YAPRAĞIN KADERİ DÜŞMEKMİŞ...
Satırlara...
Fütursuzca tavan yapmış kelimelerin dizgesinde,
Sabıkalı kaldığım bir vakitten düşüyorum sizlere..
Tek suçlunun, hatrı olmayan zamanın dile gelmesiydi.
Melankoli nöbetlerinde sicilime işlenen her hecede kıçı kırık cümlelerim artık yok.
Hislerimin ve paradoks dünlerin arasında mekik dokuyorum.
Kokmuş çoraplarımla ihtimalleri itici kılarken,
Birazdan doğacak güneşe hece ölçülü dizeler biriktiriyorum,
Sahte hesapların dar kalıplarında..
Ve hayata bir mil daha çekip, kopan bir günü daha dünlerin dizgisinde sunuyorum.
Oysa kaç tane perde aralamıştınki aklımda...?
Sen bakma bana.
Unuttuğum çok söz var yaşamda...
Yitirdiğim sayısız ecel...
İçimde sır edilmiş ve kapanan perdenin matemleri var...
Yamacında yaşlandığım,boyumdan büyük uçurumlarında kol gezdiğim,
intihara meğilli sebebim var...
Satır aralarında gizlediğim bir katilin kıcık kırık seslerini yerleştiriyorum boğazıma...
Uyan adamım,söylenenler yalan derken,
Penceremin kuytusunda demliyorum geceyi sabaha...
Bakışlarım yanıp sönüyor bir sokak lambasında...
Apansızca bir nefes akıyor genzime doğru...
Nedensiz bir iç çekiş yırtılıyor ortasından...
Bir gölge düşüyor cama...
Ruhunu teslim eden firari bir buğu...
Son nefesi kapaklanıyor gözlerimin tenine,
Katilim; "Heyy adamım uyan,bir tek sensin duyan" diyor..
Yastayım bu aralar, tüm sigaralarım yarımken,
Yine yaşayarak prova ettim, bulanık düşüncelerimi sizlere..
Şu an dengim ruhu paniklemiş bir şarap ve çıldırmak benim en güzel aksesuarım.
Yaprağın düşüşünü intihar sanacak kadar sarhoş gözlerim.
Gülüşüm çürük,esaretim bedel ödemekle meşgulken,
Görüntüm,azılı bir katil adayı oluyor,düşen yaprağın kaderine...