Anket

Sigmund  Freud  Haklı mı?

evet
15 (25.9%)
hayır
15 (25.9%)
olabilir
7 (12.1%)
Önyargı  bilinç altında  yatar tezi doğrudur, Freud  haklıdır.
21 (36.2%)

Toplam Oy Verenler: 58

Sigmund Freud Haklı Mı?

Çevrimdışı fuku

  • Yeni Üye
  • 2
  • 0
  • 2
  • 0
# 07 Ağu 2007 18:52:32
Bu Konuyu Okuyunca Tek Düşündüğüm Hayatı Olduğu Gibi Doğal Yaşıyamadığımız Dayatma Ve Öğretilerin Esiri Dlduğumuz Giderekte Bencilleşip Bireyselleştirildiğimiz.Artık Bireyleri Tek Tek Ele Geçirerek Dayatılan Teknoloji İle Odunlaştırıldığıdır.

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 Ağu 2007 19:30:59
Bireyleri odunlaştıran teknoloji değil başka bir şeydir arkadaşım. Bencilleşme ve bireyselleşmenin nedeni Freud değildir.

Çevrimdışı turgutkuzan

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
  • 4.439
  • 3.070
  • Öğrenci Velisi
# 08 Ağu 2007 17:35:57
Alıntı
Hocam bu nedemek? Yaratılan canlıların en mükemmeli olan insana düşünme yetisini neden verdi Allah ozaman?
Bugüne kadar islam alemi düşünmediüği, her şeyi Kur'an-ı Kerim'den beklediği için bu halde zaten.
Evet Kuran_ı Kerim bir mucizedir ama onu düşünerek okursanız bu mucizeden yararlanırsınız.
EN'AM suresi, 59. ayette :
 
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez.
Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane,
yaş ve kuru DIŞTA OLMAMAK ÜZERE HEPSİ (ve her şey) APAÇIK bir kitaptadır.

buyurulmaktadır.

nazende77 kardeşim
ayette belirtildiği gibi ihtiyacımız olan her türlü bilgi KİTAP ta mevcuttur.

BAKARA suresi, 269 ayette :

Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir.
TEMİZ AKIL sahiplerinden başkası öğüt alıp-DÜŞÜNMEZ.

buyurulmaktadır.

Ayetten anlaşıldığı üzere hikmet (bilgi) TEMİZ AKIL sahiplerine veriliyor. TEMİZ AKIL sahiplerinin kimler olduğunu düşünebilirsiniz.

AL-İ İMRAN suresi, 191. ayette:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı KONUSUNDA DÜŞÜNÜRLER. (Ve derler ki:)
"Rabbimiz, sen bunu BOŞUNA yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."

Müslümanlar Allah (c.c.) ayetlerini (yarattıklarını, delillerini) düşünürler. Onların bu düşünceleri, Allah (c.c.)'dan hikmet İSTEMEK olur.

Benim söylemek istediğim, DOĞRU bilgiye sadece DÜŞÜNEREK ulaşılamayacağıdır.
Örnek vermek gerekirse:
İnsanlar düşünürek kütlenin sakımı kanununu bulmuşlardır. Bu kanuna göre; kimyasal tepkimeye giren madde miktarı ile çıkan madde miktarı aynıdır.
Farklı bir şekilde söyleyecek olursak, MADDE yoktan var olmaz, varken YOK OLMAZ.
Albert Einstein bunun doğru olmadığını MADDENİN aslının enerji olduğunu söylemiştir. (ünlü E=mc2 formülü)
Einsteine göre madde enerjinin yoğunlaşmış halidir. Kimyasal tepkimeye sokarak maddenin yoğunluğunu azaltırsanız enerji açığa çıkar.

Daha güncel bir örnek vermek gerekirse, 5 yıl öncesine kadar Avrupa birliğine girmemiz elzemdi.
Bugün ise Avrupa birliğine girilmemesi gerektiği konusundaki görüşler daha yaygındır.

Cumhuriyetin ilk yıllarından 1983 yılına kadar ülkemizde KARMA diye isimlendirilen bir ekonomik sistem uygulandı. 
1983 yılından sonra LİBERAL ekonomik sisteme geçildi.

Fransız ihtilali ile Milliyetçilik akımı, tüm dünyaya yayıldı. 19. yüzyılın ilk yarısına kadar doğru olan MİLLİYETÇİ olmaktı.
İnternet dünyayı bir köy haline getirmeye başlayınca KÜRESELLEŞME çalışmaları başladı.

İnsanların düşünerek buldukları ve uygulamaya koydukları sistemler bir süre sonra geçerliliğini yitirmektedir.

Biz DEĞİŞMEYEN DOĞRULARA sahip çıkmalıyız.

Kur-an'ı Kerim'de 14 asır önce ne yazıyorsa, bugünde o yazıyor.  Kur-an'ı Kerim'de yazılanların yanlış olduğu ispatlanamadığına göre...
Alıntı
Bu Konuyu Okuyunca Tek Düşündüğüm Hayatı Olduğu Gibi Doğal Yaşıyamadığımız Dayatma Ve Öğretilerin Esiri Dlduğumuz
Giderekte Bencilleşip Bireyselleştirildiğimiz.Artık Bireyleri Tek Tek Ele Geçirerek Dayatılan Teknoloji İle Odunlaştırıldığıdır.
Haklısınız demek istiyorum da forum üyeleri beni yalancı çıkaracaklar.
Bu forumun üyeleri bencillik etmeyip, düşüncelerini ve emeklerini siteyi ziyaret eden herkesle PAYLAŞIYORLAR.
Sadece benim yaptığım 130 dan fazla program, internet teknolojisi sayesinde ücretsiz olarak milyonlarca kişiye ulaştı.
İnternet teknolojisinden önce insanlar bilgiye bu kadar kolay ulaşamadıkları için kendilerini geliştirmek için daha fazla çaba sarfetmek
zorunda kalıyorlardı.
İnternet teknolojisi sayesinde birbirini hiç tanımayan insanlar, birlikte hareket edebilmekte, ortak tepkiler üretebilmektedir.
İnternet sayesinde sansür kelimesi tarihe karışmak üzeredir.

Teknolojiden azami derecede faydalanmaya çalışan biri olarak  odunlaştığımı veya odunlaştırıldığımı hiç sanmıyorum.

Çevrimdışı MALİKE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 216
  • 7
  • 216
  • 7
# 08 Ağu 2007 19:47:47
freud hemen hemen her şeyi bilinçaltı ile açıklamış bilinç altıda biraz düşününce ortaya çıkan düşüncelerdir bu durumda tezi yetersiz rüyalar bilinç altı olmuyor çoğu zaman ayrıca kız çocuklarının babaya bağlı erkek çocuklarının anneye bağlı olduğu elektra ve oedipus karmaşası tamamen sapkınlık ama bu arada bir insana tamamen doğru yada yanlış diyemeyiz sonuçta bilinçaltında yatan bir çok şey hayatımızı yönlendirir ama tek başına yetersizdir freud 0-6 yaş grubu üzerindeki değişimleri incelemiş önemli olan çocukların geçmişte yaşadıkları oysa daha sonraki doğal çevreye hiç değinmemiş bu yönüyle tez yetersiz daha çok cinsel eğilim üzerine hayatı yönlendirmiş hayatımızı değiştiren çok önemli olgular varken ... kilise karşı çıkmıştır kendi gerçeklerine ters düştüğü için

Çevrimdışı MALİKE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 216
  • 7
  • 216
  • 7
# 08 Ağu 2007 19:54:16
bide biz bütün hareketleri bilinçaltındaki düşüncelerle yaşasaydık bu durumda neler olurdu tahmin bile etmek istemiyorum bilinçli yaptığımıız hareketler çok mu az?ama dediğim gibi bilmediğim ve haklı olduğu taraflarda olbilir ben bilmiyor olabilirim

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Ağu 2007 10:13:57
Malike Hocam gerçekten Freud'un bu yaş dönemi için söyledikleri doğru. Ama bunu cinsellikle bu kadar bağdaştırmasını ben de doğru bulmuyorum. Tamamen hklı olduğunu düşünsek bile insanın tek içgüdüsel davranışı cinsellik değil sonuçta. İnsan için tüm canlılarda olduğu gibi yaşamını devam ettirmek en önemli içgüdüsel davranış bence. Bu yüzden oral dönemin cinsellikle kesinlikle ilgili olduğunu  düşünmüyorum. ama 3 yaş döneminde erkek çocuklarda anneye, kız çocuklarda ise babaya karşı bir ilgi gelişiyor. Çünkü çocuk kendine benzeyen en yakınındaki kişiyi örnek alıyor. Kız çocuk anneyi örnek aldığı için, babaya ilgi gösteriyor. Çünkü annenin babaya karşı farklı bir tavrı olduğunu, böyle davranması gerektiğini hisediyor. erkek çocuklarda da durum tam tersi. Onlarda baba gibi olmaya çalışıyorlar. Yani bence bu durum içgüdüsel değil aksine öğrenilmiş bir davranıştır. Bu dönemin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Yani çocuğun bu dönemi sağlıklı bir şekilde yaşayıp yaşamaması onun hayatına yansıyor.

Çevrimdışı MALİKE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 216
  • 7
  • 216
  • 7
# 09 Ağu 2007 13:13:13
NAZENDE HOCAM TABİİ Kİ TÜM DEDİKLERİ YANLIŞ DEMİYORRUM AMA OEDİPUS VE ELEKTRA KARMAŞASINDAKİ ANNE BABAYA YAKINLIK SANIRIM CİNSEL YÖNDEN YANİ YANLIŞ MI ANLADIM BEN FARKLI BİR İLİŞKİ OLARAK ANLADIM DUYGUSAL BİR YAKINLIK TABİİ OLUR KIZLAR BABAYA ERKEKLER ANNEYE DÜŞKÜNDÜR VE BEKLEDİKLERİ GİBİ İLGİ GÖRMEZLERSE İLERİDE SORUN OLBİLİR KATILIYORUM AMA DEDİĞİM GİBİ FREUDUN KIZIN ANNEYE YADA ERKEĞİN BABAYA YAKINLIĞINI HANGİ AÇIDAN BAĞLILIK OLARAK AÇIKLADIĞINI TAM ANLAMADIM YOKSA TABİİ BAZI GÖRÜŞLERİ ÇOK DOĞRU KATILIYORUM ONA

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 09 Ağu 2007 13:34:15
Freud, ahlak tarafından kızgın demirle damgalanan libido'nun insan varlığının yıkılmaz bir parçasını oluşturduğunu kesinlikle açıkladı. Bu öğe hiçbir zaman uzaklaştırılamaz, fakat bazı durumlarda, bilince geçişiyle faaliyetinin yararlı kılınması başarılabilir. Eski toplumsal törelerin bir baş tehlike saydığı bu bilinçlenmeyi bir çare olarak gören Freud, tam tersine, eski ahlakın iyilik sandığı içe tıkmayı gerçek tehlike olarak ispatlıyor. Eski metodun künk altında tuttuğu şeyi o, gün ışığına çıkarıp yaymak istiyor. Bilmezlikten gelme yerine ne olduğunu anlama, sakınma yerine yanaşma; bakışlardan çevirme yerine derinleştirme istiyor. Örtme yerine çırılçıplak soyma! Yalnız içgüdüleri tanıyanlar onları disipline sokabilir; uçurumlarından çekip çıkaran ve onlarla yüz yüze bakabilen uysallaştırabilir...

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 09 Ağu 2007 13:37:16
Freud insan zihninde saklı bir yanın bulunduğunu çalışmaları esnasında fark etmişti. Bir çeşit hafıza yitimi de yaratarak sarsıcı deneyimi unutmaya çalışan zihin, bu anıların baskısının aslında silinmeyip daha da yıkıcı biçimde etkide bulunması nedeniyle bedensel ve ruhsal rahatsızlıklar yaratıyordu. Bu bir belirtiydi. Freud bu nedenle serbest çağrışım yöntemini geliştirdi. Amacı aşama aşama ilerleyerek hastalık yaratıcı bastırılmış zihni işlevin hatırlatılmasını sağlamaktı. Ancak bu uygulayım çok fazla deney, tecrübe ve sabır gerektiren bir çalışmaydı. Birçok çalışma arkadaşı ile birlikte bakım evi deneyleri dönemini başlattı. Bu deneyler bilinçaltı dediği olgunun açıkça ortaya çıkmasını sağladı. Ancak felç e ve ölüme kadar ilerleyebilen bu tür ruhsal bozukluklar başka bir olguyu daha ortaya dökmüştü. Bu duyguların hepsi cinsel içerikli bastırma çabalarıydı. Deneyler, ruhsal bozuklukların bilinenin çok daha ötesinde ve yaygın olduklarını gösteriyordu; oysa bugüne dek bunun sadece aşırı biçimleri hastalık olarak adlandırılmıştı. Öz kardeşine karşı takıntılı cinsel arzu hisseden bireyler tüm cinsel duyumlarını bastırarak histeri krizlerine yakalanıyor fakat bu durumlarının ilk ortaya çıkış anını zihinlerinden silmiş oluyorlardı örneğin.

Aslında bu tür anıları silme çabası sürekliydi ve hasta günlük enerjisinin çoğunu bunu unutmak ya da saklamak için harcadığından iradesi zayıflıyor,giderek ruhsal ve bedensel açıdan hastalığa yatkın hale geliyordu.Ya da ölme, öldürme arzusu hisseden aşırı mutsuz insanlar aslında ebeveyninin onu reddetmesinden dolayı sürekli olumsuz bir karakter geliştiriyor, uyumsuzluğu ile dikkati üzerine çekmeye çalışıyordu. Buradaki reddedilme cinsel arzuya dayalıydı ve varlığı anılardan da silinmiş çok derinlere gömülmüştü. Freud çağrışım metodu ile bu anıyı tekrar canlandırabildiği anda kişi birden büyük sarsıntıya uğruyor kaybolan anının ortaya çıkmasıyla birlikte hastalık etkeni de birden yok oluyordu. Bakım evi deneyleri bilinçaltı oluşumu ile kaslarda var olan kronik kasılmanın da paralel olduğunu gösteriyordu. Yani aslında kişi vücut duruşuyla 'ben böyle olmak zorundayım başka çarem yok' diyordu.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 09 Ağu 2007 13:47:16
freudun teorisini, freudun eksik bıraktığı alanların doldurulması üzerinden eleştirmek doğal, ama onu yok saymak, bilim dışına itmek, tüm zamanların bilgi üretme olanağını, günümüzün bilgi birikimiyle ölçmek, bilimin evrimsel gelişimini yoksamakla eşdeğer gibi geliyor. ayrıca freudun süperegonun birey üzerindeki etkisi konusundaki yeterince genişletemediği yapısal unsurları, çevresel koşulların önemini işaret etmektedir. dolayısıyla, bilimadamı varlığın tüm unsurlarına açıklama getiremeyecek kadar kısa ömürlüdür.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 09 Ağu 2007 14:00:03
Freud, insancıl evrimin hedefinin şu amaçlara ulaşmak olduğuna inanır : Bilgi, ( akıl, gerçeklik, mantık ) insan sevgisi, acıların azaltılması, özgürlük ve sorumluluk taşıyacak güce erişmek. Bu idealler ise tüm büyük dinlerin aklaki temelini oluşturur. Batı ve Doğu kültürleri, bu temeller üzerine kurulmuştur. Konfüçyus’ün, Lao-Tse’nin Budha’nın, diğer peygamberlerin ve İsa’nınnöğretileri hep bu idealleri savunur. Bu dinler ve öğretiler arasında ( yer ve zamana, hitap edilen topluluğa göre değişen ) deyiş farklılıkarının olması doğaldır. Örneğin, Buddha ağırlığı acıların azaltılıp yok edilmesine verirken, peygamberler adalet ve anlayışlı olmaya önem vermişler, İsa ise insan sevgisini öne almıştır. Görünürdeki farklılıklara rağmen tüm bu dinsel önderlerin, insanlığın gelişmesindeki amaçlar ve biçimler konusunda tam bir uyuşum içinde olmaları ilginçtir.

Freud, dinin bu ahlaki temellerini savunmakata ve bu amaçların gerçekleşmesini önleyici oldukları sürece, dinin doğa üstü ve biçimci yanlarını eleştirmektedir. Doğa üstü güçlere ve insanı aşan şeylere tapınmayı, insanlığın gelişimindeki aşamalardan biri olarak gören Freud, bunların o çağlarda gerekli ve zorunlu olduğunu, ama gereğinden fazla gündemde kaldıklarında insanlığın ruhsal gelişimini engellemekten öteye gidemeyeceklerini savunmaktadır. Bu nedenle, Freud’un dine karşı olduğu yolundaki inanç, yanıltıcıdır. Böyle bir yargıya varmadan önce, onun dinin dinin hangi yanlarına karşı olup eleştirdiğini, hangi yanlarına ise taraftar olduğunu araştırmak gerekir.

Çevrimdışı MALİKE

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 216
  • 7
  • 216
  • 7
# 09 Ağu 2007 14:22:29
AKSA HOCAM BİLGİLENDİRDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Ağu 2007 15:44:16
Ben sizin ne demek istediğinizi anladım Malike hocam. Yazdıklarım sizi destekleyici cümlelerdi zaten

Çevrimdışı nazende77

  • Uzman Üye
  • *****
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 258
  • 416
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Ağu 2007 15:48:37
Elinize sağlık Aksa hocam.

Çevrimdışı AKSA

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.564
  • 2.847
  • 1.564
  • 2.847
# 09 Ağu 2007 16:08:21
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Elinize sağlık Aksa hocam.
Yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olan Freud'un bilime en büyük katkısı insan zihnini araştırmak için yeni bir yol sunmasıydı. Onun büyük başarısı, yalnızca insan ruhunun türlü devinim ve davranışlarının nedenlerini açıklamak değil, aynı zamanda yığılmış bulunan karmaşa durumundaki verileri bir düzen üzere inceleyip belli bir sisteme sokmuş olmasıdır. Freud katı bir determinist idi. Ancak bu düşünsel tutumunu zaman zaman yumuşatmasını bilmiş, her olasılığı bilimsel önyargısızlıkla incelemeye çalışmış ve yaşamının ilk döneminde vardığı kesin gibi görünen kalıpları sonradan bırakmıştır. Freud’un varmış olduğu sonuçlar, kendisinin de kabul ettiği gibi, hiçbir zaman değişmez, şaşmaz, evrensel gerçekler değildir; düşüncelerini, yeni koşullar altında her an değiştirmeğe hazırdır. Önemli olan, ortaya koymuş olduğu ve psikanaliz dediği insan ruhunu inceleme yöntemidir. Freud’un dünyasına ilgi duyanlar yalnızca psikolog ve psikiyatrlar değildir; filozoflar, ahlakçılar, sanatçılar, toplumbilimciler, hatta siyasetçiler bile Freud’un düşünce ve yönteminin etkisi altında kalmışlar, ondan yararlanmışlar, kendilerine yeni ufukların açıldığını görmüşlerdir.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK