Musa Efendi -kuddise sirruh- şu hâdiseyi anlatırdı:
Gayr-i müslim bir komşumuz vardı. Sonradan müslüman olmuştu. Bir gün kendisine hidâyete eriş sebebini sorduğumda şunları söyledi:
Acıbademde tarla komşum Rebî Mollanın ticaretteki güzel ahlâkı vesilesiyle müslüman oldum. Molla Rebî süt satarak geçimini temin eden bir zâttı. Bir akşam vakti bize geldi ve;
Buyurun, bu süt sizin! dedi. Şaşırdım;
Nasıl olur? Ben sizden süt istemedim ki! dedim. O hassas ve zarif insan;
Ben farkında olmadan hayvanlarımdan birinin sizin bahçeye girip otladığını gördüm. Onun için bu süt sizindir. Sadece bugün değil o hayvanın tahavvülât devresi (yediği otların vücüdunda tamamen izâlesi) bitinceye kadar sütünü size getireceğim
dedi. Ben;
Lâfı mı olur komşu? Yediği ot değil mi? Helâl olsun!.. dediysem de Molla Rebî;
Yok yok, öyle olmaz! Onun sütü sizin hakkınız!.. deyip günlerce bize süt bize getirdi. İşte o mübârek insanın bu davranışı beni ziyâdesiyle etkiledi. Neticede gözümden gaflet perdeleri kalktı ve hidâyet güneşi içime doğdu. Kendi kendime;
Böyle yüce ahlâklı birinin dîni, muhakkak ki en yüce bir dindir. Böylesine zarif, hakşinas, mükemmel ve tertemiz insanlar yetiştiren dînin doğruluğundan şüphe edilemez! dedim ve kelime-i şahâdet getirip müslüman oldum.
(Böyle hassas düşünen,güzel ahlaklı,topluma örnek teşkil edecek müslümanlar kaldı mı acaba?
Kendimizi sorgulama vakti geldi geçiyor bile...
)