Bir tavuk hikayesi de benden...
Stalin bir gün etrafındaki devlet komuta kademesi üyeleri ile oturup sohbet edip votka çekerken yanındakilere soruyor; "Söyleyin bakalım halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?"
Her kafadan bir ses çıkıyor,kanundan nizamdan,idamdan,sehpadan,hak ve hukuktan, aş ve işten dem vuruluyor. Stalin dayanamıyor ve onlara "bekleyin beyinsizler" diyor;
Hemen hizmetçiyi çağırıp, "Çabuk bana canlı bir tavuk getirin..." diye emrediyor.
Aceleyle getirilen şaşkın tavuğu, zaten kafası iyice dumanlanmış Stalin alıyor ve adamlarının gözleri önünde tavuğun tüylerini tek tek canlı canlı yolmaya başlıyor.Tüm tüyleri yolunan tavuğu odanın ortasına salıveriyor ve "seyredin!" diyor Stalin.
Tüyleri yolunan zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulmak için aralıklık kapıdan dışarı canını atıyor ancak o da ne? Dışarısı buz gibi soğuk. Tavuk soğuktan tir tir titrer halde içeri dalıp doğru şömineye yaklaşıyor ama bu sefer de sırtı ateşin harından yanmaya başlıyor. Masanın altına giriyor, masanın ayakları sırtını incitiyor, duvar dibine sıkışmaya çalışıyor sıva çıkıntıları sırtını acıtıyor. Sonunda çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına sinip saklanmaya çalışıyor.
O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp tüylerini yolduğu tavuğun önüne birer birer atmaya başlıyor. Yemlenen tavuk,o andan itibaren Stalin nereye yönelse onun peşinden ayrılmamaya başlıyor...
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:
- Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir; tüylerini yol ve serbest bırak, o zaman yönetmek kolay olur.