Sevdiğiniz Şiirler

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 13 May 2007 13:41:22
Sevgili  şiir  dostları  son  mesajı  yani  'Ben  yokum  bundan  böyle'  cümlesi  benim  bilgisayarımdan  gönderilmedi.
Bilgisayarımdaki  virüsleri  temizlemeye  çalışıyorum.
                 Ayrıca  bu  konudan  anlayan  bir  arkadaş  bu  durumu  yani  sizin  adınıza  başka  bir  bilgisayardan  mesaj  gönderilip  gönderilemeyeceğini   yazarsa  çok  memnun  olurum.

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 06 Kas 2007 19:59:01
                  ŞİİR

Hangi  zamanın  hangi  devrinden   artarak  gelmiştim  bugüne  bilmiyorum!

Ruhum  eski  zamanlardan  geldi,  biliyorum. 

Bugünde,  benim  ruhumdan,  çok  eski  zamanlardan  gelme  ruhlar  var!

Deliriyorum,   ve  farkındayım!

Farkındayım,  belki de  delirmişliğim  bu  yüzden  ayyuka  çıkmıyor.

Ne  baba  koltuğundayım,

Ne  anne  koltuğunda,

Bir  garip  Tevfikim!

Bazen  Neyzen  olurum!

Bazen de  Fikret  olurum!

Bazen de  kendim  olurum.

İnsan  bir  ağaçla  evlenir mi?

İnanmazdım  ama, ben  evlendim!

Peki  desem ki:

Her  canlı  insan  aşkının  bir  meyvesidir!

   İnanır mısınız?

Bundan  daha  büyük  gerçek  yoktur!

  Selam  olsun  anlayanlara!

Çevrimdışı SİMLA98

  • Aktif Üye
  • **
  • 71
  • 3
  • 71
  • 3
# 06 Kas 2007 21:32:01
İşte size muhteşem bir şiir.


Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Çevrimdışı SLTN

  • Aktif Üye
  • **
  • 58
  • 9
  • 58
  • 9
# 06 Kas 2007 22:09:32
SİZİN İÇİN

Sizin için, insan kardeşlerim,
Her şey sizin için;
Gece de sizin için, gündüz de;
Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı;
Ay ışığında yapraklar;
Yapraklarda merak;
Yapraklarda akıl;
Gün ışığında bin bir yeşil;
Sarılar da sizin için, pembeler de;
Tenin avuca değişi,
Sıcaklığı,
Yumuşaklığı;
Yatıştaki rahatlık;
Merhabalar sizin için;
Sizin için limanda sallanan direkler;
Günlerin isimleri,
Ayların isimleri,
Kayıkların boyaları sizin için;
Sizin için postacının ayağı,
Testicinin eli;
Alınlardan akan ter,
Cephelerde harcanan kurşun;
Sizin için mezarlar, mezar taşları,
Hapishaneler, kelepçeler, idam cezaları;
Sizin için;
Her şey sizin için.


   ORHAN VELİ

Çevrimdışı sitemkar45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.871
  • 936
  • 1.871
  • 936
# 06 Kas 2007 23:33:26
Mavi adanın kaptanı Kahraman Ağabey den;

**Seni İntihar Ettim**

deli dolu geçtik ateş hatlarından
sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde
sevdikçe korktum
korktukça daha çok sevdim
er geç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum
neden sonra farkına varıyor insan
ayağına takılan bütün taşları
yoluna kendi döşediğinin

senin yarınlara inancın benden yüklüydü
daha cesaretliydin
planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar
er geç açacaktı biliyordun
deli sevdalı çocuk ruhumun
nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı
değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında
bir sonsuzluk buldun kendine
ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza
sonra birden
yeşil bir kentte
ılık bir yaz gecesine astın beni

sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi
ödedim
cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü
son sözün
ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim
geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim
anılar kemirdi yüreğimi
felç oldu hislerim
zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden
tek bir saniye bile süzülmüyordu
ters çevirmeye cesaretim yoktu
çünkü yeniden başlayacak bir hayatın
korkağı olmuştum

aşkların sonrasında hüzün vardır
ya sen hüznü boğarsın
ya da hüzün seni boğar
ama birisi kanatlarını kırarsa eğer
yaralı kuş rolüne soyunacağına
yürümeyi denemelisin
hayata dönmelisin

bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü
ve sonunu infaz ediyordu içimde
o gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer
ölen ben olurdum
o gece
hayatın lekesiz bir anında
seni intihar ettim
şimdi katil benim

artık güncemde bir boşluksun
yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun
ve sana ait sandığım her şeyin
aslında benim olduğunu öğreniyorum
hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin
kendimi keşfettikçe
seni kaybediyorum
ve ufkuma sensizliği
korkusuzca geriyorum

____kahraman tazeoğlu____

Çevrimdışı maki09

  • Üye
  • *
  • 11
  • 1
  • 11
  • 1
# 07 Kas 2007 01:59:01
İstanbul Yağmuru

İstanbul yağmuru yağıyor dedi amcam...
Akşam olmuştu...
İnce, sakin...
Islatmam diyordu sanki bolca yağmadan...
Şöyle bir gelip geçmem, buradayım daha...
Bakın yukarı kısıp gözlerinizi...
Yanaklarınıza dokunayım öper gibi...
Karışıyordu duygular dokununca damlalar...
Sıyrılıyordu içinizden sonbahar hüznü...
Geçiyordu hazlara...
Değişiyordu duygular bakışınca aşıklar...
Bir şemsiye yetiyordu...
Umursamazca yoldaydılar...
Belki de bir hayat boyu beraber yürüyecekleri...
Hava kararmıştı...
El eleydiler...
Sokak lambasının ışığı...
Yerdeki yağmur suyunu parlatıyordu...
Altından geçerken lambanın...
Daha belirginleşti ışıktan yağmur...
Yağıyordu ama ıslatmıyordu...
Mutluluk serpiyordu üzerlerine...
Kendisi gibiydi İstanbul`un yağmuruda...
Yoktu kendisi gibi bir başka yerde benzeri...
İstanbul yağmuru yağıyordu gerçekten...
Görmediniz, göremezsiniz inanın...
Yağmurun bu kadar yakıştığı bir şehri...

Çevrimdışı şagaf

  • Üye
  • *
  • 26
  • 5
  • 26
  • 5
# 07 Kas 2007 10:19:56
 
 
 
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine

II

Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
Bir anda yükselen bir bülbül sesi
-Erken erken karlar ortasında
Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
Bana geri getirir eski günleri
...Paslanmış demir bir kapı açılır
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Ta karanlıklar içinde birden
Bir türkü gibi yükselirsin sen
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
Saçar ortalığa zamanın
Ağaran saçın toz toprağını
Bana ne Paris'ten
Newyork'tan Londra'dan
Moskova'dan Pekin'den
Senin yanında
Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
Geceme gündüzüme
Gözlerin
Lale Devrinden bir pencere
Ellerin
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
Kucağıma dökülen
Altın leylak

III

Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
Kimi ırmaklardan yansıma
Kimi kayalardan kırpılma
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
İçi ölümle dolu
Dönen bir huni
Doğarken güneş
Kesilmiş ölü yüzlerden
Bir mozayik minyatürlerden
Dokunur tenimize
Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
Ve birden senin sesin gelir dört yandan
Menekşe kokulu sütunlardan
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
Gözlerine ait belgeler sunulur
Ey aşkın kutlu kitabı
Uçarı hayallere yataklık eden
Peri bacalarının yasağı
Gönlümün celladı acı mezmur
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
Senden bir gök
Senden yıldızlar ördüler
Ateş böcekleri
O gece dört yanıma
Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
Ve çocuklar gülle anne arasında
Seninle güller arasında
Tuhaf bir ışık bulup eridiler
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
Aramızdaki sırra
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
Gençlik monologları
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
Bana getiren
Yasamız vardı
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben

IV

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Yıllar geçti saban olumsuz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
 

Çevrimdışı şagaf

  • Üye
  • *
  • 26
  • 5
  • 26
  • 5
# 07 Kas 2007 10:24:44
ADEMİN MÜSTESNA ÖLÜMÜNE ZEYİL



Guruba ezilmekliğimle başlamıştın
çok gençtim
gene de besteni en iyi ben icra ederdim
şimdi yeni perdelerini keşfediyor
yeniden keşfediyorum perdelerini

önceleri sabâ ölürdüm
kim demiş unuttum seni
yeniden keşfediyorum perdelerini
en segah
en hüzzam ölüyorum

sonra
eylüle gurub etmekliğimle sürdü sevdan
"sanma ki unutmuşum
âşıkınım halâ ben"
ey ölüm
sana yalnız ben
ben yalnız sana
en reyhan
en yarpuz
en sılagül tutulmuşum
senden gayri nem
kimim kimsem mi var

yeni / yeniden keşfediyorum perdelerini
seni en iyi ben icra ederim
ey ölüm
bir ömür seni
yalnız seni sevdim
şimdi hicazkâr ölüyor
en neva ölüyorum

Murat KAPKINER

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 07 Kas 2007 20:07:54
  Ben Aslında Yokum!

Ölüm bana yakın olur diye korkarken.
Ölüm korkusunu aştım!
Ölmek bir son olsa bile!
 İnsan için her şeyin kötüye gittiği bir dünyada!
O kadar da saçma gelmiyor bana ölmek!
Kaldı ki sadakatle sevdiğim milletimin bana ihtiyacı yokmuş!
Bu beni rahatlattı aslında!
Kuş gibi hafifledim!
Kanatlanıp uçabilirim!
Biliyor musunuz?
Ben aslında yokum!

Çevrimdışı a.pınar şirin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 923
  • 465
  • 923
  • 465
# 08 Kas 2007 12:16:16
yıllardır hafızamı terk etmeyen birkaç şiirden biri,galiba en kıymetlisi.B.NECATİGİL-SEVGİLERDE

mutlaka ekleyen bir hocam olmuştur diye yazmıyorum şiiri şimdilik.ama kontrol edip yoksa eklerim

Çevrimdışı a.pınar şirin

  • Uzman Üye
  • *****
  • 923
  • 465
  • 923
  • 465
# 08 Kas 2007 12:54:09
evet aradım buldum.asude 84 hocam yazmış sevgilerde'yi.elinize sağlık.ne güzel şiir değil mi?

Çevrimdışı cckara

  • Yeni Üye
  • 1
  • 0
  • 1
  • 0
# 08 Kas 2007 13:41:10
aramak ne kötü herkeste seni
her gözde bulup yanılmak seni
ahhh turuncu rüyalar güzeli
hem kendini mahvettin hem beni

Çevrimdışı şafakgergin

  • B Grubu
  • 898
  • 677
  • 898
  • 677
# 11 Kas 2007 21:04:33
 
  'Babasının  Öğretmen  olduğunu  rahmetli  olduğunu  söylüyuordu.
  Ahh!   dedi,   babam  dindar  bir  insandı.'

  Ve  babasının  Öğretmen  olduğu  zamanlarda  çektiği  zorluklardan  dem  vurdu.

 Şimdi  makam   sahibi  bir  Öğretmen  oğluydu.

Bir  ara  bir  toplantı  sırasında  dedi ki  'Yahu  bu  müslümanlar  bir  insanı  peygamberi  örnek  alarak  ömürlerini  tüketiyorlar....Ne  kadar  acayip  değil mi?  diye  söylendi.

Belki de  bir  hataydı  Onu  aramam!
Bu  günlerime  hak  etmeseydim  gelemezdim.
Sen  dedi  bu  durumuna  dua  ile  gelmişsin!Bundan  sonra  da  dua  etki   sana  atılan  iftiralar  aklansın!dedi.

Tüm  sorun  secdede!
Siz  akla mı  secde  ediyorsunuz!
Siz  kadere mi  secde  ediyorsunuz?

Akılın  sahibi  insandır.
Kaderin  sahibi  Allahtır.

Tercihimi  yaptım.
Kadere  secde  ettim
Gururla  şerefle  sevgi  ile......

 

Çevrimdışı sandman

  • Uzman Üye
  • *****
  • 490
  • 218
  • Okul Müdürü
  • 490
  • 218
  • Okul Müdürü
# 11 Kas 2007 21:07:10
Ben sana mecburum...

Çevrimdışı kilavuzum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
  • 247
  • 56
  • Türkçe Öğretmeni
# 11 Kas 2007 22:18:26
Hayatımın şiiri bu.Yalnızca bir bölümünü yazıyorum:

" ............................. ...
  Şimdi dişlerimi sıkıp
  dudaklarıma kanamayı öğrettim
  ki bu kızıl damlalar,
  körpe yanağında bir veda busesi olsun.
  Bu da benim sana
  ayrılırken hediyem olsun.
  ............................. .........."

                     Yusuf HAYALOĞLU
  

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK