MANZARAM
Düşlerinin prangasıdır beni bağlayan,
Hüzün köpüklü sahillerde bileklerimden.
Kaybetmiş kendini, uçurumlarda ağlayan,
Farksız gözlerinin girdabı batan tekneden.
Giyotinimdir kararmış ufkumdaki yengeç;
Akrebini gör zehrini içtiğim zamanın.
Bir de, feryadım ulaşmadı, duyulur er geç,
Ve gülleri solduğu gün, gençlik baharının.
Zaman; korkunç daire, gün be gün daralmakta,
Cellâdımı dır narin ellerin infazımın?
Hazin bir hal ki azatlığım sana kalmakta,
Mutluluğum, vuslatım ancak rüyalarımın…
Batmayacak güneşisin talihsiz bahtımın;
Hayat iksirisin ıstırapla dolu ömre.
Suali ancak sana, muamma bilmecemin?
Bu yollar çetrefil, söyle yöneliş nereye?
Neden hayata arka kapıdan girmekteyim?
Gökyüzü simsiyah kurşunla örtülü bana!
Söyleyin! Yoksa bende mi kast’a köleyim?
Çilenin zincirinde bende dert tasa…
Ümidim oldu, yüreğimdeki siyah nokta,
Hangi ölçü; yapılır, gecelerime kıyas?
Kararıyor ömrümün yolları aynalarda;
Tutmak, vazife oldu bana gece, gündüz yas!
Duymuyor kulaklarım, tutmuyor eklemlerim,
Heyhat! Ne yeis görmüyor gözlerim olmuş kör!
Ağlarım labirentte ben ve bitmez dertlerim,
Gücümü yitirsem de, ruhum hala asil sör!
Tek bir çaremsin ne olur artık anlasana!
Çöldeyim, gözlerinden varıyorum vahana,
Koşup, yakalayamadığım ankam olsan da;
Sensin varışım; Ruhum bedenim yorulsa da!
HİKMET BAŞ