GELİRİM
fani bir dünyaya gönül vermişiz,
bir varmış, bir yokmuş her şey arkadaşım...
beklenmedik anda biter arzularımız,
el sallama şansı bile verilmeden,
hazin bir göçle uğurlanırız...
asıl sanat, ömür denen hayattı,
ah, bilseydin kendini sorgulamayı,
en hassas duygularınla işlerdin zamanı,
böyle duyarsız yaşarmıydın arkadaşım?..
bir varmış, bir yokmuşsun,
hayatın özeti buydu arkadaşım...
henüz bitmemişken menzile varış,
dostlukları büyüt yüreğinde...
sırların çözümü onu arayış,
değişmezleri vardır hayatın,
sahibine kafa tutar eserler,
meydan okur, gerçeğine gölgeler,
bir yolcuyuz diyarında dünyanın,
çılgın akışlar adressizdir arkadaşım...
yatağından taşan sellerdir ahengi bozan,
senin düşlerinmi hayatı yazan?
hürriyetler sınırsız değildir arkadaşım,
muhal yolculuklardır sapışları başlatan,
bilmem, düşündün mü hiç?
sorumsuz davranışlardır tekerrürleri yazan...
sen yaşadıkça sevgileri büyüt yüreğinde,
hoyratlıklar ne ki arkadaşım?..
dostluklar yeşersin kalplerimizde,
genleriyle oynama güzelliklerin...
anlamsız tepkilerden ağrıyor başım,
suskunluğu müebbet giymişim arkadaşım,
özlemlerim yasak...
tepemde kara bulutlar gibi dolaşır ahım,
haykıramam arzularımı bu yüzden,
insan haklarındaki ayırımlar vurur beni,
ben düşüncelerimi özgürce söyleyemem,
içimde kayalaştıkca bastırılmış duygularım...
yutkunurum zehirle beslenen hislerimi,
yanlışlar kahrederken, doğrularımı,
sükutu müebbet giymişim arkadaşım..
bu yüzden çoğalır ütopyalarım,
paylaşmak istediğim düşüncelerimde prangalar,
ıssız yerlerde ağlarım...
sen arzularını israfsız yaşa arkadaşım...
gün olur hoşgörü iklimini hatırlarsa yürekler,
namlular çiçek açarsa dünyamızda,
ağıt yakmazsa zindanlarda fikir suçluları,
son bulursa ayrımlari işkenceler,
ırk, renk, dil süs olursa,
yelpazesinde dünyamızın.
barış rüzgarları eserse ufuklarda,
baharlarda özgür açarsa çiçekler,
kardeşlik korosunda coşunca diller,
bil ki o zaman efsane muştularla gelirim...
masumiyetini yitirmemiş duyguların,
pınarları serinletir yüreğimi...
ve ellerimde efsunlu çiçeklerin tomurcukları,
ruhların barışı en çok özlediği mevsimlerde,
ömrümce,
kan rengi açmayan çiçeklerden derlediğim,
hayalleri süsleyen buketlerle gelirim...
sen arzularını özgürce yaşa arkadaşım.
ben ağladıkça, siz gülün,
ben yandıkça, siz ısının,
safa sizin, çile bizim,
çağdaşlığa yorum dizin,
satrançta hür yürüsün şah,
bizler kuluz, siz padişah,
sükutun, içte yanan ateşini ben bilirim...
yasaklı dünyaların kilt vurulan yüreği benim,
anlayabildin mi beni arkadaşım?..
çilem, tek tip insan kalıbına sığmayışım,
oysa başka renkleri de vardı dünyanın...
dayatılan resimlerde yoktum bu yüzden,
ömrümce her karede kendime yer aradım,
uzaktım masumiyetleri çalan hanelerden,
günahlar vurmasın diye duygularımı,
kaçtım...
senin dünyan çağdan sürgün dediler,
kare kare, nokta nokta,
kimlik aradım...
sen tadını çıkar özgürlüklerin,
benim bestelerimi, sizin telleriniz çekmez,
boğazımda boğum boğum sözcükler,
nefesim tıkanır meyi üflerken,
notalarım vurgun yedi bu yüzden,
gözyaşlarım bile mahrem demişti babam,
düşünürüm, lakin anlayamam...
benim özlemlerimde kara yaftalar,
engelsiz düşünmek ve konuşmak, can pazarı...
her isyan serbest dünyamızda anlayacağın,
sürgün yedi inançlarda yaşamak...
garip değil mi arkadaşım?
yadırganır oldu insanlara ahlakı hatırlatmak,
bildiğin bütün aykırılıklar hürriyet,
çağ dışı şimdilerde utanmak...
eskiden hicap verirdi insana,
yasaklı ilişkileri anlatmak,
kulaktan buruna indi, sonra dile,
göbeğe kaldı takıları takınmak,
sırlarımı çözdünmü arkadaşım?..
daha neler neler, yetmiyor saymak,
beni sükutu müebbet giymişim,
sen özgürce yaşa arkadaşım...
benim bestelerimi sizin telleriniz çekmez,
notalarım vurgun yedi bu yüzden,
yasaklı yasaklı dünyaların kilit vurulan yüreği ben,m,
her isyan serbest dünyamızda,
yasaklı benim arzularım,
gerçekleri seslendirmek can pazarı...
anlamsız tepkilerden ağrıyor başım,
aldırma, yer etmiş bizim kalbimizde burukluk,
sen engelsiz yaşa arkadaşım...
güneş yorgun kayar guruba akşam,
geceleri nice yıldızlar kayar,
ilahi bestenin içli sesini,
gönül ayarını yapanlar duyar...
gül yetiştiren adamları vardır her asrın,
fırtınalar, kasırgalar, sürgünler ve zindanlar!...
zirvelerde yaman rüzgarlar eser...
oysa onlar, doğru okuyanlardı hayatı.
acı bir tekerrürdür insanlarda aymazlık,
onları işte hep bu yüzden anlayamadık...
bahçe, bahçıvanını bulursa birgün,
gün olur, baharda özgür açarsa çiçekler, ürpertisiz,
o gün, bu yüreği unutma sakın,
elimde,
kan rengi açmayan çiçeklerden derlediğim buketler,
masumiyeti kirletilmemiş duygularla dolu bir yürek,
beynine silinmez harflerla yaz, şimdiden,
ufukları, destansı coşkuların sardığı gün, dünyamızda,
sana en masalsı muştularla gelirim,
gelirim, bekle, beni arkadaşım...
Ahmet Günbay Yıldız