NAMAZSIZ ZAMAN
Zamanımızda müslümanlara sorulan en acaip soru; "namaz kılıyor musun?"dur. Bu soruya yer hazırlayanda bizzat biz müslümanlarız. İslâmın beş esasından ikincisi, dinin direği, gözümüzün nuru, mir'âcımız namaz!
İslâmdan uzaklaşan insanlara, ibadet etmek o kadar ağır gelir ki; onun yerine günlerce durmadan ağır bir işte çalışmak zoruna gitmez. Böyle bir kimsenin imanını kontrol edip, bir an önce tövbe etmesi şarttır.
Bir çok kişi gerek okul, gerek işi yüzünden farz namazlarını hiç sıkılmadan aksatıyor ve büyük günaha giriyor. Şimdiki bilinçli, dindar, mümin gençlerin dahi, sorsanız senelerce kaza namazları vardır. Herhangi birine yüz lira borcumuz olsa, gece gözümüze uyku girmez, ödemek için elimizden gelen herşeyi yaparız. Ama rabbimiz olan Allah'ın emri namaz borçlarımız için ne tövbe ve ne de kaza ediyoruz. Farz namazlarda dahi gevşeklik gösterenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok, kaldı ki önem verip namazları kaza ede.. İşin ciddiyetini şu hüküm ile bildirmek yerinde olur:
Hadis-i şerif'te; "Bir namazı bile bile vaktinde kılmayıp, kaza etmeyene cehennemde bir hukbe azab edeceklerdir." 1 hukbe, 80 ahiret senesidir. Sadece bir vakit namaz için bu hüküm sözkonusu iken, senelerce namazlarını kaza etmeyenlerin halini düşünmeli!
İmam-ı Rabbani hazretleri; 1. Cild, 261. Mektub'da şöyle buyuruyor:
"Namaz islâmın beş şartından, dinin beş esasından ikincisidir. Bütün ibadetleri kendisinde toplamıştır. İslâmın beşde bir parçası ise de, bu toplayıcılığından dolayı, yalnız başına müslümanlık demek olmuştur. Alemlerin efendisi ve peygamberlerin en üstünü olana "aleyhi ve aleyhimüssalatü vesselam" mi'râc gecesi, Cennette nasip olan rü'yet şerefi, dünyaya indikten sonra, dünyanın haline uygun olarak kendisine yalnız namazda müyesser olmuştur. Bunun içindir ki; "Namaz müminin mi'râcıdır" buyurmuştur. Bir hadis-i şerif'te, "İnsanın Allah'u teâlâya en yakın olması namazdadır" buyurmuştur. Namaz üzüntülü ruhlara lezzet vericidir. Namaz hastaların rahat vericisidir. Ruhun gıdası namazdır. Kalbin şifası namazdır."
Hâlâ daha bu nimetlere kavuşmak için tereddütlü yaklaşanlar -nefsini yenemeyenler- var. Nefsimizin sürekli kötüyü haramı istediğimi bildiğimiz halde, onun isteklerine boyun eğmeye devam ediyoruz. Yanlış yerde eğiliyoruz. Haramlar-mekruhları seve seve yaptığımız için, artık kalbimiz -hadiste de buyrulduğu gibi- sevap işleyemez olur. Bunun için çokça dua etmelidir, nefse köle olmaktan kurtulup, Allah'a kul olmakla şereflenmek için bize ağır gelen şeyleri(ibadetleri) yapmalıdır.
Zamansızlıktan şikayet edenler namazı on dakikalık bir zaman dilimine sığdıramıyor. Yazık ki boş işlerle, bilmem kaç on dakikası geçmiştir. Bugün bile cahiliye devrimdeki gibi anne-babalar var. Çocuklarının namaz kılmasına izin vermeyen, hatta kılmamaları için ellerinden gelen herşeyi yapanlar, evlatlarını adeta diri diri toprağa gömüyorlar.
Namazsızlık bütün felaketlerin başıdır. Kişinin başına, namaz kılmaması kadar(imansızlıkdan başka) daha ağır bir felaket gelemez. Bütün güzellikler namazda toplanmıştır, bundan mahrum kalanlar, hasret dahi çekmeyenler şeytana aldanmıştır. Hikmet ehli zatlar buyurur ki; "Bir müslümanın, bir vakit farz namazı kılmasını sağlamak, bir kafiri müslüman yapmaktan daha hayırlıdır." Namaz kılmayan arkadaştan uzak durun. Siz onu yola getiremezseniz, o sizi yoldan çıkarır. Farisî beyt tercemesi:
Susdum artık, zekîlere bu yeter
çok bağırdım dinleyen varsa eğer.
Doğru yolda yürüyenlere ve Muhammed Mustafa'ya "aleyhi ve alâ alihisselevâtü vetteslimat" tabi olmakla şereflenen bahtiyarlara, Allah'ü teâlâ selamet versin!
Doğru yolu şaşıran, nefsine uymuş, şeytana aldanmış bedbahtlara, Allah'ü teâlâ hidayet versin! Amin. Ves'selam...