Yorumlu Haberler

Çevrimdışı suatin

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.659
  • 57.187
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.659
  • 57.187
  • Müdür Yardımcısı
# 10 Eyl 2011 18:26:07
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sendikacılar neler yapacak acaba
yemek düzenliyoruz ya öğretmenim :D ben sendika temsilcisiyim çaktırmayın ama :D

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 11 Eyl 2011 10:58:05
Kokulu kalem silgi tehlike saçıyor


  Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, kokulu kırtasiye malzemelerinin çocuklarda madde bağımlılığına yol açtığını ifade ederken, "Bu sebeple anne ve babalar çocuklarına kesinlikle kokulu kalem, silgi ve defter satın almamalı ve kullandırtmamalıdır" dedi.
Konuyla ilgili ANKA'ya konuşan Prof. Dr. Akdur, organik çözücü içeren kırtasiye malzemelerinin çocuklar tarafından kullanımının onlarda geri dönüşü mümkün olmayan hastalıklara neden olabildiğini belirtti.

Öğretmenlerin öğrencilerini bu konularda bilgilendirmesi gerektiğine vurgu yapan Akdur, "Öğretmenler, öğrencilerin kullandığı kırtasiye malzemelerine dikkat ederek, bu tür malzeme kullanmalarına müsaade etmemelidir" dedi. Kırtasiye malzemesi alırken ve kullanırken mutlaka ambalajlar ve etiketler üzerindeki bilgilerin dikkatlice okunması gerektiğine dikkat çeken Akdur, "Zararlı kırtasiye maddeleri konusunda TBMM ve Sağlık Bakanlığı üzerine düşen görevi yerine getirmiştir. TBMM kabul edilen 5898 Sayılı Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunmasına Dair Kanunun ve Ağustos 2010'da Sağlık Bakanlığınca yayımlanan 'Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının Korunması Hakkında Yönetmelik' ile uçucu maddeler içeren kırtasiye malzemesinin 18 yaşından küçüklere satışı yasaklandı" şeklinde konuştu.

-"KOKULU KALEM VE SİLGİLER KANSEROJENDİR"-

Çocukların çok sevdiği kokulu kalem, silgi ve defterdeki organik çözücülerin sağlığa zararlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akdur, "Bu maddeler çocuklarda hem madde bağımlılığı yapar hem de kanserojendir. Bu sebeple anne ve babalar çocuklarına kesinlikle kokulu kalem, silgi ve defter satın almamalı ve kullandırtmamalıdır. Aynı şekilde öğretmenlerde öğrencilerini bu konuda bilgilendirmeli ve bu tür malzeme kullanmasına müsaade etmemelidir. İçinde çözücü olarak etilasetat ve ksilen (xylene) bulunan beyaz tahta kalemlerinin kullanılması hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin sağlığına zararlıdır. Etilasetat ve ksilende çözülmüş boyalardan yapılmış beyaz tahta kalemleri kesinlikle kullanılmamalıdır" dedi.

-"SU BAZLI YAPIŞTIRICILAR TERCİH EDİLMELİ"-

İçinde xylol, toluol, hexol ve tiner gibi organik çözücü bulunduran "solvent bazlı" yapıştırıcıların da sağlığa zararlı olduğuna işaret eden Akdur, sözlerinin devamında şunları söyledi:

"Solvent bazlı yapıştırıcılar madde bağımlılığı yapar. Çocuklara yapıştırıcı alırken suda çözünen maddelerden yapılmış 'su bazlı' yapıştırıcılar tercih edilmelidir. Su bazlı yapıştırıcıların en önemli özelliği ellerdeki kalıntılarının suyla yıkayınca temizlenebilmesidir. Resim boyaları ve renkli kalemlerin üretiminde kullanılan azo boyaları kanserojendir. Aynı şeklide çanta kalemlik ve benzeri vinileks ya da kumaş kırtasiye malzemelerinin boyanmasında da azo boyaları kullanılabilmektedir. Çocuklara boyasız ya da olabildiğince az boyalı kırtasiye malzemesi alınmalıdır."(ANKA)

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 11 Eyl 2011 11:02:04
Matematik fobisine çare buldu


GÜLİZAR BAKİ   -   11.09.2011  

12 yıllık sınıf öğretmeni Gökhan Yücel, ülkemiz insanının matematiği sevmeme ve öğrenememe sorununa çözüm geliştirdi. "Dokunarak matematik" adını verdiği öğretme yöntemiyle ilköğretim öğrencileri toplamayı çıkarmayı çarçabuk öğreniyor, 8-9 basamaklı sayıları okuyabiliyor, ondalık sayıları, kesirleri, basamakları kolaylıkla anlayabiliyor. Yani matematik korkulu rüya olmaktan çıkıyor. Yücel, bu yöntemle üniversite sınavında daha yüksek oranda matematik çözülebileceğini iddia ediyor.
Üniversite sınavına girenlerin yüzde 58'i hiç matematik sorusu işaretlemiyor. Uzmanlar bu inanılması zor sonucu lisede matematik derslerinin doğru öğretilmemesine bağlıyor. Sınıf öğretmeni Gökhan Yücel ise sorunun ilköğretimdeki yanlış yöntemlerden kaynaklandığını düşünüyor. Yücel, matematik korkusunun Türk ekolü olarak tanımladığı "dokunarak matematik" eğitim modeliyle çözülebileceğini iddia ediyor. İlkokul 1-2-3 ve 4 öğrencilerine temel matematik bilgilerini, geliştirdiği ders araçlarıyla öğretiyor. Çünkü Yücel'e göre anaokulundan 4. sınıfa kadar çocukların matematik işlemlerini dokunarak yani işlemleri kendi elleriyle yaparak öğrenmesi gerekiyor: "Bu yaş grubu somut algılama dönemindedir. Bizim tahtaya yazıp anlattıklarımızı algılamakta zorlanıyorlar; önceden, anlattığım konuyu sınıfta 5–6 çocuk anlarken, şimdi hepsi anlıyor. Çünkü çocuk zihninde somutlaştırabiliyor."

Bilinen bir gerçektir; insan duyduğunun yüzde 10'unu, gördüğünün yüzde 20'sini, dokunduğunun yüzde 80'ini, uyguladığının ise yüzde 90'ını öğrenir. Gökhan hoca da birer oyuncağı andıran 'matematik öğretenler'iyle çocukların duyduğunu ve gördüğünü dokunup uygulayarak öğrenmesini hedefliyor. Matematiği böyle ders araçlarıyla anlatma fikri henüz üniversite öğrencisiyken ortaya çıkmış: "Üniversite son sınıfta 'Sofi'nin Dünyası' kitabını okumuştum. İçeriğinden çok fikri etkilemişti beni. Kitabın yazarı bir öğretmen, felsefeyi bir roman kahramanı etrafında somutlaştırmış ve herkesin sıkıldığı bir dersi keyifli hale getirmiş. Ben de çok sıkıntısını çektiğimiz matematikte aynı şeyin yapılabileceğini düşündüm. Öğretmenlik yapmaya başladıktan sonra tecrübelerimden yola çıkarak bu ürünleri geliştirdim."

Dersin nasıl anlatılacağını yabancı uzmanlar değil öğretmenler belirlemeli

Gökhan hoca, 11 tane matematik ders aracı geliştirmiş. Bir tanesinin patentini almış, diğerleri için başvurusunun sonucunu bekliyor. Patentini aldığı 'doğal sayılar ve ondalık sayılar öğreteni'ni kendi imkânlarıyla ürettirmiş. İsteyen öğretmenlere de göndermiş. Milli Eğitim Bakanlığı'na da göndermiş, müfettişlere anlatmış. Hatta bir televizyon kanalının "Bir Fikrim Var" yarışmasına katılmış. Ali Sabancı, Hüsnü Özyeğin ve Ahmet Zorlu gibi jüri üyelerinin büyük heyecanla karşıladığı eğitim modeli yarışmada dördüncü olmuş. Ama henüz resmi makamlardan geri dönüş olmamış. Öğretmenlik yaptığı Çekmeköy İlköğretim Okulu ve çevresindeki okullarda matematik dersleri onun geliştirdiği araçlarla veriliyor. Gökhan hoca, "Ülkemizde öğretmenler öğretmenleri kadar öğretmenlik yapıyor. Bu çocuklar farklı, yeni şekilde öğreteyim diyen çok fazla yok. Ben istiyorum ki çocuklar matematiği sevsin, bunun için uğraşıyorum. Çünkü matematik havuz, türev, integralden ibaret değildir. Analitik düşünmeyi öğretir, sorunlar karşısında hemen küsüp, sızlanmayı değil 'bunun altından nasıl kalkılır'ı kavratır. Çocuklara bu bilinci vermek istiyorum. Mesela Türkçeyi hemen öğreniyorlar ama anlamakta sorunlar oluyor. Onun için de çeşitli çalışmalar yapıyorum. Tüm bunları kendi öğrencilerim dışında birileri fark ediyor mu bilmiyorum. Moralimi bozmamaya çalışıyorum ama bazen bu ilgisizlik hevesimi kaçırıyor. Biz kendi eğitim sistemimizi geliştiremeyecek miyiz? İlla Batı'dan mı gelecek? Beklemeyin derim, çünkü onların böyle bir sorunu yok. Burada çocukların sorununu biz görüyoruz ve biz öğretmenlerin soruna dair bir fikri olmalı. Kendi ders kaynaklarımızı kendimiz geliştirmeliyiz, yazmalıyız." diyor. Gökhan hocanın çalışmalarını duyan birkaç özel okul görüşmek istemiş. O da gidip sunum yapmış. Hocayı üzense bu ürünlere verdiği Türkçe ismin eleştirilmesi. Çünkü ilgi çekmezmiş. Hoca, "Yabancı bir kavram olmalıymış. Böyle konularda illa Batı'dan Maria Montessori gibi birinin bir şeyler geliştirmesi gerekiyor. Maalesef!" diyor. Nitekim ismini değiştirmiş, Latince karga kelimesinin Türkçe okunuşu olan Korpus'u kullanıyor. ( [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.] ) Bu isimden sonra doğal sayılar ve ondalık sayılar öğretenden sipariş edenler olmuş. g.baki@zaman.com.tr

180 ülke arasında sondan onuncuyuz

Gökhan Yücel: OECD'nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) matematik eğitimiyle ilgili tüm dünya ülkelerini kapsayan bir araştırması var. Türkiye 180 ülke arasında sondan onuncu. Birçok ülkede Türkiye'ye yakın basamakta yer almak incitici bir şey olarak görülüyor. Milli eğitim bakanının istifasını istiyorlar. Geçen yıllarda yanılmıyorsam Danimarka'da bu sebepten bakanın istifası istenmişti. Bizde de matematik konusunda özürlü bir toplummuşuz, matematiği anlamayız gibi düşünceler var. Tabii ki öyle değiliz. Sınavlardaki sonuçlara bakıp lise veya ortaöğretimde nerede hata yapılıyor deniyor. Bence sorun temel matematik eğitimiyle ilgili.

Çocukları matematikten tiksindiriyoruz

"Türkçe, okuması ve yazması kolay öğrenilen bir dil. İngilizce yazmasını öğrenmek insanların 5 yılını alıyor. Yani 10 yaşına kadar dili öğretmekle uğraşıyorlar. 10 yaşında da çocuk somut dönemden soyut döneme geçiyor. Bu yüzden 10 yaşına kadar matematiği geçiştirirler. 10'dan sonra asıl konuları gösterirler, o yüzden bizden iyi durumdalar. Biz ise anasınıfından itibaren Türkçeyi çabucak öğretip başlıyoruz matematik öğretmeye. Şunu da bunu da çöz. Somut dönemdeki çocuklara matematiği soyut şekilde anlatıyoruz. Çocuklar tiksiniyor, matematik deyince tüyleri diken diken oluyor. Bunun için bu materyalleri geliştirdim. Önce sigara kartonlarından kesip, elimle çizimler yaparak hazırladım. Aynı konuyu eskiden anlatırdım sınıftan 5–6 çocuk anlardı. Bu materyalle okuma yazma bilmeyen çocuk bile sayıları, rakamları, binler, milyonlar bölüğünü öğrendi. Müfredata göre 2,5 ayda anlattığımız konuyu çocuklar kısa sürede öğreniyor. Sonra bilgisayar ortamında ürünü geliştirdim ve kendi sınıfım için ürettirdim. Okuldaki öğretmen arkadaşlar da istedi, duyan öğretmen arkadaş istedi, şimdiye kadar sanırım 1.400 adet alındı."

-Zaman-

Çevrimdışı eylulada1

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.164
  • 47.318
  • 4.164
  • 47.318
# 11 Eyl 2011 11:34:19
sina05 öğretmenim haber ilgimi çekti.Gökhan Yücel öğretmenimizin çalışmalarını,emeğini tebrik etmek istedim.Ülkemizde bir çok yeniliğe sahip çıkılmasa da öğretmenimizin azmiyle bunun üstesinden geleceğini umuyorum.İnşallah sınıflarımızdaki eğitim ve öğretimi %100 ünü yaparak yaşayarak öğretir hale bir gün geliriz.Bunun için fiziki şartların uygunluğu,materyallerin çeşitliliği ve öğrenci sayısının uygunluluğu göz ardı edilmemeli...
   Gökhan Yücel öğretmenimizin çalışmalarını kutluyorum.

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 11 Eyl 2011 17:23:53
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
sina05 öğretmenim haber ilgimi çekti.Gökhan Yücel öğretmenimizin çalışmalarını,emeğini tebrik etmek istedim.Ülkemizde bir çok yeniliğe sahip çıkılmasa da öğretmenimizin azmiyle bunun üstesinden geleceğini umuyorum.İnşallah sınıflarımızdaki eğitim ve öğretimi %100 ünü yaparak yaşayarak öğretir hale bir gün geliriz.Bunun için fiziki şartların uygunluğu,materyallerin çeşitliliği ve öğrenci sayısının uygunluluğu göz ardı edilmemeli...
   Gökhan Yücel öğretmenimizin çalışmalarını kutluyorum.
Sınıf öğretmeninin bu çalışmayı yapması ayrı gurur verici. :)

Çevrimdışı neo24

  • Bilge Üye
  • *****
  • 3.257
  • 4.839
  • Birleştirilmiş Sınıf
  • 3.257
  • 4.839
  • Birleştirilmiş Sınıf
# 12 Eyl 2011 11:38:50
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Öğretmenlere Ek Ders Kalkıyor


Milli eğitim bakanı Ömer Dinçer’in göreve gelmesi ile  birçok alanda toplu değişikler yapılmaya devam ediyor. Geçici görevlendirme ile çalışan birçok yöneticilerin görevlendirmelerinin iptal edilmesi ile başlayan değişim hareketi devam ediyor. Bakanlıkta son günlerde ciddi manada tartışılan en önemli konulardan biriside okulların işleyişi,  öğretmenlerin mesaisi ve çalışma sistemi oldu. Sınıf öğretmenleri haftada 18 saat derse girerek,branş öğretmenleri ise 15 saat derse girerek maaş karşılığı mesai sürelerini tamamlarken, bu saatlerin üzerinde girdikleri her ders için ek ders ücreti almakta idi.Tam gün eğitim veren birkurumda çalışan öğretmenin günlük mesai süresi 8.30 ile 14.30 arasındaydı ve hafta sonu okullar kapalı oluyordu.

Yapılması düşünülen ve şu sıralar sayın Ömer Dinçer’inde isteği ile, milli eğitim bakanlığında gayet ciddi şekilde tartışılan değişiklik,bilinen mevcut çalışma sistemini tamamen değiştirmeyi ve öğretmenlerin sisteminin diğer kurumlarda çalışan memurların mesai ve maaş sistemine dönüştürülmesini hedefliyor.

Yapılması düşünülen değişikliğe göre öğretmenlere ek ders ücreti artık verilmeyecek. Bunun yanında mesai süresi tüm memurların çalıştığı gibi 8.30 – 17.00 saatleri arasında olacak şekilde artırılacak,derslerden sonra 17.00 a kadar kalan süre etütler ve eğitici egzersizler ile öğretmenler tarafından tamamlanacak. Aynı zamanda hafta sonuda öğretmenler vardiyalı sistem çalışarak okulda bulunacak.

Yapılacak bu değişiklikteki esas amacın, öğrencilerin okul imkan ve olanaklarından(spor salonu,bilg teknoloji sınıfı ve laboratuar gibi.) daha fazla faydalanması, öğrencilerin öğretmenlerden gün içerisinde daha fazla faydalanmaları bu sayede daha kaliteli bir eğitim sağlanacağı, öğrencilerin sosyal,sportif ve eğitsel yönden daha çok gelişmesi olduğu söyleniyor.

 



[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bu haberin kaynağına baktım bulamadım bunu bakan mı açıklamış yoksa bakanın düşüncelerinimi okumuş birisi.
Öğretmenler bu habere bu kadar tepkisiz olursa yakında bu haberde gerçek olur.
Hayaldi gerçek oldu.
Bu haberi yeni bir konu başlığı altında açalım gereken tepkiyi gösterelim haber doğruysa tabii.
saygılar.

Çevrimdışı zalim09

  • Bilge Üye
  • *****
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
  • 7.885
  • 16.332
  • Öğretmen Adayı
# 12 Eyl 2011 11:41:22
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Bu haberin kaynağına baktım bulamadım bunu bakan mı açıklamış yoksa bakanın düşüncelerinimi okumuş birisi.
Öğretmenler bu habere bu kadar tepkisiz olursa yakında bu haberde gerçek olur.
Hayaldi gerçek oldu.
Bu haberi yeni bir konu başlığı altında açalım gereken tepkiyi gösterelim haber doğruysa tabii.
saygılar.

 Sayın neo24 ilgili konu.Bakın orda tepki ve tartışması yapılmış.

  [linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı temisss

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 432
  • 772
  • 432
  • 772
# 12 Eyl 2011 12:26:22
bu haber personelmebnet te

Çevrimdışı suatin

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 12.659
  • 57.187
  • Müdür Yardımcısı
  • 12.659
  • 57.187
  • Müdür Yardımcısı
# 12 Eyl 2011 14:01:15
Şırnak’ın İdil İlçesi’nde, terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın avutkatlarıyla görüşememesini bahane ederek gösteri yapan yüzleri maskeli bir grup, Öğretmenevi binasına molotof kokteyllleri ve taşlarla saldırdı.

Saldırı sırasında binada bulunan 50 kadar öğretmen, büyük panik yaşadı. Göstericilerden bazıları ellerindeki molotofları Öğretmenevi’ne doğru fırlatırken, "Gelmeyin buralara. Terk edin gidin. Burada sizi istemiyoruz. Sizi yakarız" diye bağırdı.

Göstericiler polis tarafından güçlükle dağıtıldı.

Dün gece, Adile Naşin Caddesi toplanan yüzleri maskeli yaklaşık 100 kişi, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin engellediğini ileri sürerek protesto gösterisi yaptı. Lastik yakıp, terör örgütü PKK ve bölücübaşı Öcalan lehine sloganlar atan göstericiler, bir süre sonra, daha önce de saldırılara hedef olan Öğretmenevi’ni hedef aldı. Olası saldırılara karşı çelik bariyerlerin konulduğu Öğretmenevi’ne gösterciler molotof kokteylleri ve taşlar attı. Atılan molotoflar binanın ikinci ve üçüncü katında duvara ve pencerelerdeki çelik bariyerlere isabet edip yere düştü.

’GİDİN BURADAN, SİZİ YAKARIZ’
Saldırı sırasında binada bulunan 50 kadar öğretmen, büyük korku ve panik yaşadı. Binanın alev almasından korkan öğretmenler, "Polis yok mu? Dağıtın şunları" diye bağırdı. Göstericilerden bazıları da ellerindeki molotofları Öğretmenevi’ne doğru fırlatırken, "Gelmeyin buralara. Terk edin gidin. Burada sizi istemiyoruz. Sizi yakarız" diye bağırdı.

Polis, göstericilere gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti. Polise de taşlı ve molotoflu saldırıda bulunan göstericiler, güçlükle dağıltıldı.

ÖĞRETMENLER ŞOKTA
Yeni yapılan atamalarla 400 öğretmenin atamasının yapıldığı ilçede kiralık ev sıkıntısı nedeniyle Öğretmenevi’nde kalan öğretmenler, saldırı sırasında hayatlarının en büyük korkusunu yaşadıklarını dile getirdi.

Daha önce da Öğretmenevi’nin bu tür saldırılara maruz kaldığını dile getiren öğretmenler, dün gece de kaldıkları binanın yakılmak istediğini anlattı, "Eğer pencerelerdeki parmaklılar ve çelik bariyerler olmasıydı, içireye düşen molotoflar yangın çıkarırdı" dedi. Öğretmenler, 4 yıl önce yapımına başlanan yeni öğretmenevinin bitirilmediğini belirterek, "Bu tür saldırılara maruz kalmamak için yeni öğretmenevinin hemen bitirilmesini ve bizlerin oraya nakledilmesini istiyoruz" dedi.

Çevrimdışı sina05

  • B Grubu
  • 6.545
  • 16.677
  • 6.545
  • 16.677
# 13 Eyl 2011 20:50:27
Eğitim Konusunda Singapur'dan öğrenilcek çok şey var/ Hürriyet- Özgür Bolat

[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı galipkudalak

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.129
  • 10.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.129
  • 10.547
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 17 Eyl 2011 14:33:43
Ve bakanımız açıkladı:
1. Öğretmenlere ek ders ücreti var. (Polemik sona erdi.)
2. Öğretmen olmayana ek ders ücreti yok.
3. Öğretmenler saygınlık kazanmalı.
4. Öğretmenler kendini geliştirmeli. (Yüksek lisans yapmalı.)
5. Öğretmenler fedâkârlık yapmalı.
6. Öğretmenler meslekî eğitime tabi tutulmalı.

fedakarlıktan kastı ne acaba..................??

Çevrimdışı UPAZ

  • Uzman Üye
  • *****
  • 557
  • 2.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 557
  • 2.683
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 17 Eyl 2011 15:33:44
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]
Ve bakanımız açıkladı:
1. Öğretmenlere ek ders ücreti var. (Polemik sona erdi.)
2. Öğretmen olmayana ek ders ücreti yok.
3. Öğretmenler saygınlık kazanmalı.
4. Öğretmenler kendini geliştirmeli. (Yüksek lisans yapmalı.)
5. Öğretmenler fedâkârlık yapmalı.
6. Öğretmenler meslekî eğitime tabi tutulmalı.

fedakarlıktan kastı ne acaba..................??

öğretmenler yüksek lisans yapmalı diyor sevgili bakan, sonra da eğitim özründen tayinler suistimal ediliyor diyo? bu ne mantıksızlık?

fedakarlıktan kasıt da şu olmalı hocam sanırsam : bir öğretmen eşinden ve çocuğundan  2 veya 3 sene ayrı kalabilmeli..( sevgili bakanın fikri)

Çevrimdışı atasay15

  • Bilge Üye
  • *****
  • 10.483
  • 10.706
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 10.483
  • 10.706
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 17 Eyl 2011 15:41:00
fadekarlıktan kasıt eşlerden, cocuklarından ayrı kalmak sizinde doğru anladıgınız gibi ??? bunun ne anlama geldigini ancak yaşayan bilir. biz gecen  sene ayrı illerde çalıştık eşimle.. Allaha şükür ki birleştik bu yıl..

Anayasal haklardan fedakarlık yapılmaz.. anayasa aile bütünlüğünü esas alıyor.. evet öğrencilerimiz önemlidir, öğrencilerin dönem içinde öğretmen değiştirmesi sıkıntı yaratır ama öğretmenimizin eşinden, cocugundan , kendinden, kendi ve ailesinin sağlığından daha  önemli olmasa gerek diye düşünüyorum. cünkü bir öğretmen değişikliğinde birisi gider birisi gelir ama eşinden , cocugundan ayrı olan öğretmenin yerine idareten eşler birleşene kadar bir eş, bir ana, bir baba verilmiyor !!!

Çevrimdışı Umut Yarında

  • Üyeliği İptal Edildi
  • 46
  • 86
  • 46
  • 86
# 18 Eyl 2011 09:00:49
Tablete geçiş iyi de ya sonrası?

Okullar, yarın, mütevazı bir şekilde açılıyor. Ama asıl şov şubatta yani ikinci yarı yılda gerçekleşecek.
Türk eğitim tarihinin en büyük reformu diye sunulan projeye göre, her öğrenciye tablet bilgisayar verilecek. Defter, kitap, ödev her şey onun içinde olacak. Yani çantaya veda edilecek.
Her ne kadar önce, herkese bir anda verilecek diye açıklamalar yapılsa da, daha sonra, bu işin o kadar da kolay olmadığı anlaşılarak revize edildi. Eğer yeni bir değişiklik olmazsa, 5 ve 9’uncu sınıf öğrencilerine şubatta, diğer öğrencilere de kademeli olarak önümüzdeki 3, 5 yıl içinde tablet verilecek.
Tabletin, öğretmenin yerini alıp almayacağını, eğitime çağ atlatıp atlamayacağını, yazılımların nasıl sağlanacağını, ömürlerinin ne kadar olacağını, dışarıdan mı ithal edilecek yoksa kendimiz mi üreteceğiz gibi soruları elbette uzun uzun tartışacağız, tartışmalıyız da. Ama ben çok daha basit soruların cevabını merak ediyorum. Bir bilen varsa da ne olur bize de açıklasın ki, oh be, hiç olmazsa bu konuda, enine boyuna düşünülerek hareket ediliyor diye içimiz rahat olsun...

Kırılıp, bozulursa ne olacak?
Bilgisayarlar narin aletler ve ömürleri de çok uzun değil. Üstelik kullanıcıları da öğrenciler yani çocuklar. Söz konusu onlar olduğunda, hele hele çanta gibi okula götürüp getirdiklerinde, bırakın üç, dört yılı, birinci yılın sonunda en az üçte biri ıskartaya çıkarsa hiç şaşırmam.
İşte merak ettiğim çok basit soru bu?
-  Her okula yüzlerce yedek tablet mi verilecek? Kırılan, kaybolan, bozulan tabletler ve onların kullanıcıları ne olacak?
-  O akşam bozuldu ve ertesi gün sınav varsa, öğrenci dersini nereden çalışacak?
-  Kırılıp, bozulan ya da çalınan tabletin yenisini devlet mi verecek yoksa öğrenci kendisi mi alacak?
Evet çok basit üç soru. Ve bu soruların cevabı bulunmadan, kervan yolda düzelir mantığı ile hareket edilmemelidir...

Nerede üretilecek?
Konunun biraz içine girip, ilgililerle konuştukça çok ilginç ayrıntılar ortaya çıkıyor. Meğerse bilgisayar ya da tablet üretmek pek o kadar zor değilmiş. Dünyaca ünlü markaların bile iç donanımı hep Çin’den geliyormuş. Burada ya da başka ülkelerde yapılan, sadece kasaların dizaynı ve pazarlamaymış. Yani bu çerçeveden bakıldığında MEB bir yerde bir fabrika kurup ya da kurdurtup milyonlarca bilgisayar üretebilirmiş. Zaten çok basit bir teknoloji, montajı da o kadar zor olmaz deniliyor. İşte bu noktada tartışılan konu, bu işi devlet mi, birkaç firma mı, yoksa adil koşullarda gerçekleşecek bir ihaleyle belirlenecek firmalar mı üstlenecek?..
Üretmek kadar, dağıtım, garanti ve servis koşulları da çok önemli. Yeni kurulan bir firma ya da devlet bu işi ne kadar becerir? Stok olmadan bu iş nereye kadar gider? En önemlisi de her yıl değişen teknolojiye karşı, eldeki tabletler nasıl yenilenir?..

Bu iş o kadar kolay mı?
Gelişen teknolojiyi eğitime entegre etmek, bir iktidarın, ülkesine ve öğrencilere yapabileceği en büyük hizmettir. Bu konuda kendilerine şükran borçluyuz. Ama, yine büyük alkışlarla getirilen Bilişim Sınıfları ve FATİH projesinin akıbeti de ortada! Heyecanla başlıyor, sonunu getiremiyoruz. Bilişim sınıflarına yüz binlerce bilgisayar alındı. Elektriği olmayan köylere bilgisayar gönderildi, paketi hiç açılmadan modeli geçenler de oldu. En vahimi ise önce bilişim öğretmenleri sonra da tüm öğretmenler olmadan da bu projelerin hayata geçirilebileceği gibi yanlış bir inanışın esiri olundu. Oysa okulsuz, öğretmensiz öğretim olabilir ama eğitim asla. Nasıl ki dershaneler okulun yerini tutmuyorsa, bilgisayarlar da asla okulun ve öğretmenin yerini doldurmaz. Eğitimde okul ve öğretmenin rolü, ne bugün ne de gelecekte asla kaybolmaz. Öncelikle bunun bilinmesi ve her projenin bu anlayışa göre şekillenmesi gerekir...

Yazılımı kim yapacak?
Bilgisayar demek yazılım demek. Peki bu yazılımları kim gerçekleştirecek? Bakanlığın kendisi mi yoksa yıllardır bir işe yaradığı görülmeyen döküntü yazılımlar mı? MEB bu konuyu da hafife alıyor. Ya da birilerinin gazına geliyor. Yazılımları dışarıdan alsa bile kendi içerisinde müthiş bir donanıma sahip denetleme ekiplerinin olması gerekir. Tıkandığı noktada, 24 saat hizmet verecek, cıva gibi mühendisler ve öğretmenler olmadan yarı yolda kalınır.
Özetin özeti: Şartları iyi oluşturulmamış bir proje ya yolda kalır ya da baş ağrıtır. Anadolu lisesi kayıtları ortada. MEB bu konuda şeffaf, adil, öngörülü ve cesur olmadıkça, bu iş yürümez. Oysa bu proje kesinlikle başarıya ulaşmalı...

Abbas Güçlü - Milliyet
[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

Çevrimdışı söhret

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.271
  • 4.809
  • 3. Sınıf Öğretmeni
  • 2.271
  • 4.809
  • 3. Sınıf Öğretmeni
# 23 Eyl 2011 19:35:10
bilmiyorum paylaşıldı mı ama ben içim yana yana paylaşıyorum :


9232011
Türkiye Artık 7 Bölge Değil

Değişiklik, bölgelerin kendi sınırları içinde benzerlik göstermemesi ve bir bölgenin diğer bölgeden  özellikleri itibarıyla tam olarak ayrılmaması sebebiyle yapıldı.

Türkiye coğrafyasını kitaplarda bölgelere ayırmadan anlatma kararı alan Bakanlık, bu kapsamda Türkiye coğrafyasını; iklim,  doğal bitki örtüsü ve toprak gibi doğal   özelliklerine göre belirledi.

Uygulamayla; Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu şeklindeki 7 bölge tarih oldu.  Lise müfredatında yapılan değişiklik henüz  ilköğretimde gerçekleşmedi.

12'nci sınıflarda anlatılan 7 coğrafi bölgeden birisi olan Marmara'nın nüfusu net olarak bilinmiyor. Bilecik, Marmara Bölgesi'nde kalmasına rağmen topraklarının bazı bölümleri Karadeniz, İç Anadolu ve Ege'de de yer alıyor. Bilecik gibi toprakları 4 farklı bölgede yer alan birçok il bulunuyor.

Bölgeler arasında nüfus karmaşasının yanı  sıra aynı zamanda iklimsel karmaşa da yaşanıyor. Ege Bölgesi'nin iç kesimlerinde karasal iklim görülürken, kıyı kesimlerinde Akdeniz iklimi etkili. Bakanlık 12'nci sınıf  derslerinde bölge ayrımını kaldırırken yerine yeni bölgeler koymadı. Bölgeler arasındaki ilişkiler daha net ortaya çıkarılacak; bölgeler ise fiziki, beşeri ve ekonomik   özelliklerine göre derslerde anlatılacak.  Sürat  Yayınları Coğrafya  Yayın  Yönetmeni Hakan Öcal, yeni sistemde bölgelerin kendi içinde birbirine benzediğini söylüyor.


[linkler sadece üyelerimize görünmektedir.]

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK