çilek reçeli lekeleri var elbisemin eteklerinde...
gelincik tarlasında uzanmışım, kırmızısı ellerimde...
serinliğin yavaşça çöktüğü bir akşamüstünde...
üşümüş dudaklarımla gülümsüyorum...
sebepsiz bir rahatlama sarıyor gibi yüreğimi...
bir ağırlık çöküyor göz kapaklarıma...
tren ve istasyon, tatlı bir rüyanın dibi...
kalkışın ıslık sesi geliyor kulaklarıma...
el sallıyorum bulutlara ve kuşlara...
aklım beş karış değil, bir kaç kulaç yukarda...
sahi nerede yaşar sessiz harfler?..
hangi kuyruklu yıldızın kuyruğuna takılmış virgül?..
ya hangi denize çıpa atmış noktalı virgül?..
seslensem duyar mı kuş kanadı noktalar?..
hangi istiridyenin içinde saklanır
yan yana dizilmiş üç inci olan üç noktalar...
çilek reçeli lekeleri var elbisemin eteklerinde...
gelincik tarlasında uzanmışım, kırmızısı ellerimde...
(bu şiir; gönlünün güzelliği ile etrafa ışık saçan, varlığı ile dünyayı güzelleştirdiğine inandığım, güzel insan, can dost, içindeki minicik kız çocuğunu hiç büyütmeyen ve hüzne bile gülümseyebilen
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] cana ithaf edilmiştir...
bilirim... birazdan elinde piknik sepeti, ayakları bulutlarda, saçları rüzgarda...gelir...
)