Eğitimhane Sağlık Köşesi

Çevrimdışı ferdem

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.415
  • 27.381
  • 4.415
  • 27.381
# 11 Mar 2013 23:46:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ÇOCUK VE TUVALET EĞİTİMİ

Çocuğun ilk temel alışkanlıkları beslenme, uyku ve tuvalet eğitimidir. Beslenme ve uyku düzeninin oluşturulması (daha önceki haftalarda bu ikisini işlemiştik) daha yaşamın ilk günlerinden itibaren başlar ve ilerleyen yıllarda devam eder. Bu iki alışkanlığın kazanımı birbirine paralel gider ve bazı durumlarda okul çağına kadar sürebilir. Tuvalet eğitimi diğerlerinden farklıdır. Doğar doğmaz çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırılamaz. Bunun için çocuğun belli bir bedensel ve zihinsel olgunluğa ulaşması beklenmelidir.

Çocuklar yaklaşık 2 yaşlarına kadar annelerine bağımlıdırlar, muhtaçtırlar. Hemen hemen bütün ihtiyaçları anneleri tarafından karşılanır. Onları anneleri besler, uyutur, giydirir, gezdirir, istediği şeyleri eline verir... Annesi, çocuk yemek yemek istemese bile gerekirse ona zorla yedirir, uyumak istemese bile onu yatağına ya da dizine yatırır, çocuğun almasını istemediği eşyayı yüksek bir yere kaldırır.

2 yaşta çocuk, motor (bedensel) ve dil gelişimi açısından önemli bir yol kat etmiştir. Kendini daha iyi ifade etmekte, isteklerini karşılamada daha etkin olmaktadır. Artık bağımsızlaşma yolunda ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Bu bağımsızlaşma adımlarının en önemlilerinden biri ise tuvalet alışkanlığını kazanmasıdır.

Tuvalet alışkanlığının kazanılmasıyla birlikte güç, çocuğa geçmiştir. Çünkü burada söz sahibi tamemen odur. Anne onu zorla yedirebilir, uyutabilir, giydirebilir belki ancak ona zorla tuvaletini yaptırtamaz. Çocuk isterse idrarını ya da dışkısını içinde tutar, isterse de olmadık zamanda olmadık yere bırakır; bu onun bileceği iştir. Bu nedenle bir çok hususta olduğu gibi, tuvalet alışkanlığının kazandırılması hususunda da anne-çocuk arasındaki ilişki önemli olmaktadır.

“Tuvalet Eğitimi Ne Zaman Verilmelidir?”

Tuvalet eğitimi için uzmanlar, çocuk 20 aylıkken başlanması gerektiğini söylemektedirler. Fakat bunun bazı çocuk için 18 ay, bazısı için ise 2-2,5 yaş olabileceğini de belirtmektedirler. Ancak tuvalet alışkanlığı 1,5-2,5 yaşları arasında kazanılmış olsa bile ilk 4-5 yılda tam olarak oturmayabileceğini yine de akılda tutulmalıdır.

Her ne kadar bu eğitim için 20. ay uygun gibi görünse de, çocuğun zihinsel olgunluğu, bedensel gelişimi ve mesanesini kontrol edebilmesi (idrarını tek seferde yeterli olarak yapması, altının 2-3 saat kuru kalması...) önemli kriterlerdir. Bu ise, çocuktan çocuğa değişebileceğinden ebeveynler yaştan ziyade bu noktalara dikkat etmelidirler. Çocuklarını diğer çocuklar ile kıyaslamamalı ve çocuklarının erken yaşta bu alışkanlığı kazanmalarını beklememelidirler.

Bu eğitime başlamak için çocuğun hazır oluşluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk bununla ilgili mesajları jest ve mimikleri ile, bazen ise direkt sözel olarak verir. Genellikle ilk başlarda, bezlerini kirlettikten sonra annelerine bunu söylerler ya da bir şekilde anlatmaya çalışırlar. İlerleyen zamanlarda bezlerini kirletirken, en son aşamada ise kirletmeden önce mesaj verirler. Ancak her çocuk bu aşamaların hepsinden geçmeyebilir, bu unutulmamalıdır.

“Tuvalet Eğitimi Nasıl Verilmelidir?”

Anne, hazır olduğuna dair çocuktan gelen mesajları fark etmeli ve çocuğu idrarını tuvalete yapması konusunda teşvik etmelidir. Yaptığı takdirde övmeli, yapmadığı zaman ise kızmamalıdır.

Bazı çocuklar diğerlerine göre bu hazır oluşluğa geç erişebilirler. Bu gibi durumlarda anne telaş yapmamalıdır. Yapıyorsa da bunu çocuğa hissettirmemelidir. Çocuğu diğer çocuklar ile yarışa sokmamalıdır. Bir an evvel öğrenmesi için baskı yapmamalı, ısrarcı olmamalı ya da çocuğu zorlamamalıdır. Böyle olursa, anne-çocuk ilişkisi zedelenebilir. Uzmanlar zorla ya da katı bir tutumla tuvalete alıştırılan çocuklarda idrar kaçırma sorunun daha sık görülme olasılığı olduğunu söylemektedirler.

Çocuğu tuvalete alıştırırken başlangıçta lazımlık kullanılabilir. Ancak çocuk lazımlığa oturmayı reddederse anne bu konuda ısrar etmemelidir. İlk günlerde her beslenmeden sonra çocuk tuvalete götürülmeli fakat uzun süre orada kalmamalıdır ve bu sırada anne de onun yanında beklemelidir. Düzen oturtulduktan sonra her gün belirli saatlerde çocuk tuvalete götürülmelidir. Sonrasında kendiliğinden tuvalet ihtiyacını söyleyecektir.

Anne bu eğitim esnasında çocukla inatlaşmamalıdır. Cezalandırma, rüşvet, tehdit, aşağılama, başkaları ile kıyaslama gibi yöntemlere başvurmamalıdır. Sabırsız, çok kuralcı ve aşırı titiz davranmamaya özen göstermelidir. Çocuk hazır değilse onu zorlamamalı, ona bir müddet daha zaman tanımalıdır. Çocuk ısrarla hazır olma sürecine geçemiyorsa, tıbbi bir muayene gerekebilir.

“Tuvalet Eğitiminde Zorluklar”

Çocuk 5 yaşına gelmesine rağmen hala gündüz ya da gece idrar kaçırmalarının devam etmesi, çocuk tuvalet alışkanlığını kazanmasına ve hiç idrar kaçırma olmamasına rağmen bir dönem sonra tekrar kaçırmaların başlaması ve dışkı kaçırma tuvalet eğitiminde karşılaşılabilecek başlıca zorluklardır. Ancak bunlar 5 yaş öncesinde, ciddi problemler olarak ele alınmamaktadır.

Bu gibi sıkıntılarla karşılaşıldığında öncelikle çocuğun fiziksel muayenesi yaptırılmalıdır. Fiziksel muayenede bir sorun yoksa o zaman psikolojik ihtimaller gözönünde bulundurulmalı ve ona göre gereken önlemler alınmalıdır. Ailesel yatkınlık da bazen tetikleyici olabilir. Bir takım terapi yöntemleri ve gerekli görüldüğü durumlarda doktor kontrolünde ilaç kullanımıyla problemin ortadan kalkması kolaylaşmaktadır.

Ebeveynler bu durumun kendileri açısından sıkıntılı ve zor olduğu kadar çocukları açısından da öyle olduğunu unutmamalıdırlar. Hem sosyal, hem de psikolojik olarak yıpratıcı bir durumdur. Bu nedenle çocukların yargılanmaktan ziyade anlaşılmaya ve desteğe ihtiyacı vardır.

Gelecek Pazartesi bu konu hakkındaki genel sorulara cevap verilecektir.

Psikolog Canan Cantürk —
öğretmenim önceki konulara nasıl ulaşabilirim? bir kaynak verir misiniz?

Çevrimdışı mukru

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.564
  • 20.990
  • 2.564
  • 20.990
# 12 Mar 2013 00:15:33
STRES YAPMA MELİSA ÇAYINI DEMLE
Limonu andıran hoş kokusu ve aroması bulunan melisa yapraklarının yararlı etkilere sahip olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, melisa bitkisinin en çok bilinen ve yararlanılan özelliğinin sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcılığı olduğunu söyledi.
Prof. Yeşilada, "Melisa bitkisinin, yatıştırıcı özelliği bulunan ilaçların kuvvetli etkisine bağlı olarak ortaya çıkan sersemlik, araç ve cihaz kullanma güçlüğü ile bağımlılık gibi istenmeyen etkilere yol açmadığı bildirilmektedir. Yemeklerden sonra çay olarak tüketildiğinde hazımsızlık, gaz ve şişkinlik gibi sindirim sistemi sorunlarının giderilmesinde yararlı olabilmektedir. Diğer taraftan melisa, bazı hastalıklarda yardımcı tedavi olarak da kullanılabilir. Bunlar arasında dismenore (ağrılı adet), baş ağrısı, diş ağrısı, melankoli, histeri, kusma, yüksek tansiyon, kronik bronşsal mukoz membran yangısı bulunmaktadır" dedi.
LİMON OTUYLA KARIŞTIRMAYIN
Melisanın içerisindeki maddelerden biri olan rozmarinik asitin beyin işlevlerinde de etkili olduğunu vurgulayan Prof. Yeşilada, daha ucuz olması nedeniyle melisa yerine, limon otunun satıldığını belirterek şunları söyledi:
"Öğrenme ve algılama işlevlerini desteklediği bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Bu bakımdan melisa çayının gerek gençlerde ve gerekse ileri yaşlarda yararlı olması beklenmektedir. Yürütülen bilimsel çalışmalar, yapraklarında bulunan uçucu yağın özellikle uçuk virüsü üzerinde etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Kapaklı kaplarda demlenerek hazırlanan çay, ağızdaki bu tip enfeksiyonların tedavisinde yararlı olmaktadır. Melisa ile ilgili en önemli sorun, yanlış bitki kullanılmasıdır. Daha ucuz olması nedeniyle 'limon otu' ya da bilimsel adı ile 'Aloysia citriodora (lemon verbena)' yaprakları çoğunlukla melisa yerine satılmaktadır. Ancak yukarıda bahsedilen yararlar bu bitki için söz konusu değildir."

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Mar 2013 06:11:15
 KABUKLARIN FAYDALARI                                                                             Sadece kabuklarını yiyerek kansere yakalanma oranınızı düşürebilirsiniz.

Bazı meyve ve sebzelerin kabuğu kanser ilacı gibi.

İngiliz gıda ve sağlık forumu, insanların meyve ve sebzelerin kabuklarını yiyerek kansere yakalanma oranlarını düşürebileceklerini açıkladı.

İşte o sebze ve meyveler:

Kivi: Kabuğunda ve içinde bulunan bol antioksidan kansere karşı mücadele eder.

Ananas: Kabuğunda bromelain enzimi bulunuyor.

Sarımsak: Kabuğu, kalbi koruyan ve yaşlanmayı engelleyen antioksidanlar içeriyor.

Turunçgiller: Portakal ve mandalina kabukları antioksidanlar açısından çok zengin.

Patates: Kabuğundaki potasyum, demir ve çinko sağlık için bir altın anahtar

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 12 Mar 2013 10:49:22
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
ÇOCUK VE TUVALET EĞİTİMİ

Çocuğun ilk temel alışkanlıkları beslenme, uyku ve tuvalet eğitimidir. Beslenme ve uyku düzeninin oluşturulması (daha önceki haftalarda bu ikisini işlemiştik) daha yaşamın ilk günlerinden itibaren başlar ve ilerleyen yıllarda devam eder. Bu iki alışkanlığın kazanımı birbirine paralel gider ve bazı durumlarda okul çağına kadar sürebilir. Tuvalet eğitimi diğerlerinden farklıdır. Doğar doğmaz çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırılamaz. Bunun için çocuğun belli bir bedensel ve zihinsel olgunluğa ulaşması beklenmelidir.

Çocuklar yaklaşık 2 yaşlarına kadar annelerine bağımlıdırlar, muhtaçtırlar. Hemen hemen bütün ihtiyaçları anneleri tarafından karşılanır. Onları anneleri besler, uyutur, giydirir, gezdirir, istediği şeyleri eline verir... Annesi, çocuk yemek yemek istemese bile gerekirse ona zorla yedirir, uyumak istemese bile onu yatağına ya da dizine yatırır, çocuğun almasını istemediği eşyayı yüksek bir yere kaldırır.

2 yaşta çocuk, motor (bedensel) ve dil gelişimi açısından önemli bir yol kat etmiştir. Kendini daha iyi ifade etmekte, isteklerini karşılamada daha etkin olmaktadır. Artık bağımsızlaşma yolunda ilk adımlarını atmaya başlamıştır. Bu bağımsızlaşma adımlarının en önemlilerinden biri ise tuvalet alışkanlığını kazanmasıdır.

Tuvalet alışkanlığının kazanılmasıyla birlikte güç, çocuğa geçmiştir. Çünkü burada söz sahibi tamemen odur. Anne onu zorla yedirebilir, uyutabilir, giydirebilir belki ancak ona zorla tuvaletini yaptırtamaz. Çocuk isterse idrarını ya da dışkısını içinde tutar, isterse de olmadık zamanda olmadık yere bırakır; bu onun bileceği iştir. Bu nedenle bir çok hususta olduğu gibi, tuvalet alışkanlığının kazandırılması hususunda da anne-çocuk arasındaki ilişki önemli olmaktadır.

“Tuvalet Eğitimi Ne Zaman Verilmelidir?”

Tuvalet eğitimi için uzmanlar, çocuk 20 aylıkken başlanması gerektiğini söylemektedirler. Fakat bunun bazı çocuk için 18 ay, bazısı için ise 2-2,5 yaş olabileceğini de belirtmektedirler. Ancak tuvalet alışkanlığı 1,5-2,5 yaşları arasında kazanılmış olsa bile ilk 4-5 yılda tam olarak oturmayabileceğini yine de akılda tutulmalıdır.

Her ne kadar bu eğitim için 20. ay uygun gibi görünse de, çocuğun zihinsel olgunluğu, bedensel gelişimi ve mesanesini kontrol edebilmesi (idrarını tek seferde yeterli olarak yapması, altının 2-3 saat kuru kalması...) önemli kriterlerdir. Bu ise, çocuktan çocuğa değişebileceğinden ebeveynler yaştan ziyade bu noktalara dikkat etmelidirler. Çocuklarını diğer çocuklar ile kıyaslamamalı ve çocuklarının erken yaşta bu alışkanlığı kazanmalarını beklememelidirler.

Bu eğitime başlamak için çocuğun hazır oluşluğu göz önünde bulundurulmalıdır. Çocuk bununla ilgili mesajları jest ve mimikleri ile, bazen ise direkt sözel olarak verir. Genellikle ilk başlarda, bezlerini kirlettikten sonra annelerine bunu söylerler ya da bir şekilde anlatmaya çalışırlar. İlerleyen zamanlarda bezlerini kirletirken, en son aşamada ise kirletmeden önce mesaj verirler. Ancak her çocuk bu aşamaların hepsinden geçmeyebilir, bu unutulmamalıdır.

“Tuvalet Eğitimi Nasıl Verilmelidir?”

Anne, hazır olduğuna dair çocuktan gelen mesajları fark etmeli ve çocuğu idrarını tuvalete yapması konusunda teşvik etmelidir. Yaptığı takdirde övmeli, yapmadığı zaman ise kızmamalıdır.

Bazı çocuklar diğerlerine göre bu hazır oluşluğa geç erişebilirler. Bu gibi durumlarda anne telaş yapmamalıdır. Yapıyorsa da bunu çocuğa hissettirmemelidir. Çocuğu diğer çocuklar ile yarışa sokmamalıdır. Bir an evvel öğrenmesi için baskı yapmamalı, ısrarcı olmamalı ya da çocuğu zorlamamalıdır. Böyle olursa, anne-çocuk ilişkisi zedelenebilir. Uzmanlar zorla ya da katı bir tutumla tuvalete alıştırılan çocuklarda idrar kaçırma sorunun daha sık görülme olasılığı olduğunu söylemektedirler.

Çocuğu tuvalete alıştırırken başlangıçta lazımlık kullanılabilir. Ancak çocuk lazımlığa oturmayı reddederse anne bu konuda ısrar etmemelidir. İlk günlerde her beslenmeden sonra çocuk tuvalete götürülmeli fakat uzun süre orada kalmamalıdır ve bu sırada anne de onun yanında beklemelidir. Düzen oturtulduktan sonra her gün belirli saatlerde çocuk tuvalete götürülmelidir. Sonrasında kendiliğinden tuvalet ihtiyacını söyleyecektir.

Anne bu eğitim esnasında çocukla inatlaşmamalıdır. Cezalandırma, rüşvet, tehdit, aşağılama, başkaları ile kıyaslama gibi yöntemlere başvurmamalıdır. Sabırsız, çok kuralcı ve aşırı titiz davranmamaya özen göstermelidir. Çocuk hazır değilse onu zorlamamalı, ona bir müddet daha zaman tanımalıdır. Çocuk ısrarla hazır olma sürecine geçemiyorsa, tıbbi bir muayene gerekebilir.

“Tuvalet Eğitiminde Zorluklar”

Çocuk 5 yaşına gelmesine rağmen hala gündüz ya da gece idrar kaçırmalarının devam etmesi, çocuk tuvalet alışkanlığını kazanmasına ve hiç idrar kaçırma olmamasına rağmen bir dönem sonra tekrar kaçırmaların başlaması ve dışkı kaçırma tuvalet eğitiminde karşılaşılabilecek başlıca zorluklardır. Ancak bunlar 5 yaş öncesinde, ciddi problemler olarak ele alınmamaktadır.

Bu gibi sıkıntılarla karşılaşıldığında öncelikle çocuğun fiziksel muayenesi yaptırılmalıdır. Fiziksel muayenede bir sorun yoksa o zaman psikolojik ihtimaller gözönünde bulundurulmalı ve ona göre gereken önlemler alınmalıdır. Ailesel yatkınlık da bazen tetikleyici olabilir. Bir takım terapi yöntemleri ve gerekli görüldüğü durumlarda doktor kontrolünde ilaç kullanımıyla problemin ortadan kalkması kolaylaşmaktadır.

Ebeveynler bu durumun kendileri açısından sıkıntılı ve zor olduğu kadar çocukları açısından da öyle olduğunu unutmamalıdırlar. Hem sosyal, hem de psikolojik olarak yıpratıcı bir durumdur. Bu nedenle çocukların yargılanmaktan ziyade anlaşılmaya ve desteğe ihtiyacı vardır.

Gelecek Pazartesi bu konu hakkındaki genel sorulara cevap verilecektir.

Psikolog Canan Cantürk —
Hazırlık sınıflarını okutan arkadaşlar bunları çok iyi okumalılar.Çocuk tuvalete gideceği zaman veli olursa onunla gönderiliyor.Eğer yoksa çocuk kendisi gidiyor ve çıkıncada ellerini yıkamadan oynamaya başlıyor.Güya eğitim bu yaşlarda başlayacak.

Çevrimdışı FTM40

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.363
  • 5.989
  • 1.363
  • 5.989
# 12 Mar 2013 11:24:44
Daha İyi Tansiyon İçin, Daha Çok Hareket Gerekir.

Daha çok hareket, hem kiloyu azaltmamıza katkı sağladığından, hem de, kiloyla ilgisi olmadan, doğrudan doğruya, tansiyonun düşmesine ve yükselmemesine yardım eder.

Bu amaçla, hem günlük yaşantımızda daha hareketli olmalyız. Mesela, asansör yerine merdiveni kullanmak, uzak olmayan yerlere araba yerine yürüyerek gitmek, evde televizyon karşısında pineklemek yerine parkta gezinmek gibi.

Hem de, düzenli spor veya egzersiz yapmalıyız. Her sporun tansiyona yararı aynı değildir. Hatta bazıları zarar da verebilir. Mesela tansiyonu olanların ağırlık kaldırmadan kaçınmaları gerekir. Herkesin kolayca yapabileceği şey, tempolu yürümektir. Üstelik doktor kontrolü bile olmadan yapılabilir. Aksi halde, sağlık sorunları olanların doktor kontrolünden sonra spor yapmaları ve vücutlarını alıştırarak, kısa süreli ve hafif egzersizlerden uzun süreli ve yoğuna geçmeleri tavsiye edilir.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.988
  • 228.682
  • 28.988
  • 228.682
# 12 Mar 2013 13:55:30
Bizde sadece cola da kullanıldığını zannediyoruz..!!
Geçtiğimiz günlerde, Starbucks'ın, çilekli Frappuccino içeceklerinde hayvansal boya maddesi olan karmini kullandığını kabul etmesiyle farklı gıda maddelerinde kullanılan karmin yeniden tartışmaya açılmış oldu. Market raflarında yer alan ve hammaddesi böcek olan karmin maddesini içeren ürünlerin üreticilerinden konuyla ilgili açıklama gelmiyor. Uzmanlar, karmini en fazla kullanan markaların başında Ülker, Kent, Eti, Dr Oetker, Danone, Pınar, CocaCola, Pepsi, Algida, Unilever, P&G, Capy, Panda, Nestle, Kraft, gibi markaların geldiğini belirtiyorlar.


Pembe renkli ürünlerde renklendirici olarak kullanılan karmin, Meksika ve Peru'da yetişen ve besin maddesi kaktüs olan Coccus adlı böceğin dişisinin kurutulup öğütülmesi ile elde ediliyor. Hammaddesi böcek olan karmin içerikli ürünler, Türkiye'de de birçok firmanın ürettiği bisküvi, sakız, meyveli yoğurt, çilekli çikolata, meyveli süt, dondurma, reçel, soslar, meyve suları, et ürünleri, şekerleme gibi bir çok gıda ürününde kullanılıyor.

Hatta sadece Türkiye gıda sektörü bu maddeden yılda 50 ton civarında ithal ediyormuş. Fakat tükettiğiniz ürünlerin paketlerinde “karmina” ibaresini aramayın çünkü firmalar bu maddeyi tanımlamak için E120 kod adını kullanmayı tercih ediyorlar.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Mar 2013 06:24:09
ZEYTİN     Lezzetli olduğu kadar, baştan aşağıya tüm vücut ve metabolizma için faydalı. Taylan Kümeli yazdı…

Her kültürde özel bir yeri olan, Türk ailelerinin sofralarından eksik etmedikleri zeytin, hemlezzetli hemde faydalı. Kahvaltıların baş aktörlerinden zeytinin özellikle yağı mucize kaynağı olarak görülür. Vücudun ihtiyaç duyduğu omega 6 yağ asidine sahiptir. Hücre yenileyici özelliğiyle cildi besleyip, güçlendirir… Zeytin ve zeytinyağı aslamutfaktan eksik edilmemeli, bolca tüketilmelidir…

FAYDALARI SAYMAKLA BİTMİYOR

 Zeytinde kansere karşı etkili olan birçokmaddenin yanı sıra A, D, E ve K vitaminleri demevcuttur. Bu vitamin vemaddeler kanser tümörlerinin oluşumunu engellerken, radyoaktiviteye karşı vücudu koruduğu tespit edilmiştir.

 Dünya üzerinde yaşı 2 binin üzerinde olan birçok zeytin ağacı bulunmuştur. Bu ağaçlar bilimsel çalışmalarda uzun ömürlülüğe işaret olarak kabul edilmiştir.

Mısırlılar zeytin, zeytinyağı ve zeytin yaprağını gerek tüketimgereksemedikal anlamda etkin bir şekilde kullanmışlardır.

 Zeytin yaprağındaki leuropeittmaddesinin, ağaçları hastalık ve zararlılardan koruyan etkin bir madde olduğu araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır. Tıpta oleuropeittmaddesi üzerinde yapılan çalışmalar arttırılmıştır.

 Zeytinin faydalarından biri de zeytin yaprağında bulunan kalsiyumelenolate, zararlı olan virüs, bakteri vemantarları yok etme özelliğine sahiptir.

 Yapılan bilimsel çalışmalarla zeytinyağının, içerdiği E vitamininin insan hücrelerinin yenilenmesine katkıda bulunarak yaşlanmayı geciktirdiği, beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azalttığı, cildi güzelleştirdiği ve haricen kullanıldığında saçlara parlak bir görünümkazandırdığı, kanıtlanmıştır.

 Dünyada en az kalp krizi ve kalp hastalıklarına Girit Adası’nda rastlandığı Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından açıklanmıştır. Yine Girit Adası’nda yaşayan insanlarda kalp krizi riskinin en alt düzeyde bulunduğu da belirtilmiştir. (Girit Adası eski çağlardan günümüze zeytinyağımerkezidir)

 Zeytininmide asitliğini azalttığından gastrit ve gastroduodenal ülserlere karşı koruyucu özellikleri bulunduğu belirlenmiştir.

 Zeytinin içeriğindeki E, A, D ve K vitaminlerinin çocuklarda kemik ve diş gelişimine yardımcı olduğu, kalsiyumkaybını engelleyerek kemiklerin güçlenmesine katkı sağladığı, yaşlılarda ise kemik erimesini (osteoporoz) azalttığı yapılan çalışmalardan anlaşılmıştır.

 Zeytin karaciğerin dostudur. Ayrıca sindirim bozuklukları, safra kesesi hastalıkları ve safra kesesi taşında, bağırsak kanserinde ve sarılıkta faydalı olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.

YAPRAĞI DA FAYDALI

Zeytin yaprağı medikal anlamda ilk olarak antik Mısır’da kullanılmıştır. Zeytin yaprağı antik Mısır’da aynı zamanda göksel bir güç sembolü idi. Ayrıca firavun mumyalanmasında da kullanılıyordu. Zeytin yaprağı daha sonra 1800’lü yıllarda şurup şeklinde hazırlanarak ateş düşürücü olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlerleyen zamanlarda yeşil zeytin yaprağı sıtma tedavisinde de kullanılmıştır. Modern tıp zeytin yaprağını 1995 yılında kullanmaya başlamıştır. İlk sonuçlar çok pozitif çıkmıştır. Araştırmalar sonucunda birden fazla rahatsızlık için çok umut verici ve benzersiz bir bitki olduğu anlaşılmıştır.

ZEYTİN NEYE YARAR?

 Kan şekerinin düzenlenmesinde,
 Kolesterolün düzenlenmesinde,
 Sinüzit tedavisinde etkilidir.
 Kan dolaşımının sağlanmasında faydalıdır.
 Kalp krizinin önlenmesinde etkindir.
 İshale karşı etkilidir.
 Yaşlanmaya karşı etkindir.
 Sıtma tedavisinde kullanılmaktadır.
 Hepatit B’ye karşı etkilidir.
 Hemoroit tedavisinde,
 Soğuk algınlığında ve zatürree tedavisinde,
 Üst solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde etkilidir.

Çevrimdışı çiğdemehmet

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.593
  • 6.325
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 1.593
  • 6.325
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 13 Mar 2013 08:50:40
benim 2 yaşında bir oğlum var hep abur cubur yemek istiyor. Ne kadar izin vermesem de ben okuldayken alıyor. Yazdıklarınızı okuduktan sonra hiçbirini eve almamaya karar verdim. çok teşekkür ederim arkadaşlar. Emeğinize sağlık:)

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Mar 2013 09:38:58
ZEYTİN NEYE YARAR?

 Kan şekerinin düzenlenmesinde,
 Kolesterolün düzenlenmesinde,
 Sinüzit tedavisinde etkilidir.
 Kan dolaşımının sağlanmasında faydalıdır.
 Kalp krizinin önlenmesinde etkindir.
 İshale karşı etkilidir.
 Yaşlanmaya karşı etkindir.
 Sıtma tedavisinde kullanılmaktadır.
 Hepatit B’ye karşı etkilidir.
 Hemoroit tedavisinde,
 Soğuk algınlığında ve zatürree tedavisinde,
 Üst solunum yolları enfeksiyonlarının tedavisinde etkilidir      Fatma öğretmenim teşekkürler.Diyetisyenlere kalrısak günde üç tane zeytin yedirecekler.

Çevrimdışı FTM40

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.363
  • 5.989
  • 1.363
  • 5.989
# 13 Mar 2013 11:10:49
Turunç Faydaları:
1-Suyu temizlik maddesi olarak kullanılır. Kabuğun iç kısmından reçel yapılır.
2-Turunçtan yapılan şurup, mide yanmalarına karşı faydalıdır. Kalbi kuvvetlendirir, serinletir.
3-İştahı açma özelliğine sahip, aynı zamanda susuzluğu giderir.
4-Safra, ishal ve kusmayı keser. Çarpıntıyı önler, üzüntü ve sıkıntıyı giderir.
5-Turuncun kokusu veba sağlığını önler ve havanın temizlenmesini sağlar.
6-Fazla alınmamak kaydı ile şeker hastalığına faydalıdır.
7-Safradan mutevellit kalp çarpıntısını telkin eder. Şerbeti (suyu) içilirse mideyi temizler ve iştah açar.
8-Turuncun çekirdeği, kabuğu, yaprağı  ve çiçeği insana hararet verir.
9-Çekirdeğin Panzehir özelliği vardır. İki miskal (yaklaşık) 10 gram turunç çekirdeği dövülüp akrebin iğnelediği yere konulursa ağrının kesilmesine yardımcı olur ve rahatlatır.
10-Turunçtan eğer iki miskal şurup yapılıp içilirse bütün zehirlenmelere  karşı yararlı olur.
11-Sarı kabuğun turunç macunu yapılır. Macun kulunç  ağrısına karşı iyi gelir,
Yan etkisi: Turunç suyu sinirlere ve nefes darlığına  iyi sayılmaz. Fazlası  böbrekleri rahatsız edebilir.

Çevrimdışı 38fatma

  • Bilge Üye
  • *****
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 11.244
  • 134.827
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Mar 2013 05:57:45
LİMON                                                                                                      Araştırmalar, limonun kanser hücrelerini öldüren etken maddeleri sayesinde kemoterapiden 10 bin kat daha güçlü olduğunu ortaya koydu.

Manavlarda tezgahları süsleyen, suyundan limonata yapılan ve hayatın daha birçok alanında kullanılan limonun, içinde bulunan etken maddeler sayesinde kanser için de en iyi tedavi yöntemi olduğu belirtildi. Dünyanın en büyük ilaç üreticilerinden birinden edinilen bilgiye göre, 1970’ten beri 20’den fazla farklı laboratuvarda yapılan incelemede, limon ekstresinin 12 kanser tipinde kötü huylu hücreleri yok ettiği ortaya çıktı. Bu kanserler arasında kolon, göğüs, prostat, akciğer ve pankreas kanserlerinin de bulunduğu açıklandı. Öte yandan, limon kabuklarında bulunan ‘dlimonene’ adlı maddenin çok güçlü bir cilt dostu olduğu belirlendi.

Antidepresan etkisi de var

Limon kabuğunun aynı zamanda sinir sistemine olumlu etki yaptığı ve bakterileri öldürerek kalbi rahatlattığı kanıtlandı. Ayrıca limonun içeriğinde bulunan polifenollerin kadınların yumurtalık kanseri riskini de düşürdüğü belirlendi. Limonun, bakteri enfeksiyonları ve mantarlara karşı antimikrobal spektrum olduğu, kurt ve parazitlere karşı etkili olduğu da kabul ediliyor. Ayrıca yüksek tansiyonu dengeleyen meyvenin, stresle savaşan, sinir bozukluklarına iyi gelen antidepresan etkisi de bulunuyor.

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.988
  • 228.682
  • 28.988
  • 228.682
# 14 Mar 2013 06:34:50
ÇÖREK OTUNUN FAYDALARI
Vücudumuz doğası gereği, doymamış yağ asitlerini üretemediğinden bu yağ asitlerini dışarıdan karşılamak zorundadır.Bir gram çörekotu yağı da bu açıdan bir günlük ihtiyacımızı karşılamak için yeterlidir.
ÇÖREK OTUNUN DİĞER ETKİLERİ
• Çörek otunda bulunan nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunun genişleyip krampların giderilmesini sağlar.
Ayrıca öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücü etkileri de mevcuttur. Düzenli kullanımda kan şekerini düşürücü etkisi vardır.
• İçeriğinde bulunan B1, B2 ve B6 vitaminleri, pek çok enzimin üretiminde önemli rol oynar. Çünkü bunlar, savunma ablukalarını yok edip boyun altı bezini ve dolayısıyla da savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon problemlerinin oluşma riskini en aza indirger. Bununla birlikte hücre yenilenmesinde de gereklidir.
• Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini destekler. ayrıca içeriğinde bulunan selen, zehirli maddelerin vücuttan atmasında destek olur.

ÇÖREK OTUNUN FAYDALARI
Bu kadar mükemmel olarak yaratılan çörek otu, bütün bu özellikleri ile:
• Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır.
• İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.
• Kan şekerini düşürür.
• Damar hastalıklarını engeller.
• İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır.
• Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar.
• Hazmı kolaylaştırır.
• Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır.
•Alerjiyi engeller.
• Savunma sistemini dengeler.
• Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir.
ÖZEL HALLERDE FAYDALARI
• Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı derecede iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri sorunlarına, astım ve alerji sorunlarına da çok iyi gelir.
• Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik döneminde oluşan şikayetleri en aza indirir. Yan etkisi olmayıp, hamilelik dönemindeki bayanlar ve bebeklerini ana sütüyle beslemeyi tercih edenler için sütün kalitesini arttırarak bebek için daha faydalı olmasını sağlar.
• Egzamalı cilde sık sık çörek otu yağı tatbik edildiğinde deri hızlı iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü etkisi nedeniyle çok yararlıdır.
BAZI HASTALIKLARDA ÇÖREK OTU
• Hazımsızlık ve mide şişkinlikleri gibi sorunlarda çörek otunun etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir.
• Hemoroite problemine iyi gelir, çünkü damarları güçlendirerek kan dolaşımını arttırır.
• Romatizma, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi metabolik hastalıklar için çok etkilidir.
• İktidarsızlık ve kısırlık sorunlarında da yine etkili bir destekleyicidir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları düzenlemekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.
• Çörek otu yağı kadınlardaki regl dönemi sancılarına ve diş ağrılarına karşı yine başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
SAĞLIKLI OLMAK İÇİN ÇÖREK KÜRÜ
İçeriğinde bulunanlarla savunma sistemine, metabolizmaya ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksinlerden arındırır, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını destekler.
Cildi berraklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm oluşturur.
Çörek otu savunma (immün) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve doğal antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara da çare olmaktadır.
Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesi ve kepek gibi problemlere karşı da etkilidir.

ÇÖREK OTU NASIL KULLANILIR?
Kurutulan tohumlar baharat şeklinde, suda kaynatılarak ya da yağı çıkarılarak tüketilir. Güzel kokulu bir baharat olarak kullanımı çok yaygındır.
Çörek otunun tohumlarından elde edilen çörek otu yağı saç dökülmesinde ve saçlı deride oluşan kepeğe karşı oldukça etkilidir. Sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş ağrılarına iyi gelir. Suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında sivilceler üzerinde etkili olduğu görülmüştür.
- Bir teoriye göre, çörek otunun kemoterapi ilaçları ve radyoterapi tedavisi ile birlikte kullanılması, çörek otunun anti oksidan etkisi nedeniyle bu tedavi yöntemlerinin etkisini azaltabilir

Çevrimdışı meğri

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.165
  • 1.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.165
  • 1.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Mar 2013 09:26:48
daha önceki sayfalarda hepatit aşısının risk grubunda sayılan öğretmenlere ücretsiz uygulandığını okudum. Benzer durum su çiçeği aşısı içinde geçerli mi acaba?

Çevrimdışı HASAN YİĞİT

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.567
  • 15.466
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Mar 2013 09:42:15
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
daha önceki sayfalarda hepatit aşısının risk grubunda sayılan öğretmenlere ücretsiz uygulandığını okudum. Benzer durum su çiçeği aşısı içinde geçerli mi acaba?
Birara bizlere sağlık ocağı tarafından üç tane aşı ücretsiz yapılmıştı.

Çevrimdışı meğri

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.165
  • 1.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.165
  • 1.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Mar 2013 10:24:44
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Birara bizlere sağlık ocağı tarafından üç tane aşı ücretsiz yapılmıştı.

o üç aşı hangileriydi acaba?

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK