Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 20 Kas 2010 16:44:34
AÇLIK ORDUSU YÜRÜYOR

Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeğe doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için.

Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin
yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak
yürüyor ayakları kan içinde.

Açlık ordusu yürüyor
adımları gök gürültüsü
türküleri ateşten
bayrağında umut
umutların umudu bayrağında.

Açlık ordusu yürüyor
şehirleri omuzlarında taşıyıp
daracık sokakları karanlık evleriyle şehirleri
fabrika bacalarını
paydostan sonralarının tükenmez yorgunluğunu taşıyarak.

Açlık ordusu yürüyor
ayı ini köyleri ardınca çekip götürüp
ve topraksızlıktan ölenleri bu koskoca toprakta.

Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeksizleri ekmeğe doyurmak için
hürriyetsizleri hürriyete doyurmak için açlık ordusu yürüyor
yürüyor ayakları kan içinde.

Nazım HİKMET

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 17:05:41
Yalnızlık öylesine bir çizgidir
iki nokta arasında kestirme
Kahveyle ev
Ayakların seni yürür
Sen ayaklarını yürürsün...
Bağrına bir sancı yapışır
Düşersin yere, kaldırırlar
Bakarsın yüzlerine insanlar!...
Demek ki sen hala aşıksın!...
Can Yücel ‎.

Çevrimdışı smncn2009

  • B Grubu
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 20 Kas 2010 17:07:13
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE 
 Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya’da eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi
- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya -
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde - gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahud kafesi!

Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer!
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada: vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela..
Hani tauna da züldür bu rezil istila.
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyle sefil.
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına,
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz..
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz!
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı,
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin,
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer..
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler.
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından,
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.


Sarılır indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-u beşer;
Bu göğüslerse Hüda’nin ebedi serhaddi
"O benim sun'-u bediim onu çiğnetme!" dedi.
Asım’ın nesli.. diyordum ya.. nesilmiş gerçek,
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmiyecek!


Şüheda göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar..
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar.
Yaralanmış temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki  kanın kurtarıyor Tevhid'i..
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi..
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab..
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
"Bu taşındır" diyerek Kabe' yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına.
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana..
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.


Sen ki,  son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili Sultanı Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran..
Sen ki, İslamı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki asara gömülsen, taşacaksın.. Heyhat!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat..
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber
Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber... 

    Mehmet Akif Ersoy

Çevrimdışı umran45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 520
  • 1.833
  • 520
  • 1.833
# 20 Kas 2010 19:30:11
 DELİSİ
 
Yoğun karanlığa karşı
Darmadağın saçı-başı
Kımıl-kımıl gözü-kaşı
Vurur ışıldanır çarşı
Ki yoğun yanlış içinde

Çizgileri nokta-nokta
Kesip-kesip alıp-satar
Ayırır kuruyu yaşı
Yatar uyur sokaklarda
Panayır, pazar-yeri'nde
Bir deli, birçok, kör, şaşı

Bağırmak düşer mi, ya da
Yetişir mi, uyuyorlar,
Paylaşmışlar sonu başı
Bir adam, başı elinde
Dönüp-durup bakıyorlar
Bir adam, elinde başı.

 Özdemir ASAF

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 21:53:18
ümit yaşar oğuzcan'ın çok güzel iki şiiri ve intihar eden oğlunun ardından yaşadığı acılar.

Ben senin en çok sesini sevdim
Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi
...Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren
...Bana her zaman dost, her zaman sevgili

Ben senin en çok ellerini sevdim
Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak
Nice güzellikler gördüm yeryüzünde
En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak

Ben senin en çok gözlerini sevdim
Kâh çocukça mavi, kâh inadına yeşil
Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar
Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil

Ben senin en çok gülüşünü sevdim
Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran
Unutturur bana birden acıları, güçlükleri
Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman

Ben senin en çok davranışlarını sevdim
Güçsüze merhametini, zalime direnişini
Haksızlıklar, zorbalıklar karşısında
Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini

Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim
Tüm çocuklara kanat geren anneliğini
Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada
Sensin, her şeyin üstünde tutan sevdiğini

Ben senin en çok bana yansımanı sevdim
Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni
Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim
Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni…



AYRILANLAR İÇİN

Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız

Her kederin tesellisi bulunur, üzülme
İnsan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer
Sen de unutursun bir gün gelir

Hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine
Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi
O günlerce gecelerce sevişmelerimizi

Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin
Hatta bütün yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır

Çevrimdışı van65

  • Uzman Üye
  • *****
  • 243
  • 979
  • 243
  • 979
# 20 Kas 2010 22:27:33
Bazen

Bazen susmak gerekiyormuş,
Bazen bomboş bakmak gerekiyormuş
...Hayatın yalanlarına.
Anlamaya çalışmak saçmalık!
Anlamadan yaşamak gerekiyormuş.
Ama bazen unutmak gerekiyormuş,
Unutulma pahasına
Zaman değilmiş gideni getiren,
Aslında zamanmış var olanı götüren
Sunay Akın

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 22:29:20
UNUTMA DOSTUMSUN

Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar
Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin
Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde
Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım
Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız
Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum
Dünya yetmiyor bazan, bırakıp gidebilir miyim?
Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun!
Efkar da yakışırdı sana, ilk kadeh kekik kokardı
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü
Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları
Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi
Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam mektup yazarım dağlar kadar
Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!

AHMET TELLİ

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 22:29:40
   
Hazanmi Vurdu Sari Gül

Yaban eller kopartsa da kokarsın,
Sen bir gülsün gönüllerde başkasın.
Bülbül gibi şaşkın şaşkın bakarsın,
Sen bir gülsün gönüllerde başkasın.

Yağmur yağar, güneş vurur açarsın,
Her yüreğe miski amber saçarsın.
Ne yaptım da niye benden kaçarsın?
Sen bir gülsün gönüllerde başkasın.
...........

Solmuş yaprakların,bahar sonunda
Kurumuş dalların kışın önünde
Bugünde böyleydi senin dününde
Sen bir gülsün gönüllerde başkasın.

Neden dallar sararıp da kurudu?
Seni-demi hazan vurdu sürüdü
Bir iş-güzar üzerine yürüdü
Sen bir gülsün gönüllerde başkasın.

Çevrimdışı smncn2009

  • B Grubu
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.001
  • 3.698
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 20 Kas 2010 22:33:00
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
 
Necip Fazıl Kısakürek

Çevrimdışı BAYPARS2

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.975
  • 7.279
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.975
  • 7.279
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 22:37:37
Verda...

sırrımı çözmeden atma kendini
sevda dergahında çıraksın verda
coşup dalgalarca yıkma bendini
yagmurum dedikçe kuraksın verda

okyanusun kalbi olsaydım keşke
iltifat etmezdim harabe köşke
mor ufuklar gibi yakınsan aşka
bana gölgem kadar ıraksın verda

tek gerçek yalansa gözlerim yalan
renkleri bilmem ki gözlerim yalan
yürüdüğüm gerçek izlerim yalan
durak bilmez kalbe duraksın verda

solgun bir renk bürüyünce düşümü
sır ağladim bir sen gördün yaşımı
kalbine söyle de artık peşini
bıraksın şu kalbin bıraksın verda
 
Serdar Tuncer
 

Çevrimdışı Mimoza12

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 62
  • 191
  • 62
  • 191
# 20 Kas 2010 22:53:39
BİLMELİSİN Kİ…


Bilmelisin ki… Bilmelisin ki …
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.

Bilmelisin ki …
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,
anlam yükü o kadar azalır.

Bilmelisin ki …
Karsındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında
çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki …
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Bilmelisin ki …
Tecübenin kaç yasgünü partisi yaşadığınızla ilgisi
yok,
ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Bilmelisin ki …
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,sevgi ve güven
öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil

Bilmelisin ki …
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da
ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.

Bilmelisin ki …
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Bilmelisin ki …
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin
için dönmesini durdurmuyor.

Bilmelisin ki …
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Bilmelisin ki …
İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini
sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri
anlamına gelmez.

Bilmelisin ki …
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Bilmelisin ki …
sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.


Can YÜCEL

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 20 Kas 2010 23:35:34
YORGUN DEĞİLİM

Yorgun değilim,
seni beklemekten,seni düşlemekten,geçen günlerden,
yeniden başlasam da bir başka yenilgiye.

Yorgun değilim,
ne aşktan,ne dostluktan,ne de ölümden,
geceye gözlerimi açarak bakıyorum.

Yorgun değilim,
ne acıdan,ne umuttan,ne de korkudan,
sonbaharla birlikte kazıya başlıyorum.

Yorgun değilim,
ne geçmişten,ne şimdiden,ne de gelecekten;
bir yanlızlığım vardı,gittikçe aşıyorum.

Özdemir İnce
 

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 21 Kas 2010 08:38:15
          GÜZ  YAĞMURU
Gel !diyorsun ya şimdi bana ,
Gel-yanım eksik sana.
Geliyorum! diyorsun ya bana,
Gel –yanın eksik bana.

Gelişinle neler gelecek acaba ?
Diye düşünmeden sadece gelişine kurulsa saatler..
Acabalar...Şüpheler…Kuruntular düşmese içime.
Geldiğinde bana getireceğin düşü düşlesem 
   sadece..
İçinde hiçbir gerçeğin olmağı sade bir düş..
Acıların gerçekliğinden arınmış bir düşse Avuçladığın,ona döşenmek isterim sadece.
Yorgunum oysa bu gel-gitlerden.

Ne çok gittim bir bilsen.
Boşalırdı bavulum her gidişimde...
Neler yüklerdim oysa o bavulların en dip gözlerine.
Umudu…heyecanı…aşkı …tutkuyu…özlemi…merakı.
Hepsini bir bir tükettiğim geri dönüşlerde,
Boş kalan ellerim gibi, acırdı bavulda boş kalmış haline.

Ne çok geldiler bir bilsen.
Umutla …heyecanla…aşkla…
Geldikleri kadar dönmediler oysa.
Eksildiler hep...eksildiler içimde.
Eksik kalmış yanlarıyla gömülüp gittiler karanlık geçmişime.

Bıktım artık bu gel-gitlerden.
Ne gelen olsun ne giden.
Ne giden olayım ne gelen.
Kalakalsam zamanın orta yerinde yalnızlığım ve ben ,böylece.
Plakta çalan sanatçının ağlamaklı çığlıklarına eşlik edip ,
Klavyenin tuşlarını okşasam, gelen gidenin yerine.
Kelimeleri sarıp bağrıma,
En şefkatlisinden cümleler çoğaltsam ,
Yalnızlığımı avutan.
Bir kahve daha içsem az şekerli.
Bir sigara daha yaksam...
(Yok mu bu meretin hiç bitmeyeni!..)
Oda bitiyor işte bitmeye kurgulanmış hayatlarımız gibi.
Ardında kalan külleri ve ezilmiş izmaritleri şahit varlığına.
Bir de şu tiksindiren kokusu,
Her yanıma sinen…

Bizim gibi tükenişine şahidim her an….
Küle dönmüş duygular arasında ezilmiş bir ben…
Kokun da sinmiş üzerime.
Ama bu koku …!
Bu koku tiksindirici değil ,sigaram gibi…
İzin versen bir ömür çekerdim bu kokuyu içime.
Nefessiz kalana dek çekerdim seni de öylece.
Kanıma karışan zehrinde öleceğimi bilsem de,
İnadına bir nefes daha çekerdim ciğerimden de öteye.

Yok yok ..olmayacak bu böyle.
Yazarak avutulmuyor ki hiçbir esrik yanım.
İstiyorum ya canım.
Gel diyorum ya şimdi sana.
Gelişine kurdum kum saatimi.
Ağır aksak geçecek olsa da zaman.
Sen gelene dek duracağım burda...
Plakta yine aynı şarkı…
Tanju baba ,sarhoşum diyecek sen gelene dek .
Küllüğüm bir dolup bir boşalacak.
Ah birde şu biten kahve fincanımı dolduran biri olsa.
Kalkmak ne zor geliyor şimdi buradan.
Seni beklemek için kuruldum ya kum saatiyle,
Kımıldamak gelmiyor içimden.

Ya ben kalkınca yerimden ,devrilirse zaman üzerimize.
Ya bozulursa şu kurduğum denge!

Oysa dengesizliğimi saklıyordum, mıhlandığım bu yerde..
Ayağa kalktığımda ,sendeleyen adımlarımdan anlayacağım sarhoş olduğumu
Ve bunca sözü ezbere yazdığımı.
Yazmamışım sana ,yazılmadığım gibi…
Ezbere yazılmış tekrarın tekrarıysa tüm bu söylemler
Sarhoşluğumdan kalan...
……
Ne gelen bir sen var aslında..
Ne de bekleyen ben…
Tek suçlu, şu parmaklarıma yapışan klavye…
Bıraksa ellerimi anlayacağım belki, acı gerçeğimizi…
Ayılmamam ,ayılıpta ayağa kalkmamam için,
Tuttukça tutuyor ellerimi...
Acıdığından mı ,yoksa avunduğundan mı bilmiyorum ama,
Şimdi tüm bunları anlama zamanı ...

Kahvem bitti..Sigaram da...
Kalkıp bir bakınmalıyım etrafıma.
Sendelemiyorsam eğer ayakta,
Gerçekten sen diye biri varmış demektir hayatımda..
Ve geleceğin ana kurulmuşum demektir.
Kum saatiyle birlikte,
Kalp zamanında..

Çevrimdışı xxxümranxxx

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 108
  • 250
  • 108
  • 250
# 21 Kas 2010 14:21:03
   ZİNDANDAN MEHMED'E MEKTUP

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

                  Necip Fazıl KISAKÜREK

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 21 Kas 2010 16:04:38
CEVIZ AGACI

Basim kopuk kopuk bulut, icim disim deniz,

ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,

budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda.

Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,

Yapraklarim suda balik gibi kivil kivil.

Yapraklarim ipek mendil gibi tiril tiril.

kopariver, gozlerinin, gulum, yasini sil

Yapraklarim ellerimdir tam yuz bin elim var,

Yuz bin elle dokunurum sana, Istanbul'a.

Yapraklarim gozlerimdir. Sasarak bakarim.

Yuz bin gozle seyrederim seni, Istanbul'u.

Yuz bin yurek gibi carpar, carpar yapraklarim.

Ben bir ceviz agaciyim Gulhane parkinda,

Ne sen bunun farkindasin, ne polis farkinda.

Nazım HİKMET

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK