Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı umran45

  • Uzman Üye
  • *****
  • 520
  • 1.833
  • 520
  • 1.833
# 14 Eki 2010 16:24:11
  KOCALMAYA ALIŞIYORUM

Kocalmaya alışıyorum dünyanın en zor zanaatına,
kapıları çalmaya son kere,
durup durmadan ayrılığa.
Saatler, akarsınız, akarsınız, akarsınız...
Anlamaya çalışıyorum inanmayı yitirmenin pahasına.
Bir söz söyleyecektim sana söyleyemedim.
Dünyamda sabahleyin aç karına içilen cigaramın tadı.
Ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı.
Kıskanıyorum öylelerini kocaldıklarının farkında bile değiller,
öylesine başlarından aşkın işleri.

 Nazım HİKMET

Çevrimdışı seço58

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.343
  • 41.702
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2010 17:02:53
SANA YAĞMUR DİYORUM


(gidersen hani sığınaklarım?
eksilir, zarar kalırım
kalırım!
yeni günün tenine dağılır yaralarım
sana yağmur diyorum…)

uzun boylu umuttun
tadında unutuldun
nerde büyük uçurumların
kış suların, yaz uykuların?

sana yağmur diyorum ıslaklığım bundan
yağ da ıslanalım, ama uslanmayalım
uslanmayalım!

gün, vursun yükünü gecenin hırkasına
yol, vursun sesini uzaklığın pasına
sesime kibrit çaksan tutuşacağım
sargısızım,
çoğalırım;
çoğaldıkça arsızım
sana yağmur diyorum…
en haklı aşk,
alkışsız sürebilendir
ve en haklı kavganın öznesi
ölmemek için dövüşürken de ölebilendir…

o an
işte o an
ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman
yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur
sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde?

yeter
kan sıçratmayın sabahın seherine
boğulursunuz
boğulursunuz!

YILMAZ ODABAŞI
 

Çevrimdışı ecrinh

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.215
  • 9.778
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 3.215
  • 9.778
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2010 17:07:54
MONA ROZA

 

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

 

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

 

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

 

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

 

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

 

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

 

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

 

Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

 

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

 

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

 

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı

 

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

 

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten

 

Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller
SEZAİ KARAKOÇ

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 14 Eki 2010 18:35:00
Masalı dinlenmeyen geceler içindeyim,
Tılsımı tutmayan düşlerle, /Deşilmemiş yaralarım henüz,
Terkedilmiş bir manastır hüznü gözlerim,
Rüzgarlı yalnızlıklarda başıboş dokunuşlar,
Körlenen bir ressamın, /Körelen elleri ellerim..

Çiziliyorum beyazdan, /Bakışlarım sessizlik,
Mevsim öğüten kuşlar gibi, /Yapım ekinde susuzluk..
Köşesi kıvrılan defterlere düşüyor öpüşlerim,
Telafisiz,
Adı mutsuzluk...

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 14 Eki 2010 18:37:33
Adak Yaptığım Hüznüm

kaybolacak hüznüm bir gün bu dağlarda
sözüm şu ki arkamdan ağıt yakacak kadınlara
ben neden cenge tutuşmuştum
çürümüş zamanla
öğretin kuşlara aşk derdiyle avunanlara

söylediğim antika türküleri saydıkca,
sayıları tükettim
tükenmedim rüzgar törpüledikce
taze ümitlerimi
şiirim dedim can versin ağıtlarınıza.

Şen kızlardan dinlediğim
truvaya aşık adamın köhne hikayesine
şimdi de dağlarda sadalarca rastlamak ne kötü
bakışlarıyla türküleri altın yaldızlı yapan adamın
sömürüşü yamalı urbalı sevgilileri
ne kötü
yavrusunu yüreğine saran ananın yanında
kutsanmış ezgilere feda edilen anaları görmek

ölüm gecesinde mutluydu dedem,
ölüpte gidince
yaş bilmeyen gözlerim sel oldu dedi ninem

uysal kasırgalara yaktığım
türkülerden beni azad edin
kapanmış yaraları depreştirmemi hoş görün
tabiblerin yaşamaz dediklerini
kara bulutlarda saklayışımı da
şanlı suları zafer fermanlarını yakışımıda

olacaksa af'sız kalacak tek şeyim
bir gün bu dağlarda kaybolacak hüznüm.

Çevrimdışı AYŞEGÜL59

  • Uzman Üye
  • *****
  • 475
  • 2.580
  • 475
  • 2.580
# 14 Eki 2010 19:14:16
hep kahır

Dur! Bırak kaynasın kahvenin suyu,

Bana istanbul'u anlat nasıldı?

Bana boğazı anlat nasıldı?

Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı yıkanmış,

Kurunur muydu yine o yedi tepe

Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle...



İnsanlar gülüyordu de

Trende,vapurda,otobüste,

Yalanda olsa hoşuma gidiyor,söyle.

Hep kahır,hep kahır,hep kahır

Bıktım be...



Dur! Bırak kalsın,açma televizyonu

Bana istanbul'u anlat nasıldı?

Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?

Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp,

Köprüler,Sarayburnu,minareler ve halici öv

Diyiverdin mi bir merhaba,gizlice...



İnsanlar gülüyordu de

Trende,vapurda,otobüste,

Yalan da olsa hoşuma gidiyor,söyle.

Hep kahır,hep kahır,hep kahır

Bıktım be...



Dur! bırak,kımıldama,kal biraz öylece n'olur

Kokun İstanbul gibidir,gözlerin İstanbul gecesi.

Şimdi gel sarıl,sarıl bana kınalım

Gökkubbenin altında ordada beraber,

Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali,

Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi.



İnsanlar gülüyordu de

Trende,vapurda,otobüste,

Yalanda olsa hoşuma gidiyor,söyle.

Hep kahır,hep kahır,hep kahır

Bıktım be...

cem karaca

Çevrimdışı samurai

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 203
  • 785
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 203
  • 785
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 14 Eki 2010 23:47:03
Teğet

Herkes kırılamaz;
bazen ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için:

Ama dünya kütüklerin…

Ağlayamaz herkes;
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir:

Dünya ise küçüklerin…

Sevemez herkes;
bir orman olmak gerekir sevmek için:

Bak ki dünya çöllerin…

Ve vâkur bir damla olmak
dalga için.

Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!

Yılmaz Odabaşı

Çevrimdışı erener

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 123
  • 811
  • 123
  • 811
# 15 Eki 2010 08:41:38
BİR GÜN KALDI BİZE YAŞANACAK

Dün kopan bir yapraktı,düşen bir kuru daldı
Bugünden güzel değil bulacağın yarında
Aç ellerini bir bak yanan avuçlarında
Dün gitmiş yarın yok bize bir bugün kaldı

Bir bugün kaldı bize birlikte yaşanacak
Bir bugün öyle güzel ve dopdolu özlemli
Dalından yeni kopmuş tomurcuk güller gibi
Bir bugün herşeyiyle taptaze ve sımsıcak
                                                   
                                  ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çevrimdışı canegt

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.904
  • 12.097
  • 2.904
  • 12.097
# 15 Eki 2010 08:44:16
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Teğet

Herkes kırılamaz;
bazen ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için:

Ama dünya kütüklerin…

Ağlayamaz herkes;
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir:

Dünya ise küçüklerin…

Sevemez herkes;
bir orman olmak gerekir sevmek için:

Bak ki dünya çöllerin…

Ve vâkur bir damla olmak
dalga için.

Katılmak okyanusa aşk için, isyan için!

Yılmaz Odabaşı

Çok severim bu şiiri sabah sabah iyi geldi teşekkürler..

Çevrimdışı hercaihoca

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.394
  • 6.336
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 15 Eki 2010 09:02:55


AN GELİR 

An gelir,
paldır küldür yıkılır bulutlar,
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet,
o eski heyecan ölür,
an gelir, biter muhabbet,
çalgılar susar, heves kalmaz,
şatârâbân ölür..

Şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır,
kan tutar / tutan ölür,
sokaklar kuşatılmış,
karakollar taranır,
yağmurda bir militan ölür.

An gelir,
ömrünün hırsızıdır,
her ölen pişman ölür,
hep yanlış anlaşılmıştır,
hayalleri yasaklanmış,
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını,
direkler çatırdar yalnızlıktan,
sehpada Pir Sultan ölür.

Son umut kırılmıştır
Kaf dağı'nın ardındaki,
ne selam artık, ne sabah,
kimseler bilmez nerdeler,
namlı masal sevdalıları,
evvel zaman içinde,
kalbur saman ölür,
kubbelerde uğuldar Bâkî,
çeşmelerden akar Sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
Kanunî Süleyman ölür.

Görünmez bir mezarlıktır zaman,
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek,
kim duysa / korkudan ölür,
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar,
an gelir,
Attilâ ölür...


Attila İlhan
 

Çevrimdışı BlueMosque

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 808
  • 1.545
  • 808
  • 1.545
# 15 Eki 2010 12:53:02
salkımsöğüt

Akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!
Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı,
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

Ah ne yazık!
Ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

Nal sesleri sönüyor perde perde,
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

Atlılar atlılar kızıl atlılar,
atları rüzgâr kanatlılar!
Atları rüzgâr kanat...
Atları rüzgâr...
Atları...
At...

Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

Akar suyun sesi dindi.
Gölgeler gölgelendi
renkler silindi.
Siyah örtüler indi
mavi gözlerine,
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine!

Ağlama salkımsöğüt
ağlama,
Kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!

n.h.r.

Çevrimdışı deniz_66

  • Üye
  • *
  • 4
  • 36
  • 4
  • 36
# 15 Eki 2010 15:51:29
Düşünceler

Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.


Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır.

Anımsamak bir tür buluşmadır.
Unutmak ise bir tür özgürlük.

Yüreğimdeki mühür
kalbim kırılmadan çözülebilir mi?

Sevgililer birbirlerinden çok
aralarındakini kucaklarlar.

Arkadaşlık her zaman için
tatlı bir sorumluluktur,
asla bir fırsat değil.

Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç
senin gerçeğini açığa çıkarabilir.
İşte böyle bir anda
ya güneş altında çıplak danset,
ya da çarmıhını taşı.

İnsanlık, sonsuzluğun dışından
sonsuzluğa akan bir ışık nehridir.

Şafağa ancak
gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.

Gariptir ki,
kimi zevklerin tutkusudur,
acılarımızın bir kısmını oluşturan.

Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe,
yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.

Cennet orada,
şu kapının ardında,
hemen yandaki odada;
ama ben anahtarı kaybettim.
Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.

Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin,
toprak üzerinde uyuyanlarınkinden
daha güzel olmadığı gerçeğinde,
yaşamın adaletine olan inancımı
yitirmem mümkün mü?

Bana kulak ver ki,
sana ses verebileyim.

Karşındakinin gerçeği
sana açıkladıklarında değil,
açıklayamadıklarındadır.
Bu yüzden onu anlamak istiyorsan,
söylediklerine değil,
söylemediklerine kulak ver.

Söylediklerimin yarısı beş para etmez;
ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir
diye konuşuyorum.

Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp,
sessiz erdemlerimi eleştirmeye
başladığında doğdu.

Bir gerçek her zaman bilinmek,
ama ara sıra söylenmek içindir.

İçimizdeki gerçek olan sessiz,
edinilmiş olan ise gevezedir.

İçimdeki yaşamın sesi,
senin içindeki yaşamın
kulağına ulaşamaz.
Yine de kendimizi yalnız
hissetmemek için konuşalım.

Sözcüklerin dalgası
hep üstümüzde olsa da,
derinliklerimiz daima dinginliğini korur.

Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konusacak
bir filozof yaratır.

Zihnimiz bir süngerdir,
yüreğimizse bir nehir.
Çoğumuzun akmak yerine,
sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!

Eger kış,
'Baharı yüreğimde saklıyorum'
deseydi, ona kim inanırdı?

Her tohum bir özlemdir.


Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir.
Arkasındaki gerçeği görürsün,
ama cam seni gerçekten ayırır.

Haydi seninle saklambaç oynayalım.
Yüreğime saklanırsan eğer,
seni bulmak zor olmaz.
Ancak kendi kabuğunun
ardına gizlenirsen,
seni bulmaya çalışmak
bir işe yaramaz.

Neşeli yüreklerle birlikte
neşeli şarkılar söyleyen
kederli bir kalp ne kadar yücedir.

Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim,
durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.

Hayır, boşuna yaşamadık biz!
Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?

Özel ve ayrımcı olmayalım.
Unutmayalım ki, şairin aklı da,
akrebin kuyruğu da gururla
aynı yeryüzünden yükselir.

Evim der ki, 'Beni bırakma,
çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.'
Yolum der ki, ' Gel ve beni izle,
çünkü ben senin geleceğinim.'
Ve ben hem eve, hem de yola derim ki,
'Benim ne geçmişim,
ne de geleceğim var.
Eğer kalırsam,
kalışımda bir ayrılış vardır;
gidersem,
ayrılışımda bir kalış.

Yalnızca sevgi ve ölüm
her şeyi değiştirebilir.'

Daha dün, yaşam küresi içinde
uyumsuzca titreşen bir kırıntı
olduğumu düşünürdüm.
Şimdi biliyorum ki,
ben kürenin ta kendisiyim,
ve uyumlu kırıntılar halinde
tüm yaşam içimde devinmekte.

Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde,
ve nedenini bilmeden kederlendiğinde,
işte o zaman büyüyen her şeyle
beraber büyüyecek ve
üst benliğine uzanacaksın.

Ağaçlar yeryüzünün
gökkubbeye yazdığı şiirlerdir.
Ama biz onları devirir ve
boşluğumuzu kaydedebilmek için
kağıda dönüştürürüz.

Güzelliğin şarkısını söylersen eğer,
çölün ortasında tek başına olsan bile
bir dinleyicin olacaktır.

Esin daima şarkı söyler;
asla açıklamaya çalışmaz.

En büyük sarkıcı,
sessizliğimizin şarkısını söyleyendir.

Eğer ağzın yemekle doluysa
nasıl şarkı söyleyebilirsin?
Ve eğer elin altınla yüklüyse,
şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?

Sözler zamansızdır.
Onları zamansızlıklarını bilerek
söylemeli ya da yazmalısın.

Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir.
O, kanayan bir yaradan
veya gülümseyen bir ağızdan
yükselen bir şarkıdır..



Kum ve Köpük - 1926 
 
Halil Cibran
 
 

Çevrimdışı akkaya33

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.105
  • 12.722
  • 2.105
  • 12.722
# 15 Eki 2010 18:45:27
Farzet ki ben seni hiç tanımadım

Farzet ki ben seni hiç tanımadım
Adını bilmem, hiç rastlamadım
Farzet ki bu aşk hiç yaşanmadı
Senden kopunca hiç ağlamadım

İçimde bir şeyler hiç yıkılmadı
Takvimi saymadım, günler kopmadı
Sordular, dedim ki yokluktu adı
Yüreğim söküldü, acı duymadım

Gece koşup kapılara bakmadım
Avucumda kadehler kırıp atmadım
Üçüncü şarkıyı sana tutmadım
Farzet ki ben seni hiç tanımadım

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 15 Eki 2010 19:42:41
ben seni hiç sevmedim ki
yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
bir çiçeğe gülmeni,bir güle benzemeni sevdim
bir de yıldızları sevdim,
eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
ben seni hiç sevmedim ki...
beni yola koyduğunda ayrılmayı sevdim
kurşunları sevdim beni vurduğunda...
ağlamayı sevdim unuttuğunda
yalnız olduğumu anladığımda ayakta kalmamı sevdim
yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda...
ekmeği sever gibi sevdim sensizliği,
su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
ikindi de yağmur gibi,
geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdiğimi
ben seni hiç sevmedim ki...
kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim, menekşeyle konuşmanı
nisana hatırlatmanı baharın bir adının da yalnızlık olmalığını
düştüğüm zaman kanayan yanlarımı...
ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman
sakız satan çocukları,yeni çıkan şarkıları,
her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim
denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe,
ben yangını sevdim yandığım zaman böyle işte
ben seni hiç sevmedim ki...
bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
buğusunda sabahın...acımasızlığında bir ahın...
ağlayan yüzünde İSA'nın...ferahlatan gücüyle duanın...
korkutan yanıyla narın...incirin zeytinin ve kalbin üstüne...
gülün üstüne...tutunduğum umudun üstüne...korkunun üstüne...senin üstüne...
hep senin üstüne,hep senin üstüne...
ben seni hiç sevmedim ki
gitiğin zaman gitmeni sevdim
evreni sevdim geldiğin zaman
kalmanı sevmedim korkuyordum sana alışmaktan
yine de sevdim gülümsemeyi mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından...
kırlara ilk kar düştüğü zaman,
ölümünün ne güzel olduğunu sevdim seni içimde öldürdüğüm zaman
ben seni hiç sevmedim ki......

Çevrimdışı TugraÖzyıldız

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 10.264
  • 16.906
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 15 Eki 2010 19:44:09
Ben seni hiç sevmedim ki
Sende ki seni değil
Bende ki seni sevdim
Seviyorum deyişini değil
Seviyorum derken kalbinin atışını
İçinin titreyişini sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki
Severken incitirim diye korkan yüreğini sevdim
Dokunurken çekingen halini
Bakarken sevgi dolusu gözlerini ışıltısını sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki
Bana getirdiğin yalnızlık duygusunu
Sensiz geçen uykusuz geceleri
Senin için döktüğüm gözyaşlarımı sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki
İçimdeki imkansızlığını sevdim
Seni bekleyişi,sana olan hasreti sevdim
Ben senin gelişini değil,gidişini sevdim
Çünkü hiç gelmedin,gelmeyeceksin
Ben seni yakından değil hep uzaktan sevdim
Ve hep uzaktan seveceğim...

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK