Sevdiğimiz Şiirler

HAYALLERİNİ YAK EVİ ISIT

Sevgim seni yurduna getirdi:
tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne...
Iste hepsi bu...
Hayallerini yak,evi isit.
Gidecegin en büyük oda arka odan.
Içerden sesleri geliyor annenle babanin,
yanlis iliskiler ayaklarini yerden kesiyor.
Artik biliyorsun çarpinca duvara ne kadar
aciyacagini kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi...

Arkadaslarin çok uzaklara gitti.
Sevmeden sevistiler özgürlük adina
Kaptirmadan kendilerini hiçbir seye,
bütün hazlari tattilar.
Sense evinde kaldin,
acilari gömme töreninde.
Kati kurallarin vardi,
tutucuydun onlara göre.

Döndüler sonra birer birer
sana sordular yine de kaderlerini.
neydi yasamak, neydi hayatin anlami...

Bütün yanlis iliskiler seni yurduna getirdi.
Artik biliyorsun yere düsünce ne kadar
aciyacagini kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi

CEZMİ ERSÖZ

Bir zamanlar ne çok okur, ne çok severdim Cezmi Ersöz'ü.. Çok kaliteli şiirleri vardır. Teşekkürler hatırlattığınız için..

ÇOCUK  VE  YAĞMUR

Ne zaman yağmur yağsa dışarda
Burnumu cama dayayıp
Ağlamak gelir içimden

Zaten
Ağlayan birini görmeyeyim
Tutamam kendimi ben
İster anam olsun ağlayan
İster gök, değişmez
Katılmak gibi acılarına
Bir bulut geçer hemen
Benim de gözlerimden

Dostları özlemle kucaklamayı unutma
Çocuk sevmeyi çiçek koklamayı unutma
En zorlu anındayken bile kavganın
Gökyüzüne bakmayı unutma

Ataol BEHRAMOĞLU

Rüzgar mı dedim...
İsterim ki saçların dağılsın.
Gece mi dedim..
Hemen düşüncelere dalmalısın.
Aşk der demez
Kalbin hızlı çarpmalı.
Sabah, dememe kalmadan
Uyanmalısın.

özdemir Asaf

     ahh,.. kimselerin vakti yok
     durup ince şeyleri anlamaya....       " gülten akın "
                                                   

         h.n.a.

Uzak Haziran

İki dudak arası bir zaman
Göz göze geldikse geçerken
Mayıs’la Haziran arasında
Yağmurlu bir saçak altından
Aşktı uçup giden üstümüzden
Aşktı değip geçen yanımızdan

Uyanıp kış uykularından
Şubat’la Mart arasında
Eylül’le Ekim arasında
Yaz sularından kıyıya çıkan
İki adım arası bir zaman
Gözgöze geldikse geçerken
Günlük güneşlik bir kaldırımdan
Aşktı uçup giden üstümüzden
Aşktı değip geçen yanımızdan

Aşktı görmedik bilmedikse
Kimbilir hangi Eylül bir daha
Hangi uzak Haziran

Necati Cumalı

Hep ENlerde yaşadım, her bir şeyi
EN mutlu anları, EN mutsuzlukları
Hep EN(gel)lere takıldı sevgilerim
Belli ki bu yüzden kaybettim
EN olmadık zamanlarda sevdiklerimi
EN başa tekrar tekrar dönmemeli
EN sona gelindiğinde bırakmalı herşeyi
ENine, boyuna düşünüp veda etmeli
EN olmazlara, umutlara, umutsuzluklara
Yarım kalmışlıklara, hırpalanmalara
Horlanmalara, kırılmalara, yorgunluklara
Ağlamayacak gönlüm ardında kalanlara
ENler tersine dönecek ayrılıklarıma
Eski yıldan yeni yıla buruk dönerken
Yol ayrımında kalacak En olmadıklar
EN sığlarda boğulan, EN derinlerde kaybolan
ENlere bile veda edeceğim EN kralından
Bir tokat atıp sıyrılacağım
Hayatın tüm zorluklarından
Oh be! Başardım diyeceğim EN sonunda...

Yağmurlar içinden ıslandım geldim.
 Bir kuru değneye yaslandım geldim.
 Sıcacık çorbana muhtacım inan.
 Ölümlerden geçtim uslandım geldim.


Yusuf HAYALOĞLU

bazan, derin bir kuyuya bakar gibi bakılmalıdır sokağa.
herkes, kendi kuyusundaki yusuf gibi bakmalıdır.
kuyudan gökyüzüne değil,
gökyüzünden bakar gibi yusuf'una kendisinin.
çünkü, kuyudayken yusuf bakmadı gökyüzüne
kuyudan sadece gökyüzüne bakan
bilemez kimdir kuyuda olan.

yusuf gibi olmalıyızdır. ki kuyudaki yusuf olduğumuzu
bilirsek kendimiz sever bizi
ve eğer bağdat'tan dönen bezirgan ölürse bu savaşta,
kim kurtaracaktır uğrayıp, kuyuya bakıp bizi.

öyleyse, hep kuyuda kalacağızdır

Sende Yalan Oldun Gözümde,
Sen Aslında Yalancıydın Özünde,
Hep Bekledim gelirsin diye günün birinde,
Sadece Kötü Haberin geldi, imzayı Attığın gece!!!

Kimine Sevadyı Öğrettik,
Kimine Aşkı Gösterdik,
Kimine Delikanlı Sözü verdik,
Senin Gibi Sözümüzden Geçmedik!

                                  ÖZLEDİM.

 Hiç tatmadığım kokunu
 Duymadığım nefesini
 Dokunmadığım tenini
 Seninle her şeyi
 Özledim
 Bilmiyorum ki ne diyeyim sana…
 Tatmadığım
 Yaşamadığım
 Acaip bir his bu…
 Bambaşka bir duygu aşkım…
 Ama yüreğim çırpınıyor delice
 Gözlerim hasretle yollarını bekliyor
 Bir tek sözcük duymak için kulak kabartıyor ruhum…
 Çok acaip ve delice bir duygu bu biliyorum…
 Ama Özledim işte…
 Özledim işte, biliyorum
 Hem de çok…
 Bekliyorum sana ulaşacağım günleri
 Senle var olacağım zamanı…
 Sabrediyorum aşkım
 Bekliyorum
 Özleminle
 Hasretinle…
 Sevgimle…
 Mutlu olacağız seninle bir tanem biliyorum
 Hiç olmadığımız, olamadığımız kadar hem de…
 Yıllara bedel olacak tekrar alev alan aşkımız, kavuşmamız
 Yalnızlığımıza bedel olacak.
 Yıllarca, aylarca sevdaya olan hasrete bedel…
 Aşkla, sevgiyle, özlemle
 Ve ateşle…
 Özledim bir tanem, biliyorum…
 Şimdi seni bende hissediyorum aşkım
 Yanımdaymışsın gibi,
 Saçlarıma ve ruhuma dokunuyormuşsun gibi…
 Sen de dinlenmek istiyorum aşk
 Nefesinde ısınmak, ruhunda can bulmak istiyorum…
 Özledim işte biliyorum…
 Hayal kuracak kadar
 Nefessiz kalacak kadar özledim ben..

Kaç yol arkadaşı kaldı şimdi geriye
gençliğin ilk acılarını birlikte keşfettiğimiz
kaç yol arkadaşı
sürüyerek götürdüğümüz dargın beraberlikleri saymazsak
ne kalıyor elimizde
ölenler
terk edenler
bir de telefonları, adresleri, kendileri değişenler.....!


Murathan Mungan

Yaralı kuşumun kanadı
Dallara ağır geliyor.
Yere bassa ayağını
Yollara ağır geliyor.

Uzaktan gider bulutlar,
Çiçekken kurur umutlar,
Suna beklemek her bahar
Göllere ağır geliyor.

Nâçar, vurgun gönlüm nâçar,
Kurt kovalar, ceylan kaçar,
Ufuklar bir konar göçer
Çöllere ağır geliyor.

Yolcu yeler yeler yetmez,
Derdi olmayan kuş ötmez,
Hayattan şikâyet bitmez
Kullara ağır geliyor.

Vakti tırnakla kaşımak,
Kızıl alevde üşümek,
Yorgunlukları taşımak
Sallara ağır geliyor.

Sevda bana vurdu geçti,
Kıran geldi, kırdı geçti,
Desem ki ısırdı geçti
Yıllara ağır geliyor…

Bahaeddin KARAKOÇ (Leyl ü Nehar Aşk – TDV. Yay. Ankara / 1977)
 
Bahattin Karakoç