Nazım Hikmet Ran'ın Şiir Ve Sözleri

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 03 Ara 2012 11:54:08
MAVİ LİMAN
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 03 Ara 2012 12:08:30
İKİ DERT


Yusuf Ziya'ya

Gönülden inledi, içten inledi,
Ben anlatayım da bir dinle, dedi,
Sonra sen istersen bu hâlime gül:
«Evde üç kişiyiz, üç dertli gönül;
« Hepimiz elemle uğraşıyoruz,
«Kör dolaşıyoruz, kör yaşıyoruz.
«Bir gün anlamadık birbirimizi,
«Sade bir damla kan bağlıyor bizi,
«Annem düşünceli, daima küskün,
«Yok ömrümde onu şen gördüğüm gün;
«Kardeşim neş'esiz durgun bir çocuk.
«Hep gözleri yaşlı, hep benzi uçuk,
«Ben vakitten evveli ihtiyarlayan,
«Sevgisiz, emelsiz, günleri sayan,
«Maziye ağlayan bedbaht, bir deli,
«Her gün biraz daha gönlüm kederli,
«Onların içinde ben de sessizim;
«Düşün ki: Ne hazin oluyor bizim
«Aynı dam altında toplanışımız,
«Maziyi hasretle her anışımız...
«İsli bir lâmbanın kör ışığında
«Koynuna gölgeler gömülen oda
«Dinlerken soluyan nefesimizi,
«Başka başka hisle ayırır bizi:
«Annem gençliğini içten yâd eder.
«O eski günlerim ne günlermiş der,
«Tam sekiz yıl evvel can veren babam,
«Gözümün önüne gelir her akşam!
«Kardeşim: Kafesten geceye dalar,
«Kim bilir onun da ne elemi var?
«Ben, beni terk eden, beni aldatan,
«Bir sonu gelmeyen kâbusa atan
«Kadının yaşarım hâtırasını;
«Gönlüm tutuyorken hâlâ yasını
«Maziyle uğraşan vuran dövüşen
«Gururum kırılır... Lâmbadan düşen
«Işıkta görürüm onun yüzünü,
«Yeniden yaşarım her eski günü!
«Boynuma dolanır sanki kolları,
«Uzun kirpiklerle o anda yarı
«Kapanan gözleri: Seviyorum, der!...
«Arzuyla tutuşup kalbimde bir yer:
«Söyle beni neden bıraktın? derim…
«İçimden kahrolur ölmek isterim!.
«Bir azap akarken heyecanıma
«Uzanan kollarım düşer yanıma;
«Önümden kaybolur o yavaş yavaş!.
«Gönlüme dökülür iki damla yaş ..
«Bu böyle giderse öleceğim ben!.
«Emin ol kardeşim o yanımdayken
«Ne böyle elemli, ne de bîkestim!..
«Artık ağlıyordu, sözünü kestim,
«Dedim ki: Üzülme, derdim senden çok,
«Benim annem de yok, sevgilim de yok!.»

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 03 Ara 2012 19:35:16
  Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
                             Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 04 Ara 2012 05:09:05
"Hoş geldin!
Biz bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta…"

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 04 Ara 2012 08:30:41
MERAK

(Fantezi Köy Hikayesi)

Çok sevdiğim babacığıma


Köylü diyordu ki geçti üç salı
Bu kız köyümüze ayak basalı;
Sıkıntı veriyor burada yeri;
Köye ilk geldiği salıdan beri
Çıkmadı en ufak bir işi bile,
Yüzünü görmedi bir kişi bile,
Hatta tanımıyor kadınlarımız,
Köye merak oldu doğrusu bu kız!
Yaşıyor bizlerden büsbütün ayrı
Ne şerri dokunur ne de bir hayrı,
Bizden yüksek görüp kendi yerini
Bozmasaydı köyün âdetlerini!
Gücümüze giden budur diyordu,
Sonra birer birer naklediyordu:
Günü saran çitin dışarısında,
Dağa giden yolun tam yarısında
Yağan yağmurlarla damı kararmış,
Duvarları çökük bir evi varmış,
Bu yer benziyormuş adeta ine,
Kadınları gitmiş safa geldine,
Kapısını birçok defa çalmışlar,
Ne kapı açan var, ne bir cevap var!..
Senelerce evvel, yine bu köyle
Kurulan eski bir âdete böyle
Riayet etmeyen kim olabilir?
Böyle saygısızlık kimin haddidir?
Bu sır günden güne derinleşmede;
Her akşam toplanıp kızlar çeşmede:
«Dertli bir Sultandır bu» diyorlarmış
Evinin önüne gidiyorlarmış.
Çıkmadan dağların sert rüzgârına,
İnmeden güneşli tarlalarına,
Her sabah o yoldan geçen gençlerin
Mânâlı gözleri daha çok derin.
Kiminde boncuklar kiminde çiçek
Hepsi de diyor ki: Beni sevecek!
Kahvede yine bu dedikodu var,
Ev ev dolaşarak kocakarılar
Diyorlar ki: Bu kız kahpe bir kadın,
Bu hâli mutlaka kem bir maksadın!..
Kötü söz söylerken herkes bu hâle,
Eminim bütün köy girdi vebale.
Fakat taassubun omzunda merak
Kar topu gibi yuvarlanarak
Saatler geçtikçe bir çığ oluyor,
Evi susuz bir hayvan gibi, soluyor.

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 04 Ara 2012 18:19:43
  Bizi esir ettiler,
bizi hapse attılar :
beni duvarların içinde,
seni duvarların dışında.

Ufak iş bizimkisi.
Asıl en kötüsü :
bilerek, bilmeyerek
hapisaneyi insanın kendi içinde taşıması...
İnsanların birçoğu bu hale düşürülmüş,
namuslu, çalışkan, iyi insanlar
ve seni sevdiğim kadar sevilmeye lâyık...

Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 05 Ara 2012 07:09:40
Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...

Nazım Hikmet RAN

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 05 Ara 2012 10:19:38
Karanlıkta Kar Yağıyor

Ne maveradan ses duymak,
ne satırların nescine koymak o "anlaşılmayan şeyi",
ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi,
ne güzel laf, ne derin kelam...
Çok şükür
  hepsinin
     hepsinin üstündeyim bu akşam.

Bu akşam
bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var;
sana,
senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.

Karanlıkta kar yağıyor,
sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
    ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.

Kar yağıyor.
Ve belki bu akşam
ıslak ayakların üşüyordur.
Kar yağıyor,
ve ben şimdi düşünürken seni
şurana bir kurşun saplanabilir
ve artık bir daha
   ne kar, ne rüzgar, ne gece...

Kar yağıyor
ve sen böyle "No pasaran" deyip
         Madrid kapısına dikilmeden önce
         herhalde vardın.
Kimdin, nerden geldin, ne yapardın?
Ne bileyim,
      mesela;
Astorya kömür ocaklarından gelmiş olabilirsin.
Belki alnında kanlı bir sargı vardır ki
kuzeyde aldığın yarayı saklamaktadır.
Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin
"Yunkers" motorları yakarken Bilbao'yu.
Veyahut herhangi bir
Konte Fernando Valaskerosi de Kortoba'nın çiftliğinde
                      ırgatlık etmişindir.
Belki "Plasa da Sol"  da küçük bir dükkanın vardı,
renkli İspanyol yemişleri satardın.
Belki hiçbir hünerin yoktu, belki gayet güzeldi sesin.
Belki felsefe talebesi, belki hukuk fakültesindensin
ve parçalandı üniversite mahallesinde
bir İtalyan tankının tekerlekleri altında kitapların.
Belki dinsizsin,
belki boynunda bir sicim, bir küçük hac.
Kimsin, adın ne, tevellüdün kaç?
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim.
Bilmiyorum
belki yüzün hatırlatır
Sibirya'da Kolçak'ı yenenleri
belki yüzünün bir tarafı biraz
bizim Dumlupınar'da yatana benziyordur
ve belki bir parça hatırlatıyorsun Robespiyer'i.
Yüzünü hiç görmedim ve görmeyeceğim,
adımı duymadın ve hiç duymayacaksın.
Aramızda denizler, dağlar,
        benim kahrolası aczim
ve "Ademi Müdahale Komitesi" var.
Ben ne senin yanına gelebilir,
       ne sana bir kasa kurşun,
       bir sandık taze yumurta,
       bir çift yün çorap gönderebilirim.
Halbuki biliyorum,
bu soğuk karlı havalarda
iki çıplak çocuk gibi üşümektedir
Madrid kapısını bekleyen ıslak ayakların.
Biliyorum,
ne kadar büyük, ne kadar güzel şey varsa,
insanoğulları daha ne kadar büyük
        ne kadar güzel şey yaratacaklarsa,
yani o korkunç hasreti, daüssılası içimin
güzel gözlerindedir
       Madrid kapısındaki nöbetçimin.
Ve ben ne yarın, ne dün, ne bu akşam
onu sevmekten başka bir şey yapamam.

Çevrimdışı Tolstoyevski

  • B Grubu
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 24.726
  • 258.526
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 05 Ara 2012 10:21:33
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
 sen ülkemin yaz geceleri gibisin
 saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
 beni unutma
 ah! saklı gülüm
 sen hem zor hem güzelsin
 
Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı simsekhanife67

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.606
  • 15.113
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 05 Ara 2012 18:19:13
  Camların üstünde gece ve kar.
Bembeyaz karanlıkta parlıyan raylar -
uzaklaşılıp kavuşulmamayı hatırlatıyor.
İstasyonun
üçüncü mevki bekleme salonunda
siyah başörtülü,
çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor.
Ben dolaşıyorum...
Gece ve kar - pencerelerde.
Bir şarkı söylüyorlar içerde.
Bu, giden kardeşimin en sevdiği şarkıydı.
En sevdiği şarkı...
En sevdiği...
En......
Kardeşler, bakmayın gözlerime
ağlamak geliyor içimden...
Bembeyaz karanlıkta parlıyan raylar -
uzaklaşılıp kavuşulmamayı hatırlatıyor.
İstasyonun
üçüncü mevki bekleme salonunda
siyah başörtülü,
çıplak ayaklı bir çocuk yatıyor..
Gece ve kar pencerelerde.
Bir şarkı söylüyorlar içerde!..
1933

Giden - Nazım Hikmet Ran

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 05 Ara 2012 19:38:59
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]


....

6 Ekim 1945

Bulutlar geçiyor : haberlerle yüklü, ağır.
Buruşuyor hâlâ gelmeyen mektup avucumda.
Yürek kirpiklerin ucunda
                                   uzayıp giden toprak uğurlanır.
Benim bağırasım gelir : — «P î r â y e ,
                                                   P î r â y e !...» — diye...

Çevrimdışı senizkarasah

  • Uzman Üye
  • *****
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 5.500
  • 26.520
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 06 Ara 2012 07:17:13
.....

Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
 - öyle gibi de görünüyor -
 Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
 ve de uyarına gelirse,
 tepemde bir de çınar olursa
 taş maş da istemez hani…
 

Çevrimdışı Misterno_17

  • Uzman Üye
  • *****
  • 3.498
  • 19.655
  • 3.498
  • 19.655
# 06 Ara 2012 08:30:14
YOLCU YOLUN ŞARKSA


Yolcu yolun Şarksa, ansızın çöken,
Her taş! mukaddes harabeyi sor.
Orada son damla kanını döken
Yaralı yiğitler döğüş ediyor.

Yolcu, yolun Şarksa, bahçelerinde
Güllerin üstüne silâh çatılan,
Baharı kan olan illere in de,
O yeri özleyen gönülleri an.

Yolcu, yolun Şarka uğrarsa yarın,
Elinde zaferden kopan çiçekle,
Göklere dayanan karlı dağların
Ardından yükselen güneşi bekle.

Çevrimdışı alpfehmi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.178
  • 2.227
  • 1.178
  • 2.227
# 06 Ara 2012 09:19:34

Ölümü ve Sonrası
1963 yılında Moskova'da geçirdiği bir kalp krizi sonunda sürgünde öldü. Ünlü Novo-Deviçeye (Novodeviche) mezarlığında gömülüdür.

2006 yılında Bakanlar Kurulunun Türk vatadaşlığından çıkarılmalar ile ilgili yeni bir düzenleme yapması durumu belirdi. Yıllardır tartışılmakta olan Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına geri kabul edilmesi yolu açılmış gibi gözükmesine rağmen Bakanlar Kurulu bu maddenin sadece yaşamakta olanlar için düzenlendiğini ve Nazım Hikmet'i kapsamadığını öne sürerek bu öneriyi red etti.


Çevrimdışı dinise

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 540
  • 2.743
  • 540
  • 2.743
# 06 Ara 2012 16:52:20
KÜSMEK nedir bilir misin?..
Küsmek DÜRÜST' LÜKTÜR.
Çocukçadır ve ondan dolayı SAF' TIR..
YALANSIZ' DIR.
Küsmek; SENİ SEVİYORUM' dur...
Vazgeçememektir.
Beni anlatır KÜSMEK.
KIZDIM ama hala buradayımdır, gitmiyorumdur, gidemiyorumdur.
KÜSMEK; nazlanmaktır, yakın bulmaktır, benim için değerlisindir.
KÜSMEK, sevdiğini SÖYLE demektir... Hadi ANLA demektir...
KÜSMEK; umuttur, acabaları bitirmektir, emin olmaktır...

Yani, diyeceğim o ki:
BEN SANA KÜSTÜM !..

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK