Kendi Şiirlerimizi Paylaşalım

bir imkansız dağ misali
devrildi önümüze ayrılıklar..
pencere önü bekleyişlerinde
akıp giden hayatlar..
mesimler bizsiz geçip gidiyor

gönül gergefine hayal kırıklığı işlemedeyim
kirpiğimin ucundaki dünyaya nazır..

Imkansiz öteden vurdun beni
Dunyaya siğmayan hayaller gibi
...

çilek reçeli lekeleri var elbisemin eteklerinde...
gelincik tarlasında uzanmışım, kırmızısı ellerimde...
serinliğin yavaşça çöktüğü bir akşamüstünde...
üşümüş dudaklarımla gülümsüyorum...
sebepsiz bir rahatlama sarıyor gibi yüreğimi...
bir ağırlık çöküyor göz kapaklarıma...
tren ve istasyon, tatlı bir rüyanın dibi...
kalkışın ıslık sesi geliyor kulaklarıma...
el sallıyorum bulutlara ve kuşlara...
aklım beş karış değil, bir kaç kulaç yukarda...
sahi nerede yaşar sessiz harfler?..
hangi kuyruklu yıldızın kuyruğuna takılmış virgül?..
ya hangi denize çıpa atmış noktalı virgül?..
seslensem duyar mı kuş kanadı noktalar?..
hangi istiridyenin içinde saklanır
yan yana dizilmiş üç inci olan üç noktalar...
çilek reçeli lekeleri var elbisemin eteklerinde...
gelincik tarlasında uzanmışım, kırmızısı ellerimde...

(bu şiir; gönlünün güzelliği ile etrafa ışık saçan, varlığı ile dünyayı güzelleştirdiğine inandığım, güzel insan, can dost, içindeki minicik kız çocuğunu hiç büyütmeyen ve hüzne bile gülümseyebilen [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]   cana ithaf edilmiştir...
bilirim... birazdan elinde piknik sepeti, ayakları bulutlarda, saçları rüzgarda...gelir... )

saçları rüzgar olan bilir,
nasıl rüzgar saçlı olunur..
ayakları bulut olan bilir,
yağmur nasıl biçilir..
..
teşekkür ederim sevgili cannnn, iyi ki varsın, cansınnnn..

Birazı birkaç parçaya böldüm
Üç beş adım sakladım
Sadece sana..
Pencereni aç
Gökyüzüne bak
Sevmenin en yalın haliyle
Bir şiirin içinden sesleneceğim sana
Dinlerken , bi dilek tut yarının içinden...

masalları sever ama inanmaz yalanlara...
cambaz değildir, kaybeder dengesini;
gerçekliğin ipinden düşer düşlere/yalazlara...
yine de düşü, arsız hayalbaz haylazlığında
aymazlıklara bulanmaz...
teninin naif perdesinin ardında uyur çıplak hırçınlığı;
dünden bir yel eser, görünür kıyafetsiz huzursuzluğu...
uykusundan uyandırılmış huysuzluğu
arz-ı endam eyler sorgulamalarında...
döner dünyası-iyiye/güzele doğru-
zihnin ormanında zuhur eden tanımsız sevdasında...

süzülen tüm ışıkları,
vazoya koydum toplayıp...
ve sonbaharın koynundan çıkıp
odaya yayılan solgun gökkuşağının
dansı başladı...
bir kalp atışlık mesafede
öylesine yıldızlar çokluğundaydı ki uzaklık...
o/da dönüp durdu benimle
renk-ahenk melodilere sığındı...

sürgünüm leyla..
yürekevimin payitahtından
yersiz yurtsuz yarsiz yarensiz
gurbetin çöreklendiği sıla/sızım
sızım sızlar kirpiğimin ucundaki kelimeler
kimsesizdir oysa şiir
bulutlar oyalanır
yar sesinin renginden dökülür
hazan vurmuş yaprak gibi
sürgünüm leyla...

Söz şehri viran
Yarasalar sarmış
Vicdan kapısını vuran
Baykuşlar varmış.
Bilmem neresindedir,
Rengarenk bahar
Kışın donduğu yerde
Tebessümler kalmış.

Söz şehri viran
Yarasalar sarmış
Vicdan kapısını vuran
Baykuşlar varmış.
Bilmem neresindedir,
Rengarenk bahar
Kışın donduğu yerde
Tebessümler kalmış.

Kışın donduğu yer, söz şehri. ... Ne güzel ifadeler bunlar...söz şehrinin duru yürekli öğretmeni ....sözüne sağlık:)

Çok teşekkür ederim arkadaşımmmm.

Beş karış akıl
Can yarası bi yürek
Akla ziyan
Yüreğe zayiatmış.

Gönül yorgunluğu işte
İnsan nasıl taşısın
Sen değil ….
Yüreği kör olan utansın!

saçlarım sarmaşık gibi
sarar/sarılır geceden şafağa...
güneşle birlikte iner,
yüreğinin elleri/ne...
ellerinin gözleri/ne...
gözlerinin yüreği/ne...
nefesim bir deniz gibi vurur
gönlünün kıyı-sızlık-larına...
damla damla...
usul usul...
çığlık çığlığa...
şafak şafağa...

Sadece ve sadece
Başımı yaslayacak
Güvenecegim  bı omuzdu beklentim senden...
Hepsi o kadar... 
Unutma!
Vefa gônlün meyvesıdır....

sevemedim yalınkat yürekleri....
bu yüzdendir katmer katmer oluşum...

Dertlerimiz katmer katmer
Geldi aklıma birer birer