Öğretmene Öğretmenliğe Dair Yazılar...

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 May 2013 01:10:52
Ahmet Şerif İzgören-Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 May 2013 00:25:13
EĞİTİM DENETMENLERİNİN ÜCRET VE YETKİ KARMAŞASI


Okullarımızda; ÖSYM, Anadolu Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı birçok sınav yapıyor. Sınav görevlilerinin tespiti, ücretlendirme ve işleyişte her kurumun kendine özgü bir düzeni ve işleyişi var. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı sınavlarda, ücretlendirmede ki sinir bozucu adaletsizlikten, sınav evraklarının ulaşımından ve görevlendirdiği kişiler arasındaki yetki kargaşasından bir türlü kurtulamıyor.

Anadolu Üniversitesi ve ÖSYM, okul müdürünü bina sorumlusu yapıyor ve sınavın işleyişini gönderdiği görevlilerine, denetimi ise gezici görevlilere veriyor. Böylece binayı sınava müdür hazırlıyor; sınavı, sınav sorumlusu uyguluyor. Milli Eğitim Bakanlığı ise, sınav evrakının taşınması, sınavın uygulanması gibi bütün sorumluluğu sınav komisyonuna yüklüyor üstüne de eğitim denetmeni gönderiyor. Şimdi soralım: Uygulamanın başında kim var?
ÖSYM ve Anadolu Üniversitesi ücretlendirmede de yetki ve sorumluluğa paralel bir sistem oluşturmuş durumda. Bakanlığımızın bu konudaki uygulaması ise adaletsizliklerle dolu. Defalarca yazılıp çizilmesine rağmen adil bir sistem bir türlü kurulmadı. Bir oturumda:


Hizmetli : 62,12 TL

Polis : 68,32 TL

Eğitim denetmeni : 124,23 TL

Öğretmenler : 43.50 TL


Bir hafta sonu dört oturum sınavda; eğitim denetmeni 496,92 TL alırken, öğretmenler 174,00 TL alıyor. (Bir sınıf öğretmeninin bir aylık ek ders ücreti toplamı yaklaşık 522 TL’dir), Bu uygulamayı kim hangi mantıkla izah edebilir? Bunları kimse duymuyor mu? Bu sınavlarda öğretmenler, hizmetli ve polisler kadar emek sarf etmiyor mu? Yoksa öğretmenlere hizmetli veya polis görevi mi yazalım?
 
Sınav ücretleri ile ilgili çok daha ilginç paylaşımlar direksiyon sınavlarında yaşanıyor. Hiç merak etmeyin, yine mağdur olan öğretmenler oluyor. MEB Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğine göre, Sürücü Kursları, sınava girecek kursiyerleri sayısınca belirlenen ücreti bankaya yatırıyor. Toplanan paranın sınavda görev alan komisyon ve kurul üyelerine nasıl dağıtılacağı ile ilgili oranlar yönetmelikte belirlenmiş. Ancak yönetmeliğe göre eğitim denetmenlerinin ücretleri, Sınav Koordinasyon Takip ve Denetleme Kurulu başkan ve üyeleri ile kurulun sınav için yapacağı harcamalardan (%5) ödenmesi gerekirken, ilçelerdeki Sınav Uygulama ve Değerlendirme Kurullarının paylarından ödenmektedir. Bu da direksiyon sınavlarında görev alan, acemi sürücü adaylarının kullandığı araçlarda hayatını tehlikeye atan öğretmenlerin alacağı ücretin bölünmesi anlamına gelmektedir. Bu uygulama İstanbul’da bir iç onayla düzenlenmiş durumda. Onay alarak yönetmeliğin açık hükmünü değiştirebiliyor muyuz?
 
Milli Eğitim Bakanlığı sınavlarla ilgili yeni bir düzenleme yaparak, ÖSYM ve Anadolu Üniversitesi gibi, yetki ve sorumluluklara paralel ücret sistemine bir an önce geçmelidir. Kimsenin aldığı parada gözümüz yok, sadece adalet istiyoruz.

Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 May 2013 00:30:22
Yukarıda görülen öğretmenin aldığı komik ücret dolayısıyla ben en azından kendi şahsım adına protestomu gösterdim ve bu sınavlarda görev almak istemediğime dair imzamı, imza sirküsüne attım.
    Bu rezaleti öğrendiğimden beri artık hiç bir sınavda görev almayacağım!!!...

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 03 May 2013 00:34:16
Bunu Yapan Öğretmen Yandı!

Şanlıurfa'da sorunlu bir öğrenciye tokat atan Müdür ve 2 Müdür yardımcısına 3 bin lira para cezasıyla cezalandırıldı.
Olay geçtiğimiz yıl Vakıflar 2002 İlköğretim Okulunda meydana geldi. İddiaya göre bu okulda okuyan 13 yaşındaki M.U. istiklal marşı töreni sonrasında merdivenlerden çıkarken ayağı kayarak düştü. Bunun üzerine kendisine gülen başka bir öğrenciyle tartışan ve o öğrenciyidöven M.U.'yu öğretmenleri fark etti. Bunun üzerine idareye sevk edilen M.U. Okul Müdürü M.K. ve Okul Müdür yardımcıları M.E.E. ile M.K. tarafından sorgulandı. Burada Müdür yardımcılarından biri saçını çekerken diğerinin yanağına tokat attığını Müdür M.K.'nin ise tekme attığı iddia edildi.
Bunun üzerine M.U.'nun annesi E.U. çocuğuna doktor raporu alarak konuyu mahkemeye taşıdı.
Şanlıurfa Sulh Ceza Mahkemesinde görülen dava yaklaşık 6 ay sürdü. Mahkeme hakimi, Okul idarecilerini 150 tam gün karşılığında 3 bin lira adli para cezası ile cezalandırıldı.
Mahkemeye sanık sıfatıyla çıkan okul müdürü ve müdür yardımcıları öğrencinin 3-4 gün önce başka bir öğrenciyi dövdüğünü olay günü ise başka bir çocuğu dövmesi üzerine M.U.'yu uyarıp eve gönderdiklerini anne babası ile birlikte gelmesini istediğini ve sık sık okulda huzursuzluk çıkardığını dile getirdi.
Okul Müdürü M.K. ise öğrencinin sık sık okulda sorun çıkarttığını belirterek "Olaydan sonra birkaç öğrenciye elindeki flütü fırlattı. Merdivenden çıkarken, düştü başka bir öğrenci gülünce öğrenciyi herkesin içinde dövdü. Koridorda sesler gelmesiyle dışarı çıktım. Müdür yardımcıları öğrenciyle konuşuyorlardı. M.U.'yu evine gönderip anne babası ile birlikte okula gelsin dedim. Dövmedim ve tekme atmadım." diye konuştu.
M.U.'nun annesi E.U. ise olayın nasıl meydana geldiğini görmediğini ama çocuğunun eve geldiğinde yanaklarının kızarmış olduğunu gördüğünü aktararak "Oğluma sordum ne oldu. Okulda bir öğrenci ile kavga etmiş. Bunun üzerine müdür ve müdür yardımcıları kendisini dövdüğünü söyledi." ve şikayetçi olmadığını vurguladı.
M.U. ise mahkemede olay gününü öğretmenleri gibi anlatarak şöyle devam etti: "Müdür yardımcıları saçımı çekip, diğeri ise 5-6 kez tokat attı. Müdür M.K. ise daha sonra gelerek tekmeledi. Yine de şikayetçi değilim." dedi.
Okul Müdürü M.K. ve Müdür yardımcıları, Okulda görevli hizmetli ve memuru tanık olarak gösterip mahkemede "Öğretmenler çocuğu dövmediklerine dair" şahitlik yaptırdı.
Mahkeme hakimi sanıkların ve tanıkların ifadesine rağmen doktor raporunu ve mağdur öğrencinin ifadesine dayanarak TCK'nın 86/2. Maddesine göre günlük 20 liradan 150 tam gün karşılığı adli para cezasıyla cezalandırdı. Hakim kararında "Doktor raporu dikkate alındığında mağdurun her iki yanağına tokat atıldığı, saçının çekildiği ve tekme atıldığına" ikna oldu. Mahkeme hakimi "Tanıklar aynı okulda çalıştığından dolayı kamu görevlisi olup sanıkların etkisi altında kalabilecekleri ve bu nedenle mahkemece bu tanıkların beyanlarına itibar edilmedini" vurguladı.
Kararda "Her ne kadar sanıklar savunmalarında mağdurun problemli bir öğrenci olduğunu ileri sürmüşlerse de bu durumun okul müdürü ve müdür yardımcıları tarafından mağdurun darp edilmesini gerektirmeyeceği bu nedenle mahkeme sanıkların suçlu olduğuna" hükmetti. Sanık öğretmenler davayı Yargıtaya taşıdı.

Haber7

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2013 13:52:44
MEB'e ACİL REÇETE! 

Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakır'ın Açıklaması; 

Cumhuriyet tarihinde bir paradigma değişikliği olarak gördüğümüz yeni eğitim sistemi bir yaşına girdi. Öze dönüşün önemli adımı olan yeni sistemle imam hatip ortaokullarının yeniden açılması, seçmeli din eğitimine fırsat verilmesi (Kur’an-ı Kerim, Siyer, Temel Dini Bilgiler) milletimizce takdirle karşılanmıştır. Kendi medeniyet değerlerinden soyutlanan eğitim sistemimizde yapılan bu önemli değişiklik, işçilik hatalarıyla hayata geçirilmiş ise de, iyileşmeye açık alanların tamiri için hâlâ fırsat vardır.
Yeni eğitim sistemine geçişin üzerinden tam bir yıl geçti. Geçen dönem il milli eğitim müdürleri ve okul yöneticilerinin üstün gayretleri sonucu ufak tefek sorunlar dışında sistemin yerleşmesi açısından çok ciddi sorunlar yaşanmadı. Yaşanan sorunlarda, merkez teşkilatının yük alan değil, yük olan yönetim anlayışının payı yadsınamaz. Geçen süreçte sorunların minimize edilmiş olması, taşra teşkilatındaki il müdürleri ve okul yöneticilerinin ellerini taşın altına koymalarının sonucuydu. Merkez teşkilatının yol olan, yol açan yapısının olmaması, taşranın işini savsaklaması ve risk almaması ile sonuçlanmış olsaydı, geride bıraktığımız günlerin çalkantılı günler olması kaçınılmaz olurdu.
Merkez teşkilatına haksızlık yaptığım düşünülebilir. 28 Şubat’ta yapılan yönetici atama yönetmeliğindeki değişikliği gördükten sonra merkez teşkilatının altına imza atacağı her çalışmayla ilgili açık çek vermek ve peşinen olumlu kanaat belirtmek mümkün değildir. Bu konuda şahsen ümidimi yetirdiğimi belirtmek isterim. Merkez teşkilatındaki tıkanmanın nedeni, maalesef, eğitim camiasını tanımayan, tanımak gibi bir gayreti de olmayan, iş bilmeyen, geleceğe dönük perspektifleri olmayan, buna rağmen gururu da elden bırakmayan bürokratik barikatın iş başında olmasıdır. Merkez teşkilatından bakınca her şeyi tozpembe görenler, taşradan bakılınca hallerinin perişanlığının farkında bile değiller.
2011 yılında yürürlüğe giren 652 sayılı KHK üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçti. Oysa bu kararnamenin geçici 6. maddesinde, kararnamenin uygulanmasına ilişkin düzenlemelerin bir yıl içinde yürürlüğe konulacağı hükmü olmasına ve aradan iki yıl geçmesine rağmen alt mevzuat düzenlemeleri halen yapılamamıştır. Önemli bir düzenleme olan yönetici atamada yapılan değişiklik görüldükten sonra geride bırakılan iki yıldan daha fazla demlenme süresi gerektiği konusunda herkes mutabık kalmaktadır.
Her şeyi “ben bilirim” anlayışımızdan vazgeçmez ve enaniyetimizi bir tarafa bırakmazsak, geçen yıl olduğu gibi öğretmen hareketliliği Eylül’ün başına kadar değil, Aralık sonuna kadar devam edebilir. Bu hareketliliğin ne demek olduğunu eğitimci olanlar çok iyi bilir. Alan tecrübesi olmayan teknokratlar için bilmemenin verdiği rehavetle hava hoş olabilir ama kronik bozuklukların yaşattığı travmalara tanıklık edenler için hiç de hoş değildir. ‘Devlet benim’ ve ‘ben bilirim’ tafralarını bir tarafa bırakmalı, paydaşlar ile istişare ederek sıkıntıya gün sayılan şu zaman diliminde gerekli adımlar atılmalıdır. Genel müdürler daha fazla inisiyatif alabilmelidir. Bakanlıkta her şey yolunda gidiyor havası oluşturmaya çalışmanın ve yeni bakanı manipüle etmenin polyannacılık olduğunu anlamak için kâhin olmaya gerek yok. ‘Yaptığımız işler, yapacaklarımızın teminatıdır’ denilemeyecek bir geçmiş ve yaklaşan sorunların fark edilemediği bir gelecek söz konusu.
Bakan değişiminin oluşturduğu heyecanı rehavete sermaye yapıp, üç ay geçmesine rağmen hiçbir somut adım atmayanlara tavsiyemiz, yeni bakanı tartışmaya açmak için istifinizi bozmadan, çok değil bir ay daha beklemeniz yeterlidir.
Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları artık önünü görmek istiyor. Bakanlık da bunu böyle bilmelidir. ‘Ben bilirim’ edasındaki barikat ve etrafındakiler bakanlıkta yeni olabilir ama sendikalar hafıza açısından yeni değildir. Yetkili sendikanın tecrübesinden istifade etmeyen ve işlevini kavramayanlar her defasında Amerika’yı yeniden keşfetmek için boşa zaman harcayanlardır. Yol kazaları, yoldan değil, acemilikten kaynaklanmaktadır. Sendika, alanın ve tabanın nabzıdır. Öğretmenin, memurun, hizmetlinin velhasıl eğitim çalışanının ne yaşadığını, ne istediğini anlamak için keramete ve kehanete gerek yok. Kulak kabartmak yeterlidir. Biz sorunları da, çözümleri de çok iyi biliyoruz. Bunun için uyarıcı görevimizi bir daha yerine getiriyoruz.
Eğitim Bir Sen olarak, geçen yıl bakanlığı Nisan ayında uyarmıştık. Önerilerimizi tek tek sıralamış, bir paydaş olarak iletmiştik. Yine aynı şekilde önerilerimizi bir bir sıralayacağım. Umarım geçen yıl yaşananlar bu yıl tekrarlanmaz. Acil koduyla yazacağım öneriler eğer rehavetle karşılanırsa mutlaka felaketle uyanılacak demektir.
-İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, zamanında ve sağlıklı kararlar almalıdır. Bunun için norm kadro, öğretmen atama ve yer değiştirme, yönetici atama ve yer değiştirme, görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliklerinde acilen değişiklik yaparak, sorun üreten değil, sorun çözen bir genel müdürlük olduğunu ispatlamalıdır.
-Öğretmen atama ve yer değiştirme takvimi belirlenmeli, il içi, il dışı isteğe bağlı yer değişikliği, becayiş ve özür durumuna bağlı yer değişikliği (eş, sağlık, eğitim) konularında açıklama yapılmalıdır. Sözleşmeli iken KPSS puanı ile kadroya atananların zorunlu hizmet mağduriyeti giderilmelidir. 2010 KPSS ile ilgili şaibeden dolayı 4 ay geç ataması yapılan (Aralık 2010 ataması) öğretmenlere, isteğe bağlı yer değişikliği hakkı verilmelidir.
-Bakanlık, eğitim kurumları yönetici atamalarında sorun yaşatmak veya mağdur etmek istemiyorsa, sunduğumuz önerileri dikkate alarak bir an önce değişiklik yapmalıdır.
-İlk ve ortaöğretim kurumlarında sorunların daha fazla yaşanmaması için ilgili genel müdürlükler sürece daha fazla müdahil olmalı, sorunların çözümünde daha fazla inisiyatif almalıdır. Yaşanacak sorunları ön görmeli ve şimdiden ön açmalıdır.
-Ortaöğretime geçiş, SBS’nin kaldırılacağı yönünde Bakanlık tarafından açıklama yapıldı. Yeni uygulamanın ne şekilde olacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Önümüzdeki yıl SBS yerine nasıl bir geçiş sistemi ikame edileceği henüz belli değildir. Velilerin, eğitimcilerin ve öğrencilerin, eğitimde yaşanan belirsizlikten dolayı her geçen gün endişeleri artmaktadır. Bakanlık bu konuda artık somut adım atmalıdır.
-Bakanlığın 2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren başlattığı genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürme uygulaması 2010/30 sayılı Genelge ile sürecin bu yılda tamamlanacağı ilan edilmişti. 19/12/2010 tarihinde fen liseleri ve sosyal bilimler liselerinin öğretmenleri ile Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve Görsel Sanatlar/Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik’e konulan geçici 26. maddeyle “19/9/2009 tarihli ve 27354 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri ile Her Türdeki Anadolu Liseleri Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır” denilerek, Anadolu liselerine sınavla öğretmen atamasına resmen son verilmiştir. Ancak, uygulamada halen düz ve Anadolu ayrımı yapılmakta ve dönüşüm süreci devam eden Anadolu liselerindeki alanlar bazındaki norm kadroların ayrı ayrı tutulduğu görülmektedir. Yasal anlamda hiçbir dayanağı bulunmayan bu uygulamaya son verilerek, 2013 yılı il içi ve iller arası atama ve yer değiştirme süreci başlamadan önce eğitim kurumlarının alanlar bazında normları yeniden güncellenmeli, alanları itibariyle atanabilecek durumda bulunan öğretmenlerin Anadolu liselerine yer değiştirmelerinin önündeki fiili engel bir an önce kaldırılmalıdır. Aksi halde, il içi ve iller arası yer değiştirmelerde ciddi sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
-2013 yılı il içi ve iller arası zorunlu, isteğe ve özür grubuna bağlı atama ve yer değiştirme takviminin ve kılavuzunun hazırlanma tarihi gelmiş olmasına rağmen, bakanlık halen öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde gerekli düzenlemeleri yapamamıştır.
-İl içi ve iller arası atama ve yer değiştirmelere başlamadan önce 6287 sayılı Kanun’la ilkokul ve ortaokulların 3 yıllık süreç beklenmeden bağımsız olacak şekilde belirlenmesi yönündeki açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle, eğitim kurumlarının hizmet bölge ve alanlarının adil ve gerçekçi bir şekilde belirlenerek ilan edilmelidir.
-İl içi ve il dışına alan değişikliği yapıp, yeni alanlarına uyum sağlayamayan öğretmenlere Haziran ayı içinde bir defaya mahsus olmak üzere isteğe bağlı alan değişikliği iptal hakkı verilmelidir.
-Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında birçok boş kadro bulunmasına ve bu kadrolar geçici görevlendirmelerle yürütülmesine rağmen görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliğinde değişiklikler yapılamamıştır. Başbakanlıktaki ana çerçeve yönetmeliğin değişikliği konusunda bakanlık somut adımları sıklaştırmalı ve kendi kurumundaki yönetmeliği de şimdiden yayına hazır tutmalıdır. Geçen yıl 4+4+4 eğitim sistemi dolayısıyla görülen lüzum üzerine üst yöneticilerin rotasyonu ertelenmişti. Bu yıl görülecek lüzum bulunamayabilir. Zaman ve süreç bakanlık aleyhine işlemektedir.
-Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınavına yönelik gerekli mevzuat düzenlemeleri bir türlü yapılamamaktadır. Bu düzenlemeyi yapmak çok mu zor. Daha ne kadar frene basılacak, bunu eğitim çalışanları sabırsızlıkla beklemektedir. Kariyer basamaklarında yükselme sürecinin yeniden başlatılması için kaç bakanın daha değişmesi gerekiyor? Artık öğretmenlerin sabrı kalmamıştır. Bu sabrın daha fazla tüketilmemesi için sınav süreci başlatılmalıdır.
-Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik’te ciddi değişiklikler bir an önce yapılmalıdır. İlköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmasından dolayı özellikle yönetici normları belirlenirken mevcut şartlar gözden geçirilmelidir. İlköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul olarak yapılandırılması sonucu norm kadro yönetmeliğine göre müdürlük için 150 öğrenci, müdür yardımcılığı için 601 öğrenci sayısının altına düşmesine ve birçok okulun yöneticisiz kalmasına rağmen bakanlık hâlâ norm kadro yönetmeliğinde olması gereken değişikliği yapmamıştır. Burada bakanlık ilkokul yöneticileri için 150 öğrenci sayısını 100’e, 601 sayısını ise 400 gibi sayılara çekilmesine yönelik değişiklik yapmalıdır. Rehber öğretmenlerin norm fazlası olmaması için ise özellikle ilköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul şeklinde dönüşümünden dolayı rehber öğretmen normu için 250 olan öğrenci sayısı 150 öğrenciye düşürülmelidir.
-Norm fazlası öğretmen ve yönetici oluşturulmaması bakımından, 6287 sayılı Kanun’la ilkokul ve ortaokul olarak belirlenen okullar ile düz liselerin Anadolu liselerine dönüşmesine bağlı olarak sınıf, şube ve ders yükü bazında seçmeli dersler dikkate alınarak, norm kadrolar bir an önce belirlenmeli, il içi ve iller arası yer değiştirmeler başlamadan önce ilan edilmelidir.
-İlköğretim kurumlarındaki haftalık ders saati sayısı 30 iken; 5 ve 6. sınıflarda 36 saate, 7 ve 8. sınıflarda ise 37 saate çıkarılmıştır. Bu durum pedagojik açıdan düşünülmediği gibi eğitim kurumlarındaki fiziki yetersizlik açısından da düşünülmeden alınmış bir karardır. Yapılan değişiklik ile öğrencilerin dinlenme ve sosyal faaliyetlere ayıracak zamanları kalmamıştır. Bu nedenle, haftalık ders saati sayısı yeniden 30 saate düşürülmelidir. Bu bile yapılmayacaksa, hiçbir şekilde haftalık ders 35 saati geçmemelidir. Türkiye’nin eğitim kurumlarındaki şartların 36 veya 37 saate uygun olmadığı açıktır. Kaldı ki, pedagojik açıdan düşünüldüğünde bir öğrencinin 5. dersten sonra dersi takip edemeyeceği açıktır. Bu çocuğa bir günde 8 saat ders dayatmak bir eğitimcinin bakışı olamaz.
-Taşımalı eğitim kapsamında bulunan öğrencilerin eğitim kurumlarındaki haftalık ders saatleri arasındaki farklılık nedeniyle, farklı türdeki eğitim kurumlarında eğitim gören ancak aynı servisle taşınan öğrencilerin dersi erken bitenin, bitmeyen diğer öğrenciyi bir iki saat beklemesiyle mağduriyetler yaşanmaktadır. Eğitim kurumları arasındaki haftalık ders saati farklılıklarının giderilmesi halinde taşımalı kapsamda bulunan her türdeki öğrencilerin giriş ve çıkış saatleri paralel olacağı için, öğrencilerin servislerde beklemeleri önlenmiş olacaktır.
-İlkokula başlama yaşı 66-72 ay arası olan çocuklar bakımından velilerin istekleri dikkate alınarak, doktor raporu aranmaksızın kayıt yapıp yapmayacağı kararı veliye bırakılmalıdır.
-Teknoloji Tasarım ve Bilişim Teknolojileri öğretmenlerinin müfredattaki değişikliklerden dolayı alanlarında daralma yaşanmaya başlanmıştır. Önümüzdeki dönemde bu öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi için, Talim ve Terbiye Kurulu kararları ve müfredat gözden geçirilmeli, teknoloji tasarım öğretmenlerinin alanları için yeni düzenleme yapılmalıdır. Bilişim Teknolojileri öğretmenleri için ise, Fatih Projesi kapsamında tüm okullara birer Bilişim Teknolojileri rehber öğretmeni normu verilerek, mağduriyetler giderilmelidir.
Bu acil talepleri sıralarken, Hakkâri’de radyo ile ilk defa tanışan vatandaşın sözü geldi aklıma. Radyo’yu dinlerken gözü fal taşı gibi açılan vatandaş, ‘Bu nedir’ diye sorumuş.
Demişler ki, ‘Bu Radyodur ve Ankara’nın sesini bize ulaştırır.’
Vatandaş hiç beklemeden soruyu yapıştırmış: Peki, bizim sesimizi de Ankara’ya ulaştırır mı? ‘Hayır’ demişler.
‘Öyleyse hiçbir anlamı yok’ demiş. ‘Bana, benim sesimi Ankara’ya ulaştıracak alet lazım.’
Ben, Hakkâri’nin, Kars’ın, Kırklareli’nin ve Muğla’nın; yurdun her köşesindeki eğitim çalışanlarının sesini yükseltiyor ve zamanından önce prospektüsü okumaları için sesleniyorum.
Sesimi duyan var mı?

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 04 May 2013 14:00:50
   Öğretmenler Neden Mutsuz? 

Zihniyetler değişmediği müddetçe, öğretmenlerin mutsuz olduğu konular irdelenip çözüm bulunmadığı müddetçe, eğitim-öğretimde herhangi bir standarttan bahsedilemez. Bu standartların da gelmesi söz konusu bile olamaz.
⦁   Eğitim fakültelerinde öğrendikleriyle ⦁   öğretmenlik sahasındaki uygulamaların farklı olmasından dolayı ,
- Eğitim fakültesi kapısından içeri girebilmek için sınavlardan çektikleri eziyet yetmiyormuş gibi önlerine kale misali dikilen kpss’nin olmasından dolayı ,
- Peygamberlik mesleği olan böyle onurlu bir mesleği ücretli ve kadrolu, yakın zamana kadar sözleşmeli diye tarifeleştirilmesinden dolayı ,
- Öğretmenlik mesleğinin ‘’ Atanan öğretmenler-atanmayan öğretmenler’’ diye ikiye ayrılmasından dolayı ,
- Bazı art niyetli odakların , meslekteki birkaç olumsuzluğu, dillerine pelesenk yapıp, mesleği itibarsızlaştırmalarından dolayı ,
- Toplumun : ‘’Hiçbir şey olamadın bari ;öğretmen olsaydın.’’sözünü deyimleştirmelerinden dolayı ,
- ‘’Öğretmenliği kazandı gitmedi, bu sene yine de hazırlanacak.’’ yalanları uydurulmasından dolayı ,
- ‘’Kendini o kadar paraladı , öğretmenliği bile kazanamadı .’’ gibi cümlelerin kullanılmasından dolayı ,
- Öğrencilerden ve velilerden hak ettikleri saygıyı görmemelerinden dolayı ,
- Öğretmenlerin bazı öğrenci ve velilerinin tehditlerine maruz kalmalarından dolayı ,
- Sağlıksız ortamlarda ders işlemelerinden dolayı ,
- 2 1. yy ‘da halen tebeşir tozlarına maruz kalmalarından dolayı ,
- Her ayın 15’inde maddi sıkıntılardan dolayı kara kara düşünmelerinden dolayı ,
- 2005’te ‘’Ek dersler 10 lira olacak .’’ Vaadi, yıllar geçmesine rağmen gerçekleşmemesinden dolayı ,
- Öğretmen maaşlarının her geçen gün , alım gücüne oranla azalmasından dolayı ,
- Yeni atanan lise mezunu masa başı memurla , aynı maaşı almalarından dolayı ,
- Çalışan ile çalışmayanın performansının bir tutulmasından dolayı ,
- Sendikaların, öğretmenleri kendilerine rant kapısı olarak görmelerinden dolayı ,
- Kendilerine sahip çıkan bir bakanları olmadığından,
- _“Ben öğretmen olmak isteyenleri , Eminönü’ndeki caminin önünde bekleyen güvercinlere
benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Allah’tan çocuklarım memur
olmadılar.”sözlerinin sarf edilmesinden dolayı ,
- ‘’ Çalışmıyorsanız istifa edin, sırada bekleyen binlerce öğretmen adayı var.’’ denilmesinden dolayı ,
- Öğretmenlerin diğer memurlara nazaran yan gelip yattıkları, üstelik üç ay tatilleri var, gibi gerçekleri yansıtmayan sözlerinin sarf edilmesinden dolayı ,
- Öğretmenlerin parası çok olacak ki ,‘’ Araba almayın, ev alın.’’ gibi tavsiyelerin yapılmasından dolayı ,
- Öğretmenler ev veya araba alırken kredi batağına saplanmalarından dolayı ,
- Kredi kartlarına para yetiştirmeye çalışmalarından dolayı ,
- Bankaların ek hesabının, öğretmenlere baskı unsuru olarak kullanmasından dolayı ,
- Okulların dönüşüm belirsizliğinin devam etmesinden dolayı,
- Dönüşümde norm fazlası öğretmen durumuna düşmelerinden dolayı,
- Bakanlık tarafından norm fazlası olan öğretmenlerin, hangi okula ne şekil atanacaklarının belirlenmemesinden dolayı,
- Branşa geçme çılgınlığından sonra, alan şoku yaşamalarından dolayı,
- Seminerler ve hizmet içi eğitim kurslarının işlevlerinin ne olduğu konusunda ikilemler yaşamalarından dolayı,
- Uzman öğretmelikte adaletsizliğin devam etmesinden dolayı,
- Sevklerdeki adil olmayan uygulamaların devam etmesinden dolayı,
- Kendilerine ders ve nöbet görevinin birlikte verilmesinden dolayı.
- Daha nice …dan dolayı, öğretmenler mutsuz.
Hatırlarsanız daha önceki yazılarımda eğitim-öğretime getirilemeyen standartlardan, eğitim-öğretimde değişmeyen zihniyetlerden bahsetmiştim. Evet zihniyetler değişmediği müddetçe, öğretmenlerin mutsuz olduğu konular irdelenip çözüm bulunmadığı müddetçe, eğitim-öğretimde herhangi bir standarttan bahsedilemez. Bu standartların da gelmesi söz konusu bile olamaz.
Eğitim öğretimin kendi standartlarına kavuşması dileğiyle…

Orhan Bircan

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 05 May 2013 15:12:50
Türkiyede Öğretmen Olmak(Kısa film 02:24dk.)

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı paycicek

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.512
  • 15.212
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 3.512
  • 15.212
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 05 May 2013 15:19:35
Bu denli değişimin içinde öğretmene sunulan tek hak (!)

* İlksan üyeliği MEB Çalışanları açısından isteğe bağlı olacak.

Kaynak:

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 May 2013 19:45:34
Ek Ders Adaletsizliği


"Eğitimin neresinde adalet var ki, ek derste adalet arıyorsunuz diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama bu konuda da bir rahatsızlığın olduğu kesin. "


 Örnek mi arıyorsunuz?
 Alın size örnek:
 
“Bir Sınıf öğretmeni haftada 30 saat derse girerse: 18 saat maaş karşılığı, 12 saat ek ders 3 saat hazırlık ve planlama olarak toplam haftada 15 ek ders yazılır.
 Bir Branş öğretmeni haftada 30 saat derse girerse: 15 saat maaş karşılığı, 15 saat ek ders 2 saat rehberlik ve her 10 saat’e 1ders fazla yazılarak(30 saate 3 saat eder) toplam 20 saat ek ders yazılır.
 Nisan 2013 tarihinde haftada 30 saat derse giren Sınıf öğretmeni 574¨ ek ders parası alırken haftada 30 saat derse giren bir branş öğretmeni 722¨ ek ders parası alır.
 Bu uygulama eşit işe eşit ücret anlayışının neresine uygun?
 Bu adaletsizliğin 150 bin sınıf öğretmeninin lehine değiştirilmesini istiyoruz.''

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 06 May 2013 19:50:40
Özellikle akademisyen ve öğretmenlere...

ÖĞRETMENLİKTE AKADEMİSYENLİKTE DEVRİM YAPIN

 Okullarda ve üniversitelerin birçoğunda kullanılan sınav tekniklerini yeniden düşünmemiz gerek.

 Öğrencileri bir kitabın ya da ders notlarının tamamından sorumlu tutup sınav günü ne sorulacağını bilmeden, beyhude bir çabayla tüm kitabı ve ders notlarını öğrenmeleri için çalıştırıyoruz. Şanslılarsa, çok çalışkanlarsa veya ezberleri iyiyse sınavdan geçer ya da yüksek not alıyorlar. Şansı, çalışkanlığı ya da ezber yeteneği olmayanlarsa başarısız oluyorlar. Bu arada öğretmen ya da üniversite hocasının da yüzlerce sınav kâğıdını okuyup elinde kırmızı kalem not vermek için çırpınması gerekiyor. Bütünlemeye kalanlar için yeniden sınav yapıp tekrar sınav kâğıdı okumak zorunda kalıyorlar. Bu arada sınav kâğıdı okumak kim ne derse desin “sübjektif” bir değerlendirme yöntemidir. Bu öğretme ve sınav mantığı geçen yüzyılın kalite anlayışına benziyor; önce üret, sonra kontrol et. Televizyon üreticileri önce radyoyu yapar, fabrikadan çıkmadan önce hattan gelen radyo fişe takılır, eğer çalışmazsa tamire gönderilir veya hurdaya çıkarılır. İşte bizim 21. yüzyıldaki eğitim ve ölçme değerlendirme mantığımızda birçok alanda aynı. Japonlar 1950’den sonra üretimde kalite kontrol mantığını terk edip kaliteyi üretmeyi seçtiler. Tedarik zincirinin kalitesinden başlayan bir süreçle üretimin her aşamasını kaliteli hale getirdiler. Öyle oldu ki, kalite kontrole gerek dahi kalmadı. Yine de emin olmak için hâlâ bir son kontrol yapılır fabrikalarda ama bu son kontrol eskisi kadar önemli değildir; çünkü kalite oraya gelmeden çok önce inşa edilmiştir.

 Geleneksel olarak ders veren bir öğretmenin amacı dersini vermek, sonra da öğrencinin ne kadar öğrendiğini kontrol etmektir. Öğretmen ve öğretim üyeleri, bu konuda devrimci bir adım atıp amaçlarını ve öğretim tekniklerini yeniden tanımlarlarsa alacakları sonuçlara çok şaşıracaktır. Şöyle ki, öğretmenin amacı, tüm sınıfın kritik her şeyi öğrenip sınavda mümkünse herkesin geçip yüksek not alması olursa, öğretmen ders süreçlerini yeniden tasarlamak zorunda kalacaktır. İzninizle kendimden örnek vereceğim: Ders yılının başında öğrencilerime “Bu dersten ya 100 alırsınız, ya 89 alırsınız ya da kalırsınız.” derim. Yalova Üniversitesi’nde bu kuralı ilk kez ilan ederken dersin hiç bitmeyen sorumluluk ve ödevlerini ilan edip bunları yapmayacak olurlarsa 32 defa “kalırsınız” demişim. Öğrenciler “Yandık” demişlerdi. Kendilerinden 12 kitap okumalarını, bir grup sunumu yapmalarını, her dersten sonra dersin Facebook sayfasında her ders oturumuyla ilgili bir yazı yazmalarını, iki arkadaşlarının yazısına yorum yapmalarını ve bir girişimciyle söyleşi yapıp videoya çekmelerini ve montajlı bir şekilde sunmalarını istemiştim. 14 buluşmada mazeretli dahi olsa 3 kez gelmeyen kalacaktı. Ayrıca bir final sınavı yapılacak, 4 soru sorulacak ve 4 soru tam olarak cevaplanacaktı. Bunlardan birini dahi yapmazlarsa kalacaklardı. Sonuç; tüm öğrenciler bunları yaptı; tamamını yapanlar 89; tüm görevleri zamanında yapıp sınıfta aktif katılım gösterenler 100 aldı. Kalansa olmadı. Aynı yöntemi lisans derslerinde de kullanıyorum; sonuç çok başarılı.

Öğrenci performansını artırmada görev, önemli ölçüde öğretmene ve öğretim üyesine düşüyor. Siz derse iyi hazırlanıp giderseniz, öğrenciden de aynı performansı talep etme hakkınız doğuyor. Sınavlara gelince lise ve üniversite öğrencilerini bir ders kitabından ya da ders notlarının tamamından sorumlu tutmak yerine, klasik bir sınavda soruları sınav öncesi verip örneğin ‘30 soru 30 cevap verip sınavda bunlardan 30 tanesini soracağım ve 30’unu da doğru yanıtlamazsanız kalırsınız’ dediğinizde öğrencilerin nasıl bir odaklanmayla çalıştığına hayret ederseniz. Elbette bu yöntemlerde 49’la kalma gibi bir şey olmuyor. Derse tam devam gösteren, ödevleri ve final sorularını tam yapan öğrenci 89’u basıp geçiyor. Yıldız olanlar da 100’ü kapıyor. Öğretmen ve öğretim üyelerinin böyle bir değişim yapmaları öğrenci performansını radikal ölçüde artırırken bütünleme kâğıdı okuma zahmetini de ortadan kaldırıyor.

 Melih Arat

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 May 2013 17:31:15
Hükümetin Öğretmene Ek Ödeme Vermemesinin Nedeni !!...

Ahmet Gündoğdu hükümetin öğretmenlerle ilgili kafasındaki tasarı ve ek ödeme verilmemesinin nedenini şöyle açıkladı!...

Biz 150 TL ve % 5 + 5'e imza atacaktık. Hatta kabul etmediğimiz iddia edilen öğretmene 100 TL ek ödeme verilmesi durumunda da konuyu hakem kuruluna taşıyacak en azından 100 TL ek ödeme yanında diğer kısmının da hakem kurulunda görüşülmesini sağlayacaktık. Ancak  hükümet 150 TL ek ödeme maliyetinin 1 milyon 823 bin TL olduğunu hesap ederek bu maddeden vazgeçti.

Ahmet GÜNDOĞDU, "Ancak daha vahim olanı ise hükümetin öğretmenler için düşündüğü ve ek ödemeye karşılık düşündüğü tasarı idi. Eski Milli Eğitim Bakanı kariyer sistemi diye 450 ila 530 bin öğretmene, uzman öğretmen, kıdemli uzman öğretmen ve başöğretmen kariyerleriyle 170 TL ile 480 TL arasında sınavla bir iyileştirme yapma paketi düşünmüşler. Öğretmenlikte yetersiz olanlar ise bu tasarıya göre memuriyete indirilecek, uzman öğretmenlikte yetersiz olanlarda 5 yıl sonra öğretmenliğe düşürülecekti. Kariyer sınavlarında başarılı olan öğretmenler ek ödeme almış olacak başarısız olanlar ise bu ek ödemeden faydalanamayacaktı, 1 Ağustos'da 666 sayılı KHK'nın mağdur ettiği kesimlerin mağduriyetinin giderilmesini sağlamaya çalışacağız", dedi.

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 May 2013 17:33:27
Nedense bu maliyet hesapları öğretmen söz konusu olduğunda çıkıyor ortaya, bundan önce ek ödeme ... ödeme deyip ortaokul mezunu memurları 2000 tl alır hale getirdiler şükürler olsun!!
   Almış olduğu eğitim ve yapmış olduğu mesleğin önemine binaen öğretmenin aldığı ücret asgari ücret mesabesindedir!!

   Lise mezunu bir çok meslek sayabilirim fakülte bitirmiş öğretmenden daha fazla ücret alıyor artık!!Hayaldi gerçek oldu sanırım!!

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 07 May 2013 18:19:06
MEB, il içi yer değiştirme kılavuzunu yayınlayabilir mi?

Bakanlığın, haftaya il içi yer değiştirme takvimi ve kılavuzu açıklaması gerekiyor fakat her şey flu... Okulların dönüşümü tamamlanmamış ki norm belirlensin, norm belli değil ki il içi yer değiştirme başlasın, il içi yer değiştirme başlamıyor ki il dışına geçilsin.

MEB Öğretmenlerin DNA’larını bozuyor

Özellikle Ö.D ile başlayıp N.A. eden öğretmenlerin DNA’sı bozulmaktadır. Ö.D.’nin öğretmenlerin özür atamalarına kadar bir çok yanlış yaklaşımları, 4+4+4 oluşan kadro fazlalıkları, branş , alma aylarca savrulan öğretmenlerin DNA’sı bozulmasın da ne olsun?
Onun devamı umut bağlanan N.A. hiçbir şey yapmayarak bu . 4+4+4 meclisten geçmesinin bir N.A. bu sürecin mükafatı olarak koltuğuna otursa da olumsuz bir adım (yönetici atama ) , adıma maalesef rastlanamamıştır.
. sayıyor. Bakın içi kılavuzu (pardon ) fakat şey flu... Koltuk de at takmışlar sadece izliyorlar. camı da koyu olunca hiçbir şey görmüyorlar. Bir tanesi de kımıldayıp bir şey demiyor.
dönüşümü tamamlanmamış ki belirlensin, belli değil ki içi başlasın, içi başlamıyor ki dışına geçilsin.
şey birbirine Of’lu misali direkt Allaha . şeyi etmişler kendi kendine girmesini bekliyorlar.
Eğer halen ne yapacaklarını bilmiyorlarsa hatırlatalım:
Devletidir kurallarına göre edilir. Sizi o koltuğa atayanlar da hukuka atamışlardı, alırken de . Öğretmen de kuralları olacağına göre kuralı bir yani Öğretmen Atama Yönetmeliğini.
Yönetmelikte dönüşen öğretmenlerin yanı sıra, doğuda adeta mahsur kalan yıllardır değiştiremeyen özellikle 4+4+4 sisteminiz ile diğer tasarruflarınız gereği buralarda çakılı kalan doğudaki öğretmenlerimize bulmalısınız.
Bu yönetmeliği yaparken 2010 yılında KPSS sınavının Aralık ayında yapıldığını ve bunun sorumlusunun o dönemde atanan öğretmenler olmadığını hatırlamalısınız.
Bu da yetmez Anadolu Liseleri ile Fen ve Sosyal Bilimler Liselerine öğretmen atama ile ilgili yolunuzu çizmeli ve yönetmeliğe yansıtmalısınız.
Yönetmelik değişikliği yapılırken de okulların dönüşümünü siyasete, sendikalara, müdürlere göre değil akla, nizama, hukuka uygun olarak tamamlamalısınız.
Yapamıyorsa bürokratlarınız emin olun size yardıma hazır paydaşları bulur ve sonuca ulaşırsınız.
Öğretmenlerin DNA’ları bozuluyor ve bu hiç hayra alamet değil. Hafta sonu bir sınava girdim. Bir ilköğretim okulunda (yeni hali belli değil). Tüm öğretmenler siz ne oldunuz (İlkokul mu? Ortaokul mu?) siz ne olacaksınız (o okula mı aktarılacaksınız yoksa norm fazlası mı?) diye birbirine soruyor.
Daha ne olsun? Hiçbir dönem öğretmenlerin bu denli önlerini göremeyen bir yapıyla karşılaştıkları görülmemişti. Yarınından şüphe eden öğretmenin DNA’sının bozulmasından öteye ne olabilir ki?
Son 11 yılda Erkan MUMCU geçici başbakanın geçici Milli Eğitim Bakanıydı, Hüseyin ÇELİK kalıcı bakan olarak geldi ve neredeyse rekor düzeyde kalarak hükümetin taleplerini bir bir icraata döktü... Kadrolaşmadan, hukuku dolanmaya kadar çok durumla karşılaştık. Sonra Nimet ÇUBUKÇU (BAŞ) geldi Hüseyin ÇELİK’in otomatik pilotlarıyla süreci yönetti. Ardından düzen gelir, sistem gelir denilerek Ömer DİNÇER geldi. O da yanlış yaptı, müdüründen, bürokratına, öğretmenden öğrencisine herkesi karşısına aldı ve gitti. Son olarak tonton olarak lanse edilen Nabi AVCI. Aylar oldu ses yok. Bırakın icraatı laf bile yok.
Bu işin böyle gitmeyeceği açık. Bu bakanlıktan kimler geldi kimler geçti… Hamdullah Suphi’nin Mustafa Necati’nin, Hasan Ali YÜCEL’in oturduğu o koltuk cüsse ile de, kıdem ile de dolmaz. O koltuk bilgi ile, öğretmen ile, bürokrat ile, öğrenci ile, veli ile yani parçaların bütünleşmesiyle dolar. Aksi halde yetiştirilmek istenen gül kısa sürede solar. Tıpkı ilk gelişte empoze edilen sevimli imajlar gibi…
Saygılarımla…

Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 May 2013 20:34:19
Öğretmenler Nöbet Eylemine Hazırlanıyor

Eğitim-iş Sendikasına bağlı öğretmenler 13 Mayıs da Nöbet Eylemine hazırlanıyor. Öğretmenlere verilen nöbet görevinin hiç bir kanun ile desteklenmediğini sadece yönetmelik ile düzenlendiğini ayrıca yapılan nöbet görevi için hiç bir ücret almadıklarını belirten sendika yöneticileri böyle bir eylem yapma kararı aldıklarını belirtti.

Eğitim-işten yapılan açıklama şöyle : Sendikamız Genel Merkez Yönetim Kurulu 12.04.2013.tarih ve 514 sayılı kararı ile yasal dayanaktan yoksun ve angarya niteliğinde olan öğretmenlerin okullarda tuttukları nöbet görevlerine ÜCRET istiyor.


EYLEM TAKVİMİ

13-17 Mayıs 2013 tarihlerinde “Nöbetimi tutuyorum, ücretimi istiyorum” kokartlarıyla okullarda nöbet görevlerini yerine getirecekler.
20-24 Mayıs tarihleri arasında “Ücret yoksa, nöbet de yok” kokartları takarak nöbet görevini yerine getirmeyecekler.

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 08 May 2013 20:38:51
 İsmail Koncuk 100 Bin Öğretmen Atanmalı

Türk Eğitim Sen ve Kamu Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 35 Bin öğretmen atanacak haberleri ile ilgili olarak sosyal paylaşım sitesi facebook hesabından bir açıklama yaptı.

35 Bin atamanın az olduğunu en az 100 Bin Öğretmen atanması gerektiğini belirten Koncuk "35 bin, .4+4+4 siteminin doğurduğu öğretmen ihtiyacını dahi karşılamaktan uzak bir sayıdır ve asla kabul edilemez.Bu sebeple ataması yapılmayan tüm öğretmen arkadaşlarım Ağustos ayında en az 100 bin öğretmen ataması yapılmasını talep etmelidir
Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile medya kuruluşlarına bu talepler mail yoluyla ulaştırılmalıdır.Ağustos ayından sonraki süreçte, yerel, genel seçimler, anayasa referandumu gibi önemli olaylar söz konusudur.Dolayısıyla Hükümet sıkıştırılmalı ve bu seçim süreci hükümete hatırlatılmalıdır.Bu mesajı sayfalarınızda paylaşarak tüm ataması yapılmayan öğretmenlere ulaşmasını sağlayalım. AĞUSTOS AYINDA 100 BİN DEN DAHA AZ ÖĞRETMEN ATAMASINI KABUL EDİLEMEZ, TÜM SORUMLULUK HÜKÜMETE AİTTİR. " dedi.

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK