İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 04 Mar 2017 10:49:00
 DİLİMİN İSTEMEYE ALIŞMASINDAN KORKTUM...
Hz Omer Radyallahu Tealan Devesinde ilerlerken elinden Asası yere düştü...
Koca Halife Koca İran'ın Yermuk'un Yemen'in Halifesi asası yere düşünce Deveden indi asasını aldı sonra yine devesine bindi
önde Azadlı köle ;
- Ey Mu'mınlerin Emiri Niçin bana söylemediniz siz kendinizi yordunuz ?
- Hz Omer'in başı yerde Gözlerin de yaş
Şunu söyledi ;
- Bunu biliyorum fakat, '' Dilimin İsteye Alışmasından Korktuğum '' Onun İçin Deve ' den İnip Asamı Kendim Alıp Deve'ye Geri Bindim..

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 04 Mar 2017 11:27:53
Salihlerden bir mübarek zât varmış. Bir cuma günü, evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı, değirmene doğru koyulmuş yola...
Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor. Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine “Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, doğru Cuma namazına gidiyorum” diyor... Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor... Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok... Tarlaya gitse merkep lazımdır. Un için zaten yine merkep lazım. “Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor...
Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor. “Hanım, bu merkebin burada işi ne?” diyor. O da, “Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor: “Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti.” Adam;
“Hanım, bu bizim merkep değil mi?” diye soruyor. Hanım da “Evet bizim merkep” diye cevap veriyor. Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada “Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince adam hayretle “Hanım, un nereden geldi?” diyor. “Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi... Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!”
Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş:
“Allah’ım ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır ya Rabbi...”!!!bızde şükür içinde Rabbime gidelim  bire 10 veren Rabbime bınlerce hamdı senalar olsun ,,,,,,,
----🌹

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 04 Mar 2017 12:46:00
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. 🐴

Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.

En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir.

Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.

Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.

Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz.

Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta ,toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.

Bir sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü yük ile kuyudan çıkmanın sırrı, bu yükü silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.

Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.

     Ne zaman okusam ilk kez okuyorum hissi yaratan bir kıssadır, okuyalım hissemizi alalım..

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 08 Mar 2017 18:37:31
"CENNETLE MÜJDELENEN HANIMLAR
 Bir sohbet esnasında; Resûl-ü Ekrem Efendimiz, dört çizgi çizdi ve:
— Bunların ne olduğunu biliyor musunuz? diye Eshab-ı Kirama sordular. Eshap:
— Allah ve Resulü bilir, dediler. Hazreti Resul (s.a.s.) şöyle buyurdular:
— Fâtıma binti Muhammed, Hatice binti Kuveylit, Meryem binti Ümran, Asiye binti Muzahim (Firavun'un harisi - Hazreti Musa'yı büyüttü) bunlar cennet ehli arasında en faziletli hatunlardır. Diğer kadınların tamamının fazileti bir araya gelse, bu dört hatunun derecesine erişemez, buyurdular.
Hazreti Âişe Validemizin «Hangisi daha üstün ey Allah'ın Resulü» diye sorması üzerine de: — Her birisi kendi devrinde en üstün, buyurdular... Allah onların şefaatına nail buyursun. "

KADINLARIN ALLAH'IN VERDİĞİ BÜTÜN ÖZGÜRLÜKLERİ,HAK ,HUKUKLARINI BİLEREK KORKMADAN SAHİP ÇIKMASI, MERYEM GİBİ,HATİCE GİBİ,ASİYE GİBİ,FATIMA GİBİ CESUR O KADAR DA EDEPLİ OLMASI DİLEĞİMLE..

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 09 Mar 2017 22:10:11
AŞÇILIĞIYLA ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfağına kapanmış, yemek yapıyordu.
Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostu da davetliydi. Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. 
Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak kadar berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler yanmıştı, köfteler ise neredeyse hiç pişmemişti.

Oğlu, yeni gelini ve aile dostu, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da, yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemezdi.

Nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Aile dostları ise biraz daha kaldıktan sonra gitmeyi düşünüyordu. Oğlu ve gelini gittikten sonra, yaşlı kadına:

“Senin harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin, bu geceki yemekler neden o kadar kötüydü? Bence ya hastasın ya da bir sorunun var” dedi. Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi:

“Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemekten sonra oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak.”

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 10 Mar 2017 17:41:34

Alıntı
Ali Ulvi Kurucu'dan bir hatıra:

Ali Ulvi Kurucu şöyle anlatır:
1991 senesinde Medîne-i Münevvere’de terâvih namazı kılıyorduk. İmâm Şıh Eyyûb idi. Ürdün’lü yaşlı bir baba ve iki oğlu önümde namaz kılıyorlardı. İmam, bayâtî makâmında çok hazin bir sesle Şûrâ sûresinin başından okumaya başladı:
“Hâ. Mîm. Ayn. Sîn. Kaf. Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O yücedir, uludur. Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzündeki (mü’min)ler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok mağfiret eden, çok merhamet edendir.”
(Şûrâ, 1-5)

İmâm 5. âyeti okuyunca önümdeki ihtiyar birden yere düştü…
İki oğlu selâm verip yandaki bidondan zemzem getirdiler.
Saftaki insanlar da “Acaba öldü mü?” diye endişelendiler.
İhtiyar zât, oğullarına:“Namazınıza devam edin!” diye eliyle işaret etti. Onu sağ tarafına yatırdılar.
Birisi, abasını çıkarıp başının altına koydu. İhtiyar bir taraftan ağlıyordu. Namaz bitince herkes:“
–Geçmiş olsun, geçmiş olsun!” deyip gittiler.
Ben kaldım.
İhtiyar, için için, sessiz sessiz ağlamaya devam ediyordu.
Yaklaştım:“
–Geçmiş olsun amca, hayırdır inşallah” dedikten sonra yavaşça ve nezâketle sordum:
“–Amca, âyet-i kerîmeden mi müteessir oldunuz?
Hz. Ömer efendimize de böyle olmuştu. Birisi«Ve’t-tûr» sûresini okuyormuş, Hz. Ömer de böyle düşüp bayılmış.”
Ben böyle deyince ihtiyar amca ağlayarak şu cevabı verdi:
“–«Melekler de Rablerini hamd ile tesbih ediyorlar ve yeryüzündeki (mü’min)ler için mağfiret diliyorlar.»
Şıh Eyyûb bu âyet-i kerîmeyi okurken, baktım, mihrapta Peygamber-i Zîşânı gördüm:
Melekler ümmetime dua ederler, istiğfar ederler de ben etmem mi ? diyor, mihrapta dua ediyordu…
Gözümün önünde öylece tecellî etti; dayanamadım, ayaklarım taşıyamadı, yere yıkıldım.”

M. Ertuğrul Düzdağ,

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 11 Mar 2017 09:54:51
Bugün yaşadığım bir olaydır. Tüm gerçekliği ile paylaşıyorum: Kızımla okul sonrası parka gittik. Bir çocukla arkadaş oldu salıncakta. Adı Ecrin. O kız tutturdu evdeki Zeynep bebeğimi görün diye. Evine gittik. İnanın oturacak koltukları bile yok. Fakirliğin ötesi! Baba inşaat amelesi, anne maalesef zeka özürlü. Kızım üzüldü ve sordu: Baba paran var mı koltuk alalım arkadaşıma. Tamam dedim. Babasını ikna edip ModaLife mobilyaya gittik. Ne eksiği varsa aldım. Ama 12 bin liralık alışverişe param yetmediği için  taksitle aldım. Para mühim değildi, hem o gariplere yardım ettik hem kızım mutlu oldu sonuçta. Eve dönüp eşime anlattım. 'Neyse bu yaz tatile gitmeyiz dedi, gülümsedi.' Asıl mucize şimdi geliyor! Yardım ettiğim amele baba çalıştığı inşaatın sahibine durumu anlatıyor. Patronu aradı beni. ' Hocam, bir hafta bizim şirket personeline eğitim vermenizi istiyoruz. Ücret olarak 30 bin lira ödeyeceğiz... Kabul ettim:)
(Sonuç mu? Sen Allah için verirsen de Allah karşılığını vermez mi...Yeter ki iyi ve saf bir kalbe sahip olun. Allah iyi kullarını asla yalnız bırakmaz....)

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 11 Mar 2017 12:06:07
"
SABAH NAMAZINDA ÖLEN KADIN

Bir süre önce evlenen genç kadın,her sabah eşini sabah namazına uyandırır, eşi de camiye cemaate giderdi. Bir gün eşi tarafından uyandırıldığı halde biraz biraz geç kalan adam camiye ancak ikinci cemaate yetişir.
Namaz'dan sonra imam yanına gelerek; falan kadının kocasımısın, der. Adam; evet ama eşimin ismini nerden biliyorsun diye imama sorar. İmam; bugün rüyamda birinci cemaatte namaz kılan bütün cemaatin cennette girdiğini, beraberimizde de bir kadın olduğunu gördüm. Bu kim diye sorduğumda, eşin olduğunu söylediler.
Adam bu müjdeyi eşine vermek için hızlıca eve geldiğinde, eşinin secde halinde ruhunu Rabbine teslim ettiğini fark etti...

- sabah namazına kalkmayan kişi, biraz rahatlık elde ettiğini sanır. Bilmez ki bu miskin, esas rahat; Rabbin huzurunda bir kaç dakika kalmakta olan kalplerle elde edilir.
- Eğer namazı hesaba katmadan, dilediğinde yatar, dilediğinde kalkıyorsan, bilesin ki hüzün ve ızdırap dairesinden çıkamayacaksın. Vallahi namaz; dünya ve ahirette rahat ve hayırdır.
- Vallahi, sana Allah'tan daha düşkün ve merhametli kimseyi bulamazsın!
- Vallahi, secde eden kişi Allah tarafından nasıl bir rahmetle kuşatıldığını bilseydi, başını secdeden kaldırmazdı!
- Sabah cemaatinin müdavimleri, yüzleri beyaz, alınları nurlu ve vakitleri bereketli olur. Eğer onlardan isen Allah'a hamd et, onlardan değilsen, Allah'a dua et ki onlardan olasın!
Ne güzel sabah namazı:
- İki rekat sünneti; dünya ve içindekilerden daha hayırlı. (Hadis)
- Farzı,seni Allah'ın zimmetine (garantisine) alır. (Hadis)
- Kıraati,şahitlik yapar (Ayet)
- Dostum; kişi nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle haşr olur...
Rabbim imanla yaşayıp imanla ölmeyi cümlemize nasip eylesin inşaAllah

Çevrimdışı aydincevik

  • Aktif Üye
  • **
  • 5
  • 26
  • Müdür Yetkili
  • 5
  • 26
  • Müdür Yetkili
# 11 Mar 2017 13:40:45
Bir Annenin Oğluna Yazdığı İbretlik Mektubu...Ağlayacaksınız...
Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.

Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.

Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.

İlk okulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.?

Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım...

Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, "..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!" Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı.

O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.

Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:

-"Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!.."

Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...

Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi...

Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur'a okumaya gittim.

Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım.

Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum...

Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.

Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.

"Babaanneniz" diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:

-"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!" Dedim.

Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:

-"Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!" Dedi ve çıktı-gitti...

Aradan yine uzun bir zaman geçmişti.

Bir gün "mezunlar toplantısı" için okulumdan bir mektup aldım.

Karıma; "..iş seyahatine gidiyorum" diye bahane uydurdum.

Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.'Sadece meraktan' eski evime gittim.

Eski komşularımıza sorduğumda, "annemin öldüğünü" söylediler.

Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.

Ben şaşkınca beklerken, "bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını" söylediler.

Açtım ve okumaya başladım:

-En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.

Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm...

Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.

Ama; "seni görmek için yataktan kalkabilir miyim" diye çok düşündüm...

Seni büyütürken, 'tek gözümle' sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm... biliyormusun biricik oğlum. .?

Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım...

Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.

İşte ,şimdi o yeri boş olan gözüm var ya , onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. "O gözle, biricik oğlum görüyor ya..." diye çok mutlu oluyordum . ana yüreği ya oğul, sana 'sen benim gözümle görüyorsun 'diyemedim ..

Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.

Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun...

Bütün sevgilerimle... Annen.
- Hikaye alıntıdır./anonim
yorum:Aydın ÇEVİK(sınıf öğretmeni)
sesli video linki: [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 11 Mar 2017 14:14:44
Adamın biri, gözleri görmeyen bir dervişin evine misafir olmuştu. Evde, rahlenin üzerinde bir Kur’an olduğunu gördü ve hayret etti. Çünkü, derviş yalnız yaşıyordu, âmâ idi ve evde kendisinden başka kimse bulunmuyordu.

Üzerinde durmadı ve sebebini de sormadı. Fakat merak etmedi de değil. Gece yarısı olduğu zaman Kur’an sesiyle uyandı. Baktı ki, âmâ olduğu için gözleri görmeyen ev sahibi rahlenin başına geçmiş Kur’an okuyor. Öyle ki, okuduğu yerleri parmağıyla da takip ediyordu. Dayanamayarak sordu:
– Sen, gözleri görmeyen bir adamsın. Nasıl oluyor da Kur’an’a bakarak okuyabiliyorsun? Üstelik parmağınla da takip ediyorsun.

Derviş cevap verdi:

– Allah isterse her şey olur. Ben Kur’an okumayı çok seviyorum. Fakat gözlerim görmüyor. Allah’a dua ettim. “Ya Rabbi, Kur’an okurken benim gözlerimi aç ki Kur’anı elime alıp okuyabileyim” dedim. Allah benim bu duamı kabul buyurdu. Ne zaman okumak için Kur’an’ın başına oturursam gözlerim açılır ve ben Kur’an’a bakarak okurum.

Çevrimdışı aydincevik

  • Aktif Üye
  • **
  • 5
  • 26
  • Müdür Yetkili
  • 5
  • 26
  • Müdür Yetkili
# 12 Mar 2017 12:08:13
Bir Annenin Oğluna Yazdığı İbretlik Mektubu...Ağlayacaksınız...
Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu.

Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.

Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.

İlk okulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. Bunu bana nasıl yapabilirdi.?

Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım...

Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, "..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!" Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı.

O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim.

Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki:

-"Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!.."

Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...

Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi...

Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur'a okumaya gittim.

Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım.

Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum...

Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.

Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonrada güldüler.

"Babaanneniz" diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona:

-"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!" Dedim.

Bu çıkışıma annem kısık bir sesle:

-"Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!" Dedi ve çıktı-gitti...

Aradan yine uzun bir zaman geçmişti.

Bir gün "mezunlar toplantısı" için okulumdan bir mektup aldım.

Karıma; "..iş seyahatine gidiyorum" diye bahane uydurdum.

Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.'Sadece meraktan' eski evime gittim.

Eski komşularımıza sorduğumda, "annemin öldüğünü" söylediler.

Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim.

Ben şaşkınca beklerken, "bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını" söylediler.

Açtım ve okumaya başladım:

-En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm.

Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm...

Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim.

Ama; "seni görmek için yataktan kalkabilir miyim" diye çok düşündüm...

Seni büyütürken, 'tek gözümle' sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm... biliyormusun biricik oğlum. .?

Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım...

Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım.

İşte ,şimdi o yeri boş olan gözüm var ya , onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. "O gözle, biricik oğlum görüyor ya..." diye çok mutlu oluyordum . ana yüreği ya oğul, sana 'sen benim gözümle görüyorsun 'diyemedim ..

Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu.

Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun...

Bütün sevgilerimle... Annen.
- Hikaye alıntıdır./anonim
yorum:Aydın ÇEVİK
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı gokdeniz1966

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 5.731
  • 51.784
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Mar 2017 22:36:39
Her şey bir cerrahın küçük bir çocuğa yapılacak olan operasyona girmesi ile başladı.
Cerrah, ameliyata acilen çağrıldı. Hemen kıyafetlerini giydi ve operasyon için hazırlandı. Operasyona girmeden önce bekleme salonunda küçük çocuğun babasını gördü.
Cerrahı gören baba, “Neden bu kadar geç kaldın? Oğlumun hayati riski olduğunu bilmiyor musun? Sende hiç sorumluluk duygusu yok mu?” diye bağırdı.
Doktor gülümsedi ve “Çok özür dilerim. Çağrıyı aldığımda hastanede değildim. Çağrıyı alır almaz hemen hastaneye koştum. Lütfen sakin olun ve işimi yapmama izin verin” dedi.
Sakin mi olayım?! Sizin oğlunuz aynı durumda olsa siz sakin olur muydunuz? Sizin oğlunuz da doktorun gelmesini beklerken ölse ne yapardınız?” dedi baba kızgınca.
Doktor gülümsedi ve “Allah’ın izniyle elimden geleni yapacağım. Lütfen sakin olun ve oğlunuz için dua edin” dedi.
Baba, “Sizin tuzunuz kuru tabii. Tavsiye vermek kolay” diye söylendi.
Uzun süren ve başarılı geçen operasyonun ardından cerrah ameliyattan mutlu bir surat ifadesiyle çıktı. Babaya, “Allah’a şükürler olsun! Oğlunuz kurtuldu!” dedi.
Babanın cevabını beklemeden tekrar konuşmaya başlayan cerrah, “Sorularınız için hemşireye  danışabilirsiniz” dedi.
Baba, “Neden bu kadar kendini beğenmiş acaba bu doktor? Oğlumla ilgili soru sormamı bile bekleyemedi” diye mırıldandı.
Yeni gelen ve suratından gözyaşları süzülen hemşire, babaya “Doktor bey dün trafik kazasında oğlunu kaybetti. Çağrıyı aldığında cenaze törenindeydi. Şimdi ise oğlunuzun hayatını kurtardı ve oğlunun cenaze törenine geri dönüyor” dedi.
Buradan çıkarmamız gereken çok ders var aslında. Canımız yandığında başkalarına öfkelenmek ve onlara kızgınca yorumlar yapmak olası. Ancak bunu yaparken ikiz kez düşünmek gerekiyor.
Hele bir de yargıladığımız kişi hakkında hiçbir şey bilmiyorsak daha sonra haksız çıkma olasılığımız çok yüksek.
Doktorlar ve hemşireler, hakettikleri değeri maalesef görmüyorlar. Her gün yüzlerce kişinin hayatını kurtarıyorlar ve bununla hiç böbürlenmiyorlar. Üstelik çalışma saatleri de düzenli değil. Gecenin köründe aldıkları çağrıyla bir anda kendilerini hastanede bulabiliyorlar. Onların da duyguları ve düzensiz de olsa sürdürmeye çalıştıkları bir hayatları var.

Çevrimdışı linda75

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 117
  • 1.648
  • 117
  • 1.648
# 14 Mar 2017 08:23:25
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, deniz kenarında, elinde bol miktarda yem olan bir Mecusi’yi, balıklara yem atarken görüp, ona sorar:
- Ne yapıyorsun böyle?
- Balıklara yem atıyorum, sevab kazanacağım.
- İyi ama senin sevab kazanman için, önce kelime-i şehadet getirip Müslüman olman, Allah’a ve Resulüne iman etmen lazım. Müslüman olmayan, iyilik etmekle sevab kazanamaz.
- Benim bu balıklara yem verdiğimi o bahsettiğin Allah görüyor mu?
- Elbette görüyor, Onun bilmediği, görmediği bir şey yoktur.
- Öyleyse, bu da bana yeter.
Birkaç yıl sonra, Cüneyd-i Bağdadi hazretleri hacca gider. Balıklara yem atan zatı tavaf ederken görür. Ona, (Burada ne işin var?) diye sorunca, o zat gülerek, (Gördü gördü yâ Cüneyd, O beni gördü) der. (Nasıl gördü?) diye sorunca şöyle der:
- Sen gittikten sonra içimde bir nur parladı, baktım balıkların hepsi kelime-i şehadet getiriyor, ağaçlara baktım, kelime-i şehadet getiriyor, ben de kelime-i şehadet getirmeye başladım. Rabbimiz beni gördü, O gördüğü için de buraya geldim. Sana bir de nasihatim var: Yâ Cüneyd, iyilik et, at denize, balık görmese de, Hâlık görür.

Çevrimdışı linda75

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 117
  • 1.648
  • 117
  • 1.648
# 14 Mar 2017 08:24:27
İsa aleyhisselam bir gün deniz kenarından geçerken nurdan yaratılmış bir kuş gördü. İnsan ona baktığı zaman nurunun aydınlığından gözünü açamazdı. Kuş gidip kendini çamura batırdı ve gidip denize girdi ve yine tertemiz olup parladı. Denizden çıkıp yine çamura battı ve gelip denize girip temizlendi. Bu hal tam beş sefer tekrar etti.
İsa aleyhisselam: "Bu kuş neden kendini çamura batırıyor, sonra çıkıp denize giriyor ve temizleniyor?" diye kuşun haline şaşırdı.
Allahü Zülcelal, İsa aleyhisselam'a şöyle vahyetti:
"Ya İsa! O, namazın temsilidir. Ahir zaman peygamberi Muhammed aleyhisselamın ümmeti namaz kıldığı zaman, aynı o kuşun denizde temizlenip nurlandığı gibi, hatalarından temizlenip nurlanacak. Yine hata yaparsa aynı kuşun çamura girmesi gibi zulmetle kaplanacak ve namaz kıldığı zaman tertemiz olacak. İşte namaz, insan için böyle kıymetlidir."

Çevrimdışı linda75

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 117
  • 1.648
  • 117
  • 1.648
# 14 Mar 2017 08:28:10
Salihlerden bir mübarek zât varmış. Bir cuma günü, evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı, değirmene doğru koyulmuş yola...
Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor. Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine “Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, doğru Cuma namazına gidiyorum” diyor... Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor... Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok... Tarlaya gitse merkep lazımdır. Un için zaten yine merkep lazım. “Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor...
Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor. “Hanım, bu merkebin burada işi ne?” diyor. O da, “Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor: “Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti.” Adam;
“Hanım, bu bizim merkep değil mi?” diye soruyor. Hanım da “Evet bizim merkep” diye cevap veriyor. Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada “Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince adam hayretle “Hanım, un nereden geldi?” diyor. “Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi... Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!”
Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş:
“Allah’ım ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır ya Rabbi...”!!!bızde şükür içinde rabıme gidelim  bire 10 veren rabıme bınlerce hamdı senalar olsun ,...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK