Sizin yukarıda sorduğunuz sorunun yanıtını Amerika'nın üniversitelerinde Freud'un ölümünden 10 yıl sonra düşünebilen öğrenciler ve öğretim üyeleri yanıt aradılar.
Sonuçta bilginin beyinin bir yerinde değil her yerinde depolandığı canlılık ve enerji sayesinde de insanın davranışlarına yön verdiği gibi bir yaklaşım ortaya çıktı.
Nihayetinde bu bilgi
Bugün kullandığımız bilgisayarın yapılmasına esin kaynağı oldu.
Dahası da var.Robotlar'da belki yakın gelecekte yine bu bilginin esinlendirmesiyle hayatımızda çok normal kabul edeceğimiz bir yer bulacak.
Bilmiyorum siz bu açıklamalara katılır mısınız?
Gayrimüslim ilim adamlarının çalışma şekli şu şekildedir. Öncelikle bir VARSAYIM ortaya atarlar. Daha sonra bu varsayımın doğru olduğuna dair kanıt bulmaya çalışırlar.
ÖNYARGILI olarak başlanılan bir çalışmadan sağlıklı bir sonuç elde edilmesini mümkün görmüyorum.
Yazdığınız haber / bilgide öğrenciler ve öğretim üyeleri bilinçaltının beynin bir özelliği olduğu VARSAYIMINDAN haraeket ederek çalışmalarına başlamışlardır.
Çalışmaları sonucunda elde ettikleri bir takım bulguları
- bilginin beyinin bir yerinde değil her yerinde depolandığı canlılık ve enerji sayesinde de insanın davranışlarına yön verdiği gibi bir yaklaşım ortaya çıktı.-
şeklinde bir cümle ile özetlenebilecek şekilde açıklamışlardır.
Bu öğrenciler ve öğretim üyeleri veya başka bir takım kişiler bilinçaltının KALBİN bir özelliği olduğu VARSAYIMINDAN haraeket ederek çalışmalara başlasalar sonuçta
elde edecekleri bulguları şöyle bir cümle ile açıklayacaklardır:
- bilginin KALBİN bir yerinde değil her yerinde depolandığı canlılık ve enerji sayesinde de insanın davranışlarına yön verdiği gibi bir yaklaşım ortaya çıktı.-
Hac suresi 46. ayette
Yer yüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle AKLEDEBİLECEK KALPLERİ ve işitebilecek kulakları oluversin?
Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir.
buyurulmaktadır.
Siz hiç bir gayrimüslimin AKIL KALBİN bir özelliğidir dediğini duydunuz mu?
YARATAN Kur-an'ı Kerim de açık bir ifade ile AKLI KALBE yerleştirdiğini belirtmesine rağmen bunu bilen / inanan kaç kişi vardır?
İnsan davranışlarına aklıyla yön vermiyor mu?
O zaman beynin insanın davranışlarına yön verdiği yaklaşımını nasıl doğru kabul edebiliriz?
Bu Kur-an'ı Kerimi (Rabbim muhafaza buyursun) inkar etmek olmaz mı?Aşağıdaki bilgiler özettir, ihtiyaç hissedilmesi durumunda ayet ve hadislerden gerekli delilleri yazabilirim.
İnsanın 4 temel unsuru vardır.
1. Beden (İslam litaratüründe ceset olarak geçer)
2. Ruh (Mahiyeti hakkında insanlara cüzi miktarda bilgi verilmiştir.)
3. Gönül (Peygamber efendimizin manevi varlığının insanlarda tecellesi olarak düşünebilirsiniz.)
4. Nefs (Şeytanın manevi varlığının insanlarda tecellisi olarak düşünebilirsiniz.)
İnsanlarda bu 4 temel unsurun türevleri olarak bir çok letaifler vardır.
Bilinaçltı ile ilgili olarak bizi ilgilendiren insanın Ruh unsurudur.
İSRA suresi 85. ayette
-Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh, Rabbimin EMRİndendir, size ilimden yalnızca AZ BİR ŞEY verilmiştir."
buyurulmaktadır.
Ruhlar Dünya (veya kainat) oluşmadan önce yaratılmıştır. Kainatın yok olmasından sonra da varlıklarını sürdüreceklerdir.
(Ruh-ların- varlığının sona ereceği bilinmekle birlikte ne zaman olacağı konusunda net bir bilgi yoktur.)
Hamileliğin ilk aşamasında (bazı alimlere göre 40. günde) ruh beden denilen cesede HAPSEDİLİR.
Cesedin ölümü ile birlikte Ruh ceset hapsinden kurtulur.
İslam alimleri Ruh u Güneşe benzetirler. Güneş Dünyamızdan çok uzaklarda olmasına rağmen ısı ve ışık etkisi YERYÜZÜNÜN HER YERİNDE hissedilmektedir.
Benzer şekilde Ruh da (muhtemelen) Kalb de olmasına rağmen etkileri vücudumuzun HER HÜCRESİNDE görülmektedir. (Beyinde, kalpde, gözde, kulakta vs.)
Ruh gözler vasıtasıyla dış dünyayı seyreder ve dış dünya ile etkileşimi gözler vasıtasıyladır.
Destina öğretmenimizin şahsında bayanlara zor bir soru başlığıyla açtığım konuda Destina öğretmenimiz şöyle bir cümle yazmıştı:
***
Gülümseyen iki bakışı birbirinden nasıl ayırdığımı bende bilmiyorum.
***
Destina öğretmenimizin bilmediği husus bakışın RUH-LAR-A ait olmadığı idi. Her ruhun kendisne özgü bir bakışı vardır.
GÖREN (ve görünen) GÖZ DEĞİL RUHTUR.
Destina öğretmenimiz RUH konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığı için farkı gözlerde bulmaya çalışıyor, bu nedenle farkı anlayamıyor.
RUH(lar) dünyanın yaratılmasından önce de var olduğu için bir çok BİLGİYE sahiptir.
(bu bilgiler ruhun etikleri neticesinde vücudunda her bir hücresinde ayrı ayrı algılanır.)
Bu bilgilerin ne zaman aktif veya pasif olduğu konusunda net bir bilgiye sahip değilim.
(Bilginin pasif olması tanımlaması ile sizin bilinçaltı dediğiniz özelliği kastediyorum.)
RUH uyku, yakaza veya değişik isimler altında anılan durumlarda beden hapsinden kısmi olarak kurtulabilir.
Güneşin olduğu yerde durduğu halde ışınları vasıtasıyla kainatın bir çok noktasına ulaşabildiği gibi Ruhda özel durumlarda beden hapsinden kısmen kurtularak
kainatın muhtelif bölümlerine gidebilmektedir.
Özel eğitim yöntemleri ile Ruhun benden hapsinden kısmen kurtulması bilinçli olarakda yapılabilmektedir. (Zikir bu yöntemlerden biridir.)
Ruhun bedenden kısmen ayrılması durumunu bilinçli olarak yaşamamış olan kişiler RUH un varlığını anlamakta zorlanırlar.
Yazdıklarımı toparlayacak olursam.
Gayrimüslim bilim adamlarının bir kısmı insanı sadece bedenden ibaret kabul etmektedirler.
Bir kısmı Ruh un varlığını da kabul etmişlerdir.
Gönül ve Nefs unsurlarının varlığını kabul eden hiç bir gayrimüslim bilim adamı yoktur.
Bu şartlar altında gayrimüslim bilimadamları Ruh un etkilerini bedenin özellikleri olarak isbat etme çabalarını sürdürmeye devam edeceklerdir.
Bilinç ve bilinçaltı kavramlarını doğru anlayabilmek için RUH un varlığını hissetmek gerekir.