Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

Bir türkü tutturmuştur dilin
Özlemden özlenenden yana ne varsa
Yüreğinden geçip söyleyemedığin
Garip sevdaların yavrusudur türkü.
Özenle söylenip dillenen,
Acıdan hasretten yana ne varsa
Hayatta yalnız senin sandığın,
Yutuverdiklerin,
Yutturuverdiklerin,
Bilmem hangi ezginin
Hangi çalgını telinde
Söze döktüğün
Duyguları söktüğün
Sana ait
Başkasına yar olan türküler;
Kim bilir kaç dertliye
Boş beşik olmuş sallanmış
Kaç taş bebek olmuş kucaklanmıstır.
Hasretten hüzünden yana kaç yaralı varsa
Bir anda götürüp
Hasret gidermiştir....
Ana sütü kadar temiz namelerimiz..

kırılgan bir ateşböceğine tutunup,
tırmandım diye üstüne bulutların,
yağmur yukarı yağmaya başlıyor,
sırt çeviriyor içindekilere mezar taşları...
sen, gökkuşağının ucuna koymuşsun benliğini,
omzundaki gelincik tarlalarının...
biz’im için dokunuyor tellere yedi endişeli renk orkestrası...
ben dans ediyor,
rüzgarla konuşuyor,
saçlarımı savuruyor,
tüm imkansızlara inat,
hülasa yaşıyorum işte...

Aklımdan geçenlerle mücadelem
Bazen kelimeler anlamsız gelir
Boşlukta kalan ruhum sabitlenir
Tek bir söze kenetlenir
Duymak istemediğim
Ama duyduğum....

Anlamı yok, manası çok.
Vazgeçmisliğin adı,
Geride yaşananları silen,
Göz yaşı döktüren,
Olması mı gereken?

Bilemem!
Kalbim hala acırken
Hayalin hala hayalimdeyken
Ruhum hala seni taşırken.
Bu sözlere rahmen
Yine de "sen bilirsin" diyen....

Dünya dursa
Zaman donsa
Ağaçların huzurunda
Suyun gölgesinde
Doğanın şahitliğinde
Acılar
Hüzünler saatlere yenik düşse
İnsanı duygular yüzde yüz olsa
Sevgi
Saygı
Hoşgörü
Karınca gibi olmasa
Ne güzel olurdu dünya gemisi
Karaya oturmadan engin maviliklerde seyir alması...

Bir türkü tutturmuştur dilin
Özlemden özlenenden yana ne varsa
Yüreğinden geçip söyleyemedığin
Garip sevdaların yavrusudur türkü.
Özenle söylenip dillenen,
Acıdan hasretten yana ne varsa
Hayatta yalnız senin sandığın,
Yutuverdiklerin,
Yutturuverdiklerin,
Bilmem hangi ezginin
Hangi çalgını telinde
Söze döktüğün
Duyguları söktüğün
Sana ait
Başkasına yar olan türküler;
Kim bilir kaç dertliye
Boş beşik olmuş sallanmış
Kaç taş bebek olmuş kucaklanmıstır.
Hasretten hüzünden yana kaç yaralı varsa
Bir anda götürüp
Hasret gidermiştir....
Ana sütü kadar temiz namelerimiz..

Olmuş bir yürekten mısralara dökülen duygu sesinin, sözünün güzelliği....
 Şiire tenkit bilenin işi , bilmedigim iste aşmayayım çizmeyi:) ...
 Yüreğine sağlık arkadaşım. ..

''yağmur yağıyordu'' diye başlar bir çok şiirler...
du'yu silip ''yağıyor'' zamanına çekiyorum yağmuru...
denizim çekilmiş, suyum buharlaşmış, tuzum kupkuru...
derken başlıyor: gönlüm yağmura yazıp damlıyor...
kuşların kanadı ağırlaşıyor...
hava sırra kadem, şehir banyoda...
ağaçlar buluttan nem kapıyor...
kırık camlara, yeni sürgünlere ve su birikintilerine basmadan,
bir de şemsiyemin sınırlarından taşmadan, yürümek gerek...
yine de sağdan soldan damlacıklar sıçrayıp ıslatıyor
yağmura yarı/açık balkonumda...
varım yoğum sırılsıklam, içim çırılçıplak, şirazem bomboş...
adım izim kalmıyor...
...

yağmur yağıyor...

Yolluğunu al yanına der büyükler
Bir bohça içinde taşınıp
Herkesle paylaşılan
Yendikçe artan yolluk.
Şükrettikçe artan bolluk.
Ananın duası
Atanın selamı can katmıştır yolluğa
Gittikçe ağırlaşa
Ağırlaştıkça  paylaşılan.
Her  lokmasında

Yine hasret kokan gözlerimle bekledigim umutlarla başbaşayım;ümitsizlik olan ümidim ile bir ölümün gölgesinde.

Yalnız değilim artık;ben,hasret kaldığım umutlar ve dertlerimi dinlemekle bir türlü yılmayan duvar.

Hayal dünyasında melankolik bir girdapla çalkalanıp sedef gözlerinde bitiyorum.

Bir yakamoz görüntüsünde,mehtabın kapladığı bir hayal ikliminde yeşeriyor masum bakışlı ahenkli siman.

İçime bir umut katar gibi seziyorum,güllerle donattigim yüreğimin sıfatsız sarayında.

Aşkı karşılıksız sevgi ile tanımlayan lisanim ile anar,çatlamış dudaklarımin arasında savrulur havaya.

İlhamım olur,esen hür ve özgür rüzgarlarla savrulan yele gibi alev saçların.

ve ölümüm olur,
     hayal dünyasına elveda deyip
               fani hayatta sensizce yaşamak...

Seni özlemenin şiirini yazabilirim
 imgeler kuş olur uçar hasretin bağrına
 mısralar uçsuz bucaksız sen tüter
 vuslat erişilmez kaf dağı
yüreğin simurg olup uçar da
Seni beklemenin adı hece hece
yüreğimden kopar hasret kokar
"

nerede bir gece vakti
müstesna tuvaller kasırga sefaleti...
boş ellerin gölgesi yok...
yarım bardağın rujlu tebessümü...
hani gözlerinin buğusu?..

parmak izleri anlatamaz notaların cenazesini...
tabiatın en mahrem yerinde
satır aralarında kayıp yetim bir kadın
gamzesinde düşbazlığın mağrurluğu...
yalınayak düşlerin rengi kırmızı değil
gök/deniz mavi...
oysa kopan takvim yaprakları
hepsi utangaç birer kelebek,kırık kanatları...

kahvenin sızısı ince mavi...
dışarıda yağmura gebe bir haziran...
akıl fani,ruhum fincanda parmaklarımın tıkırtısı...
pekala ya öteki ayın dönümü
mütevazı problemlerin çözümü
fısıltı...
ağaçlar gök yüzünde...
bulutlar yeryüzünde...
güneşi nerede aramalı?..

İp ince bi ipe düğüm atılmış
Ne ipi çözmek istiyoruz
Nede ip çözülmek istiyor
kaldık bi anaforun içinde

Yara almadan ,kabuğumuza çekilmeyi ögrenedik bi türlü..

Şiir yazamıyor..cunku muthiş,
kimsenin bilmediği bir şair tanidim
ve kendi yazdiklarimdan utandım.

Bu hazan mevsimi son nefeslerini verirken hayata ;

H             düşlerimde sen
A             gecemde ay
L             dilimde vuslat türküleri...
A

Dağlanan yürekte duygular sel olur
Akar kadere doğru,ağladıkça yel olur.
Sinede çöreklenmiş imtihanın hası
Verenden başkası silimez gönüldeki yası...

buluttur gökyüzüne özlem katar
yağmak için sendeki beni..
kah ağlamaklı yağmur haklı
kah kanayan gül yarası
ruh halimin bulutları senden bu bahar


kime çözülür anlamı zamanın
g ü n l e r dilsiz
sevdalar belli belirsiz
güller şimdi  senden bir iz
ilkyaz kapıda düşeYazmış biz
artık her dem hüznünle beraberiz "