Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı ayçiçeğim

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 908
  • 1.889
  • 908
  • 1.889
# 13 Eki 2010 16:25:42

SEVMEK YÜREK İSTER...

Yürekten sevenler hep üzülürler sonunda…aslında sevgiyi hak eden onlardır, ama muhtaç oldukları sevgi başkalarına verilir…bu ne biçim bir adalettir…Yaradan görmez mi onların isyanlarını haykırışlarını, çektiği acıları bilmez mi sanki…Bilse de görse de vermez sevdiğini sevene…

Yürekten sevenler duygusal olurlar…Her an herşeye ağlarlar…Ağlamaları duygusallıklarından değildir…Nereye bakarlarsa baksınlar hep onu hatırlarlar…Onu hatırlamak acı verir…Çünkü o çoktan mazide kalmıştır artık…Önlerine bakmaya çalışırlar…Ama birşey göremezler…Hep geri geri gider ayakları…

Geçmişten kopmak istemezler…Çünkü aradıkları kişi gelecekte yoktur artık…Hayallerde yoktur…Umutlarda yoktur…Onun gelmeyeceğini biliyorlardır artık…İşte bu yüzden onu yalnızca geçmişte bulabiliyorlardır…Geçmişe dönük yaşamak yürekten sevip terkedilenlere mahsustur…

Karşılıksız sevmek yalnızca onlarda vardır…Her yiğidin harcı değil…Yalandan sevmek nedir ki sanki…Herkes yalandan sever…Ben de yalandan sevebilirim seni…Kolay iş…

Sen bir de yürekten sevmeyi denesene…Bakalım benim gibi acılara göğüs gerebilecek misin…Bakalım pes etmemeyi becerebilecek misin…Hiç sanmıyorum biliyor musun…Benim yerimde olsan ne olur biliyor musun…Ağlamak istersin, yapamazsın…

Bitsin artık dersin, bitmez…Nefret edersin…Nefret ettiğin kadar delice seversin…Ama çare yoktur…Bence sen bunlara zaten dayanamazdın…Yürekten sevmediğin de isabet olmuş…

Zaten yürekten sevenler sevdiğinin üzülmesine de dayanamazlar biliyor musun…İşte budur yürekten sevmek ve öyle göründüğü gibi de kolay değildir…Unutma bunu…

Sevmek yürek ister…

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 13 Eki 2010 16:42:34
Yavru ceylan gibi senin bakışın
Gönlümü yaralar göz ile kaşın
Bir lokma ekmeğim,bir kaşık aşım
Helâl olsun,helâl sana sevdiğim.

Dalga dalga saçlar yaralar beni
Göğsün ortasında noktadır beni
Yalan değil,billahi sevdim seni
Yeminime inan,bana sevdiğim.

Ansızın,tesadüf çıktın karşıma
Bu imkansız aşkı sardın başıma
Henüz değmemişin otuz yaşına
Belaya başımı,salma sevdiğim.

Çevrimdışı matasi

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 195
  • 78
  • 195
  • 78
# 13 Eki 2010 16:45:56

Yaşayabilme İhtimali

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
 
Yılmaz Erdoğan

Çevrimdışı BlueMosque

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 808
  • 1.545
  • 808
  • 1.545
# 13 Eki 2010 22:09:05
Gönül Dağı

Gönül Dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümde sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar dil gizli gizli

Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçanın gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle yol gizli gizli

Seher vakti garip garip bülbül öterken
Kirpiklerin oku cana batarken
Cümle alem uykusunda uyurken
Kimseler görmeden gel gizli gizli

neşet ertaş

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 13 Eki 2010 22:15:34
HERKES GİBİ
 
Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.
 
Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.
 
 
«BENCE SEN DE ŞİMDİ HERKES GİBİSİN»
 
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
 
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
 
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Nazım HİKMET

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 13 Eki 2010 22:25:42
O MAVİ GÖZLÜ BİR DEVDİ


O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan evin.

O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Mini minnacıktı kadın.
Rahata acıktı kadın
yoruldu devin büyük yolunda.
Ve elveda! deyip mavi gözlü deve,
girdi zengin bir cücenin kolunda
bahçesinde ebruliiii
hanımeli
açan eve.

Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev..
 
Nazım HİKMET

Çevrimdışı AybükeM

  • Uzman Üye
  • *****
  • 479
  • 861
  • 479
  • 861
# 13 Eki 2010 22:46:13
ÖZLEM


Bir gece,
Gecede bir uyku.
Uykunun içinde bene.
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykunun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben.
Bir yere gidiyorum,
Delice.
aklımda sen.

Ben seni seviyorum,
Gizlice..
El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece.

Seni yitiriyorum
Çok karanlık bir andan.
Birden uyanıyorum,
Bakıyorum aydınlık;
Uyuyorsun yanımda..
Güzelce.
 

Çevrimdışı AybükeM

  • Uzman Üye
  • *****
  • 479
  • 861
  • 479
  • 861
# 13 Eki 2010 22:49:28
AŞK !..


Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlık

Aşk dediğin nedir ki
Histen nefesten varlık
Umutsuzluk içinde
Karanlığa son ıslık
 

Çevrimdışı ogrtmn35

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 17.431
  • 177.430
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 13 Eki 2010 22:55:12
Haydi Gülümse Çocuk..!

Haydi gülümse !çocuk, tomurcuklar açsın gamzelerinde!
Şu yalan dünyaya inat et
Ve gülümse!
Utanma pabuçlarım yok diye,kirli sokaklar utansın
Kartanesi gibi yalın ayaklarından…
Boşver her şeye yüreğin ezilmesin!
kendini beğenmişlere,palyaço gibi suratlara inat et
ve gülümse!
Saklama nasırlı,yorgun kararmış ellerini,
Küçücük avuçlarını kapatma aç umutsuz olsada hayat
Sıkılma sakın kalem yerine fırça tuttuğun ellerinden,
Seni sokağa bırakanlara,adını sokak çocuğu koyup
Burun kıvıran,ahmaklara inat et
Ve gülümse!
Dik tut başını eğme çocuk,gözlerini kaldır yere bakma sakın
Sana vebalıymış gibi bakanlara aldırma,insanız diye geziniyorlar ya
Heryerde inanma görüntülerine,
Seni görmezden gelenlere, güvercin gibi çırpınan umut arayan yüreğiniÜzme
Ve inadına gülümse!
Çocuk sen ağlama sakın senin yerine insanlık ağlasın…
Gülüverde gamzelerin de tomurcuklar açsın…

Çevrimdışı AYNALI

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 3.281
  • 21.083
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 13 Eki 2010 22:59:34
BANA BİR ŞARKI SÖYLE

Özledim sesini ne olur konuş
Bir gül açtır zamanların ötesinden
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
Gök mavisinden, deniz mavisinden
Bana bir şarkı söyle
İçimde bir şey kımıldıyor
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
Bir baksana ne haldeyim deli divane
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum
Bana bir şarkı söyle
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
Dökül karanlığıma ışıklar gibi
Al beni, en uzaklara götür
Sesin, aksın içimde bir pınar gibi
Bana bir şarkı söyle
Bütün renkleri kat birbirine
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
Bana bir şarkı söyle
Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı
Bana bir şarkı söyle..

 Ümit Yaşar OĞUZCAN

Çevrimdışı aga.05

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 93
  • 100
  • 93
  • 100
# 13 Eki 2010 23:17:39
Han Duvarları 

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek
Toros Dağları,
Önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...
Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
Bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
 Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
Yol, hep yol, daima yol...
Bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.
Bir sarsıntı...
Uyandım uzun süren uykudan;
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler...
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
"On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben"
Altında da bir tarih:
Sekiz mart otuz yedi...
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı...
Buz tutuyor her soluk.
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
Bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
Biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide.
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
Burada son fırtına son dalı kırıyordu...
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı "İşte Araplıbeli!"
Tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
Kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;
"Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben"
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık,
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!
"Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben"
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
"Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?"
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi: "Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!...
Faruk Nafiz Çamlıbel



 Faruk Nafiz Çamlıbel

 
 

Çevrimdışı deniz_66

  • Üye
  • *
  • 4
  • 36
  • 4
  • 36
# 14 Eki 2010 12:58:23
Gülce

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

1981 
 
Ömer Lütfi Mete
 
 

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2010 13:37:14


BENCE MALUMDUR 

Dikenin
Kalbime battığı bir sonbahar günüdür
Sen elini bulutların içinde gezdirirsin
Bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
İçini kurtlar kemirir
Bence malumdur
Buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
Senin ateşler içinde olduğun
Bence malumdur
Ellerin muhakkak çocuk elleridir
Hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
Onlar neden daima okul türküleridir
Süleymancıktan bahseder
Kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
Süleymancıktan
Ve karınca yuvalarından bahseder
Işıksız kömürsüz karınca yuvalarından
Gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
Sen ansızın gökyüzünde görünürsün
Gözlerinin rengi
Bence malumdur
Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
Eylül`den itibaren geceler hazindir uzundur
Sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
Sokakların üstüne bulutlar gelirler
Bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
Bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
Yıldızların kayboldukları yer
Bence malumdur
Karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
Uzaktan yabancı sesler duyulur
Sen elini bulutların içinde gezdirirsin
Elin hayallerimi dağıtır
Bilirsin
Sen elini bulutların içinde gezdirirsin ...

Attila İLHAN


Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 14 Eki 2010 13:49:39
HÜRRİYETE DOĞRU
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere


Orhan Veli Kanık

Çevrimdışı adatepe1

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 1.185
  • 1.818
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 1.185
  • 1.818
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2010 15:39:32
               Eğer..

O'nsuz
geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme,
vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse,
alev alev öfke de;
bunca tavır,
onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol,
vazgeçilmeyecek konfor yoksa...
dışarıda yer yerinden oynuyor
ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,
nedensiz küsüyor,
sebepsiz affediyorsanız
ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız
kaybetme korkusu,
kavuşma sevincinden ağır basıyorsa
ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,
bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa
ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,
sınırsız,
sabırsız,
doyumsuz bir tutkuyla...
o halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz...
                    Can Dündar

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK