Öğretmenlik Meslek Mi, Geçimlik Mi?
Eğitim ve öğretim dışında; hiçbir şey, hiçbir yol, hiçbir işlem ve yöntem insanı geliştirip değiştiremez. Onun ne kadar değerli olduğu, ona öğretemez.
İnsan, dünyaya gönderilen varlıkların en değerlisidir. Ve yaratanına muhatap seçilmiş en nadide yaratıktır. Varlıkların en değerlisi, yaratılanların en şereflisi, talimle, tekemmül eden tek varlıktır. Bunun içindir ki, her insan paha biçilmeyen değerdedir.
Eğitim ve öğretim dışında; hiçbir şey, hiçbir yol, hiçbir işlem ve yöntem insanı geliştirip değiştiremez. Onun ne kadar değerli olduğu, ona öğretemez. Zira insan varlık âleminin en anlamlı ve en eşsiz varlığıdır.
İnsan olmak, insanlaşmak ancak ve ancak eğitimle mümkün olur.
Ayeti kerime şöyle der: Allah sizleri annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı. Ancak sizlere işitme, gözler ve kalpler verdi. Ola ki şükredesiniz (Nahl.16/78 )
Allah, (c.c.) yaratığı insanı başıboş bırakmamıştır. Kullarının, gelişmesi ve yetişmesi için yol gösteren, ona rehberlik eden, öğretmeni peygamber olan seçkin eğitimcileri, insanlara göndermiş ve ellerine kılavuz kitapları vererek; insanlar için öğretmek ve öğrenmek ilk iş olup, öğreterek, eğitim yolu açılmıştır. eğitilerek öğretmek yani öğretmenlik ilk iş ve ilk meslek dalı olarak böylece ortaya çıkmıştır
Bu kitaplar ve öğretmenler; insanların önünü açmış, ufuklarını güneş gibi aydınlatmıştır
Çünkü çocuğu yetiştirmek son derece önemli ve hayati bir meseledir. İnsan hammaddesini, hamurunu yoğurmak ve işlemek hiçte kolay değildir. Ustalık gerektiren ve hata kabul etmeyen bir iştir.
Şekilsiz o hamurdan; sanatkâr, bilim adamı ve kâşif yapmak ne kadar önemli ise, o kadarda zordur, çetindir.
Bu işte başarılı olmak; bilgi ister, hüner ister, alanında birikim ister, sabır ve maddi, manevi fedakârlık ister.
Hz. Âdem, ilk insan, ilk peygamber ve aynı zamanda ilk öğretmendir. Dersini
Allahtan almıştır. Hem cinsi olan insanlara, öğrendiklerini, bir öğretmen olarak, aktaran ilk insandır
Hz. Âdeme indirilen suhuf (kaynak kitap) ta ilk söz neydi! Bilinmiyor!
Ama son peygamber Muhammed (sav)e gelen ilk söz OKU dur.
Evet, oku ki öğrenesin, oku ki bilesin, oku ki yükselesin
İnsanı, okumak bilgilendirir, geliştirir ve değiştirir. Bilen kurtulur, bilen kurtarır
İnsan, anasının karnında bin ciltlik kitap bilgisiyle doğmadığı gibi, bir alçak ve aşağılık olarak da doğmamıştır. İnsan ancak öğrenmekle gelişir, değişir ve olgunlaşır.
Öğrenerek terbiye edilmek insana mahsustur.
Öğrenmek ancak bir öğretmenin yardımı ile olur. Öğretmensiz öğrenmeden söz edilemez. Çünkü karşılıklı anlaşmanın ve birlikte öğrenmenin mekânları okullardır. Okullarında en asli unsuru ve vazgeçilmezi öğretmenlerdir.
Öğrenenlerin yüzü, yüzleri sürekli güneşe dönen ayçiçekleri gibi olmalı, yüzlerini, daima güneşleri olan öğretmenlere dönük, ilmin ışığını o yüzlerde arayarak bulmaya çalışmalı ve öylece yaşamalı...
Geçmişten günümüze kadar uzanan hayat çizgisi, öğrenme ve öğretmek ekseni üzerinde dönmüştür.
Öğretmen geçmişle, gelecek arasında ki tek köprüdür.
İnsanlara yaşamış oldukları hayattın gerçeklerini, bilginin ışığında ilk öğreten meslek, öğretmenlik mesleğidir.
Öncelikle işi yapan ile işi yaptıranlar arasında ki ilişkiler yapılan işi meslekleştirir
Meslek ise bireyin geçimini sağlamak için, yaptığı sürekli uğraştır. Yapılan işle geçimlik elde edildi. Sürekli öğretmek işi de öğretmenlik oldu. Öğreticinin adı da öğretmen oldu. Öğretmenlik mesleği de böylece doğdu.
Öğretmenlik, öğrenmeyi öğreten sürekli uğraş ve geçimini de bu yolda sağlayan bir meslektir.
Öğretmen, mesleki ahlak kuralları ve mesleki kültüre sahip olmalıdır.
Dünyada meslek olarak kabul edilen hiçbir mesleğin vekili yoktur.
Aynı alan içinde faaliyet gösteren sağlık görevlileri hiçbir zaman doktorun yerine geçemez, onun konumunda bulunamaz, bir reçete bile yazamazlar.
Mühendis, tekniker, teknisyen aynı alan içinde çalışsalar bile; mühendis yerine hiçbir tekniker veya teknisyen; mühendislikle ilgili hiçbir projenin altına imza atamazlar.
Mesleğinin aslı insan yetiştiren ve insan mühendisi olan öğretmenlik mesleğinin vekili hiç olur mu?
Öğretmenin yaptığı işi herkes yapar mantığı gün geçtikçe kabul görmesi eğitim adına onarımı imkânsız bir kayıp, hatta yıkım olmuştur.
Eğitim bilimleri adına hiçbir bilgiye sahip olmayan, okul kültüründen habersiz, öğretme biçimleriyle yüz yüze gelmeyen, deneyim ve eğitsel bilgi birikimi olmayanlarla eğitim yapmak ne kadar doğru olabilir?
Öğretmenlik mesleğine yabancı, öğretmenin yaptığı işi bilmeyen kişileri öğretmen olarak görevlendirmek, o da öğretmenin yapacağı işi yapar, anlayışından be he mehal vazgeçilmeli.
Öğretmeni, öğretmenlik mesleğini; öğrencilik yıllarında tanıyan, başkada bir bilgisi olmayan, yüksek okul mezunlarını; öğretmen olarak atamak, eğitsel çare değil, olsa olsa, eğitime dert olmaktadır.
Bunlar da öğretmenlik işi, çok kolay bir iş olduğu varsayarak okullara gidip gelirler. Öğretmenin yaptığını bende yaparım anlayışı gittikçe gelişerek taraftar bulur. Artık öğretmenlik, sadece okula geliş ve gidişle ölçülen bir meslek olarak görülür.
Hal bu ki, öğretmenlik bir ruh ve gönül işidir. Öğretmen öğrencilerine öncelikle öğrenme aşkını ve sevgisini aşılayarak işe başlar. Öğretmenin her söylediği söz, öğrencinin kulaklarında kuru bir sünger gibi emilir, ondan dinlenilenler, dinleyenlerin eğitimine katkı sağlar. Öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken; öğrenme başka bir kişide oluşur. Öğreten mutlaka, öğretme ve öğrenmeyi meslek edinenlere yaptırılmalı
Yüksek okul diplomasına sahip ama eğitim-öğretim kavramını birbirlerinden ayırt edemeyen, eğiteceği öğrenci kitlesini tanımayanlara, biçimlenme görmeyen kişilere öğretmenlik yaptırmak ne kadar isabetli olur. Öğretmenliği herkes yapar anlayışı genel kabul görürse ve çözüm olarak ta vekil, ya da ücretli öğretmenlik münhal bulunulan kadrolarda görevlendirmeleri derde deva olmamaktadır.
Önerilen çözümler, probleminden kat be kat daha da sorunu içinden çıkılmaz hale getirir.
Hani derler; yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder. O halde yarım öğretmende insanı eğitim hakkından mahrum eder. İnsan hayatında telafisi mümkün olmayan yaralar açar. Cahiller topluluğu yaratır.
Eğitimde arzu edilen ve beklenen neticenin alınmasını imkânsız hale gelir. Meslekten öğretmen olmayanları, öğretmenlik mesleğinde çalıştırmak eğitime katkı sağlamaz. Ancak sayısal olarak öğretmene ihtiyacı gidermiş görülür, ama nicelik ve nitelik sorununu çözümsüz hale getirir.
Yetişkin nüfusa, eğitim alanı içinde istihdam imkânı açılmış olur. Öğretmenlik mesleği, eğitim mesleği olmaktan çıkıp, geçimlik olur. Hayatı boyunca eğitsel süreçten geçmeyenler için; sürekli bir iş ve uğraş olmaktan daha çok geçimlik olur.
O zaman da öğretmenlik meslek ilkesi yerine, geçim ilkesi geçer. Eğitime katkı yapamayan, öğrenmeyi yok eden, öğrenmeyi öğretemeyen, geçinmek için iş arayan kişilere imkân sağlasa da süreçten etkilenenler büyük zarar görürler. Eğitim görmüş eğitimsizler olurlar.
Ülkemiz, yıllardır bu sorunu yaşamaktadır. Vekil öğretmenlik herkesin yapabileceği meşru bir iş gibi algılanır olmuştur. Bir hak imiş gibi zemin oluşturulmuştur.
Öğretmen: Eğitim ve öğretimin nabzıdır, kalbidir. İnsan vücudunda kalbin konumu ne ise, eğitim sisteminde öğretmenin de konumu odur. Kalp teklerse hastaneye, durursa sahibini mezara götürür.
Öğretmen, öğretmenliğini yapamazsa eğitim sistemi çöker, geleceğin güvencesi yeni nesiller heba olur.
Öğretmenlik: Öğretmen mesleki yeterliklere sahip, donanımlı, alanında bilgi birikimli, öğretmenlik yapma, hak ve yetkilerini kazanmış bireylerce yapılmalıdır.
Çünkü öğretmek, öğretmenin işidir. Diğer meslek gruplarının işi öğretmek değildir. Öyleyse ne kadar öğretmen, o kadar öğrenmek demek gerekir. Böyle demek abartı değildir. İşi öğretmek olmayanların öyle anlamak istememeleri bile gerçeği değiştirmez. Ortada gerçek kendisini yansıtır.
Her sorun insanda iki çözüm aracıyla çözülür, biri zihin gücü, diğeri bilek gücüdür.
Öğretmen zihin alanına doğrudan hitap eder, ikna yöntemini kullanarak eğitim ve öğretim işini bu alanda gerçekleştirir.
Eğitim, insanların elinden tutmadır. Onu bulunduğu konumdan kaldırıp yükseltmektir.
Her tercihin bir bedeli vardır. Amaç gece gündüz demeden çalışarak için de yaşadığımız toplumu çağdaş uygarlık düzeyine çıkartmaktır. Eğitim ve öğretimin inceliklerini öğrenmiş, eğitim işinde uzman, mesleki yeterliliğe sahip, eğitim işini yapacak profesyonel öğretmenlerle, eğitimi kaliteli duruma getirmek temel ilke olmalı, asla ve asla bu ilkeden taviz verilmemeli.
Aksi durumda öğretmenlik mesleği, ilkesiz hale gelir. Mesleki saygınlığı azalır. Yeni yetişecek nesiller heba olur. Öğretmen ve mesleği gözden düşer. İtibarı kırılmış, moral değerleri azalmış, tercih yapılmayan sıradan bir iş, neticesi meçhul bir uğraş, saygınlığı olmayan bir meslek, herkesin yapabileceği sıradan bir iş gibi algılanır. Toplumsal hayatta bu anlık anlayışı benimsemesi kaçınılmaz olur.
Eğitimde kaybedilen zamanın telafisi mümkün olmadığı gibi, geçen zamanın kazası da, iadesi de, mümkün değildir.
Zira süreçten geçen nesil için de zaman akıp geçmiştir. Zaman akışı durdurulmadan, süreci tekrar, hiçbir şartla mümkün değildir.
Eğitim bilimlerinde yetişmeyen, eğitim ve öğretim işini profesyonelce yapmayan / yapamayan hiçbir kimseye, diploması ve mesleği ne olursa olsun, geçici, vekâlet veya ücret karşılığı olsa da öğretmen olarak göreve çağrılmamalı
Katiyen öğretmen olarak görevlendirilmemeli
Öğretmen açığı olsa da, dersler boş geçse de!
Murat ARSLAN
Muş Milli Eğitim Müdür Yard.
24. 09. 2009