Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı NİL35

  • Yönetim Ekibi
  • *****
  • 10.870
  • 94.625
  • 10.870
  • 94.625
# 24 Oca 2011 16:13:40
BİR KİŞİYE YAPILAN HAKSIZLIK

"Bir kişiye yapılan haksızlık,
bütün topluma karşı
işlenmiş bir suçtur.
bu bilinci paylaşmak ve
bu sorumluluğu yerleştirmek
zorundayız.
Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci,
özgürlüğün de,
demokrasinin de
tek güvencesidir.
Bu güvence sağlanmadıkça,
demokrasinin temeline
tek bir taş bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki "cesur bir kez,
korkak bin kez ölür".
Önemli olan,
insanın böyle bir toplumda
"mezar taşı" gibi
suskunluk simgesi
olmamasıdır."
                         Uğur Mumcu

Çevrimdışı eylulada1

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.164
  • 47.317
  • 4.164
  • 47.317
# 24 Oca 2011 16:34:46
           Uğurlar Olsun
Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında
Zemheri Ayazıydı Yaz Güneşi Koynunda
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana
Zalımlar Pusudaydı Bedenim Paramparça
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana

Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun

Çevirdim Anahtarı Apansız Bir Ölüme
Şarapnel Parçaları Saplandı Ciğerime
Ucuz Can Pazarıydı Kan Doldu Gözlerime
İsimsiz Korkuları Katmadım Yüreğime
Bembeyaz Doğruları Yaşadım Ölümüne

Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun
 Uğur Mumcu anısa...

Çevrimdışı umran45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 520
  • 1.833
  • 520
  • 1.833
# 24 Oca 2011 16:50:55
 BİR  GÜLÜM VARDI  (Uğur MUMCU'ya)

Bir gülüm
Al gülüm vardı
Açardı
Savaşların ortasında
Domur domur..

Tül tül
Öksüz çocukların
Göz yaşlarında.
Direncin renginde
Şifa saçardı..

Dört mevsim
Açar kokardı..
Yasaklanmış düşümcelerin
Kelepçelerinde..

Bilinçlenir Özgürlük
Güçlenirdi yaşam..
Ve görünce güzellikleri
Sevinci..nasılda
yankılanırdı
Kalp atışlarında..

Tehtitler alırdı
Gülkıran Zulmünden.
An be an.

Bilenir direnirdi
Dikenleri
Olası kurşundan
Korumak için çiçeklerini..

Bilenir direnirdi
Kökleri..
Taşırken güllerini
En uç dallarına
Onca tehtitlere inat..
Tuzaklara hedef
Yapraklar arasından
Gülücükler saçardı
Yaşamdan yana..

Açılmış saçılmıştı
Dalları.
Barıştan huzurdan sevgiden yana

Onca tehtitler baskılar altında
Açtı bayrağını
Gülkıran zulmüne
Başkaldırarak..

Açmamak
İhanet olur yaşama..
Açmamak
Yok oluş topluca

İnanırdı
Açmanın zorunluluğuna
Açmak
Güzel derdi
Açmak
Yaşamak
Olsada tehtitler altında..

Bir gülüm
Algülüm vardı.
Kök atıp
Boy salmıştı
Ülkemin bozkırlarına
Haksızlığa muhalif
Bağımsızlık onurdu
Antiemperyalist duruş
Kıpır kıpırdı yapraklarında..

Ve bir sabah
Pusu kurdular
Bahçemin dört bir yanına
Saldırdılar
Kök atıp boy salmaya
Saldırdılar
Çiçek çiçek açmaya
saldırdılar
cıvıl cıvıl yaşamaya
İşkal ettiler bahçelerini
Yobaz alçak militanlarıyla.

Bir gülüm
Algülüm vardı.
Direndi başkaldırdı
Gülkıran zulmüne
Barış huzur dolu
Ülke yaratmak için
korkusuzca özgürce açmak için
İnanırdı savaşmanın zorunluluğuna
Vururken gözüne gözüne zulmün
Bombalarla kırıldı onurlu direnci..

Düştü bayaz karlar üstüne.

Açtı
Bombalanmış parçalarında
Yeni gülleri
Zulmü kahredercesine..
 
 Fahri ÇİNÇİK
 
 

Çevrimdışı parames_syum

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.381
  • 15.878
  • 1.381
  • 15.878
# 24 Oca 2011 17:19:05
    Uğur MUMCU'nun anısına...

 Can yoldaşı dostlar çekildi gittiler,
 Ecel çiğnedi hepsini birer birer.
 Yanyana oturmuştuk hayat sofrasına,
 Bizden birkaç dem önce göçüp gittiler...
                                         Ömer Hayyam


Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 17:27:54
                                           SESLENİŞ
  Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.

Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. İnsanlık sustu.

Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşında kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutama bizi...

Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, prangalar vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.

Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...

Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepimizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi...

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...

Yazar : Uğur Mumcu

katledilişinin 18.yılında saygılarla  

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 24 Oca 2011 18:09:20
Bir Akşam Üstüdür

Bir akşam üstüdür sarabî
Bahçeler ve dağlar üzre hükümran;
Tam dünyayı dolaşmak saatindesin.
Ay ışığı su içer birazdan.
Kızarmış kalçalarını çanlar
Alabildiğine vurur.
Sen çocuk tulumunda
Matbaa mürekkebi
Rüsva olmuş ellerinin emeği,
Manşetlerde kilometre kilometre yalan
Sallanır durur.

Bir akşam üstüdür katil, muhteşem
Alıp götürmüşler dost dediğini
Almış rüzgârlar içini,
Ümide benzer, sevdaya benzer...
Soğuk bir namludur kör ve pusuda
Ense kökünde zulüm,
Ve sermiş cânım sofrasını dört başı mâmur
Burnun dibine hürriyet.
Seviyorum mümkün değil;
Aranızda kurşun, yasak bölge var
Sen genç, sevdan ölünecek kadar güzel
Kanunu yapanlar ihtiyar.


Ahmed Arif


unutmadık,unutturmayacağız...

Çevrimdışı gokseldeniz34

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.877
  • 3.718
  • 2.877
  • 3.718
# 24 Oca 2011 18:28:19

AĞIT DEĞİL


Gücünüz varsa sizin
Sözcüğü tutuklayın.
Öğrenci, kitap, türkçe
En güzel kavramı dilimin
Özgürlüğü tutuklayın.

Ben ki düşünüyorum
Var olduğumdan beri
Silahlar bana dönük
Savaşlar sizin için
Gücünüz varsa artık
Usumu tutuklayın.

Açtı kendini, bir bayrak gibi işte
Ölümün üzerinde Hasan Tahsin...
Bu silah başka silah
Bu ölüm başka ölüm
Gücünüz varsa sizin
Ölümü tutuklayın.


    ŞÜKRAN KURDAKUL


uğur mumcu ve katledilen tüm insanlarımız anısına, saygıyla...


Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 24 Oca 2011 20:04:31
Yalnız Değiller, Şarkıları ve Biz Varız

Saydam ve ıslak ölüm
eğer boyunlarına geçirilen ilmikten
gökten bir fırtınayı koparır gibi
koparacaksa ciğerlerini
nefesimi onlara vereceğim
kalbimdeki yaşayan tıpırtıyı
gözlerimi onlara vereceğim
oyarak kirpiklerimle dünyada
acıya ve öfkeye dair bütün görüntüleri

Urgan
demir yollarında
fabrikalarda
gün boyunca çığlığın dinmediği
şehrin uzak semtlerine doluşan işçilerin
pamuk seline yaprak yaprak dökülen
tütünde
zeytinde
çam denizinde ormanların
ve verimsiz düzlüklerinde kurak toprağın
açlığın can çekişini
tırnakla
terle
susturmaya çalışan yoksul köylerin
gözlerinde parlamaya başlayan
umut için düğümlendi

Saydam ve ıslak ölüm
eğer boyunlarına geçirilen düğümden
dökecekse körlerin alfabesini
yumruğumu onlara vereceğim
yaşayan yumruğumu
ağzımı onlara vereceğim
yeryüzünün bütün mert ölüleri için
toplayarak kanlı kelimeleri



Nihat Behram

Çevrimdışı rabia3360

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.431
  • 2.687
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 20:07:35
Bugün bir hüzün var içimde


Bugün bir hüzün var içimde
Hiç duymadığım bir müziğin hüznü
Adlandıramadığım bir yokluk hissi
Bugün bir hüzün var içimde
Gözlerimde uzaklara dalan
İçimden lıkır lıkır akan bir hüzün
Anlayamadığım bir boşluk duygusunda
Bugün bir hüzün var içimde
Cama vuran yağmurun sesinde
Menekşelerin morumsu renginde
Bugün bir hüzün var içimde
Mahallede oynayan cocukların sesinde
Kapının çalmayan zilinde
Komşunun kahvesinde..
Bugün bir özlem var içimde
Ne olduğunu bilemediğim hüznü bana getiren...

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 20:10:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bugün bir hüzün var içimde


Bugün bir hüzün var içimde
Hiç duymadığım bir müziğin hüznü
Adlandıramadığım bir yokluk hissi
Bugün bir hüzün var içimde
Gözlerimde uzaklara dalan
İçimden lıkır lıkır akan bir hüzün
Anlayamadığım bir boşluk duygusunda
Bugün bir hüzün var içimde
Cama vuran yağmurun sesinde
Menekşelerin morumsu renginde
Bugün bir hüzün var içimde
Mahallede oynayan cocukların sesinde
Kapının çalmayan zilinde
Komşunun kahvesinde..
Bugün bir özlem var içimde
Ne olduğunu bilemediğim hüznü bana getiren...

tam beni anlatmış....

Çevrimdışı deva35

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 7.396
  • 11.766
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 20:12:31
RÜZGARINI ÖZLÜYORUM  

Bırakıp gittiğin zaman beni
Dünya terkediyor beni
Bir garip duyguyla öyle
Yapayalnız kalıyorum
Kısa sürüyor verdiğin esenlik
Kuşkular ikircikler içinde
Başlıyor bekleyişin işkencesi
Hiçbir yere sığamıyorum
Hele bir de uzadı mıarayışın
Unutulmak korkusuyla tedirgin
Tükeniyor kalbimin direnci
Aykırı sularda bungun
Bir çürük tekne gibi
Rüzgarını özlüyorum.
 
ŞÜKRÜ ERBAŞ

Çevrimdışı wanted1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 3.442
  • 3.859
  • 3.442
  • 3.859
# 24 Oca 2011 22:10:13
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere öü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç


Ahmet Hamdi TANPINAR

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 22:14:22
BEN DOSTLARIMI RUHUMLA SEVERİM!

(MEVLANA’DAN)

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
 
 Zamanı öğrendim.
 Yarıştım onunla...
 Zamanla yarışılmayacağını,
 zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
 
 İnsanı öğrendim.
 Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
 Sonra da her insanın içinde
 iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
 
 Sevmeyi öğrendim.
 Sonra güvenmeyi...
 Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
 sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
 öğrendim.
 İnsan tenini öğrendim.
 Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
 Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim..
 
 Evreni öğrendim.
 Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
 Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni  
 aydınlatabilmek gerektiğin öğrendim.
  
 Ekmeği öğrendim.
 Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
 Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
 bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
 
 Okumayı öğrendim.
 Kendime yazıyı öğrettim sonra...
 Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
    
 Gitmeyi öğrendim.
 Sonra dayanamayıp dönmeyi...
 Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
 
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.
 
 Düşünmeyi öğrendim.
 Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
 Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
 olduğunu öğrendim.
 Namusun önemini öğrendim evde...
 Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
 gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
 sürmemek olduğunu öğrendim.
 Gerçeği öğrendim bir gün...
 Ve gerçeğin acı olduğunu...
 Sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
lezzet kattığını öğrendim.
 
 Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının
hayatı tadacağını öğrendim.
 
 Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
 Olur ya...
 Kalp durur...
 Akıl unutur...
 Ben dostlarımı ruhumla severim.
 O ne durur, ne de unutur...
  
                     MEVLANA


Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 24 Oca 2011 22:22:38
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
                                           SESLENİŞ
  Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.

Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.

Vurulduk ey halkım, unutma bizi...

Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...

Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. İnsanlık sustu.

Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşında kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.

Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...

Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.

Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutama bizi...

Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...

Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, prangalar vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.

Asıldık ey halkım, unutma bizi...

Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.

Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...

Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepimizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi...

Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...

Yazar : Uğur Mumcu

katledilişinin 18.yılında saygılarla   


Değerli Hocam, paylaşım için teşekkürler.24 saat engelliyim.

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 24 Oca 2011 23:14:17
DAVET. ..

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim!
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!
Kapansın el kapıları bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
Bu davet bizim!
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!

 NAZIM HİKMET

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK