İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 31 Ara 2013 22:40:56
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Nasıl Evlendim (Hikaye)

Birgün yolda yürürken yerde bir cüzdan buldum içini hiç açmadım. Ne var diye merak bile etmedim. Şeytan bak hele içine diye durtse de direk polise gittim.
-Bakarmısınız amir bey,
Cüzdan buldum acaba kimin olduğunu öğrenebilir misiniz düşürmüş olmalı dedim.
Polis aniden baktı şaşkın şaşkın Ve dedi ki :
-içine baktın mı? kimin cüzdan?
-Hayır bakmadım; dedim.
Hayret etti
– Allah Allah hiç mi merak etmedin dedi polis.
-Hayır benim olmayan şeyi nefesini merak edeyim memurbey üzerime emanet yükü düştü emanetin kime ait olduğunu siz bulabilirsiniz. Emanetin sahibine ulaştırmam lazım.

Polis :
-Oğlum adam sana cüzdanı emanet etmedi ki emanet diyorsun. Adam düşürmüş cüzdanı içinde yüklü bir miktar para ve bir şirkete ait bir adres ve isim var. Bu devirde bu kadar parayı kim kime emanet eder aklını mı yitirdin.

-Bu paranın helallik payı çok yüksek içinde trilyonda olsa tenezzül etmem. Neden mi? Allah tarafından o parayı ben buldum ve Allah tarafından adamı bulmam için para bana emanet edildi. Emanete hiyanetlik edersem hırsız. Emaneti yerine teslim edersem gönlüm rahat olur. Hem memur bey biz emanete hiyanetlik etmeyen bir peygamber ümmetiyiz değil mi?..

Polis Allah Allah deyip kafayı sağa sola sallamaya başladı ne güzel ne ince düşünce dedi.Emanet ha dedi ve gülümsedi kendi kendine.
Tamam delikanlı dedi kafasını yukarı kaldırarak. Cüzdan da ki kişiyi arıyorum numarası yaziyor karakola gelsin değil mi dedi. Evet dedim gelsin ve emanetini alsın gönlüm huzura rahata ersin.

Adam çok geçmeden geldi. Kim bulmuş deyip amir beye sordu oda parmakla şurada oturarak su içen deli kanlı dedi. Adam yanıma geldi.
– Teşekkürler delikanlı senin yaptığını kimse yapmaz dedi.
-Estağfurullah efendim benim yaptığımı her Müslüman yapar. Çünkü emanete hiyanetlik malı sahibine teslim etmek islamiyetin en vaz geçilmez kuralıdır.

-İsmin nedir delikanlı sormam da bir sakınca yoktur değil mi?
-İsmim Furkan efendim.
-Furkan evladım al şu 1000 lirayı sana hediyem olsun.
-Efendim bana bir iyilik mi yapmak istiyorsunuz, eğer böyle bir şeyse aklınızdan geçen, size bir önerim var. Benim o paraya ihtiyacım yok. Belliki maddi durumunuz iyi o parayı gelin fakir birine verin ihtiyacı olan biri vardır.
Adam öneriyi kabul etti ve Furkan’ı çok beğendi hali duruşu giyimi ile tam efendi bir çocuktu.
-Bir işin var mı Furkan?
-Yok efendim arıyorum.
-O halde gel benim iş yerimde çalış.
Furkan çok sevindi Allah razı olsun dedi. Ailesi maddi açıdan biraz sıkıntı içindeydi üniversite biteli daha bir ay olmuştu sınavlara hazırlanırken ailesine de bakmak zorundaydı.
Cüzdanın sahibine derse çalıştığını Üniv mezunu olduğunu anlattı. Adam da sende benim gençligim var deyip elini Furkan’ın Omzuna koydu.
Aradan 1 yıl geçti Furkan adamın verdiği işle ailesine baktı ve onlarda maddi manevi açıdan nefes almıştı.
…..

Cüzdanın sahibi Halis bey hep uzaktan izledi Furkan’ı her şeyle denedi bazen azarladı sabrını ölçmek için bazen bir baba gibi davrandı Furkan namaz vakitleri gelince hemen kılar namazını, akşam 30 dakika fazla çalışırdı.
– Halis bey geç çıkmasının nedenini sordu. Efendim işten korktu kaytardı namazı bahane etti derler diye. Namazda harcadığım zamanları akşam telafi etmeye çalışıyorum dedi.
Adam bir kez daha dersini aldı Furkan’dan , birşey diyemedi gönlün nasıl rahat ederse öyle yap dedi. Zira senin hamurun İslam ile yoğrulmuş.

Furkan’a Halis bey bir teklifte bulunacaktı ama kızı ona layık biri değildi vaz geçti. 1 yıldır düşünüyordu bunu.
Kızı zengin yetiştiği için eğlence bar hertürlü pislikler mevcuttu.

Furkan sınavlarını kazanmış Mühendis olmuştu. Artık işe devam edemeyeceğini bildirmek için Halis beyin yanına geldi ve elini öptü. Halis bey oğlunu kaybediyordu sanki ağlaştılar. Kucaklaştılar. Bir cüzdan dedi Halis bey…
-Anlamadım Halis bey ne cüzdanı?
-İşte yıllar önce düşürdüğüm bu cüzdan oğlum artık senindir.
Hak ettin kazandın içini açmadan bu cüzdanı sakla ne zaman öldüğümü duyarsan o zaman cüzdanı aç.
Furkan birşey anlamadı ama Hayır olmaz desede Halis bey al dedi.
……
Aradan 3 yıl geçti Furkan maddi sıkıntıları aşmış piyasaya olan borçlarının tümünü ödemiş ve bir ev almıştı. Biraz daha biriktirip araba alacaktı. Lakin vaz geçti araba parasını fakir öğrencilere burs olarak dağıttı. Ev gerekliydi ama araba gerekli değildi…
Birgün yolda yürürken bir kızın ağladığını gördü. Kız Furkanı görünce apar topar kaçmaya başladı kaçarken çantasını unuttu çantanız dese de nafile kız bir arabaya atlamış gözden kaybolmuştu ikinci cüzdan olayı hadi ya Furkan bunda da vardır bir hayır. Deyip karakolun yolunu tuttu. Karakoldakiler çantanın içine bakıp sahibini aradılar. Kız , arkadaşları ile birlikte karakola girdi. Arkasından seslenen Furkan’ı da gördü yanındaki kız arkadaşları aaa ne kadar da yakışıklı bir çocuk deyip yanına koştular isminiz ne demeye sarkıntılık etmeye başladılar. Furkan yüzlerine bile tenezzül edip bakmadı. Hanim efendi çantanızı unutmuştunuz seslendim duymadınız. Karakola getirdim dedi kıza…
Kız: Ulan geri zekalı herif içinde 7000 tl para vardı. Alıp yeseydin ya niye getirdin buraya. Hiç mi merak etmedin de içine bakmadın çantanın deyip kahkaha ile gülmeye başladı kız. .
Furkan gayet ciddi bir şekilde Hayır dedi. Hiç içini açmadım ve bakmadım. Emaneti sahibine ulaştırmam lazım diye düşündüm dedi.
Kız şaştı kaldı.
Bu salak be haha haha diye gülerken Furkanın yüz ifadesine baktı ve irkildi gülmeyi kesti. Çok ciddi bakışı vardı.
Cantayı alıp içinden para vermek istesi Furkan almadı.
Biz peygamber Efendimiz’in emanete hiyanetlik etmeyin dedigini ruhumuza nakşettik emanette çıkar gözetmeyiz.
Paranızı lütfen çantanıza koyun dedi.
Diğer kız arkadaşları Furkanın ağzına düşecekler nerdeyse. Telefonunuz var mı diye salyaları aka aka furkana söylüyorlardı.
Kız peygamber sözünü emanet sözünü ilk defa duydu sanki irkildi yıllardır babasının annesinin dedikleri geldi aklına ve ağlamaya başladı. Peygamber ve Allah sevgisinden yoksun bir hayatı vardı çünkü. Hep içinde bulunduğu ortam yormustu onu. Ve bayıldı hastaneye kaldırıldı kız. Babası Halis bey duyar duymaz koştu hastaneye Furkanı da hastaneden çıkarken görünce oğlum ne işin var burda dedi. Efendim bir kızı hastaneye bıraktım. Bayılmıştı vs dedi ve hastanenin kapısından çıktı.
Baba acele acele çıktı yukarı…
Kızım deyip ağlıyordu. Kızının bir şeyi yoktu neyseki, ama çanta olayı çok etkilemişti onu babasına anlattı babası nasıl biri diye kızına sordu kızda anlattı babası hiç tereddüt etmedi ve gülümsedi anlatılanlar karşısında Furkan dedi….
Yine büyük bir ders verdi bize Furkan dedi..
Kim bu baba yıllardır anlattığın Furkan bumu dedi kızı. Evet kızım dedi Furkan oydu seninle tanışması da bir çanta sayesinde oldu.
Baba dedi Hülya ben değişmek dinimi öğrenmek istiyorum dedi. Halis bey şok oldu bayılmanın etkisi zannetti ama kızına bakınca ciddi olduğunu anladı. Hülyam dedi ve bağrına bastı kızını öyle bir ağladı ki sevinçle aktı göz yaşları. Hülya vakitlerini kütüphane de geçiriyor dinini araştırıyordu. Değişim başlamış lakin bişey eksikti tesettür. Öğrenmek için ilayevmilkiyame.com sitesini buldu googledan ve siteye girdi. Sitenin sahibi Mustafa beye ulaştı. Konuştular tesettürü aklindaki her soruyu sordu ve hemen tesettüre de girdi. Çünkü sitede okudukları çok etkileyici bir o kadar da gerçekti. Kaynakları ile herşey açıklanmıştı..
Bol bir kıyafet ve tesettürle babasının karşısına çıktı Hülya. Sokağa öyle çıktı ve yolda yürürken Furkan’a rast geldi. Furkan şok olmuştu. Siz diyebildi. Mini etekli Hülya gitmiş yerine İslam hanım efendisi birisi gelmişti. Hülya hanım lafı uzatmadan Furkan bey benimle evlenir misin dedi. İsmimi nerden biliyorsunuz bune cürret dedi Furkan. Ben Halis beyin kızıyım. Ismim Hülya 5 aydır sizin sözlerinden sonra İslamı araştırdım öğrenmeye çalıştım. Evleniniz yazıyor hadislerde. Evlenen kişi dininin yarısını kurtarır yazıyor. Hazreti hatice peygamber Efendimize talip olduğu gibi bende size talibim. Bunu nefsim için değil Allah şahidimdir dinim için istiyorum.
Furkan şaştı kaldı birşey diyemedi utandı kızardı tamam dedi bu akşam istemeye geliyorum sizi Halis beyi tanımasam sizin değiştiğinizi görmesem bunlar asla olmazdı dedi.
Sözleriniz beni çok etkiledi zira bu güne kadar evlilik düşünmedim. Aniden söylediniz geçmişe sünger çekmiş yeni bir sayfa açmışsınız bu sayfada bana da yer vermişsiniz aklınızca Allah neyi nasip ederse o olur. Şimdi evinize gidin. Herşeyin bir usulü var bu dediklerinizi İslam ı yeni öğrenmenize var sayıyorum. Çünkü İslamın her kaidesini yapmak istiyorsunuz fazla harama düşmeden islamı yeni öğrenen birinin elinden tutmak gerek değil mi?
Evet dedi Hülya ve utandı söyledikleri sözlerden.
Eve gitti heyecanlı heyecanlı babasına anlattı herşeyi babasının demek istediği şeyi kızı kendi ağzıyla söylemişti Furkana yıllarca babasının anlata anlata bitiremedigi Furkana bu kadar yakındı. Eski arkadaş çevresi Hülya’yı delirdi diyerek terk etmişlerdi. Tesettürle görünce alay ettiler. Sofu olmuşsun hacı teyze yaşlı kadınlara dönmüşsun dediler.
Hülya aldırış etmemişti. Nihayet Furkan gelip Hülya’yı istediler.
Evlilik akdi dini bir şekilde gerçekleşti. Mutluluğa bir adım atıldı….

…Aradan iki yıl geçti. Bir çocukları olmuştu. Hülya ve Furkan’ın adını Esra Nur koydular. Babası vaktini torunuyla geçiriyor onunla geçirdiği vakitlere doymuyordu. Küçük esra dedesinin şaklabanlıklarına gülüyor.
Her akşam eve gelirken eşine bir adet kırmızı gül alıyor Furkan ve Gülün içine bir âyet ve bir hadis yapıştırıyor. Eşine ezberlemesini söylüyor benim eşime benim sözüm değil Allah ve Rasulunun sözü yakışır en güzel sevgi kelimeleri Ayet ve hadisin yanında sönük kalır. Deyip bir buse konduruyor yanağına. Hülya eski hayatını hatırladıkça sürekli göz yaşları içinde tövbe ediyor secde de.
Furkan’ı ile mutlu seneler geçiriyor. Her gün bir gül alıyor ve hergün bir âyet ve bir hadis ezberliyor. Eşinin ince düşünceleri onu birkez daha hayran bırakıyor.
Aradan biraz zaman geçiyor Halis bey hastalanıp kalp krizi geçiriyor. Hastanede yoğun bakıma alıyorlar.
Bu durum herkesi çok üzüyor.
– Hülyam hadi bitanem uyu artık hastane bankalarında kaldın hem bak kızımız esra anne deyip ağlıyor kucağımda kaldı. Hem senin hem Esra’nın uyumaya ihtiyacı var.
Uyuyun ben sizi haberdar ederim.
Tamam dedi Hülya ağlayarak. Kızının karnını doyurup refakatçi odasında uydular.
Bir ara Halis bey kendine geldi doktora rica etti Furkanı çağırın dedi.
Doktor da Furkanı baban seni istiyor dedi. Gitti yanına.
-Halis baba iyi olacaksın canını sıkma Hülya torunun hepsi iyiler.
Tamam Furkan dünyadan göç etme vakti geldi çattı oğlum. Kızım ve torunum sana emanet bilirim sen emanete asla hiyanetlik etmesin verdiğim cüzdanı da hala açmamış olduğuna da adım gibi eminim. Sen benim duamsın vesile cüzdan oldu. Kızımı sana vermek istedim başta kızımı sana layık görmediğim için de birsey diyemedim. Ama hep istedim hep dua ettim ben demeden bir birinizi aynı cüzdan olayıyla buldunuz ve gördünüz. Senin sayende kızım değişti bambaşka biri oldu besmelesiz bir iş yapmaz abdestsiz gezmez oldu. Artık sen benim oğlumsun ölürsem beni sen yıka annesini trafikte kaybettiğimiz den beri Hülyam’ın üstüne gitmedim onu incitme torunuma iyi bak…
Hıçkırıklar içinde kaldı Halis bey.
Baba baba dedim doktor dedim. Son sözü şehadet oldu babamın…
Gülüyordu gülümsüyordu ben yıkadım babamı öyle güzel kokuyor du ki ölüsü mest oldum. O kadar zenginlikte haram bulaşmamıştı bedenine belli ki bu koku cennet kokusu gibiydi. Dünya kokularına benzemiyordu.
Babamı göz yaşları içinde defnettik.
Cüzdanı açtım. Ölünce aç demişti babam, yıllardır yanımda taşıdım lakin hiç açmadım vasiyeti de bir emanetti benim için.
Merak ettiğim lakin elimi bile süremedigim cüzdanı açtım aşkla.
Başta Besmele yazan bir kağıt vardı.
Oğlum Furkan günlerdir rüya görüyorum kızım Hülya ile evleneceksiniz ve çocuğunuz olacak.
Bu rüyanın Şeytani değil rahmani olduğunu anladım. Bu cüzdanı ben ölünceye kadar açmaman da rüyamda bana gösterildi. Hazreti Ibrahimin rüyasına benzer bir şey bu.
Ben artık öldüm ve elinde bu cüzdan var. Içinde vasiyet namem var tüm servetimi sana bırakmıyorum. Senin huzurun parada değil Hülya da parayı nereye ne kadar vereceğini listeledim artan parayi da fakir fukara ya dağıt. Ve bir tane Adıma KUR’AN kursu yaptır. Fabrikayı da ustabasına hibe et. Yani onu ortak yap. Fabrikadan gelen kendi hisseni de Kuran kursuna bağışla.
Senin paraya ihtiyacın olsaydı o cüzdanı çağlardın. Sen en değerli hazineye kavuştun Mühendissin paraya ihtiyacinda yok Ahiret için var gücünle çalış oğlum.
Mülk Allah’ındır. Eğer ki ben ölmeden bu cüzdanı açsaydın. Emanete hiyanetlik etmiş olacaktın. Bir kere daha emanete hiyanetlik etmediğin için takdirimi kazandın kızıma torunuma iyi bak ve asla dürüstlükten ayrılma oğlum.
Ruhuma bir yasin okumayı da ihmal etmeyin. Allah’ın Selamı üzerine olsun baban Halis. ..

Hülya ile okunulan bu mehtupta ne yazarsa Furkan aynısını yaptı Afrika’dan Suriye’ye Mısır’a Arakan’a Filistine Doğu Türkistan a ve türkiyede ki fakir fukaralara herkese yardım etti emaneti yerine getirmek için Hülya’sı ile hizmet için çalıştı. Babası onlara parayı değil davayı miras bırakmıştı. Fakir fukaraya yardım ettikçe yüreklerde ki iman ateşi zirveye çıkıyordu….

Işte değerli okuyucularım ben böyle evlendim.
Bir cüzdanla iş buldum bir cüzdanla evlendim bir cüzdanlada islamı dava edindim.
Dürüstlük ve emanete sahip çıkmak. Insana paradan daha değerli şeyler kazandırır. Unutmayın hayat dürüstlük ve doğruluk üzerine kurulmuştur.
…..

Öğretmenim Ahmet Günbay Yıldızın romanlarına benzemiş hikaye.

Çevrimdışı aslanx7

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.262
  • 6.614
  • Müdür Yardımcısı
# 01 Oca 2014 00:18:52
Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman hemen “Ben Padişahın oğluyum bana bir şey yapamazsın” deyip tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a anlatamıyordu. Ancak gün geldi artık küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi. Bunun üzerine destur dileyip II. Murat’ın huzuruna çıktı. “Padişahım size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum” deyince II. Murat “Buyur çekinmeden anlatabilirsin” dedi. Bu söz Akşemseddin’i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya. Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zamanda hemen sizinle beni tehdit ediyor deyince II. Murat Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar. II. Murad’ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırdı. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak. Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de Padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin’in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı. Eğitimin ne olduğunu II.Murat kadar olamasa da; en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş anne ve babalara ihtiyaç var. Unutmayalım, Çocuklar şımarık doğmaz; diplomalı,maaşlı ama eğitimsiz ebeveynler tarafından şımartılır bunu unutmayalım...

Çevrimdışı kirsehir

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.952
  • 12.251
  • Okul Öncesi Öğrt.
  • 10.952
  • 12.251
  • Okul Öncesi Öğrt.
# 01 Oca 2014 00:22:43
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman hemen “Ben Padişahın oğluyum bana bir şey yapamazsın” deyip tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a anlatamıyordu. Ancak gün geldi artık küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi. Bunun üzerine destur dileyip II. Murat’ın huzuruna çıktı. “Padişahım size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum” deyince II. Murat “Buyur çekinmeden anlatabilirsin” dedi. Bu söz Akşemseddin’i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya. Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zamanda hemen sizinle beni tehdit ediyor deyince II. Murat Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar. II. Murad’ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırdı. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak. Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de Padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin’in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı. Eğitimin ne olduğunu II.Murat kadar olamasa da; en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş anne ve babalara ihtiyaç var. Unutmayalım, Çocuklar şımarık doğmaz; diplomalı,maaşlı ama eğitimsiz ebeveynler tarafından şımartılır bunu unutmayalım...

Çok güzelmiş öğretmenim.

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 02 Oca 2014 00:21:57
Anam ilkokul mezunuydu. Ama, doktordu.

- Başım ağrıyo yav…
- Saçın ıslak ıslak çıktın ondan.
- Başım dönüyo…
- E bi şey yemiyorsun, açlıktan.

Eczacıydı aynı zamanda…
- Gözüm morardı.
- Gel, patates basayım.
- Kepeklerim çoğaldı.
- Otur, zeytinyağı süreyim.
- Arpacık çıktı galiba.
- Yum, sarımsak değdireyim.

Hemşireydi…
- Öfff, terledim be.
- Dur, sırtına havlu sokayım.

Röntgen mütehassısıydı…
- Öhh-höööaa!
- İçme şu zıkkımı.

Bebekken, anestezi uzmanıydı…
- Dandini dandini dastaaana.

Ürologdu…
- Çişin niye sarı bakiiim?

Fizyoterapistti…
- Dizim ağrıyor.
- Benim de belim ağrıyor, geçer.

Diyetisyendi…
- Mis gibi türlü yaptım, sakın sokakta burger filan yiyip gelme, kola da içme!

Cildiyeciydi…
- Sırtımda sivilce çıktı.
- Çikolata yeme.

Laboranttı…
- Burnum akıyor.
- Ben şimdi sana bi ada çayı kaynatayım, rezene, bal, limon,
tarçınla zencefili de ılık ılık iç, uyu, uyan, sabaha bi şeyin kalmaz.

Psikiyatrdı…
- Nen var oğlum?
- Bi şeyim yok.
- Var var, canın sıkkın.
- Yav bırak, iyiyim.
- Yok yok, bilirim ben.
- Anne delirtme insanı!
- Bak gördün mü?
- Neyi gördüm mü?
- Sinirlerin bozuk senin.

Genetikçiydi…
- Babana çektin sen, o da sinirli, bütün kötü huylarını ondan almışın zaten.

Hastasıydım…
Hastaydım ona.
İyi bakın onlara.....

Çevrimdışı debasos

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.588
  • 2.786
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.588
  • 2.786
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 02 Oca 2014 00:30:54
annelerin emeğini nasıl ödeyebiliriz ki? onlar için bizler hala küçük yavrularıyız.anne-baba olunca anlıyor insan onları..

Çevrimdışı harabeyim

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.233
  • 6.888
  • Müdür Yetkili
  • 1.233
  • 6.888
  • Müdür Yetkili
# 02 Oca 2014 21:46:50
Önyargı üzerine....

KURABİYE VE HAYATLAR...

  Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda, genç bir kadın uçağına binmek üzere bekliyordu. Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek için bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı. Dinlenmek ve kitabını okumak için vıp salonunda bir koltuğa yerleşti. Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu; dergisini açıp okumaya başladı.

    Genç kadın ilk kurabiyesini aldı. Adam da bir tane aldı. Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve: “Sinir bir şey! Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı ona haddini bildirirdim!”diye düşündü. Bayan bir kurabiye alıyor, adam da bir tane alıyordu. Çıldıracak gibiydi bayan ama olay çıkarmak istemiyordu. Nihayet son kurabiye kalınca kadın: “Bu küstah adam şimdi ne yapacak?” diye düşündü. Adam son kurabiyeyi aldı; onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi Aaaa! Bu kadarı da fazla!

  Çok öfkelenmişti şimdi! Kadın sinir içinde kitabını ve diğer şeylerini alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi. Uçaktaki koltuğuna oturdu. Gözlüğünü almak için çantasını açtı. Ne görsün? Kurabiye paketi açılmamış olarak orada duruyordu. Çok utandı. Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı. Kurabiyelerinin paketini açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.

  Adam kendi kurabiyelerini, hiç sinirlenmeden, yüksünmeden kadınla paylaşmıştı, Kadın kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti. Ve şimdi bu durumu açıklama şansı yoktu. Özür dileme olanağı da kalmamıştı. Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır. Taş atıldıktan sonra! Söz ağızdan çıktıktan sonra! Fırsat kaçtıktan sonra! Zaman geçtikten sonra!

Alıntıdır...

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 03 Oca 2014 18:50:23
MÜTHİŞ DERS ALINACAK BİR HİKAYE

GELİNCİĞİN HİKAYESİ

Çocukları olmayan evli bir çift, hergün olduğu gibi yine tarlaya çalışmaya gitmişler.
Çalışırlarken bir yılan ile gelinciğin kavgasını izlerler,
Anne Gelincik yavrusunu yemesin diye kendini Yılana yem eder, ve Yılan çekip gider.
Yavru gelincik orada tek başına kalır. Kadın; bey yazıktır evimize götürelim besleyelim der ve eve götürürler.
Aradan zaman geçer bu çiftin çocukları olur ve tabi gelincikte büyümüştür evin bir parçası olmuştur.
Birgün bu çift acil tarlaya gitmeleri gerekiyor ama bebek evde uyuyor.
Erkek; bişey olmaz 5 dk'ya geliriz der ve sırtlanırlar küreklerini tarlaya giderler. Geldiklerinde kapıyı bi açarlar bide ne görsünler ? Gelincik ağzı kan revan içinde evin içinde dolaşıyor !
Bunu gören adam kan beynine sıçramış ve elindeki kürekle vura vura gelinciği öldürür.
Sonra bütün odalara bakarak çocuğunu arar ve bi bakarlar ki çocuk odasında mışıl mışıl uyuyor, bebeğin diğer yanına baktıklarında ise ölü bir yılan görürler ve anlaşılırki gelincik bebeği korumak için yılanı öldürür.
Adam dizleri üzerine çöker Aman Yarabbi ben ne yaptım nasıl böyle bir yanlış yaparım diye yıllarca kendini yer bitirir.

İşte önyargı böyle birşeydir. Lütfen sonucu görmeden yargılama yapmayınız.

Çevrimdışı çelebiç

  • Bilge Üye
  • *****
  • 1.720
  • 15.458
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.720
  • 15.458
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 03 Oca 2014 19:05:32
İKİ SİMGE
Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından . ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

- `Onlar` dedi, `benim için iki simgedir evlat.`

- `Neyin simgesi` diye sordu çocuk.

- `İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.

Çocuk, sözün burasında; `mücadele varsa, kazananı da olmalı` diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

- `Peki` dedi. `Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?`

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.

- `Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.777
  • 227.222
  • 28.777
  • 227.222
# 05 Oca 2014 09:07:37
Kıssadan Hisse

RABBIME HAMD OLSUN

Yavuz Sultan Selim Han zamanı çok fakir bir adam borçları ödeyemeyince zora düşmüş ve bir gece Allah’a yalvarmış :
Ey Yüce RABBİM derdimi senden başkasına söylemedim çareyi sende bilirim deyip yatmış gece gece rüyasına Peygamber Efendimiz s.a.v girmiş ve sabah soluğu Yavuz Sultan Selimin yanında almış demiş ki:

Sultanım bana bir kese altın verecekmişsiniz.

Selim han : Vereyim vermesine de bir neden söyleyecek misiniz? Der.

Fakir adam : Dün gece rüyama Fahri Alem Efendimiz girdi dedi ki ; Bizim Selime söyle her gece okuyup bana hediye etti Salavat-i Şerifi dün gece unuttu bunu karşılık olarak sana bir kese altın versin, demiş. Selim han : Hemen bir kese altın vermiş ve demiş ki ; Ne olur tekrar söyleyin adam aynı sözleri tekrar etmiş adama bir kese daha vermiş sonunda on kese altın ederince tekrarlatmış. Selim hanin yardımcısı Hasan Can bunu fark etmiş ve adama yeter artık sonra tekrar gelirsiniz demiş adamı göndermiş. Yavuz Sultan Selim han hazretleri duydun mu Hasan Can Fahri Alem Efendimiz benim için bizim Selim demiş binlerce şükür olsun bizi bu şerefe nail etti, Rabbime Hamd olsun, eğer bu yaşlı adamı biraz daha göndermesen o sözü tekrar duymak için neyim var neyim yok her şeyimi verirdim demiş. ..
[37]

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 05 Oca 2014 12:21:39
Büyük bir hava meydanının bekleme salonunda, genç bir kadın uçağına binmek üzere bekliyordu.
Uçağın hareketine saatler olduğu için zaman geçirmek için bir kitap ve bir paket küçük kurabiye satın aldı.
Dinlenmek ve kitabını okumak için vıp salonunda bir koltuğa yerleşti.
Kurabiye paketinin durduğu sehpanın yanındaki koltuğa bir adam oturdu; dergisini açıp okumaya başladı.
Genç kadın ilk kurabiyesini aldı. Adam da bir tane aldı. Bayan çok rahatsız hissetti kendisini ve:
“Sinir bir şey! Havamda olsaydım bu cüretinden dolayı ona haddini bildirirdim!”diye düşündü.
Bayan bir kurabiye alıyor, adam da bir tane alıyordu. Çıldıracak gibiydi bayan ama olay çıkarmak istemiyordu.
Nihayet son kurabiye kalınca kadın: “Bu küstah adam şimdi ne yapacak?” diye düşündü.
Adam son kurabiyeyi aldı; onu ikiye böldü ve bir parçayı kadına verdi
Aaaa! Bu kadarı da fazla! Çok öfkelenmişti şimdi! Kadın sinir içinde kitabını ve diğer şeylerini alıp bir fırtına gibi giriş salonuna oradan da uçağın içine yöneldi.
Uçaktaki koltuğuna oturdu. Gözlüğünü almak için çantasını açtı. Ne görsün? Kurabiye paketi açılmamış olarak orada duruyordu.
Çok utandı. Çok büyük bir yanlış yaptığını anladı. Kurabiyelerinin paketini açmadan çantasına koyduğunu unutmuştu.
Adam kendi kurabiyelerini, hiç sinirlenmeden, yüksünmeden kadınla paylaşmıştı,
Kadın kurabiyelerinin paylaşıldığını düşünerek çok sinirlenmişti. Ve şimdi bu durumu açıklama şansı yoktu. Özür dileme olanağı da kalmamıştı.

Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır.
Taş atıldıktan sonra!
Söz ağızdan çıktıktan sonra!
Fırsat kaçtıktan sonra!
Zaman geçtikten sonra!

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.429
  • 177.416
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.429
  • 177.416
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2014 16:55:16
Bir zamanlar, liseyi bitirip üniversiteye girmek için ölüyordum;

Sonra, ölüyordum üniversite bitsin, işe başlayayım diye!

Derken, evleneyim, çocuklarım olsun diye ölmeye başladım…

Çocuklarım oldu, ‘ Ölürüm onlar için ’ diye düşünmeye başladım.

Büyüsünler, iyi yetişsinler diye ölümüne çalıştım;

An geldi, Ölürüm arkadaş emekli olmak için dedim kendi kendime!

Şimdi gerçekten ölüyorum ve birden farkına vardım ki,

YAŞAMAYI UNUTMUŞUM..

Ne olur, sen de kendine yapma bunu.

Yaşadığın her anın kıymetini bil,

Her günün keyfini çıkar

Hey arkadaş;

Para kazanmak için sağlığımızdan oluyoruz

Sonra da, sağlığımızı geri kazanmak için paramızdan;

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölüyoruz
Bir zamanlar, liseyi bitirip üniversiteye girmek için ölüyordum;

Sonra, ölüyordum üniversite bitsin, işe başlayayım diye!

Derken, evleneyim, çocuklarım olsun diye ölmeye başladım…

Çocuklarım oldu, ‘ Ölürüm onlar için ’ diye düşünmeye başladım.

Büyüsünler, iyi yetişsinler diye ölümüne çalıştım;

An geldi, Ölürüm arkadaş emekli olmak için dedim kendi kendime!

Şimdi gerçekten ölüyorum ve birden farkına vardım ki,

YAŞAMAYI UNUTMUŞUM..

Ne olur, sen de kendine yapma bunu.

Yaşadığın her anın kıymetini bil,

Her günün keyfini çıkar

Hey arkadaş;

Para kazanmak için sağlığımızdan oluyoruz

Sonra da, sağlığımızı geri kazanmak için paramızdan;

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, hiç yaşamamış gibi ölüyoruz...

Çevrimdışı debasos

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.588
  • 2.786
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 1.588
  • 2.786
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 05 Oca 2014 16:57:19
Telafi edemeyeceğiniz dört durum vardır.
Taş atıldıktan sonra!
Söz ağızdan çıktıktan sonra!
Fırsat kaçtıktan sonra!
Zaman geçtikten sonra!

bunların telafisi olmuyor..

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.777
  • 227.222
  • 28.777
  • 227.222
# 06 Oca 2014 17:55:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimiçi hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.777
  • 227.222
  • 28.777
  • 227.222
# 07 Oca 2014 20:10:41
Benim İlacım Secdem" Yaş yüz dörde girdi daha ben bir aspirin içmedim. Benim ilacım secdem. Ben de bir insanım, ayağım, dizim, başım ağrımaz mı? Ağrıyor. Ne yapıyorum? Secdeye gidiyorum. “Ya Rabbi bu hastalığı sen verdin sağlık afiyet senden olduğu için bu hastalığın şifasını ver” diyorum iyileşiyor. Bir de olup biteni kafana takmayacaksın.

Çevrimdışı eslemnurum

  • Uzman Üye
  • *****
  • 10.560
  • 26.279
  • 10.560
  • 26.279
# 08 Oca 2014 06:30:29
GÖZLERİMDEN YAŞLAR AKMASINA SEBEP OLAN HİKAYE

İkinci bebeği olacağını öğrenince çok sevindi. 3 yaşındaki oğlunu doğacak kardeşi için hazırlamaya başladı…

Bebeğin kız olacağı anlaşıldı. Oğlu annesinin karnındaki kardeşine her gün şarkı
söyledi. Kardeşini daha görmeden bir sevgi bağı oluştu.

Zamanı geldi, doğum sancıları başladı. Fakat bir sorun vardı. Doktorlar çaresizdi. Bir sezaryen ameliyatı gerekiyordu.
Ameliyat çok zor geçti. Sonunda bebek doğdu. Bebeğin durumu ciddiydi.

Bebek, yoğun bakım ünitesine kaldırıldı. Günler geçtikçe küçük kızın durumu kötüye gidiyordu. Doktorlar üzgündü, çocuğun kurtulma ümidi yoktu. Bebekleri için evlerinde bir oda düzenlemişlerdi. Şimdi, cenaze için hazırlanıyorlardı.

Oğulları, kız kardeşini görebilmek için yalvarıyordu.

-Kardeşime şarkı söylemek istiyorum- diyordu.

Ama yoğun bakım ünitesine çocukların girmesi yasaktı.

Sonunda kadın kararını verdi. Bebeği nasıl olsa ölecekti. Çocuğunun kardeşini görmesini engellemeyecekti. Ne yapıp edip çocuğu içeri sokacaktı.

Oğluna, oldukça büyük gelen bir ziyaretçi giysisi giydirdi ve yoğun bakım ünitesine soktu. Çocuk yürüyen bir çamaşır torbası gibiydi. Başhemşire onun bir çocuk olduğunu fark etti.

-O çocuğu içeri sokamazsınız- diye uyardı.

Kadın başhemşireye dönerek bağırdı:

-Oğlum kız kardeşine şarkı söylemeden buradan çıkmayacak.

Oğlunu kız kardeşinin yatağına götürdü.

Küçük kız yaşam savaşını yitirmek üzereydi. Çocuk, bir süre kardeşinin yüzüne baktı. 3 yaşındaki bir çocuğun saf, temiz, pırıl pırıl sesiyle şu şarkıyı mırıldandı:
-Sen benim gün ışığımsın, tek gün ışığım, gökyüzü griyken beni mutlu edersin.

Küçük kız bu sesi tanıdı, aniden tepki verdi. Kalp atışları düzelmeye başladı. Annesi:

-Şarkıyı sürdür- dedi oğluna. Küçük çocuk devam etti:

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin, lütfen gün ışığını benden alma bebeğim.

Çocuk şarkıyı sürdürdükçe, bebek, kesik kesik nefes almasını hızlandırdı. Annesi, göz yaşları içinde:

-Devam et oğlum- dedi.

-Geçen gece uyurken rüyamda seni kollarıma aldığımı gördüm bebeğim.

Şimdi, onu içeri almak istemeyen hemşirenin yüzü de gözyaşları içindeydi.
Bütün hastane personeli, doktorlar başlarına toplanmıştı. Annesi de coşkuyla şarkıya katıldı.

-Seni ne çok sevdiğimi asla bilmeyeceksin bebeğim. Lütfen gün ışığını benden alma.

Anne, oğul şarkılarını sürdürdü. Ve küçük kız birkaç gün sonra iyileşti. Abisine, annesine, odasına kavuştu.

Sevdiğiniz insanlar için ümidinizi kesmeyin.

Sevgisiz, ümitsiz kalmayın.

Söz yürekten çıkarsa yüreğe gider. Dilden çıkarsa kulağı aşamaz

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK