Sevdiğimiz Şiirler

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 01 Mar 2016 21:46:14

Saçlarını çöz geceye karşı
Adını inat koy bahçende açan gülün
Yağmuru kırdık rapunzel
Seni masallardan çıkardım
Ve yaşadım bir günahı seninle
Çıplak ayaklarını gizle gözlerden
Yağmurun dokunduğu her yerini
Sesini koru günah kelimelerden
Yanında meleklernden bir ordu
Saçlarını çöz geceye karşı
Cadılar çıkmadan yerlerinden
İnancın sancağını diktim her kapısız kuleye
Adını yazdığım her sayfayı yoldum defterden
Lakin rapunzel saçların korudu güzelliğini
Dilin yağmurla sustu
Gözlerin suçlu... tanınmaz 
Güneşi suratsızlara bıraktık
Dilin gücü kalmadı
Yağmur sularıyla ıslattık
Sana öldüm diye ağlamak geçiyor içimden
Bekar odalarında yalnız bir ölü
Gözlerim arsız seni görmemekten
Odamda ifritler dolanıyor
Kulaklarımda terkeden sevgililerin sözü
Beni sokak ortalarında bırakıyor
Kendimi unuttum uzaktan duyunca ağlayışını
Şarkını sürdür rapunzel geceye karşı
Saçlarını sarkıt sen bağımsız kollarına erkeklerin
Güzel bir ölüm beğenerek kendime
Güllere, leylaklara aldırmadan öpüyorum
Yalnız duyunca rapunzel ağladığını
Kendime lanet ederek, lanet ederek yiğitliğime
İnceliğime yükleniyorum
Yağan yağmurlar durur rapunzel
Baharda kar yağar sen küsersen
Karıncalar aç kalır sen gidersen gizlice
Ve biter bir ömür
Sana unutmanın ağırlığını anlatmıştım
Ağı bir balığın nasıl kırdığını özgürlük için
O engin denizde bir gün
Anlatmıştım her insan gibi öldüğünü
Dinle rapunzel
Sararak dilini parmaklarına
Ufkun ötesine sessizce geçtiğini
Benden saklayamazsın
Açsan da birgün kapını başkalarına
Beni hiçbir zaman unutamazsın
Sana öldüğümü anlatamam
Cılızlaşan alevimin yavaşca söndüğünü
Ve kalbimin hergün büyüdüğünü hasretinle
Sana uzak kalmak aşka uzak kalmak demektir
Duy artık, duy rapunzel çığlıklarımı
Boğazlanan bir martınınkini andıran
Bu bir aşk şarkısıdır ve adı sevilmemektir.
Geçmedi sancısı savurduğun okların göğsümde
Yağmur her düştüğü yeri yakıyor
İnan rapunzel dilinde açan her çiçek
Beni hiçliğin kucağına acımasız atıyor
Artık yaşamaya kurulu bir kukla gibi
Kulenin dibinde dönmeyeceğim
Ve inansam da senin daima beni sevdiğine
İsmini bir daha hiç seslenmeyeceğim
Yine bir melek olarak sarkıt saçlarını
Yahut kulende kal, insan ol biraz
                            İlhami Atmaca

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2016 23:32:56
Birisi

Birşey var aramızda,
Senin bakışından belli,
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir,
İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze.
Birşey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek,
Fakat ne kadar saklasak nafile,
Birşey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.

Nahit Ulvi Akgün

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2016 23:34:30
Aşk iki kişiliktir

Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Ataol Behramoğlu

Çevrimdışı munzeviçığlık

  • Uzman Üye
  • *****
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 4.642
  • 22.384
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 01 Mar 2016 23:35:33
         SUSKUN

   Sus, kimseler duymasın.
   Duymasın ölürüm ha.
   Aydım yarı gecede
   Yeşil bir yağmur sonra...
   Yağıyor yeşil.

   En uzak, o adsız ve kimselersiz,
   O yitik yıldızda duyuyor musun?
   Bir stradivarius inler kendi kendine,
   Yayı, reçinesi, köprüsü yeşil.
   Önce bendim diyor ve sonra benim...
   Ölümsüz, güzel ve çetin.
   Ezgisidir dolaşan bütün evreni,
   Bilinen, bilinmeyen ıssızlıkları.
   Canımı, tüylerimi sarmada şimdi
   Kendi rüzgarıyla vurgun...
   Sarıyor yeşil.

   Rüya, bütün çektigimiz.
   Rüya kahrım, rüya zindan.
   Nasıl da yılları buldu,
   Bir mısra boyu maceram...
   Bilmezler nasıl aradık birbirimizi,
   Bilmezler nasıl sevdik,
   İki yitik hasret,
   İki parça can.
   Çatladı yüreği çakmaktaşının,
   Ağıyor gök kuşaklarının serinliğinde
   Çağlardır boğulmuş bir su...
   Ağıyor yeşil.

   Yivlerinde yeşil güller fışkırmış,
   Susmuş bütün namlular...
   Susmuş dağ,
   Susmuş deniz.
   Dünya mışıl-mışıl,
   Uykular derin,
   Yılan su getirir yavru serçeye,
   Kısır kadin, maviş bir kız doğurmuş,
   Memeleri bereketli ve serin...
   Sağıyor yeşil.

   Aydım yarı gecede,
   Neron, çocuk kitaplarında çirkin bir surat,     
   Ve Sezarsa, bir ad, yıkıntılarda.
   Ama hançer taşı sanki
   Koca Kartaca!
   Hani, kibrit suyu vermişlerdi üstüne
   Bak nasıl alıyor, yigit,
   Binlerce yıl da sonra
   Alıyor yesil.

   Vurur dağın doruğundan
   Atmacamın çalkara,
   Yalın gölgesi.
   Kuş vurmaz, tavşan almaz,
   Ama aç, azgın
   Köpek balıklarıydı parçaladığı
   Bak, Tiber saygılı, suskun.
   Bak nilüfer dizisi zinciri.
   Bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,
   Cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,
   Ve ilk gerillası Spartakus'un.
   Susuyor yeşil.

   Sus, kimseler duymasın,
   Duymasın, ölürüm ha.
   Aymışam yarı gece,
   Seni bulmuşam sonra.
   Seni, kaburgamın altın parçası.
   Seni, dişlerinde elma kokusu.
   Bir daha hangi ana doğurur bizi?

   Ruhum...
   Mısra çekiyorum, haberin olsun.
   Çarşılarin en küçük meyhanesi bu,
   Saçları yüzümde kardeş, çocuksu.
   Derimizin altında o olüm namussuzu...
   Ve Ahmedin işi ilk rasgidiyor.
   İlktir dost elinin hançersizliği...
   Ağlıyor yeşil.
   
   Ahmed ARİF

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2016 00:25:03
Azizim

Sevmek Zor İş Azizim
Gitmemeliydin azizim.
Ben git desem de gitmemeliydin.
Görmesem de görmeli, sevmesem de sevmeliydin.
Önce ızdırabım olmalıydın, aşkım olman için;
Çekmeliydin sancıyı, yakmalıydın çırayı…
Unuttun mu azizim aşk neydi?
Hayalini bile hayal etmeye şükredebilmekti.
Aşk dokunmak değildi ki azizim / Yüreğe okunmaktı.
Hoyrat esen rüzgârlarda âminleri,
Hayata beraber dokunmaktı.
Herkesin bir dünyası var kapılarını sıkı sıkıya kapadığı…
Açtığında ağladığı…
Ben sana açtım.
Ben sana kandım azizim.
Ben sana yandım.
İçtiğin çayın tadını paylaşamadığın dostların,
Renginde hissedemediğin sevdaların,
Kokusunda buram buram muhabbetin olduğu aşkların
Olmadıysa…
Boşa yaşamışsın be azizim.
Sevgi neyinize sizin?
Söylesene yürek ne ki sizin için?
Evet, anladım azizim.
Sen aşkı bilmiyorsun.
Tespihin yüreğinden düşeli / aşkın düş olmuş.
Bu yüzden soluklaşmış renksizleşmişsin azizim.
Biraz damla damla gökkuşağı katsak ruhuna,
Sen ağlasan ben güneş gibi açsam dualarında…
Sizler gibi insanlar için sevmek?
Zor iş be azizim.
Bak hayat ne güzel; sevmeye ne gerek?
İşin yok gibi,
Gece yarısı uykunu bölüp hayallerde düşünmek…
Hadi ya! Nedir ki sevmek?
Bir somun ekmeğimiz var ona şükür gerek.
Bölünmüş ruhunun parçalarını toplayamazsın,
Acır sınırsızca…
Aklın dağılır uçar bir bahar kokusuna.
Oradan yitirdiğin aklın konar bir kuşa.
Bir bakarsın kuş pır pır eder yüreğinin çırpınışlarında
Ah be azizim, zor iş sevmek!
Her daim gönlünde gözlerini görmek,
Üstüne bir de burnunun sızısı gibi özlemek,
Sicim sicim gözyaşlarıyla gözlerinden dökülmek…
Kaldırımlardan, sokaklardan,
Yüreğinde taşıdığınla yürümek…
Okuduğun kitaplarda bile ismini görmek
Hatta bazen sevgi,içinden taşan o hayalle konuşmak demek.
Yok be azizim hiç sana göre değilmiş sevmek
Zor iş be azizim zor iş… Sevmek!
Sahi! Ne dedin?
Sevmek, hayat mı demek?
O zaman kendini sevdirip de gidenler utansın desek.
Bu şiire bir de üslubunca bir şerh düşsek.

Nur Hayat ŞUARA

Çevrimdışı frezyaa34

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 278
  • 2.741
  • 278
  • 2.741
# 02 Mar 2016 07:47:05
ADAM GİBİ..

Ben seni hiç sevmedim ki
Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim,
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
Ben seni hiç sevmedim ki;

Beni yola koyduğunda ayrılmanı sevdim
Kurşunları sevdim beni vurduğunda
Ağlamayı sevdim, unuttuğunda
Yalnız olduğumu anladığımda, ayakta kalmamı sevdim
Yıkılmamı sevdim, seni her hatırladığımda

Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği
Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini
İkindide yağmur gibi,
Geceleyin rüzgar gibi sevdim, seni sevdiğimi
Ben seni hiç sevmedim ki

Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim
Menekşeyle konuşmanı, nisanı hatırlatmanı
Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını
Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı
Ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman
Sakız satan çocukları, yeni çıkan şarkıları

Her kaybettiğimde, kazanan yanlarını sevdim
Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim, yandığım zaman böyle işte
Ben seni hiç sevmedim ki

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim.
Ben seni hiç sevmedim ki
Ben yangını sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki
Ben sevdim mi adam gibi severim

Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine
Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde
Alemin ortasında kimsesizliğin sesinde
Buğusunda sabahın
Acımasızlığında bir ahın
Ağlayan yüzünde insanlığın,
Ferahlatan gücüyle duanın
Korkutan yanıyla narın
İncirin, zeytinin ve kalbin üstüne
Gülün üstüne tutunduğum umudun üstüne
Korkunun üstüne, senin üstüne
Hep Senin üstüne, hep senin üstüne
Ben seni hiç sevmedim ki


Gittiğin zaman, gitmeni sevdim,
Evreni sevdim geldiğin zaman
Kalmanı sevmedim,
Korkuyordum sana alışmaktan
Yine de sevdim gülümsemeyi
Mendilimi sallarken seni götüren trenin ardından
Kırlara ilk kar düştüğü zaman
Ölümünün ne güzel olduğunu sevdim
Seni içimde öldürdüğüm zaman
Ben seni hiç sevmedim ki

Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim
Bir çiçeğe gülmeni, bir güle benzemeni sevdim
Bir de yıldızları sevdim,
Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular
ben seni hiç sevmedim ki;
Ben sevdim mi adam gibi severim.

Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe
Ben yangını sevdim.
Ben seni hiç sevmedim ki
Ben yangını sevdim
Ben seni hiç sevmedim ki
BEN SEVDİM Mİ ADAM GİBİ SEVERİM !!!

İBRAHİM SADRİ

Çevrimdışı toplum-bilim

  • Bilge Üye
  • *****
  • 4.220
  • 53.879
  • 4.220
  • 53.879
# 02 Mar 2016 08:45:51
Yeri geldi zamanı yetiremedik.
Yeri geldi zamana yetemedik
Yani anlayacağın sevgilim
koca bir ömrü hiç etmek için birlikteydik.

Serkan Özel

Çevrimdışı M.TARIK

  • Uzman Üye
  • *****
  • 1.153
  • 2.487
  • 1.153
  • 2.487
# 02 Mar 2016 10:35:40
GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
                         kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
                                      esmer alınlarında
                          bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
                     güneşe giden
                                        köprüden
                                               geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!

Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
                                        yırtarak
                                              gerindik!
Sıçradık;
            şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
            kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
                             şaha kalkan atlarını!
 

                    Akın var
                                güneşe akın!
                        Güneşi zaptedeceğiz
                                güneşin zaptı yakın!
 

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
                            göz yaşlarını
                                        boynunda ağır bir
                                                                zincir
                                                                    gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
            kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

İşte:
        şu güneşten
                        düşen
                               ateşte
                                    milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!

Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
                düşen
                        ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
 

                          Akın var
                                  güneşe akın!
                          Güneşi zaaptedeceğiz
                                  güneşin zaptı yakın!
 

Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
                kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
                                                o «an»
                                                    kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
                                            yükseliyoruz
                                                        güneşe doğru!

Ölenler
        döğüşerek öldüler;
                              güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
 

                          Akın var
                                      güneşe akın!
                          Güneşi zaaaptedeceğiz
                                      güneşin zaptı yakın!
 

Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
                    kıvranarak
                                ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
                            emreden!
Bu ses!
        Bu sesin kuvveti,
                             bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
                                                     vuran,
onları oldukları yerde
                                durduran
                                      kuvvet!
Emret ki ölelim
                   emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
           coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
 

                           Akın var
                                       güneşe akın!
                           Güneşi zaaaaptedeceğiz
                                       güneşin zaptı yakın!
 
 

Toprak bakır
            gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
        Haykıralım!
 

 

Nâzım HİKMET
 

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 02 Mar 2016 14:30:01
.

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2016 17:16:09
Bir mısra söylemek.
Öyle bir mısra ki, bir damla su; çölün ortasında, sıcağa inat ve başı dik...
--
Öyle bir mısra ki; miras...
Defterlerin ve kitapların hafızasına aşkla kazınmış...
Yanına bir gül yaprağı konmuş.
Bir mısra...
Yıllar sonra...
Herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde heyecanla paylaşılan.
Sevgilinin yanında...
Dostun yanında...
Bir bardak çay, derin bir nefes ve hayata merhem gibi sürülen...
Bir mısra...
--
Yeri gelir...
Saatler süren sohbetlerin...
Bir “yaşamak” sancısının adını arayışların...
Kimi zaman o tarifsiz ürpertilerin...
Yanmaların...
Yüreğin kuş olup uçacağı heyecanların...
Hani kelimeler aciz kalır ya...
Bir masum bakışın...
Anlatmaya ve anlaşılmaya muhtaç bir masum bakışın...
İmdadına yetişir.
Bir mısra.
--
Bir mısra...
Müebbet bir derin nefesin, prangalarından kurtulup özgürlüğüne kavuşmasıdır.
Nihayet; baktığını görmek, gördüğünü anlamaktır.
Üç beş kelimedir belki, hayatı taşır sırtında bütün sırlarıyla...
--
Öyle bir mısra ki; o andan itibaren sahibi şairdir.
Gayrı tek söz söylemese bile kıyamete kadar...
--
Her mısra değil! ..
Çoğu seraptır; her coşkunun ve heyecanın ve dahi hüznün gayretiyle “o mısra” zannedilmiş...
Çoğu sadece zan! ..
--
Öyle bir mısra ki...
Acıdan damıtılır ancak...
Sahibi, dönüp bakamaz “şair”liğine...
Ani ve katı bir huzurla, donuk bir tebessümdür yaşattığı.
Acının makamından, hüznün makamına yükseltir.
Çünkü o mısra...
Sahibi için, geç kalmış bir mısradır.
Çağrıldığı zaman değil, istediği zaman gelir...

Murat Başaran...

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2016 17:45:55
Bir gül ömrüne…
Yıkılsın hüzünlerin
Sızısında bitsin son hecen
Mavisinden pembesinden
Bal akan özünden
Süzülsün sözcükler yüreğine

Bir gül gamzene…
Damlasında son bulsun hazan
Endamından zülfünden
Yıldız düşen bakışından
Sümbülünden narından
Nakşetsin hayalin cennet bahçesine..


Selma İzcimen...

Çevrimdışı sınıfçı20

  • Tecrübeli Üye
  • ****
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
  • 411
  • 5.832
  • 4. Sınıf Öğretmeni
# 02 Mar 2016 21:38:12
Ne zaman ayrılık vakti gelse
En vazgeçilmez yerinde yaşamın
Duysak ayak seslerini akşamın
Ve sokaklarda el ayak çekilse
Bir ürpertiyle duyarım o zaman
Seni çağıran sesi uzaklardan

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir gariplik çöker içime birden
Kalan tek anı gibi bir devirden
Durmadan çalınır o gamlı beste
Sanki,bilir dem o hazin öykümüzü
Bulutlar ağlar,kararır gökyüzü

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir çaresizliğe anlatır gibi
Birden değişir gözlerinin rengi
Mavi solar,koyulaşır yeşilse
Sarınca ruhunu eski bir hüzün
Uçar gider pembeliği yüzünün

Ne zaman ayrılık saati gelse
Uzatsan özlemle dudaklarını
Tüm ağaçlar döker yapraklarını
Ne çiçekler kalır ortada,ne bahçe
Sadece uğultusu o rüzgârın
Ve bir umut kırıntısı,BeLKi YaRıN

Ne zaman ayrılık saati gelse
Bir fırtına çıkmışçasına büyük
İçimdeki güllerin boynu bükük
Birzaman kalakalırım öylece
Neden sonra,gittiğini anlarım
İçimde güller ağlar ben ağlarım

Ümit Yaşar Oğuzcan

Çevrimdışı hacile

  • Bilge Meclis Üyesi
  • *****
  • 28.821
  • 227.497
  • 28.821
  • 227.497
# 02 Mar 2016 21:40:51
Hayat bir gizemden ibaret gönül,
Şifreyi bilmezsen çözemesin ki...
İdealin yoksa, muhal bu pazar,
Bal olan çiçeği gezemezsin ki...
Her günün ardından bir gece başlar,
Hafta erir, aylarbiter,yıl yazar...
Kilometeresi var ömrün yol gibi
Uzar gider mesafeler dönmez,
Beş yüz yazar, üçyüz yazar, on yazar,
Harf harf indi sana hayat sayfası,
Okudunmu yol bitmeden,ne yazar ?
Sevinçmi, hüzün mü menzile varmış,
Mesafeler biter bir gün,
''SON'' Yazar...
Ahmet Günbay Yıldız

Çevrimdışı Gül Rengi

  • Uzman Üye
  • *****
  • 2.947
  • 47.568
  • 2.947
  • 47.568
# 02 Mar 2016 21:44:57
.

Çevrimdışı aslı_80

  • Bilge Üye
  • *****
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
  • 2.080
  • 12.050
  • Öğrenci Velisi
# 02 Mar 2016 23:23:18
Kargo

Sana buraya bazı şeyler koyuyorum.
Yol boyunca aklında olsun.
Lazım olursa açar okursun.
Olmazsa da olsun,
bir zararı yok burada dursun.

Şuraya bir cümle koydum.
Bırak, acımızı birileri duysun.
Hem zaten şiir niye var?
Dünyanın acısını başkaları da duysun!

Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın.
Ortada dursun.

Olur ya biri eline alır okşar,
biri alnından öper.
Az unutursun.

Buraya tabiatı koydum.
Ağaçları, suyu, ovayı, dağı.
Onlar bizim kardeşimiz,
çok canın sıkılırsa
arada onlarla konuşursun.

Buraya, küçük mutlu güneşler koydum.
Günlerimiz karanlık
ve çok soğuyor bazı akşamlar,
ısınırsın.

Buraya, bir inanç bir inat koydum.
Tut ki unuttun, tekrar bak,
o inat neyse sen osun.

Buraya yolun yokuşunu koydum.
Bildiğim için yokuşu.
Zorlanırsa nefesin, unutma,
ciğer kendini en çabuk onaran organ,
valla bak, aklında bulunsun.

Buraya umutlu günler koydum.
Şimdilik uzak gibi görünüyor,
ama kimbilir,
birazdan uzanıp dokunursun.

Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak;
sen şahane bir okursun.
Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun.
N’olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!

Burada bir tutam sabır var.
Kendiminkinden kopardım bir parça,
(bende çok boldur)
lazım oldukça ya sabır ya sabır,
dokunursun.

Burada güzel çaylar var.
Bu aralar senin için çok önemli.
Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar.
Demlersin, maksat midene dostluk olsun.

Şuraya Youtube’dan müzikler,
Bach dinle filan, koydum.
Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin,
koklayıp buluyorsun.

Buraya bir silkintiotu koydum.
Kırk dert bir arada canına yandığım,
kırkına birden deva olsun…

Birhan Keskin

 


Egitimhane.Com ©2006-2023 KVKK