Hayırlı günler dilerim.
6 Ağustos 2013 Salı 29 Ramazan 1434
EBU HURAYRA ED-DEVSİ
«Ebu Hurayra, Müslümanlar için Rasulallahın (s.a.v.) 1600den fazla hadisini ezberlemiştir».
Rasulallah'ın (s.a.v.) ashabından olan bu parlak yıldızı tanıdığınızdan hiç şüphe yok.
Hem İslam ümmeti içinde Ebu Hurayra'yı tanımayan birisi var rnı ki?
Halk, Cahiliyye devrinde onu «Abduşerns: Güneşin kulu» diye çağırırdı. Allah ona İslam'ı lütfedip, Hz. Peygamber'le karşılaşmak şerefine nail edince, Rasulallah (s.a.v.) ona:
« Adın ne senin?» diye sordu, O da:
< Abduşems». dedi. Rasulallah; (s.a.v.)
« Hayır, Abdurrahman (Rahman'ın kulu)» dedi.
« Evet, Abdurrahman, Anam Babam sana feda olsun, ya Rasulallah!»
«Ebu Hurayra» künyesinin verilişi de şöyledir:
Çocukluğunda, oynadığı küçük bir kedisi vardı. Akranları ona: Ebu Hurayra (küçük kedinin babası, yani kediyi çok seven) diye seslenmeye başladılar. Böylece bu ismi meşhur oldu ve hatta asıl ismini unutturdu.
Ebu Hurayra'nın yolları Resulallah'ın (s.a.v.) yollarıyla birleşince, Rasulallah (s.a.v.) gösterdiği ilgi ve sevgisinden dolayı ekseriya ona, Ebu Hirr (erkek kedi babası) diye hitap ederdi. Ebu Hurayra; «Ebu Hirr»i «Ebu Hurayra»ya tercih eder ve şöyle derdi:
«Dostum Rasulallah bana böyle hitap etti. Hem «Hirr» erkektir, Hurayra ise dişidir. Erkek dişiden daha iyidir,
Ebu Hurayra, et-Tufeyl ibn-i Amr ed Devsi'nin aracılığıyla Müslüman olmuştu. Hicret'ten sonra, kavminden bir grupla Medine'ye, Rasulallahın (s.a.v.) yanına heyet halinde gidinceye kadar altı yıl Devs topraklarından ayrılmadı.
Devs'li genç, Rasulallah'ın (s.a.v.) hizmet ve sohbetine sarıldı. Mescidi ev, Hz. Peygamber'i öğretmen ve önder edindi. Çünkü Hz. Peygamber sağken, çoluk çocuğu yoktu. Sadece, müşrik olarak kalmakta ısrar eden yaşlı bir annesi vardı, Ebu Hurayra annesine acıdığı ve onun iyiliğini düşündüğü için, onu İslam'a davet ediyordu ama o, İslam'dan yüz çeviriyordu. Böyle olunca, Ebu Hurayra üzüntüsünden yüreği parça parça olmuş bir halde yanından ayrıldı.
Bir gün, annesini Allah'a ve Rasulü'ne imana davet etti. Annesi de Hz. Peygamber hakkında üzücü ve can sıkıcı bir laf etti.
Ebu Hurayra ağlaya ağlaya Rasulallah'a (s.a.v.) gitti. Rasulallah (s.a.v.) ona:
« Niçin ağlıyorsun, Ebu Hurayra?» dedi.
« Ben annemi bıkıp usanmadan İslam'a davet ediyorum ama o kabul etmiyor. Bugün yine ona davette bulundum. Bana senin hakkında hoşuma gitmeyen şeyler söyledi. Annemin gönlünü İslam'a meylettirmesi için Aziz ve Celil olan Allah'a dua et.»
Hz. Peygamber, annesi için dua etti; Ebu Hurayra anlatmaktadır:
« Eve gittim. Kapının kapalı olduğunu gördüm. Evden su şırıltısı geliyordu. İçeri girmek istediğimde annem:
Dur, girme Ebu Hurayra! dedi. O giyinince: " Gir», dedi. Ben de girdim.
« Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulüh». dedi.
«Bir saat önce üzüntüden ağlarken, bu defa da sevinçten ağlayarak Rasulallah'a (s.a.v.) geri gittim ve şöyle dedim:
« Müjde ya Rasulallah... Allah duanı kabul etti ve annem Müslüman oldu...»
Ebu Hurayra Hz. Peygamber'i etine ve kanına işleyen bir sevgiyle sevmiştir. Rasulallah'a (s.a.v.) bakmaya doyamaz ve şöyle derdi:
« Rasulallah'tan (s.a.v.) daha güzel ve daha parlak hiçbir şey görmedim. Yüzü adeta güneş gibiydi».
Kendisine Peygamber'iyle sohbet etmeyi ve dinine girmeyi lütfettiği için Allah'a hamd ederek şöyle derdi:
«Ebu Hurayrayı İslama ileten Allaha hamdolsun.
Ebu Hurayra'ya Kur'an-ı öğreten Allah'a hamdolsun.
Ebu Hurayra'ya Muhammed'ie sohbet etmeyi lütfeden Allaha hamdolsun!»
Ebu Hurayra, Rasulallah'a (s.a.v.) düşkün olduğu gibi ilme de düşkündü. İlim onun en büyük idealiydi.
Zeyd İbn-i Sabit anlatmaktadır.
« Ebu Hurayra ve bir arkadaşımla birlikte mescitte Allah'a dua ederken Rasulallah çıka geldi. Bizim bulunduğumuz tarafa yönelip aramıza oturdu. Biz susunca şöyle dedi:
« Biraz önce yaptığınıza devam edin».
Arkadaşımla ben Ebu Hurayra'dan önce Allah'a dua ettik. Rasulallah (s.a.v.) duamıza âmin dedi.
Daha sonra Ebu Hurayra dua etti:
« Allah'ım! Ben senden arkadaşlarımın istediklerini istiyorum. Ayrıca senden unutulmayan bir ilim istiyorum...» Rasulullah (s.a.v.)
«Âmin», dedi. Bunun üzerine biz:
« Biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim istiyoruz», dedik. Rasulallah: (s.a.v.)
« Bu konuda Devsli delikanlı sizi geçti», dedi.
Ebu Hurayra ilmi kendisi için istediği gibi başkaları için de istemiştir...
İşte bunun misali:
Bir gün o Medine çarşısına gitmişti. Halkın dünya işlerine dalmaları ve ticarete kapılmaları onu endişelendirdi. Tepelerine dikilip şöyle dedi:
« Ey Medine halkı! Sizi aciz bırakan nedir?» « Bizim ne acizliğimizi gördün, ya Ebu Hurayra?!»
« Siz buradasınız ama Rasulullah'ın (s.a.v.) mirası taksim ediliyor... Siz gitmiyor musunuz? Payınızı almıyor musunuz?»
«Nerede, Ebu Hurayra?
« Mescitte».
Hemen yola çıktılar. Dönünceye kadar onları bekledi. Onlar geri dönüp geldiler:
« Ebu Hurayra! Mescide gittik. İçeri girdik ve taksim edilen hiçbir şey görmedik».
« Mescitte hiç kimseyi görmediniz mi?»
« Namaz kılan, Kur'an okuyan ve aralarında helali ve haramı tartışan bazı kimseler gördük...»
« Yazıklar olsun size... İşte bunlar Hz. Muhammed'in mirasıdır.»
Kendini ilme ve Rasulallah'ın (s.a.v.) sohbetlerine vermesi sebebiyle. Ebu Hurayra, hiç kimsenin katlanmadığı açlık ve yaşama zorluğuna katlanmıştır.
Bizzat kendisi anlatmaktadır:
« Çok acıktığımda, beni evine götürüp doyurması için Rasulallah'ın ashabından birine, bildiğim halde Kur'an'dan bir ayeti sorardım.
Bir gün çok acıkmıştım. Karnıma bir taş bağlayıp sahabenin geçeceği yola oturdum. Önce Ebu Bekr geçti. Allah'ın Kitabındaki bir ayeti sordum. Bunu, sırf beni evine davet etsin diye sormuştum. Ama davet etmedi. Arkasından Ömer İbnu'l-Hattab geçti ayeti ona da sordum ve o da davet etmedi. Nihayet Rasulallah (s.a.v.) geldi. Aç olduğumu anladı:
«Ebu Hurayra?»
« Evet ya Rasulallah!»
Peşine düştüm, birlikte eve girdik. İçinde süt dolu bir bardak gördü ve ailesine şöyle dedi:
« Nereden geldi bu size?!»
« Onu sana, falan kişi gönderdi», dediler.
« Ebu Hurayra! Suffe ehline git ve onları çağır». Beni, onlara çağırmaya göndermesi hoşuma gitmedi ve kendi kendime:
« Bu süt, Suffe ehline ne yeter?» dedim.
Hâlbuki beni kendime getirecek bir çorba içeceğimi ve geri döneceğimi umuyordum. Suffe ehlinin yanına geldim ve onları çağırdım, Suffe ehli geldi. Onlar oturunca Rasulallah (s.a.v.)
" Al Ebu Hurayra, onlara ver», dedi.
Hepsi kana kana içinceye kadar onlara verdim. Bardağı Rasulallah'a (s.a.v.) vermek için aldım. Gülümseyerek bana baktı:
« İkimiz kaldık değil mi?» dedi.
« Evet, ya Rasulallah!»
« İç» dedi. İçmeye başladım. O, devamlı iç diyordu, ben de içmeye devam ediyorum. Sonunda:
« Seni hak ile gönderene yemin olsun, artık boğazımdan geçmiyor...»
Bardağı alıp geri kalanını da o içti...
Bunun üzerinden uzun bir zaman geçmeden Müslümanlara nimetler ve fetih ganimetleri yağdı, Ebu Hurayra'nin da parası, evi barkı ve çoluk çocuğu oldu...
Ancak bütün bunlar o değerli zattan hiçbir şeyi değiştirmedi. Çoğu zaman şöyle derdi:
« Yetim olarak büyüdüm, yoksul olarak hicret ettim. Karın tokluğuna, Gazevan kızı Büsra'nın uşağı oldum. Yol esnasında konakladıklarında hizmetlerini görüyor, yol yürürlerken develerini sürüyordum. Sonunda Allah bana Büsra'yla evlenmeyi nasip etti.
Dini bir nizam, Ebu Hurayra'yı da imam (idareci) yapan Allah'a hamdolsun».
Ebu Hurayra, Muaviye ibn-i Ebi Sufyan tarafından birkaç defa Medine'ye vali olarak tayin edilmiştir. Valilik onun güzel karakterinden ve iyi kalpliliğinden hiçbir şeyi değiştirmemiştir.
Vali iken Medine yollarından birinden geçmişti. Sırtında ailesi için odun taşıyordu. Sa'lebe ibn-i Malik'le karşılaştı ve ona:
« Ey ibn-i Maliki Emir için yolu genişlet», dedi. O da şöyle cevap verdi:
«Allah sana merhamet etsin. Bütün bu alan sana yetmez mi?» « Emir ve sırtındaki odunlar için yolu genişlet yeter».
Ebu Hurayra geniş ilmine ve iyi yürekliliğine takvayı da eklemişti. Gündüz oruç tutar, gecenin ilk üçte birinde önce kendisi namaz kılar, sonra hanımını uyandırır, gecenin ikinci üçte birinde de hanımı namaz kılardı. O da kızını uyandırır, geri kalan üçte birinde de kızı namaz kılardı.
Onun evinde ibadet kesilmezdi.
Ebu Hurayra'nm zenci bir cariyesi vardı. Cariye ona kötü davranıp ailesini üzdü. Ebu Hurayra ona vurmak için kırbacını kaldırdı. Sonra vazgeçti ve şöyle dedi:
« Kıyamet gününde kısas olmasaydı, senin bizi üzdüğün gibi ben de seni üzerdim. Fakat çok ihtiyacım olduğu halde, seni bedelini tam ödeyecek kimseye satacağım (Allah rızası için seni serbest bırakacağım). Şimdi git. Aziz ve Celil olan Allah için sen serbestsin».
Kızı, Ebu Hurayra'ya şöyle derdi:
« Baba! Kızlar beni ayıplayıp şöyle diyorlar: Niye, baban sana altın takmıyor».
O da şöyle cevap verirdi:
« Yavrucuğum! Onlara de ki: Babam beni Cehennem alevinin hararetinden koruyor».
Ebu Hurayra'nın kızına ziynet takmaması, onun cimrilik ve paraya düşkünlüğünden değildi. Zira o, Allah rızası için cömert ve eli açık bir kimseydi.
Mervan ibnu'l-Hakem ona yüz dinar altın yolladı. Ertesi gün de birisiyle şu haberi gönderdi:
« Uşağım, yanılıp dinarları sana vermiş, hâlbuki o paraları ben sana değil, başkasına göndermiştim»,
Ebu Hurayra şaşırdı ve şöyle cevap verdi:
« Yanımda bir dinarını bile geceletmeden onları Allah yolunda dağıttım. Onları maaşımdan kes».
Mervan bunu sırf denemek için yapmıştı. Meseleyi araştırdı ve doğru olduğunu anladı.
Ebu Hurayra hayatı boyunca annesine itaatkâr davranmıştır. Ne zaman evden çıkmak isterse, onun odasının kapısında durur, şöyle derdi:
« Es-selamu aleyki ve rahmetullahi ve berakatuh, anneciğim!» « Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berakatuh yavrum!»
« Küçükken beni büyütüp terbiye etmenden dolayı Allah sana merhamet etsin».
« Büyüdüğün halde, bana itaat edip iyi davranmandan dolayı, Allah sana da merhamet etsin».
Evine döndüğü zaman da bunu aynen tekrarlardı.
Ebu Hurayra halka, babalarına itaat ve iyilik etme, onlardan ilgiyi kesmeme konusunda öğüt vermeye çok önem verirdi.
Bir gün, birisi diğerinden daha yaşlı, yan yana yürüyen iki kişi gördü:
«-Bu adam, senin neyin olur?» dedi. « Babam olur».
« Ona adıyla hitap etme. Önünde yürüme ve ondan önce oturma...»
Ebu Hurayra ölüm yatağına düştüğünde ağladı...
Sordular:
« Niçin ağlıyorsun Ebu Hurayra!»
« Ben bu dünyanıza ağlamıyorum... Ancak yolculuğun uzak oluşuna ve azığın az oluşuna ağlıyorum... Beni Cennet'e veya Cehenneme götürecek bir yolun sonunda durdum. Artık bilmiyorum, onların hangisinde olurum!»
Mervan İbnu'l-Hakem ziyaretine geldiğinde ona şöyle dedi: « Allah sana şifa versin Ebu Hurayra!» O da şöyle dedi:
« Allah'ım! Sana kavuşmak istiyorum. Benim kavuşmamı iste. Bu konuda benim için acele et...»
Mervan evden ayrıldıktan biraz sonra hayata gözlerini yumdu.
Allah Ebu Hurayra'ya bol bol rahmet etsin. O, Müslümanlar için, Rasulullah'ın (s.a.v.) 1600'den fazla hadisini ezberlemiştir.
Allah, İslam ve Müslümanlar adına ona mükâfat versin.