İbretlik Hikayeler

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Oca 2015 15:20:50
Çınar ve Sarmaşık

Bir gün, bir çınar ağacının yanı başında bir sarmaşık filizi boy vermeye başlamış. Bahar günleri ilerledikçe; sarmaşık, çınar ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurun ve güneşin etkisiyle büyümüş ve çınarın boyuna ulaşmış. Sarmaşık hızlı büyüyüp boy atmanın gururuyla ve küçümseyen bir eda ile çınara sormuş:

- Sen kaç ayda büyüyüp bu hale geldin diye?

Çınar cevap vermiş: 100 yılda!

- 100 yılda mı demiş sarmaşık. Alaycı bir tavırla gülmüş ve yapraklarını böbürlene böbürlene sallamış. Daha sonra da;Ben iki ayda senin boyuna geldim, bak diyerek alaycı tavrını sürdürmüş.

- Doğru demiş, çınar; Sen iki ayda benim sırtımdan, benim gıdamı emerek ve benim gövdemi kullanarak benim boyuma geldin!

Günler günleri kovalamış. İlkbahar ve yaz bitmiş. Sonbahar, yani hazan mevsimi gelmiş. Sonbaharın ilk rüzgarlarıyla sarmaşık; önce üşümeye sonra yapraklarını dökmeye, soğuklar arttıkça da, dalları aşağı doğru düşmeye başlamış. Sarmaşık endişe içinde, çınara sormuş: Neler oluyor bana?

- Ölüyorsun ve yok oluyorsun diye cevap vermiş çınar. Sarmaşık, Niçin diye sormuş panik içinde. Çınar cevap vermiş:

- Benim yüz yılda geldiğim yere, sen iki ayda gelmeye çalıştığın için.

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Oca 2015 15:22:38
BİR KAPI AÇIK KALSIN



Bırak, Rabbinle aranda bir kapı açık kalsın!

 Eski zamanlarda bir zat, seyahati sırasında çok ilginç bir olaya şahid olur..

 Çölde, eşkiyaların bir kervana saldırdıklarını, ne var ne yoksa zorbaca gasbettiklerini korkuyla seyreder uzaktan..

 Biraz sonra bakar ki, soygun yapan eşkiyaların reisi bir kenarda abdest alıp, namaza duruyor..

 Adam hayretlerdedir..
 Dayanamaz, namazdan sonra yanına varır ve sorar ona;

“Merak ve hayretler içindeyim” der..

“Yaptığın iş zalimce ve haram..Günahlar içindesin..Sonra da kalkıp, o yaptıklarını men’edenin huzuruna varıyorsun! Bu nasıl iştir?”

Yani bu ne perhiz bu ne lahana turşusu hesabı

Eşkiyaların reisi olabildiğince hüzünlü, şu ilginç ve ibretli cevabı verir;

“ Ey yolcu! Ben yıllardır şeytana ve ayartıcı benliğime uyarak, Rabbimle aramda faraza 100 kapı varsa, 99 unu kapattım  İstiyorum ki hiç değilse BİR KAPI AÇIK KALSIN!”

Aradan zaman geçer, o zatın yolu, nasibolur Kabe’ye düşer..Tavaf esnasında bir de bakar ki, yıllardır hiç unutamadığı o eşkiya reisi de orada!.. Kabe’ye sarılmış, huşu ile dua etmekte, hıçkırıklarla ağlamaktadır..

 Yine hayretlerdedir o zat..
 Yanına varır selamlar onu, kendini tanıtır ve sorar;

“Oradan buraya...Nasıl oldu bu iş? Nedir bunun hikmeti?”

Tebessüm eder tövbekar adam ve ışıl ışıl gözleri, boynu bükük der ki;

“Sana demiştim ya hani; Hiç değilse BİR KAPI AÇIK KALSIN O’nunla aramda..İşte ben, tüm acizliğim ve samimiyetimle o kapıyı hep açık tuttum..Rabbim de rahmetiyle, muhabbetiyle lutfetti tüm kapıları açıverdi, O’nun atasına hudud mu var?”

Çevrimdışı ılgın01

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 2.100
  • 6.273
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 28 Oca 2015 15:23:08
YEŞİL ELBİSE

Yolda
karşılaştığımızda ezan okunuyordu.

-Gel
seni camiye götüreyim,dedim.

Bugün Cuma biliyorsun.

-Sen
de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,dedi

-Biliyorum
ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.

-Ne
bileyim olmuyor işte,dedi.

Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe
ediyorum.

Gayri
ihtiyari gülmeye başladım.

-Herhalde
şaka yapıyorsun,dedim.

Bunun için cami terkedilir mi?

-Ciddi
söylüyorum,dedi.

Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.

Gerçekten
öyleydi.

Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir
başka tonundan seçer

ve her zaman ütülü tutardı.

-Peki,dedim.Hayatında
hiç camiye gitmedin mi?

-Çocukken
dedemle birkaç kere gitmiştim,dedi.

Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe
etmiyordum.

Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.

Söyledikleri
beni son derece şaşırtmış ve

bu konuyu açtığıma pişman etmişti.

Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.

Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin

Camide olduğunu söylediler.

Hemen gittim.

Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve

Üzerinde yine Yeşiller vardı.

Yavaşca
yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:

-Hani,dedim.

Camiye gelmeyecektin?

Hiç
sesini çıkarmadı.

Çünkü musalla taşının üzerinde,

Yeşil örtülü bir Tabut içinde yatıyordu.
Cuneyt suavi

Çevrimdışı Alpr86

  • Üye
  • *
  • 5
  • 10
  • 5
  • 10
# 30 Oca 2015 15:36:28
Çok güzel paylaşımlar.

Çevrimdışı ayas42

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 156
  • 1.076
  • 2. Sınıf Öğretmeni
  • 156
  • 1.076
  • 2. Sınıf Öğretmeni
# 01 Şub 2015 22:36:59
Hacı Bektaşi Veli (MAKALAT isimli eserinde )`ye göre insanın olgunlaşmasında hakikate ulaşmak için dört kapıdan geçilir.

1- Şeriat kapısı
2- Tarikat kapısı
3- Marifet kapısı
4- Hakikat kapısı

Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek hakikate ulaşılır.
Öğrencilerinden biri Mevlana’ya sormuş; “Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?”

“Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım.”

Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana’nın öğrencisini yere yıkmış.

Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.

Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.

Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş.

Öğrenci Mevlana’ya dönmüş, olanları anlatmış.Mevlana; “İşte sana istediğin örnekler…

- Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.

- İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi.
“Sana kötülük yapana bile iyilik yap”. Onun için döndü, oturdu.

- Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaradan’dan geldiğini bilir, inanır. Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.

- Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile…

Çevrimdışı m3r52

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 1.770
  • 15.706
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Şub 2015 19:31:38
                BERBERİN AKIL ERMEZLİĞİ
   Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak için berbere gitti . Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.Değişik konular üzerine konuştular.Birden Allah ile ilgili konu açıldı.
Berber : “ Bak adamım , ben senin söylediğin gibi Allah’ın varlığına inanmıyorum .”
Adam : “ Peki neden böyle diyorsun .”
Berber :“ Bunu açıklamak çok kolay .Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.Lütfen bana söyler misin , eğer Allah var  olsaydı , bu kadar sorunlu , sıkıntılı , hasta insan olur muydu ? Allah olsaydı , kimseye acı çektirmez , hiçbirini üzmezdi .Allah olsaydı , bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum … ”
  Adam bir an  durdu ve düşündü , ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı . Tam caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü . Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti .Adam berberin dükkanına  geri döndü .
   Adam : “ Biliyor musun ne  var , bence berber diye bişey yok. ”
Berber: “ Bu nasıl olabilir ki ? Ben buradayım ve bir berberim . ”
Adam :“Hayır, yok . Çünkü olsaydı , caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı . ”
Berber : “ Hımmm. Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa , ben ne yapabilirim ki ? ”
Adam : “ Kesinlikle doğru  ! Püf noktası da bu ! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa , o ne yapabilir ”
                                                                                                     Allah Nasip Ederse  Olur kitabından alıntıdır

Çevrimdışı s.kahya

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
  • 8.773
  • 33.609
  • Müdür Yardımcısı
# 02 Şub 2015 20:56:38
"...Kim bilir Nebi'si nasıl olur?..."

Çevrimdışı yoncalodi

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 10.067
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
  • 10.067
  • 18.369
  • Müdür Yetkili
# 04 Şub 2015 13:24:08
Çinli Lili ve Kaynanası

Uzun yıllar önce Çinde Li-Li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar.
Lakin kısa bir süre sonra kayın validesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar.


İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Bu durum onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrenin oldukça tepkisini alır.
Birkaç ay sonra bitmez tükenmez gelin kaynana kavgalarından onun ve kayın validesi ile arada kalan eşi içinde cehennem haline gelmiştir. Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kadın doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır.
Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ilaç hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler.
Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır.
Yaşlı adam genç kadına kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını, ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.


Sevinç içinde eve dönen Li-Li yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün en güzel yemekleri yaparak kaynanasının tabağına azar azar zehiri damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranıyordu. Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmişti ve Li-Li’yi kendi kızı görüyor, evde artık barış rüzgârları esiyordu.
Genç kadın kendisini ağır bir yük altında hissetti. Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkânının yolunu tuttu ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir için yalvardı, çünkü artık yaşlı kadının ölmesini istemiyordu.
Baharatçı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran Li-Li ye baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı.
‘Sevgili Li-Li, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça oda dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı böylece siz gerçek bir ana kız oldunuz’ dedi.
Eski bir Çin atasözü şöyle der, Gül veren elde gül kokusu kalır.

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 05 Şub 2015 17:01:03
Sahabîlerden biri
bir gün Peygamber\’imize (S.A.S.) «Yâ Rasûlallah! (S.A.S.) En cok kimle iyi gecinmeliyim?»
diye sorar. Peygamber (S.A.S.)\’imiz «Annenle» buyururlar. Adam «Sonra siraca kim gelir?»
diye sorar.
Peygamber (S.A.S.)\’imiz yine «Annen» diye cevap buyurur. Adam yine
«Daha sonra sirada kim gelir?»
diye sorar. Peygamber (S.A.S.)\’imiz yine «Anan» diye cevap buyururlar. Adam bir daha «Sonra
sirada kim gelir?» diye sorunca, Peygamber (S.A.S.)\’imiz bu defa «Baban» diye
cevap buyurdular.
Buhârî ile Müslim\’in birlikte

Çevrimdışı türkoglutürk

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.175
  • 3.371
  • Müdür Yardımcısı
  • 2.175
  • 3.371
  • Müdür Yardımcısı
# 06 Şub 2015 10:33:34
BAYKUŞ

Hz Süleyman (a.s) huzuruna girip selam veren baykuşa sormuş.

- “Ey Baykuş! Evlere konunca niçin uzun uzun ötersin?”

...
- “İnsanoğlu bu kadar ağır imtihanla karşı karşıya iken nasıl rahat uyur ? demek isterim.
- “Gündüzleri niçin dışarı çıkmazsın?”
- “İnsanoğlunun birbirlerine olan zulümlerinden dolayı….”
- “Feryâdında ne dersin ?”
- “Ey gâfiller! Yolculuk var.Hazırlıkta bulunun” derim.

Hz. Süleyman (a.s) şöyle buyurmuş : “ İnsana böyle yol gösteren başka bir kuş yoktur. Neden insanoğlu onu uğursuz sayar, anlamadım.”.....

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 06 Şub 2015 11:53:06
Yetmişine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen kırklı yaşlarda ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hâl hatır, çoluk çocuk ve havadan sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.

Yaşlı baba kargaya gülümseyerek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: ‘Bu ne oğlum?’

Oğlu şaşkın, cevapladı: ‘O bir karga baba.’

Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: ‘Bu ne oğlum?’

Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: ‘Baba, o bir karga’

Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu: ‘Bu ne?’

Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: ‘O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?’

Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti: ‘Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?’

Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümsemeye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.

‘Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanı başımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.’

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 07 Şub 2015 22:14:24
Amr bin Avf (r.a.)
Hz. Amr, İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu. Diğer sahabiler gibi Medi­ne’ye hicret etti. Hendek Savaşı’na katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Tebük Gaz­ve­si’ne katılmayı çok istemesine rağmen yol hazırlığı için maddi gücü olmadığından katılamadı. O sırada Medine’de maddi sıkıntı vardı. Maddi duru­mu iyi olan sahabiler bile bu gazveye hazırlanmakta zorluk çektiler.
Hz. Amr, kendisi gibi imkânı olmayan birkaç sahabiyle birlikte Peygamberi­mize gitti. Ondan, bu cihadın sevabından mahrum kalmak istemediklerini, bu hususta kendilerine yardımcı olmasını istediler. Fakat Peygamberimizin vere­bilecek bir şeyi yoktu. Bu sahabiler ağlayarak Re­sû­lul­lah’ın yanından ayrıldılar. Bunun üzerine Tevbe Sûresi’nin 92. âyeti nazil oldu. Bu âyette mealen şöyle bu­yuruluyordu:
“Binebilecekleri bir hayvan vermen için sana geldiklerinde, ‘Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum.’ dediğin zaman, sarf edecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden ağlaya ağlaya geri dönenlere de bir günah yoktur.”
Peygamberimizden birkaç hadis de rivayet eden Hz. Amr, Muâviye’nin (r.a.) hilafeti zamanında vefat etti.
Onun rivayet ettiği hadislerden birisi şu mealdedir:
“Kim benden sonra terk edilmiş bir sünneti yaşatırsa, onunla amel eden in­sanların sevabından hiçbir şey eksiltilmeksizin, onların sevaplarından bir misli­ni alır. Kim de Al­lah ve Resûlünün kabul etmediği, hoşlanmadığı bir bid’a çıka­rırsa, aynı şekilde onunla amel eden insanların günahlarından hiç eksiltilmeksi­zin bir mislini yüklenmiş olur”[1]

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 07 Şub 2015 22:45:31
En Cesur Kimdir? |Bir Kıssa Bin Hisse
Hz. Ali (kerremallâhü vecheh):
“En cesur insan kimdir? diye sordu.
“Sensin” dediler. Hz. Ali (k.v.):
“İçimde bir korku olmadan hiç bir kimse ile çarpışmış değilim. Bana en şecâatli kimdir, onu söyleyin.” dedi.
“Bilmiyoruz, kimdir?” dediler.
“En cesur Hz. Ebûbekir’dir. Bedir günü Resûlullâh’a (s.a.v.) bir çardak yapmıştık. Müşriklerden birinin ansızın yapacağı bir hücûmdan onu korumak için:
“Kim Resûlullâh ile beraber kalır?” dedik. Allâh’a yemin ederim ki, aramızdan kimse meydana çıkmadı, yalnız Hz. Ebûbekir kılıcını çekerek, Resûlullâh’ın yanına geldi. Hücûm eden herkese karşılık veriyordu. Şüphesiz, en şecâatli kimse odur. Yine Hz. Ali (kv.) buyurdular:
“Bir gün Mekke müşriklerinin Resûlullâh’a (s.a.v.) eziyet ettiklerini ve: “Sen misin ilâhlarımızı bir ilâh yapan?” dediklerini gördüm. Allâh’a yemin ederim ki; aramızdan hiç kimse imdadına koşamadı. Yalnız Ebûbekir ortaya çıkarak, birini dövüp ötekini itekleyerek:
“Yazıklar olsun size! ‘Rabbim Allah!’ diyen bir adamı öldürecek misiniz?” diyordu. Hz. Ali abasını çıkardı, sakalı ıslanıncaya kadar ağladı ve:
“Allah aşkına söyleyin. Firavun devrindeki mü’min mi daha hayırlıdır, yoksa Ebûbekir mi?” dedi. Herkes sustu, bunun üzerine Hz. Ali:
“Bana cevap veriniz! Allâh’a yemin ederim ki, Ebûbekir’in bir saati, Firavun devrindeki müminin bin saatinden hayırlıdır. Zîrâ o, îmânını gizliyordu; bu ise îmânını ilân ediyor, dedi.
Kaynak; Târihu’l-Hulefâ, Süyûtî

Çevrimdışı hayat 2

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.110
  • 7.618
  • 1. Sınıf Öğretmeni
  • 1.110
  • 7.618
  • 1. Sınıf Öğretmeni
# 08 Şub 2015 00:57:54
Bir adam Microsoft şirketine iş için konuşmaya gidiyor.
 Girmek istediği iş de tuvalet temizleyiciliği.


HR menajeri ile görüşüp tıkanmış bir lavaboyu temizleyip testten geçiyor.

HR menajeri adama testi geçtiğini, hangi gün saat kaçta iş başı yapması gerektiğinin kendisine e-mail yoluyla gönderileceğini söylüyor.


 Adam, bilgisayarı olmadığını dolayısıyla e-mail kullanmadığını açıklıyor. HR menajeri: "Üzgünüm ama e-mailiniz yoksa siz sanal olarak var sayılamazsınız ve bu yüzden sizi işe alamayız." diyor.

Adam çaresizce dışarıya çıkıyor ve "Ne yapsam, ne etsem!" diye düşünürken cebindeki 10 dolar ile 20 kilo kiraz almaya karar veriyor. Kapı kapı gezerek kirazları satıyor ve 2 saat içinde sermayesini 2 katına çıkarıyor. "Bu şekilde ekmek paramı çıkarabilirim." diyerek her gün sabah erkenden kalkıyor ve kapı kapı dolaşarak kiraz satıyor.


 Her gün sermayesi büyüyor. Derken küçük bir kamyonet alıyor ve satışa devam ediyor. Az bir zaman sonra büyük bir kamyon ve birkaç küçük kamyonet alıyor.

...5 sene geçiyor...

Bu adam şu anda Amerika'nın en büyükleri arasında yer alan bir nakliyat şirketinin sahibi. Bir gün ailesinin geleceğini düşünerek sigorta yaptırmak istiyor.


 Sigorta şirketi kendisinden bir e-mail adresi istiyor. E-mail kullanmadığını söylediğinde sigortacı: "İlginç, e-mailiniz olmadan büyük bir holding kurmuşsunuz. Bir de e-mailiniz olsaydı neler yapardınız!" diyor.

Adamın cevabı: "E-mailim olsaydı şu an da Microsoft'ta tuvalet temizliyordum."

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.771
  • 227.189
  • 28.771
  • 227.189
# 08 Şub 2015 08:46:56
IŞIĞI YANAN EVLER
"Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.
Gençtim, bekardım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.
Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak: "Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim. Hacıanne: " Evladım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek, onu bekliyoruz" dedi.
Merak ettim, tekrar sordum: "Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"
Hacıanne: "Hayır evladım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz."
Konya Ovası'nda, ya da bir başka yerinde Türkiye'nin, trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler yerinde hala duruyor mudur?"
( Prof.Dr.Saffet Solak'ın bir hatırası)/Alıntı

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK