu.
beklerim, yaşam her koşulda patlarken içinde.
yüreğim sıkışır, pır pır atar kalbim senin heyecanınla.
ben de uyarım senin ritmine, açmaya hazır, seninle birlikte hazırlanırım düğününe.
gelinim badem ağacı; duvağın düşmesin, dalın kırılmasın isterim.
ne cesursun sen “ağaçların aptalı”.
ne cömertsin sen ağaçların delisi.
bu ne özlem ki, diğerleri eteğini geçirmeden üstlerine, sen süslenir, hazırlanır beklersin aşkını; güneşini.
beni de heveslendirirsin, bakmadan darmadağın halime.
senden sayarım kendimi.
bu kez yel esmeyecek, bu kez don tutmayacak derim.
bu kez acımayacak meyvelerin, bu kez kırılmayacak dalın.
kim geldi öptü seni?
kim geldi diz çöktü önünde?
kim geldi yalvardı sana?
kim dedi “gel aç, bak ne güzel güneş, bi daha nasıl böyle parlasın”?
kim dedi “ gel aç, bak ne güzel sabah, bak bu bülbülleri, saksağanları, bu ispinozları böyle öter duyamazsın”?
kim dedi “ bak ne güzel gün batımı, bi daha açıp dağıtmaz renkler kendini böyle”?
kim geldi tuttu elinden, kim yapıştı dudağına?
kim indi yüreğinin ipleriyle o pembe-beyaz dudaklarına?
uslanmazım, döne döne nasılda içine akıyor gökyüzü.
uzun bacaklı bir yaban hayvanı değil aşk; aşk sensin badem ağacı.
boşver sen, “ yürekle beyin arasındaki en büyük belirsizliktir aşk” diyen heisenberg’i.
ne loui de broglie’e inan “ iki yüreğin aynı dalga boyunda buluştuğu bir salınımdır aşk” buyuran, ne de aşkı bir kara cisim ışıması sanan max planch’a.
aşk bilimle açıklansaydı eğer, açar mıydın sen kış çekip gitmeden.
bak açtın, açtın da yaşlandın bile.
bana, beni anımsatıyorsun badem ağacı.
aşk diye diye yitirdiklerimi.