İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 08 Tem 2013 14:15:59
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
'Sevginin sadece sözünü edenlerle,onu
yaşayanlar arasında ne fark vardır?'diye.

'Bakın göstereyim' demiş ermiş.

önce
sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları
çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş
'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş.
'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,
öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine '

Şimdi…' demiş ermiş.
'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
' Yüzleri aydınlık,
gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.
'Buyurun' deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

'İşte' demiş ermiş.

'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.

Şunu da unutmayın:
Hayat pazarında Alan değil, Veren kazançlıdır her zaman...

Çevrimdışı osman acar

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.156
  • 1.453
  • 1.156
  • 1.453
# 08 Tem 2013 14:33:19
vaktiyle çok zengin bir adam yaşarmış.
bu adam birgün rüyasında mezara gireceğini , orada tek başına sıkıntı çekeceğini , malı mülkünün de orda burda çarçur edilip kimseye fayda vermeyeceğini görmüş.
aradan günler aylar yıllar geçmiş.
yaşlanmış ve yataklara düşmüş.
rüyası bir an olsun aklından çıkmamış.
düşünmüş taşınmış ...
evlat eş dost ve akrabalarına dönüp  kendisiyle birlikte bir gece kabirde kalacak olana bütün malını mülkünü vereceğini buna kimin niyetli olduğunu sormuş.
donup kalmış herkes.
bir tarafta tüm mirası tek başına almak...
diğer tarafta kabrin ürpertisi....

velhasıl kimse buna cesaret edememiş.
adam dellal çıkartmış ilan ettirmiş yine aday yok...
ölmüş......
cenazede orada ki cemaatin arasından bir hamal korksa da baya bir yüklü mal veya para vaadini duyunca ben dururum demiş.
Noter çağırıp kayıt altına almışlar malın tamamı verilecektir....
.................
Sonra cenazeyle birlikte hamalı da gömmüşler cenazenin yanına, tabi havalandırma için gerekli tedbiri de almışlar. Münker-Nekir melekleri gelmişler sorgu için.
 Demişler ölü zaten bizim. O bir yere gidemez. Biz önce canlıdan başlayalım sorguya demişler.

Başlamışlar sorguya; sen kimsin, dinin ne, kitabın, peygamberin, kıblen neresi derken; sen ne iş yaparsın demişler. Demiş hamal, hamallık yaparım.
Malının şükrünü eda ettin mi? demişler. Malım yok tu ki; demiş. Ben insanların taşınacak mallarını taşıyarak, akşama kadar çalışıp sabaha kadar yiyorduk. Neyle taşıyordun o malları demişler. Urganım vardı o urganla taşıyordum demiş hamal.

Neyle ve nerden aldın o urganı diye esas sorgu başlamış ve sabaha kadar devam etmiş. Urganın hesabını verinceye kadar sabah olmuş.
Sabah komşular gelmişler ve mezarı açmışlar.
Hamalın beti benzi atık saçlar beyazlamış vaziyette mezardan çıktığı gibi son surat kaçmaya başlamış.
Ya gel nereye gidiyorsun söz verdiğimiz üzere vaat ettiğimiz malı vereceğiz demişler. Hamal yok demiş, yok istemem. Ben sabaha kadar bir urganın hesabını veremedim. Sizin o bana vereceğiniz malın hesabını hiç veremem demiş kaçmaya devam etmiş.
...................
hesabını verebileceğimiz işler yapmamız dileklerimle...

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2013 02:26:51
Bizzat Şeytan Uğraşıyor

Bir Ramazan günü Abdulkadir Geylani Hazretleri dostları bir çölden geçiyorlardı.
Hava oldukça sıcaktı.
Tuttukları oruçtan dolayı açlık onların takatini kesmiş ve onları halsiz bırakmıştı.
Buna rağmen, yollarına devam ediyorlardı.
Bu sırada karşılarında bir ışık belirdi ve onlara şöyle seslendi:

-Ben sizin rabbinizim Ramazan'da yemek içmek size haramdır.
Ama şimdi size helal kıldım.
Yiyiniz içiniz.

Bu ilginç durum karşısında heyecana kapılan bazıları, hemen su kaplarına ve yiyeceğe el attılar.
Tam bu sırada Abdulkadir Geylani hazretleri dostlarını uyardı:

-Sakın oruçlarınızı açmayın!...

Sonra sesin geldiği tarafa dönüp:

- "Euzu billahi mine'ş-şeytani'r-racim.
Euzu billahimine şerri zalike" kovulmuş şeytandan Allaha sığınırım.

Bu görünen şeyin zararından Allaha sığınırım, der demez nur görünen şey bir anda kapkara kesildi!...
Şeytan kendisini süslü göstererek onları aldatmaya yeltenmiş ama oyunu çabucak ortaya çıkmış.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 09 Tem 2013 13:30:34
Açgözlü bir adamın yakaladığı küçük kuş der ki:
- Beni ne yapacaksın?
- Kesip yiyeceğim.

- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur. Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum.
- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.

- Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca, üçüncüsünü de karşı tepeye varınca söylerim.

- Peki birincisini söyle!
- Elinden çıkan şeyin hasretini çekme!

- İkincisi ne?
Kuş, ağaca konunca der ki:
- Olmayacak şeye inanma!

- Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki:
- Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin, bu incilere sahip olacaktın.

İnci sözünü duyar duymaz, adam, hemen oraya yıkılıp kalır. "Eyvah" diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki:

- Haydi üçüncüsünü söyle!
- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?
- Söyle belki bunu unutmam.

- "Elden çıkan şeye üzülme" dedim, beni bıraktığına üzüldün, "Olmayacak şeye inanma" dedim. Etimle, kemiğimle, 100 gram gelmezken, kursağımda elli gramlık iki tane inci olduğuna inandın.

- Üçüncü nasihati söylemeyecek misin?
- Ahmağa nasihat kâr etmez. Açgözlülük insanı kör ve sağır eder. Hakikati görmeye mani olur.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 12 Tem 2013 16:47:17
Rabbim emanetini geri aldı...
Dini inançları çok kuvvetli olan bir hanım eşi seyahatte iken, hasta oğlunu yitirir. Yüreği dağlanmıştır ancak, büyük bir sabır ve metanetle onu bizzat yıkayıp, kefenler. Sonra, komşularına dönerek:
-Lütfen babasına haber vermeyin… der. . Çünkü o erkek çocuk için senelerce beklemişlerdir ve baba oğluna aşırı düşkündür. Zaten eski dönemlerde, bulunduğu yerden çabucak gelmesi de mümkün değildir. Kadın komşularının yardımı ile biricik yavrusunu defneder.
Baba eve döndüğünde, ortalıkta görünmeyen çocuğunu sorunca, eşi
-Her zamankinden çok daha iyi şimdi… diye cevaplar ve sofraya oturur, yemeklerini yerler. Bir müddet sonra Baba oğlunu görmek istediğinde, eşi yanına oturur ve elini tutarak, sabır ve metanet içinde şu soruyu sorar.
-Ya… Ebu Talha … Ödünç alınmış bir şeyi geri vermek icap eder mi… etmez mi?
- O nasıl söz hatunum? Elbette ki ödünç alınan şey geri verilmeli…. .
- O halde, Yüce Rabbimiz, bize emanetten vermiş olduğu yavrumuzu geri aldı..
Ebu Talha bu sözü duyunca, gözlerinden iki damla yaş süzülür.
- Biz Allah için halk edilmiş bulunuyoruz…Hep onun tarafına döneceğiz, der .
Karı, koca acı içindedirler ancak Allah’a en azından kendilerine bir evlat sevgisi tattırdığı için şükredip dua ederler.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 13 Tem 2013 23:40:57
Dünyanın en ünlü kalp doktoru Michael De Bakey' ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve dr.Michael De Bakey' e dönerek ; ''Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım !

Söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum..? ''

Bunun üzerine dr. De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş ; ''Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene..!''

Çevrimdışı kabu

  • Uzman Üye
  • *****
  • 780
  • 993
  • 780
  • 993
# 13 Tem 2013 23:54:06
Mr. De Bakey de güzel cevap vermiş. :)

Çevrimdışı aslı40

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 702
  • 1.269
  • 702
  • 1.269
# 14 Tem 2013 00:03:25
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Mr. De Bakey de güzel cevap vermiş. :)
bence de hocam.

Çevrimdışı adamın biri

  • Bilge Üye
  • *****
  • 5.098
  • 23.853
  • 5.098
  • 23.853
# 23 Tem 2013 00:46:45
Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. Patronuna işten ayrılmak istediğini ve artık ailesi ve torunlarıyla zaman geçireceğini söyleyerek müsaade ister.

Patron, marangozdan son bir isteği olduğunu söyleyerek “son kez bir ev daha yap sonra emekli ol” der. Marangoz kabul eder ve işe girişir. Fakat gönlü artık işte olmadığı için, baştan savma işçilik ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bitirir.

İşini bitirdiğinde işveren evi gözden geçirmek için gelir. Evi biraz inceledikten sonra dış kapının anahtarını marangoza uzatarak, “Bu ev senin, sana benden hediye” deyince Marangoz şoka girer ve çok utanır. Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman onu böyle yapar mıydı hiç?

Marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar yada bir duvar örersiniz. Hayat bir “kendin yap” tasarımıdır. Oturduğunuz evin güzelliği de, çirkinliği de sizin eserinizdir.
-alıntı-

Çevrimdışı turkclubber

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 296
  • 188
  • Okul Müdürü
  • 296
  • 188
  • Okul Müdürü
# 23 Tem 2013 01:08:58
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Dünyanın en ünlü kalp doktoru Michael De Bakey' ın arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve dr.Michael De Bakey' e dönerek ; ''Size birşey soracağım neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım !

Söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum..? ''

Bunun üzerine dr. De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş ; ''Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene..!''

yürüüü beee:D

Çevrimdışı dost63

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.804
  • 6.042
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.804
  • 6.042
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 28 Tem 2013 09:31:51
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
vaktiyle çok zengin bir adam yaşarmış.
bu adam birgün rüyasında mezara gireceğini , orada tek başına sıkıntı çekeceğini , malı mülkünün de orda burda çarçur edilip kimseye fayda vermeyeceğini görmüş.
aradan günler aylar yıllar geçmiş.
yaşlanmış ve yataklara düşmüş.
rüyası bir an olsun aklından çıkmamış.
düşünmüş taşınmış ...
evlat eş dost ve akrabalarına dönüp  kendisiyle birlikte bir gece kabirde kalacak olana bütün malını mülkünü vereceğini buna kimin niyetli olduğunu sormuş.
donup kalmış herkes.
bir tarafta tüm mirası tek başına almak...
diğer tarafta kabrin ürpertisi....

velhasıl kimse buna cesaret edememiş.
adam dellal çıkartmış ilan ettirmiş yine aday yok...
ölmüş......
cenazede orada ki cemaatin arasından bir hamal korksa da baya bir yüklü mal veya para vaadini duyunca ben dururum demiş.
Noter çağırıp kayıt altına almışlar malın tamamı verilecektir....
.................
Sonra cenazeyle birlikte hamalı da gömmüşler cenazenin yanına, tabi havalandırma için gerekli tedbiri de almışlar. Münker-Nekir melekleri gelmişler sorgu için.
 Demişler ölü zaten bizim. O bir yere gidemez. Biz önce canlıdan başlayalım sorguya demişler.

Başlamışlar sorguya; sen kimsin, dinin ne, kitabın, peygamberin, kıblen neresi derken; sen ne iş yaparsın demişler. Demiş hamal, hamallık yaparım.
Malının şükrünü eda ettin mi? demişler. Malım yok tu ki; demiş. Ben insanların taşınacak mallarını taşıyarak, akşama kadar çalışıp sabaha kadar yiyorduk. Neyle taşıyordun o malları demişler. Urganım vardı o urganla taşıyordum demiş hamal.

Neyle ve nerden aldın o urganı diye esas sorgu başlamış ve sabaha kadar devam etmiş. Urganın hesabını verinceye kadar sabah olmuş.
Sabah komşular gelmişler ve mezarı açmışlar.
Hamalın beti benzi atık saçlar beyazlamış vaziyette mezardan çıktığı gibi son surat kaçmaya başlamış.
Ya gel nereye gidiyorsun söz verdiğimiz üzere vaat ettiğimiz malı vereceğiz demişler. Hamal yok demiş, yok istemem. Ben sabaha kadar bir urganın hesabını veremedim. Sizin o bana vereceğiniz malın hesabını hiç veremem demiş kaçmaya devam etmiş.
...................
hesabını verebileceğimiz işler yapmamız dileklerimle...

 !!!
 Allahım cümlemizi hatalarımızdan uzaklaştırsın!

Çevrimdışı kamil han

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 376
  • 311
  • 376
  • 311
# 03 Ağu 2013 00:50:54
Dervişin biri eski İstanbul sokaklarında :
 ‘-Sen doğru ol kem belasını bulur.Sen doğru ol kem belasını bulur.’Diye diye dolaşıyormuş.Padişahın biri tebdil-i kıyafet çarşıda gezerken dervişin sözlerini duymuş,ilgisini çekmiş ve dervişe :
 
-Hergün sarayıma gel seninle muhabbet ederiz ‘demiş.
 Dervişimiz ertesi gün ……
 
Sarayın kapısına gitmiş padişahın karşısına çıkarılmış sohbet muhabbet zaman geçmiş saraydan ayrılırken padişah dervişin cebine bir altın konulmasını emretmiş.
 Sarayın dışında dervişimizi takip eden sahte derviş kılıklı biri yanına yanaşmış ,
 
-Ya arkadaş ,Padişah seni neden saraya davet etti ?Derdi neymiş?’falan filan bir yığın sorgu suale tutmuş.Her gün bir altın aldığını da öğrenince.’Onun yaptığı işi ben de yaparım’ diye düşünmüş.Sormuş,
 
-Ya kardeş, hergün ben de seninle gelsem rahatsız olmazsın değil mi?’ demiş belki Padişah bana da bir altın verir çoluk çocuğum nasiplenir.’
 
İyi dervişimiz:
 
-Padişahım kabul ederse neden olmasın sende gelirsin tabii ‘demiş.
 Gel zaman git zaman padişah her muhabbet sonrası bir ona bir öbürüne birer altın verdirir olmuş.
 Sahte derviş bir sabah gerçek dervişimizi çorba içmeye davet etmiş.Garsona da gizlice arkadaşının çorbasına bol sarmısak koymasını tembihlemiş.Gerçek dervişin
 
-Padişah’ımla muhabbet ederken kötü kokarım ‘sözlerine sözüm ona çare de üretmiş.

-Ağzına mendil tutarsın kardeşim ‘demiş.O gün aynen böyle olmuş bizim derviş ağzını mendille örterek padişahla söyleşisini sürdürmüş.Bu arada sahte derviş fırsat bulduğunda Padişahın kulağına eğilip,
 
- Efendim arkadaşım ağzını mendille neden kapatıyordu biliyormusunuz ,ağzınız kokuyormuş o kokuyu duymamak için’ demiş.
 Padişah çok sinirlenmiş çağırın o dervişi demiş. Gerçek dervişimize sarayın fırıncısına verilmek üzere bir pusula vermiş ve ,
 
-Al bunu fırıncıya götür’ demiş.okuma yazması yok tabii tam kapıdan çıkıp fırıncıya gidecekken sahte derviş :
 
-İstersen ver o pusulayı ben götüreyim fırıncıya , belki padişah ekmek lütfetmiştir çocuklara götürürüm senin ekmeğe ihtiyacın mı olur?’ demiş.
 
Onunda okuması yok,pusula böylece sahte dervişin elinden fırıncıya ulaşmış.Fırıncı kağıtta yazılan ‘bunu sana getireni kızgın fırına at’ emrini hemen yerine getirip sahte dervişi küt ,alev alev yanan kızgın fırına yollamış.Ertesi gün gerçek derviş yine saraya gelmiş.Padişah şaşırmış:
 
- Hayrola sen dün fırıncıya gitmedinmi ?’diye sormuş..Derviş de olanları birbir anlatmış.Padişah dervişin kulağına eğilmiş:
 
-SEN DOĞRU OL ,KEM BELASINI BULUR ‘demiş.

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.435
  • 177.444
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 26 Eyl 2013 23:43:00
" BÜLBÜLÜN ZİKRİ "

İbrahim aleyhisselamı ateşe attıkları zaman bütün melekler, vahşi hayvanlar ve kuşlar ağlaştılar ve etrafında toplanıp, İbrahim aleyhisselama bir yardım yapabilmenin çaresini aradılar. Bunların arasında zayıf bir bülbül vardı.

"Madem elimden birşey gelmiyor, öyleyse ben de İbrahim aleyhisselam ile beraber yanayım" diye kendini ateşe atacağı sırada Hak teâlâ, Cebrail aleyhisselama emredip buyurdu ki:
- O kuşa ne dileği olduğunu sor. Cebrail aleyhisselam kuşu tutup istediğini sorunca, kuş dedi ki:
- Halilullahı ateşe atıyorlar. Madem ki kurtarmaya kâdir değilim, bari onunla beraber ben de yanayım. Hak teâlâ buyurdu ki:
- O kuşun benden dileği nedir? Bülbül şöyle arz etti.
-Benim dünyada, Hak teâlânın adını anmaktan başka arzum yoktur. Bin bir ismi olduğunu işittim. Yüz birini biliyorum. Dokuz yüz ism-i şerifini de bilmek isterim.

Hak teâlâ kuşun dileğini yerine getirdi. Bülbül de kendini attığı sırada Nemrud'un ateşi, İbrahim aleyhisselama gülistan olunca, bülbül gelip gül ağacında nağmeye başladı. O zamandan kıyamete kadar, gül ağacına muhabbet etti, aşık oldu. Şimdi sahralarda feryat eden bülbül, Hak teâlânın 1001 ismini söylemektedir.

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
# 29 Eyl 2013 23:49:56

Israilogullari arasinda bir fasik vardi, fasikliktan bir türlü vazgecmiyordu, günün birinde beldesinin halki ondan iyice bikti, koyuldugu o kötü yoldan onu vazgectirmekten ümitler kesilince ondan kurtulmak icin Allah´a yalvardilar.

Allah (C.C) Hz.Musa,ya (A.S) vahyetti ki:

"Israilogullari arasinda bir delikanli var, onu beldelerinden sür ki, onun kötülügü yüzünden üzerlerine ates yagmasin"

Hz.Musa,da (A.S) o beldeye vararak delikanliyi sürdü. Delikanli beldesinden cikarak bir köye sigindi. Bunun üzerine Allah´dan o köyden de onu kovma emrini alan Hz.Musa (A.S), delikanliyi yeni yurdundanda cikardi.
Ikinci sefer sürgüne cikan delikanli bu defa insansiz, bitkisiz, vahsi hayvansiz ve kus ucmaz bir magaraya sigindi. Bu ipissiz magarada yanliz kendisi ile basbasa kalan delikanli cok gecmeden hastalandi, yaninda bakacak kimsesi yoktu.
Topragin üstüne yigildi, basinida yere koydu. Bu acikli durumda dudaklarindan söyle mirildandi:

Annem basucumda olsaydi, halime aci ve zilletime aglardi. Babam yanimda olsa yardimima kosar, basimin caresine bakardi. Karim burada olsa ayriligimizin acisina aglardi....Cocuklar yanimda olsalar, cenazemin arkasindan gözyaslari döker ve "Allah´imiz! Garip, zavalli, günahkar, beldesinden yabanci bir köye sürülmüs orada da barindirilmiyacak issiz bir magarada da dünyadan ayrilarak ümitsiz bir ahiret yolculuguna cikmak üzere olan babamizi sen af eyle" diye dua ederlerdi.

"Allah´im! Beni ana - babamdan, evladimdan, karimdan ayri düsürdün, fakat rahmetinden mahrum etme. Onlarin acisi ile kalbimi yaktin, fakazt günahima karsilik beni atesinde yakma."

Delikanlinin bu acikli yalvarmalari üzerine Allah, delikanliya anasi ve karisi kiliginda birer huri, cocuklarinin kiligina girmis genc melekler ve babasi kiliginda da bir melek gönderdi. Gelen huri ve melekler yanbasina oturarak üzerine agladilar. Delikanli da "Iste ana - babam, karim ce cocuklarim, sonunda bana gelmisler" diyerek ölcüsüz bir sevince boguldu, gönlü feraha kavusarak günahtan arinmis ve affa ugramis bir halde Allah´in rahmetine kavustu.

Bunun üzerine Allah (C.C) Hz.Musa (A.S),ya bildirdi ki: "Filan yerdeki falan kuytu magaraya git, orada velilerimden bir veli öldü, yanina var, ona karsi yapilacak görevleri bizzatyürüterek ölüsünü defnet"

Allah´in bu talimatina uyan Hz.Musa (A.S) kuytu magaraya varinca Allah´in emri ile önce kendi beldesinden ve sonra sürgün olarak yasadigi köyden kovdugu delikanlinin ölüsü ile karsi karsiya oldugunu ve cenazesinin cevresini melekler ile hurilerin tuttugunu görür.

O zaman Hz.Musa (A.S) Allah´a:

"Allah´im Bu ölü, senin emrin uyarinca beldesinden ve sürgün yerinden kovdugum delikanli degilmi" diye sorar. Ulu Allah Hz.Musa (A.S),ya cevap verir:

"Evet ya Musa, fakat sonra ben onu rahmetimin semsiyesi altina alarak affettim. Cünkü toprak üzerinde uzanmis, yatarken bana yakardi. Memleket, ana-baba, es ve cocuk hasretine katlandi. Ona son nefesinde gurbetteki acikli durumunun elemine katilsinlar diye son nefesinda anasi ve esi kiliginda birer huri, babasi ve cocuklari kiliginda melekler gönderdim. "Bilirsin ki bir garip öldügü zaman yer ve gök ehlinin hepsi onun icin yas tutarlar. Ben merhametlilerin en merhametlisi iken ona nasil acimazdim"

Garip bir kimse komaya girdigi zaman Allah (C.C) meleklerine buyurur ki:

"Ey meleklerim! Bu adam gariptir, yolcudur, coluk-cocugundan, esinden ana-babasindan ayri düstü. Ölünce arkasindan aglayacak, yasini tutacak bir kimse yoktur"

Arkasindan Allah (C.C), meleklerin birini babasi kiliginda, bir baskasini cocugu kiligina, bir digeri yakin akrabasindan birisi kiligina koyar. bunlar son nefesinde yanina varirlar. Garip hasta gözlerini acar, ana-babasini, esini görür, yüregi rahatlar. ruhunu huzur ve sevinc icinde teslim eder. Daha sonra cenazesi yola cikarildigi zaman, melekler onu ugurlar ve mezari basinda Kiyamet gününe kadar dua ederler.

Iste ulu Allah´in (C.C) "Allah´in kullarina karsi lütuf sahibidir" ayet-i celilesinin tecellilerinden birisi de budur.

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.610
  • Müdür Yardımcısı
# 29 Eyl 2013 23:51:38
Vehb Ibni Munebbih (Rahimehullahu Aleyh)´in anlattigina göre Peygamberlerden biri elli yıl Allah´a (C.C) ibadet etmis. Allah (C.C) da ona: "seni affettim" diye bildirmis. Peygamber de bu bildiriye karsi: "Allah´im, (C.C)hic bir günah islemedim ki neyimi affediyorsun" demis.

Bunun üzerine Allah (C.C) boyun damarlarindan birine hizla atmasini emretmis. Peygamber o gece uyuyamamis. Gün agardigi zaman sabah melegi yanina gelince boyun damarinin hizli atisindan ötürü cektigi rahatsizliktan ona yakinmis. O zaman melek ona söyle demis.

"Allah´in (C.C)sana diyor ki elli senelik ibadetin sevabi boyun damarindan sikayet etmenin günahini bile karsilayamaz".

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK